Uzun yıllardır Kürt hareketleri içerisinde bir şeyleri anlayıp, doğru tarzda yorumlamaya ve bunu olduğu gibi görmeye çalışan biri olmak için çok çaba sarf ettim. Özellikle genel hastalıklarımızdan olan önyargılara kapılmadan adaletli olabilmeyi sürekli olarak kendime dayatmaya çalıştım. Tabiî insani olaraktan hatalarımda birçok kez olmuştur. Ama doğru bakış açısını yakaladığımızı düşündüğümüz bazı zamanlarda birde bakmışsınız ki aslında en derin çelişkiler ile boğuşuyor hâle gelmişsiniz.
Genelde yazılarımı en sade şekli ile yazmayı kendime görev bilmişimdir çünkü afilli kelimeler ve cümle tarzları beni çıldırtmış hatta okumam ben bu yazıyı dedirtmiştir. Birde birilerinin okuması için değil herkesin anlaması için yazmayı sürdürdüğüm için genelin üslubu ile yazmanın çok daha yararlı olduğu inancındayım. Son süreçte Güney Kürdistan \'da çok güçlü bir şekilde referandum rüzgarı esmekte. Bu her kürdün bağımsız devlet yolunda umut ile beklediği anlardan biri. Yani en azından benim için, özgür Kürdistan’a giden mihenk taşlarından biri. Burada bir özeleştiride vermem gerekir, ne zaman güneye yönelik bir yazı yazmak istesem torpilli yaklaşmadan edemiyorum. Çünkü o kadar sorunla baş etmek zorunda kalıyorlar ki insan elinde olmadan biraz tahammül diyerekten hafifletiyor kendisini. Ama burada bazı şeyleri belirtmekte yarar olacağı inancındayım. Her nekadar güney Kürdistan yönetimi büyük sorunlar ile baş etmek zorunda kalmış ise de bu kendilerine bazı şeyleri görmemezlikten gelme hakkını vermez.
IŞİD savaşı ile birlikte olağanüstü kahramanlıkların yaşandığı, bir çok Kürt parti ve hareketinin ortak olarak bir araya gelmeleri, halkın büyük fedakârlıklar yaparak göç eden her dinden insana kapılarını açmaları, başta güney Kürdistan hükümeti olarak IŞİD savaşından etkilenen Rojavalı ve Şengalli halka yardımların edilmesi takdir edilmesi gereken noktalardır. Ama her savaş kendi içinde kahramanlıkları ve ihanetleri de sürüklemektedir. Savaşın başladığı ilk süreçlerde birçok arkadaş sohbetinde dile getirdiğim bir durumu burada da belirtmek isterim. Güneyde yaşayan halkımızın savaştan uzun süreli bir kopukluğu söz konusu idi. Bundan kaynaklı savaşın başında birçok yanlış ve hatalı kararlar alındı bedelleri çok ağır olarak ödendi. Ama bu bedeller halka taşınmada yetersiz kaldı. Örneğin bu savaşın birçok kahramanı varken halk bu kahramanları tanımamaktadır. Sadece meşhur olan belli başlı kişiler ile sınırlanmıştır. Ama her halk kendi kahramanlarını bilme hakkına sahiptir ki kaldı ki savaşın içinde yoğrulan bu kahramanlar, gençlerin mücadeleyi anlamasına ve destekleyip cesaretlenmesinde çok önemli bir rol oynamaktadırlar. Vietnam’ından, Küba’sına, Rusya’sından, Polonya’sına her devrim kendi kahramanlarını halkına doğru şekilde aktararak cesaretli bir gençliğin devamlılığını da yaratmışlardır.
Ama ne yazık ki Güney Kürdistan \'da daha önce de belirttiğim gibi belli başlı isimlerin dışında öne çıkan, halkın çoğunluğunun bilgi sahibi olduğu kahramanlarımız yok denecek kadar azdır. Çünkü hükümet ve Medya organları savaş motivasyonu noktasında halkı hazırlamada zayıf kalmaktadırlar. Kalbi ülke aşkı ile atması gereken gençlik, tam tersi bir istikamet kendisine belirleyip, yok olma ile karşı karşıyadırlar. Günü birlik zevkler ile cafetarya ve ellibir peşinde dolanan bilinçsiz bir gençlik hâlâ aynı kafa yapısını muhafaza etmektedirler. Tabii herkesi bu kefeye koymam haksızlık olur yada savaşa duyarsızlar demem de aynı şekilde yanlış olur. Ama bir gerçeklik ortadadır ki Güney Kürdistan gençliği ülke sorumluluklarından uzaklaşan lümpen bir istikamette ilerlemektedirler. Çünkü öğretmeninden öğrencisine para düşkünü, zenginlik ve dahilinde sadece cinsel arzuları bilen, toprak halk bilinci olmayan bir gençlik ortalıkta dolaşmaktadır. En entellektüeli benim diyeni ise çayhane ve cafelerde oturup ya hükümeti taşlamakta ve neden hâlâ Musul’u almadılar diye hayıflanmakta, her akşam domino masasında devrim yapıp sabahları odasını bile toplayamayan züppe kişilikler hâline gelmişlerdir.
Hâl böyle olunca da Ronaldo hıklasa gündem, Messi tırlasa olay olan bir ülkeye dönüşmüş oluyoruz.
İşin en kahreden yönü ise Güney Kürdistan\'da ki her evden şehadetlerin yaşanmış olmasıdır. Ama dün babası ölse hüngür hüngür ağlayan Gencomuz, futbol maçı zamanında kafasını bile kaşıyamayan dengesiz bir yaşam felsefesini güder duruma gelmiştir. Kaç gündür facebook ve bazı sosyal medya sayfalarında yapılması istenen referandum için profil resmi kampanyası bayağı dikkat topladı. Çünkü Kürt halkının bağımsızlıktan yana duruşunu herkese göstermek istemesi bile, başlı başına karşı olan devletlere bir duruş niteliği taşımaktadır. Ama gelgelelim ki insanı çıldırtan yaklaşımları gözümüze sokan ilginç saygısız başka tutumlarda aynı gençlik ve taraftarlar bakımından sergilenmektedir. Ben kendim futbol sevmemekle beraber sportif faaliyet anlamında olması gerektiğini düşünen gruptanım. Güney Kürdistan\'da son süreçte \" Em Hemmi Peşmerge ne \" isminde güzel bir Slogan ile, IŞİD’e karşı büyük direniş gösteren peşmergeye destek amaçlı bir kampanya yapılmıştı. Dün akşam bir futbol maçı oldu dünyanın bir köşesinde. Kesin haberiniz vardır. Ben bu işin özürlüsü olaraktan maçı maç bittikten sonra ki korna ve silah seslerinden sonra anladım. Aynı gün yani bu sabaha kadar Xazır cephesinden başlamakla beraber birçok cephede savaş vardı. Yüzlerce, binlerce peşmerge cephede hûcuma kalkmış ülke için can fedai bir mücadeleye girmişlerdi.
Ve tam o anda karşımda Facebook üzerinde bir paylaşım belirdi \" Em Hemmi Ronaldo ne \" ve \" Em Hemmi Real n \".....
Hepimiz Ronaldo muyuz? Hepimiz Real miyiz?
Ne içtin sen gülüm? Kafan mı güzel?
İşte insanı çıldırtan bir durum. Neden bu kadar genç, halkının acısını bukadar içten paylaşamıyor da bir gol için deli oluyor. Tam bu nokta da Kürdistan Bölgesel hükümetinin ve kadro yapısının kendi işleyişlerini ve amaçlarını halka ne kadar yansıttıkları ortaya çıkıyor. Birincisi başta KDP olmak üzere, YNK -GORAN da dahil olmak üzere bu hareketler devrimci bir şiar ile ortaya çıkmışlardır. Halkı ve onun dinamiği olan gençlik ve kadını devrime kanalize etmek dış etkilerin tehlikelerinden korumakla yükümlüdürler. Devrimci hareket ve yönetimler gençliğe doğru yatırımlar yapıp onun özgür irade ile kararlaşmasını ve devrimin bir kurum yada tavrında söz hakkı sahibi olmasını hedeflemelilerdir.
Uyuyan yada uyuşturulan gençlik devrimin kurdu olup devrimi içten çürütür. Buna karşı en iyi tedbir; bilinçli bir gençlik yaratıp yönetimde söz sahibi olmalarını destekleyip, okuyan tartışabilen gerektiğinde toprağı için savaşabilen ve bir o kadar da kalıplara sokulmayan bir taban oluşturmaktır.
Lâkin ben her şeyin kötü olduğunu da söyleyemem, tâbiki cephede savaşan binlerce gencimizin varlığı bana moral vermektedir. Ama başka bir sorunda vardır ki evinde baba parası yiyen, iktisadi çıkmazın dokunmadığı birçok ailenin evladı bugün güzel okullarda okumakta günlerini gün etmektedirler. Cephede savaşan gençler ise okuyamamakta, diploma sahibi olamamaktadır. Her devlet yapısı gibi Güney Kürdistan\'da da diploma gerekliliği, resmi görevlendirmelerde başlıca gerekliliktir. Yani demek istediğim okuyan ve eğlenen gençler diplomaları ile bu halkın yönetici, diplomat ve siyasetçisi olacaklarken, savaşan gençler dört senede bir gelecek olan rütbe ile yarı yolda tökezleyeceklerdir. Sistemin yanlışlarını düzeltmek için çok geç kalınmış değildir. Yoksa kayıplarımız, sadece şehitlerimiz değil beyin göçüde dahil olmak üzere, beyni katledilen gençlerimiz de olacaktır.
Çok kaba gibi görülebilinir ama büyük ûstad Mıhemed Şexo\'nun bir kaç mısrasını burada yazmakta fayda var belki biraz ağır kaçacak ama cuk diye de oturacak gibi görünüyor....
Kurdistan êdî mênale lawê te hatn,
Xwendawan xwînfrûşe axa welatin,
Wa milleti Kurdî.
Xwendawan û Xwendegehm bê al û leşker,
Dê bijîn paşî bizanin rêçê bibin ser,
Wa milleti Kurdî....
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.