6'lı masanın kapalı kapılar ardında yaptığı toplantıda neler konuşuldu bilmiyoruz. Bildiğimiz Akşener Kılıçdaroğlu'nun yerine MHP'den ve Ülkü Ocakları geleneğinden gelen Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu'ndan birinin aday olmasını istediği. Çıkan kriz sonrası Akşener ve partisinin masadan ayrılma ihtimali ortaya çıkınca HDP eş başkanları gecikmeden 5'li masanın göstereceği Kılıçdaroğlu'na karşı aday çıkarmayacaklarını ve kayıtsız-şartsız destekleyeceklerini açıkladılar. Böylece HDP tabanının hangi amaç için verildiği bilinen oyları da tepside 5'li masaya sunuldu. 6'lı masada Akşener ve partisi olmazsa geriye kalan partiler HDP'yi masaya davet edecekler gibi bir hava estiriliyor. Hendeklerin kazılmasını "bildiği halde" iki yıl müdahale etmeden beklediğini televizyonda bile itiraf eden eski başbakan Davutoğlu ve Kürd'ler dışında herkesten helallik isteyen, adaylığı kesinleşince daha ilk konuşmasında "Benimde ülkücü damarım var" diye övünen Kılıçdaroğlu. HDP'yi yöneten iki eşbaşkan için anlaşılan bunların hiçbiri, hatta Andımızı yeniden okutulması sorun değil.
Etnik kökenine göre insanların değerlendirilmesi yanlıştır. Siyasette kişileri belirleyen düşünce ve tavırlarıdır. Ancak özellikle bedel ödeyerek var olan siyasi partilerde görev dağılımı yapılırken liyakat önemlidir. Gövdesi Kürd olan bir partide etnik kökenleri farklı olan iki eşbaşkanın seçilmiş (yada atanmış) olması dikkat çekici olduğu gibi partiyi getirmek istedikleri çizgi de bir o kadar düşündürücüdür...
Erdoğan'a karşı Kılıçdaroğlu'nun tercih edilip desteklenmesi, yada tersi demokrasi mücadelesiymiş. Belirtmekte yarar var, Türkiye’de demokrasiye ihtiyacı olan ilk evvela çifte baskı (Ulusal ve sınıfsal) altında olan Kürd'lerdir. Söylendiği gibi demokrasi için "birlik beraberlik içinde" mücadele edilmesine de kimsenin itirazı yok. Kürd'lerin ulusal talepleri dile getirilmeden, eşitlik savunulmadan istenen demokrasi mücadelesinin ne olduğu ve kime hizmet ettiğini de yine en iyi Kürd'ler biliyor.
"O gitsin,bu gelsin" diyenlerin peşinden giderek yapılan siyaset ilkesizliktir ve ilkesiz yapılan siyasetin kazanımı olmaz. Zalime karşı demokrasi vaadi ile mazlumları oynayıp iktidara gelenlerin zalimlikte gideni arattığını Kürd'ler yaşamları ve ödedikleri bedeller ile zaten biliyor.
Defalarca yazdığımız gibi Türkiye'de var olan sorunların kaynağı tekçi anlayıştır. Bu anlayışı savunanlarla birlikte söylendiği gibi demokrasi ve eşitlik mücadelesi asla verilemez.
Yerel yönetimler için "Demokratik Özerklik" ve "Öz Yönetim" istemek ham hayaldir. Birilerine şirin görünmek için bunları savunanlar "Kürd'ler için Demokratik Özerklik" ve "Kürd'ler için Öz Yönetim" istediklerini bile demiyor, diyemiyorlar. Demokratik Özerklik ve Öz Yönetim anlayışına yeni anlamlar yükleyip dileyen her nabza şerbet gibi dilediği gibi yere çekiyor.
Kürd'ler ulusal talepleri olmadan iki ittifaktan birinin yanında aksesuar olarak yer almamalı. Birey olarak başkanlık yada parlamenter sistem arasında tercih nedenleri olsa bile öncelikli ve önemli olan ulusal taleplerdir. Bununda genel anlamda karşılığı Özerklik yada federasyon talebidir.
A.Güllüoğlu
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.