Kürdistan tarihinde çok önemli bir dönemin arefesindeyiz. Bütün Kürdistan devrimci ve demokratları da bunun farkında. Özellikle bugün başlayan Qamışlo\'daki PYD Kongresi bunun mihenk taşı olabilecek bir önemi taşımaktadır.
Kürdistan tarihinde dostane ilişkilerin resmi düzlemde ele alındığı ve ortak mutabakatın sağlandığı anlar çok az sayıdadır. Ama bu sefer kürt hareketleri gerçekten hiç bir dış gücün ve etkenin etkisi altında kalmadan bir adım atmayı başarabilirlerse eminim ki Özgür Kürdistan için büyük bir gelişmeler zinciri önümüze serilecektir.
Kendi öz gücüne dayanan bir ulusun neler yapabileceğini ve devrim tarihinde nasıl yer alacağını hepimiz biliyoruz. Hakeza şu günlerde kendi öz gücünden uzaklaşan bir çok hareket kendi içinde çürümeyi yaşamaktadır. Bu durumdan sıyrılmak için tek çarenin ulusal hareketlerin bir arada ortak bir karar ve irade ile Rojava devrimini sahiplenmelerinden ve devrimin kendi kararlarını vermelerini desteklemek ile olacaktır. Rojava\' da gerçekleşen fedakârlığın meyvesini yemek istercesine saldıran yada kontrol altına almak isteyen yaklaşımlardan kaçınılmalı, kendi tecrübelerini kazanmalarını sabırla beklemeliyiz. Tabiî bu yaşanan herşeye sessiz kalınması anlamına gelmemelidir. Aksine yapıcı eleştiriler ve destekler Rojava halkınında desteği ile devrimin doğru kanalize olmasını sağlayacaktır.
Fakat ne yazık ki hepimizin bildiği gibi Rojava devrimi İslamcı Teröristlere karşı olan savaşın anında ve ardından sürekli kontrol altına alınmak istenen bir toprak parçası gibi görülmüş ve iktidar savaşları silahla olmasa bile basın ve siyasiler aracılığıyla hep devam etmiştir. Bugün kongre sürecini izleyince aklıma bir türlü yapılamayan Ulusal Kongre geldi. Hani bilirsiniz bir araya gelemeyen kürt hareketleri, inatları yüzünden halkımızın anasını ağlatır konuma geldiler. İki hareket bir araya geldimi canım cicim, üçüncüsü de masaya oturdumu hayda rezil edeyim mantığı ile bir halkın kaderini tehlikeye atar hâle geldiler. Bir de hiç utanmadılar. Bu halka ne olacak, bu insanlar ölüyor diye dert etmediler. Yada sözde üzüldüler ama pratikte hep sustular.
Yani savaşmayı bilen ve bunu çatır çatır yapan hareketlerimiz, bir araya gelip konuşmaya başlayınca işin ayarını bir türlü tutturamaz oldular. Ve utanmadılar!!! Sorumluluk deyince dağları devirenler bir türlü biraraya gelemediler. Bugün bir bakıyoruz kongre görüntülerine herkes bir arada. Sabah konuşacaklar, akşamları birlikte yemek yiyecekler. Sonra belki bir bakmışız kongre kapanışında halaylar çekilir güzel bir moral yapılır.....
Az kaldı unutacaktım belki avare bile oynarlar, belli mi olur. Tâbiki bu aşamadan önce kararlarda alınacaktır. Savaşın desteklenmesi için lojistik ve askeri destekler istenecektir. Yönetimlerin nasıl daha iyi organize edileceği, dış ülkelerden ve diğer Kürdistan parçalarından duyarlılık çağrıları falanda falan, filanda filan....
Peki bu arada savaş cephelerinde neler yaşanacaktır? Halkımız her kongre gününde kaç canı feda edecektir. Kaç aile yıkılacak ve insanlar zindanlara atılacaktır? Kaç gerilla arkadaşımız kuzeyde çatışmalarda şehit düşecek yada aç kalacak? Kaç peşmerge arkadaşımız Cephe önünde savaşacak ve şehadet şerbetini içecektir? Kaç peşmerge ailesi evlerine bir türlü giremeyen maaşlar yüzünden boynu bükük bir bayram yaşayacaktır? Peki Rojava \'da kaç şerwan yıkık dökük evlerden gün doğumunu nöbette karşılayacak, yıkık viran şehirlerde yalın ayak gezen evlatlarına ertesi günde sarılabilecekler mi diye düşüneceklerdir?
Yapılan kongreyi anlamsızlaştırmak için bunları yazmadım. Aksine bu yazdıklarım umudumun ne kadar yüksek olduğudur. Hedeflerin ne olmasına ilişkindir. Bugün bir türlü Rojava \'ya alınmayan peşmerge güçleri kime fayda sağlamaktadır? Demokrasi diye kendini parçalayan bir hareket neden kendi halkı ile peşmergenin ilişkilenmesinden bu kadar korkmaktadır ki? Yoksa halk KDP\'li olur diye mi? Yani siyasetin zayıf değilse, yönetimin güçlü ise bu korku niyedir ki? Yada KDP içinde bu nokta belirtilebilinir bırakın herkes istediği yerde siyaset yapsın. Kim ne istiyor ise söylesin.
Yoksa asıl mesele bu mu?
Sen bana güneyde yaşam imkânı vermedin, şehirlere almadın beni, bende seni almayacağım mı? Yoksa sen bana kuzeyde saldırdın, bende seni güneye almayacağım mı?
Bunların birbirine nekadar yakın olduğu çok açık değil mi? Aslında hepsi aynı şeyi diyor, aynı şeyden şikayet ediyor ve birbirine dayatıyor.
Peki kim zarar görüyor?
Şu ana kadar izlenen bu siyasetin ve karşılıklı inadın,tek bir yararı oldu, o da kürdün düşmanı kazandı, Kürt ise ölüme arkadaş oldu. Ama bunu kendine dert etmeyenler utanmadılar ! Herkes ben haklıyım demekten, hangi hak için bu yola girdiğini unutur oldu. Şimdi kongreler, eğer artık kürdün özgürlüğüne ve bütünlüğüne hizmet etmeyecek ve kürtten hizmet ve fedakârlık isteyecekse aman size kutlu olsun biz almayalım.
Ama ulusal Kongre öncesi bir adım olacaksa, kürdün özgürlük ve bağımsızlığı esas alınacak ve uygulanacaksa umarım , PYD Kongresi zafere giden yolda mihenk taşı olma misyonunu yerine getirir ve şehitlerimize, halkımıza,savaşan kahramanlarımıza hayırlı olur.
Umudum az ama hadi bu seferde inşallah diyelim.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.