Köy hayatımızda hemen hemen her evin bir köpeği vardı, köpeğin görevi o eve yönelecek tehlikelerden evi korumaktı. Herkesin olduğu gibi bizim de "şevger" adında bir köpeğimiz vardı. Bizim evin yiyecekleriyle büyüyüp yaşamını sürdüren Şevger köpeğimizin özelliği evimize yönelebilen tehlikelerden cok, ailemize yakın akrabalarımıza karşı saldırganlaşıyordu! Apê Musa katledildiğinde, hemen bizim Şevger'in mahareti gelmişti aklıma! Zira Apê Musa'nın canına kasteden zatın Şevger köpeğimizin özellikleri ile bire bir benzeşiyordu.
Genelde köpeğin sahibine karşı sadakatin timsali olduğunu söylüyor ama bizimki bizden çok bir başkasına sadıktı. Şevger adında köpeğimiz evimizde yer içerdi ama havalar kararınca biraz ötede bulunan başka bir evin dış kapısında oturur o evi korumaya alırdır.
Bir de köyümüzün ihanetçi beyaz eşeği vardı. Bu beyaz eşek de kıyamet kopsaydı bir başkasının tarlasına girip otlanmazdı. İlle de ait olduğu insanın mercimek, arpa ve buğday tarlasına dalar ziyan verirdi. Oldum olası bu eşeğin eşekliğine ya da bu köpeğin köpekliğine bir anlam veremedim. Gerçi köpekliğin köpekliğiyle, eşeğin eşek aklı malumdur.
Dolayısıyla köyümüzün şansına düşen bu tercihli yaratıklar düşmüştü! Kendi sahibinin mal varlığına karşı ihanetçi rolüne bürünen bu eşeğin eşekliğinden dolayı, bir kaç sefer sahip değişimine maruz kalmıştı. Ama her ne hikmetse bir kaç sahip değiştirmesine rağmen, yine de her seferinde sahibine ait malına zarar vermekten vazgeçemiyordu. Apa, nohut, buğday gibi ekili nerde tarlası varsa oraya dalıyordu, hele arpa tarlasına girdiğinde keyfine diyecek olmazdı!
Velhasılıkelam, Apê Musa gibi bir Kürt çınarına kurşun sıkanların soy ağacı ile Şevger köpek ve beyaz eşeğin soyağacı, kökensel genetiği bire bir aynı olduğunu geçte olsa enlemiş olduk.
Birde Nusaybin’de ortaokul okurken tanık olduğum bir olay ise, sonraki yaşamımı şekillendirmiş oldu. Dayımla Nusaybin çarşısında dolaşırken, temiz giyimin üzerinde kravatını takmış birinin çevre insanlar tarafında parmakla gösterildiği, bunun da yörenin büyük ağalardan biri olabileceğini düşünerek, dayımdan bu adamın kim olduğunu sormuştum.
Dayım "boşver yeğenim delinin tekidir, yok Kürdistan’mış yok falanmış deyip duran Musa Anter diye biridir" diye cevap vermişti. Velhasılıkelam, keşke beyaz eşeğimiz ile nankör köpeğin soyundan gelenlerden çok Musa Anter soyundan gelen delilerimiz bu ana toprağın üzerinde çoğalmış olsaydı. Gerçi, o gün itibarıyla çoğalmanın olduğu muhakkaktır. Ve temenni ediyorum ki, bu halkın evlatları o bahsi geçen delinin yarısı kadar donanımlı ve onurlu olsunlar ve hep çoğalsınlar her daim.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.