Bir Ulusa ve Onun Değerlerine Dayatılan Onursuzluk

Devlet ve Türk milliyetçi-ırkçı partileri "Biz Kürt kardeşlerimizle et ve tırnak gibiyiz" diyorlar. Külliyen yalan ve komik. "Kürt" kelimesi bir inanç ve mezhep adı değil bir milletin bir ulusun adıdır. Kürt varsa hakları da var. Bunlar ise; "Kürt olduklarını söylesinler ama haklarından bahsetmesinler." modundalar. Şu an bu süreci yaşıyoruz.

Gencettin Öner

03.06.2024, Pts | 16:21 [ Güncellenme: 03.06.2024, Pts | 23:56 ]

Bir Ulusa ve Onun Değerlerine Dayatılan Onursuzluk
Makaleyi Paylaş

Bu video ve resim, Diyarbakır'da faaliyet gösteren Pîne (Türkçe:Yama) adlı bir kafede çekildi. Bu kafe, müşterilerine Kürtçe hizmet veriyor. Öyle "Vatandaş Kürtçe konuş, çok konuş!" cinsinden bir zorlama değil. Dili Türkçe ve İngilizce olan müşterilerle zaten o dille diğer müşterilere gösterilen nezaketi gösteriyorlar. İşletme sahibinin adı Ramazan ŞİMŞEK. Bir kaç gün önce, bir polis ekibi kafeye baskın yaparak Ramazan Şimşek gözaltına alıyor. Bu gözaltı gerekçesinde, kafeye gelen müşterileriyle Kürtçe konuşmak. Üç günlük gözaltı süresinde Ramazan Şimşek, şartlı bırakılıyor. Savcılık, kendisini ev hapsine alınacağını, pazartesi -Bu gün- mahkemeden çıkan karara göre ev hapsi cezasının sınırının belirleneceğini söylemesi üzerine; "Benim ev adresim yok. Adresim bu kafe, orada yatıp kalkıyorum" dediğinde de ona; "O zaman bir ev kiralaman lazım. kafeye bu süre zarfında uğraman, çalışman yasak" Bundan haberdar olan İsmail Beşikçi Vakfı Mütevelli heyeti başkanı İbrahim Gürbüz, soyolog-yazar İsmali Beşikçi, Nedret Bilici, Necip Yeşil ile birlikte adı geçen kafeye gidip Ramazan Şimşek'i ziyaret ettik. Pine, Sanat sokağı sonunda çok hoş ve nezih bir cafe. İşletme sahibi Ramazan Şimşek dahil, çok nazik her dilden, her etnik kökenden insanlar var. Herkese çok ta güzel hizmet veriyorlar. Bu nezih ve güzelim cafeyi görmenizi tavsiye ederim.

İnsanın içini yakan ve vicdanları dumura uğratan şey, Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana, sayıları on milyonlarla ifade edilen mazlum bir ulusa yapılan katliam, sürgün ve mecburi iskânların yanında bu toplumun onuruyla oynamanın rutin bir hal almasıydı. Burad da toplumsal olarak örgütlenmiş, hareket ve eylemleri ses getiren sağlı-sollu Kürt parti ve örgütlerin sorumluluğunun -daha doğru bir ifadeyle sorumsuzluklarının- büyük bir payı var. Kürtlerin bir parti veya oluşum etrafında örgütlenmiş büyük çoğunluğu, ya soğuk savaş dönemi totaliter ideolojik solculuk damarı ya da aklını ve vicdanlarını sahte dinsel hurafelerle bozmuş kesimlerin ezeli rekabet ve düşmanlıklarını bitirip aynı sloganlar ve aynı bayrak altında toplanmış gözükmesidir. -Filistin-İsrail olayında olduğu gibi- Karanlık bir geleceğe doğru yol alan bu durum, Filistin'in bağımsızlığı adına koparılan fırtınanın gürültüsünde Kürt genci Ramazan Şimşek'in onurlu duruşu nedeniyle yaşamış olduğu haksızlıkları maalesef duyamadılar.

Binlerce yıldan beri hep kendi toprakları üzerinde yaşamış, onlarca beylikler ve devletler kurmuş bir milletin (Kürtler) son yüz yılda, adının zihinlerden silinmesi, Kürt diye bir toplum ve milletin hiç olmadığını yüzlerimize haykıran bir süreçten geçmiştir. Yaşı 40'ın altında olanlar devletin Kürtlere yaşattığı bu hem trajik, hem de komediyi hatırlayabilirler. Kuruluşu, tekçilik ve inkârcılık temelinde inşa edilen cumhuriyet; "Türkiye'de, 'Kürt' diye bilinen bir halk ve 'Kürtçe' diye bilinen bir dil yoktur. Kürt diye bahsedilen doğu ve Güneydoğu Anadolu'da yaşayan vatandaşlarımız özbe öz Türktürler. Yüksek rakımlı yerlerde yaşadıkları için karların üzerinde yürürken 'kart, kurt, kürt' diye ses çıkartıkları için onlara Kürt denmiş" diyerek Kürtler dışında herkesi ve Kürtlerinde bir kısmını buna inandırmıştı. Bu anlattıklarımızı okuyan genç okuyucuların tebessümle güldüklerini tahmin edebiliyorum. Hatta inanmayıp "Böyle saçma şey mi olur?" diyebilenleri de tahmin edebiliyorum. Oysa bunların hepsi gerçek.

Kürt ve Kürtçe vardır demek çok büyük cezai müeyyidelerle karşılaşıyordu. Traji-komik yaşanmış bir hikayeyi sizinle paylaşayım. Dağ köylerinden bir Kürt vatandaş, eşeğine odun yüklemiş, ilçeye getirip o odunları satıp ihtiyaçlarını alıp köyüne dönecek. İlçenin girişinde ve pazarda bu işlerle ilgili görevli kişiler var. (Kürtçe konuşanlara para cezası kesmek) Her Kürtçe kelime için belli miktarda para cezası kesiyorlar. İşin trajik boyutu, bu işle ilgili görevlilerin çoğu da Kürt. Türkçeyi de iyi bilmiyorlar ve evde zorunlu olarak Kürtçe konuşuyorlar. Adam eşeği hızlıca sürmek için Kürtçe "ço, ço" diyor. Görevli; "Aha welle min te bîhist (Aha valla seni duydum)" Adam cezayı kesecek. Yaşlı adam "Kurban olduğum, bak sende Kürtçe konuşuyorsun" bırak gideyim. Adam ısrar edince "Eşeğim de Türkçe bilmiyor. Ee ben şimdi 'ço, ço' demezsem bu eşeği nasıl yola koyacağım. Yaşlı adam dönüp görevliye; "Bak istersen deneme yapalım." dediğinde görevli olumlu şekilde başını sallayınca, Yaşlı köylü, askerde öğrendiği bir kaç kelime Türkçe ile "Yüru eşek" diye seslendiğinde eşekten hiç bir tepki almaz. "Ço" dediğinde eşek yürümeye başlar. Cezayı kesen adamla yüz yüze gelirler. görevli "Tamam geç, ama bir daha olmasın" der. Sizce bir toplum için, bir insan için bundan daha trajik ve onur kırıcı bir durum olabilir mi?

Fiili realite de artık bu tür saçmalıklar konuşulmuyor. Ama inkâr başka şekilde tüm hızıyla devam ediyor. Devlet ve Türk milliyetçi-ırkçı partileri "Biz Kürt kardeşlerimizle et ve tırnak gibiyiz" diyorlar. Külliyen yalan ve komik. "Kürt" kelimesi bir inanç ve mezhep adı değil bir milletin bir ulusun adıdır. Kürt varsa hakları da var. Bunlar ise; "Kürt olduklarını söylesinler ama haklarından bahsetmesinler." modundalar. Şu an bu süreci yaşıyoruz. Oysa gerçek kardeşlik beraberinde eşitliği de getirmelidir. Varlığını kabul ettiğiniz bir halkın bireylerinin kamusal alanda -Mecliste, Mahkemelerde- kendi ana dilleriyle hitabet ve savunma yaptıklarında resmi tutanaklara "Hatip, bilinmeyen bir dil ile konuştu" ve ya mahkemede "Sanık bilinmeyen bir dil ile savunma yaptı" demek yok saymanın ve o toplumun onurunu ayaklar altına almakla eş anlamlı değil midir?

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
5013 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:09:34:05

Gencettin Öner

Yazarın Önceki Yazıları

İki Fotoğrafın Düşündürdükleri Diamond Tema, İnanç-İnançsızlık ve Agnostizm Demokrasi ve Özgürlüklerin Kağıt Üzerinde Kaldığı Ülke ve Toplumlarda Aforizmal Bir Bakış Selahattin Demirtaş ve Seher’in Dramı İnsanlık Değerlerinin Yerle Bir Edildiği, İnsanlık Erdeminin Çöktüğü Nokta; Soykırımlar 2024 Seçiminin Patolojik Siyasal Anatomisi Üzerine Bir Kaç Söz? Kürt Siyasetçilerin Aymazlıklarına Kim Dur Diyecek? Mertliğin, Onurun ve Yiğitliğin Timsali; Yılmaz Güney Toplumlara 'Hakikat' Diye Dayatılan Sosyal Psikoz ve Sosyal Halüsinasyon Handikaplarından Kurtulmaları Mümkün Olabilir mi? Sekülerlik, Laiklik, Komünizm ve Sosyal Darwinizm Üzerine Felsefi Bir Analiz; Kürtler Bu Kavramları Nasıl Algılıyor? (2) 3 Olgu, 3 Sonuç ve Toplumun Çok Hazin Aymazlığı Sekülerlik, Laiklik, Komünizm Üzerine Felsefi Bir Analiz; Kürtler Bu Süreçte Ne Yapmalı (1) Tarihten Hiç Ders Çıkaramama Sarı Hoca(İsmail Beşikci) Hakkında Birkaç Hayat Anekdotu 'Derin Dewlet Nedır Abê?' Aptallığın Resmi Var Mıdır Acaba? Yalanlarla Zihinlere Kazınmış Ezberlerin Bozulması ve Hakikat 'Xwedê Mırov Kor Neke, Kor Bikejî Kerr Neke' Sosyal Psikoz ve Hakikat 'Cumhuriyet' Nedir? Ne Değildir? 'İlericilik', 'Gericilik', 'Faşizm' ve 'Demokrasi' Kavramları Üzerinde Felsefi Bir Beyin Fırtınası Sivil Katliamları İdeoloji ve Din Kisvesi Altında Savunan Barbarlık 'Göz Bebeği' 'Göz Ağrısı' 'Göz Dikeni' Katliam, yağma, fetih ve işgalleri kutsama, bu kötülüklerin mağdurlarının torunlarının aymazlıkları üzerine Bayramlar; Kimilerine Sevinç ve Mutluluk Vesilesi Olurken, Kimilerine Neden Hüzün ve Yok Sayılma Vesilesi Oluyor? Tabuları Yıkmak Değerli Hukukçu, Hakperest İnsan, Hacı Akyol’un Anısına Saygıyla Toplumsal Hafıza, Mustafa Muğlalı ve 33 Kurşun olayı Sivas Katliamı Üzerine Tekrarlı Bir Hatırlatma Hakikat ve Vicdanla Bağdaşmayan Rutinleşmiş bir İnanç Ezberi; Kurban İnsanlığın Erdemli Olma Yolundaki Uzun Yürüyüşü; Evim mi? Devrim mi? İki Yüzlülük, Riyakarlık ve Yalanlarla Nereye Kadar? 2023 Seçim Sonuçları Üzerine Birkaç Söz… Kaybedenler ve Kazananlar; Neden? Nasıl? Niçin? Yüz Yıldır Kürtlere Dayatılan 'Kırk Katır mı? Kırk Satır mı? ' Anlayışına Ne Zaman Dur Denilecek? Faşist Nobranlıkla Nereye Kadar? Bir Seçimin Sosyolojik ve Siyasal Anatomisi 'Denizler'in Yolu' ve Gerçekler Dersim Katliamı Olguları, Kavramları Çarpıtma Ve Türk Toplum Algısında Karşılık Bulmuş Politik-Şoven Psikoz 23 Nisanı Bayram Havasında Kutlayan Türkler, 24 Nisan Trajedisini de Unutmamalılar Toplumu İnanç Ve Bayrak Dayatmasıyla Terbiye Etmeye Çalışılan Oyunlar Ve Erdemlilik Tarihte yaşananlardan ders çıkaramama ve son hazin siyasi aymazlık Kılıçdaroğlu'nun 'Halil İbrahim Sofrası' Temennisi ve Gerçekler Spor centilmenliği, seri katilleri kutsama ve faşistleşen toplum Coğrafyamızda meydana gelen deprem felaketi üzerine birkaç söz Riyakarlık, makyaj ve yalanlarla nereye kadar? Etnik nefretin aramızdan aldığı güzel insan; Hrant Dink 'Öteki'ye Olan Düşmanlık ve Nefret, Empati ve Erdemliliğe Dönüşebilir mi? 100. Yılına girecek olan otoriter ve tekçi rejimin kalıcı otokrat bir rejime evrilmesine karşı mağdurlar ne yapmalı? 'Kimseye Verilecek Bir Çakıl Taşımız Yoktur' Veya ‘Ya Sev Ya Terket!' Metaforu Üzerine Birkaç Söz Nasıl Bir Anayasa? Sedama bındestîya Kurda azlû bu! Neo-Osmanlıcılık ile Neo-İttihatçılığın 100 yıllık ezeli düşmanlıktan, iktidar ittifakına geçmeleri ve 10 kasım üzerine birkaç söz Cumhuriyet mi, Demokrasi mi? 2023 Seçimlerinde 'vatandaş bekası' için kime ve neye göre oy verilmeli?
x