Şimdiler de herkeste bir söylem 90’lara geri döndük. Bazıları ise 12 Eylül öncesi yaşanıyor tartışması. Yani eski karanlık dönemler ve olağanüstü hal sürecine dikkat çeken ve bunun telaşını mı yoksa heyecanını mı yaşadıklarını anlayamadığım bir yazı ve söylem curcunası almış başını gidiyor. Tâbi eski 90’lar süreci üzerine yazı yazıp evet bak bunlarda vardı demek bana ve okurlara bir şey katacakmış gibi görünmüyor. Bu gereksizlikten kaynaklı değil sadece başka bir pencereden farklı bir noktaya değinmek istediğim için.
Bu sürecin iki büyük aktörü tâbiki Türk devleti ile PKK. Bunu inkâr eden gafillerden olmak istemem. Ama diğer yandan savaş şehirlere taşındığı için asıl savaş halka yansıyor ve birileri katledilenler üzerinden diplomatik, politik bir kazanım sağlamaya çalışıyorlar. AKP ölen Polis ve askerleri propaganda için değerlendirirken, PKK’de aynı şekilde katledilen halkımız ve çocuklarımız üzerinden benzeri bir durumu yaşıyor. Bundan bir kaç gün önce Dersimde şehit düşen iki güzel insanın eylem planlaması üzerine bir yazı kaleme almış ve bazı sorular sormuştum. PKK’nin intikam eylemleri nispeten de olsa yüreklerimize su serpti. Lâkin cizre ve Amed olayları bu konuyu anlamamızda bize yardımcı olamıyor. Çünkü gerillayı iki gün önce Dersime sokanlar neden savaşı Cizre’de, Kobanê tecrübesi ile taçlandırmamıştır? Eskiden olsa gerilla şehirde yapamıyor der geçerdik ama bugün durum çok daha farklı. PKK, Kobanê tecrübesi ile Cizre’de bir devrim yaratabilirdi. Tabiî Peşmergenin desteğini inkâr edenler buna nasıl cevap verebilir ki? Yada hava desteğini itibarsızlaştıranlan, her dış destek gücünü kabul edip ardından her şeyi kendi yapmış gibi anlatanlar buna nasıl cevap verebilirler ki? Tâbi ki vermezler. Çünkü duymazlar. Eğer Yalçın Akdoğan söylese, yada Hikmet Fidan söylese hemen cevap verirler. Bazı yerlere düşmanın sesi daha çabuk ulaşıyor, bizlerin ki ise okunmaması gerekenler bölümünde kalıyor. Yazı değerlendirileceğine bizler araştırılıp değerlendiriliyor.
Legal çalışmalarda kalmış olan birçok genç arkadaş ne zaman eski bir emektarı eleştirse bir müddet sonra karşısına şu cümle gelirdi. Biz 90’larda şurada şunu yaptık, burada bunu yaptık. İşkence gördük, evlerimiz talan edildi. Katliamlar yaşadık diye başlar ve belki kendilerinin belki de başkalarından duydukları ile bir havalara girerlerdi. Karşısında ki genç haklı olduğu halde haksız konuma düşer, mecbur gariban gariban susardı. Aynı sorun gerilla alanlarında da bol bol yaşanan bir hastalık. Eski bir arkadaş pratikte ki zayıflığı görülene kadar kendini yaşatır ha yaşatırdı. Falan sene falan yerde vay şöyle vay böyle. Tâbi bu bir hastalık aslına bakarsak. Tedavi edilmesi gereken bir durumdur. Ama bizde tedavi edilmez eskidir der yetkiyi verirlerdi. Göreve birini yollar tedbirini almaz gidenler geri dönmeyince ‘şehit namırın’ der biterdi onlar için. Çünkü bu tipler her yerde aynı kafa ile yaşarlar, ben rahat yaşayayım gerisi boş.
Tâbiki bu gerillada komuta olan herkesin bu olduğu anlamına gelmez, bu çok küçük ama mide bulandıran bir durumdur. Yoksa komutanların kahramanlıklarını anlatmak benim çok üzerimde bir durumdur. Aksine bunu anlatabilecek çok değerli arkadaşlarımın olduğunu ve ilerde yazılacağını da biliyorum. Ben sadece bir noktaya gelmek istediğim için bu noktaya değindim. Ey büyük komutan abilerim, Cizre’ye neden dışardan müdahale etmediniz? Neden Botan gücünü Cizre ablukasını kırmak için değerlendirmediniz? Neden Haftanin’den büyük bir gücü o halk direnirken, devreye sokmadınız? İçerdeki küçük bir grup ve az eğitimli gençlerle böylesi bir operasyona cevap olunamayacağını bilmiyor muydunuz? Yoksa başka bir durum mu var......
Ah kafamda ki bu sorular öldürecek beni. Bugün Amed\'de, Sur\'da da aynı duruma el atıldı. Cizre tecrübesi aktarılacaktır diye ümit ediyorum. Eğer aktarılmaz ise olacaklar malum. Gene halk Cephe önünde savaşacak ve kazanacaktır. Ama kazanan halk olacaktır PKK değil. Halkın, PKK ile aynı inançları ve düşünceleri olabilir ama PKK kadro ve yönetiminin içerde güçlü vurucu düzeyi bu savaşa girmeden, kazanan sadece cenazeleri ve şerefleriyle Kürdistan aşığı olan halkımız olacaktır.
Bugün Eski gerilla arkadaşlarımızdan bazıları savaşın rüzgârına kapılmış her ortamda şöyle vurduk, böyle vurduk diye anlatıyorlar. Tâbiki herkes yaptıklarını, bu ülkeye kazandırdıklarını anlatmalıdır, halkımıza bu bilinci aktarmalıdır. Hatta bu bir görev ve yükümlülüktür. Ama yaptıklarını..... Şimdi Kuzey Kürdistan\' da yaşanan bazı hastalıkları görüp, bunların farkında olup ve geçmiş tecrübeleri dikkate alıp en iyi savaş ve yönetim düzeyini yakalaması gerekenler eski arkadaşlarımızdır. Çünkü eski gerilla pratiğinin tecrübesi ile Peşmerge saflarında olan arkadaşlarımıza bu konuda büyük bir görev düşmektedir. Ama yok eski köhnemiş alışkanlıklar ile yaklaşırsak emin olalım kaybeden bütün kuzey halkı ve Güney Kürdistan halkı olacaktır. Kendini mevkisi ile adlandıran yaklaşımlar bizlere kaybettirecektir. Bugün Peşmerge gücü içerisinde birbirini eski tarzda yıpratan köylü kurnazlıkları bizden sonra gelecek olan arkadaşlarımıza güvensiz bakışı getirecektir. Yani hepimiz aynı gemideyiz biz de, bizden sonra gelecek olanlarda, hepimizden eski olanlarda. Emeklerimiz sıfırlanmasın istiyorsak bunun duruşunu da sergilemek zorundayız. Gündem kuzeydeki katliamlar bunu biliyorum ama bizlerde birbirimizi katleder, kırar duruma düşersek telafisi çok güç olacaktır.
Kuzey Kürdistan mücadelesini, Güney Kürdistan dışında görenler için ise durum çok vahim bir şekilde ilerliyor. Her An yeni fikirlere kapalı olarak savunmada olan mantık ile hareket ederek sene ve emek tüccarlığı yapanlar artık genç neslin varlığını derinden hissetmelidirler. Yıl hesabı ile koltuklaşanlar, Erdoğan’ın Kürtleşmiş versiyonu olduklarını bilsinler. Artık PKK\'nin de, KDP\'nin de, YNK\'nin de yapması gereken gençleşme hamlesini başlatmak ve bunu sözde değil resmiyette ve pratikte gerçekleştirmeleridir. Gençliği motor güç olarak görüp bas gaza git fizana kafasından vazgeçilmelidir. Kürt hareketleri bu hal üzeri devam ederlerse ilerde patlak teker ve boş depo ile iki adım bile gidemezler.
Artık yeni gerillanın da, evindeki genç kürdünde tecrübesi oluşmuştur. Ağalaşıp, ağırlaşanlar bu savaşın kimin sırtında zafere gittiğinin artık farkında olmalıdırlar.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.