1923 Lozan Antlaşması sonrasında kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Kürd ulusal varlığını inkâr edince 1924-1938 yılları arasında, Kürdlerin sonuç alınmayan direnişleri oldu. 1938’den 1958’e kadar ise hiçbir direnmenin olmadığı yirmi yıllık bir sessizlik dönemi yaşandı. 1958’de Güney Kürdleri, Irak’ta meydana gelen darbeden sonra Arap sosyalistleriyle iktidar ortağı oldular. Bunun üzerine, yaklaşık on yıldır Rusya’da sürgünde bulunan Kürd Lider Mela Mustafa Barzani Irak’a döndü ve güneydeki Kürd hareketinin başına geçti.
Bu gelişme, Kuzey Kürdistanı da etkiledi ve yeniden uyanış denebilecek bir süreç başladı. 1959 yılında bazı Kürd aydınları tutuklandı ve 49’lar Davası’nda yargılandılar. 1960 yılında, bu uyanışın da etkisiyle, 27 Mayıs Darbesi gerçekleşti ve darbenin hemen ardından, 55’ler, 23’ler tutuklamaları gerçekleşti. Mela Mustafa Barzani’nin dönüşünden üç yıl sonra, 1961 yılında Güney’de silahlı peşmerge (gerilla) mücadelesi başladı. Türkiye’de sosyalist akımlar gelişti, Kürd aydınlarının da içinde bulunduğu Türkiye İşçi Partisi (TİP) ve 1965 yılında, illegal Türkiye Kürdistanı Demokrat Partisi (TKDP) kuruldu. 1967 ve 1969 yıllarında seri halde, çeşitli kesimlerden Kürdlerin katılımıyla gerçekleşen tarihi “Doğu Mitingleri” dikkat çekti.
Ve 1969 yılında, 68 Kürd gençliği, FKF’den (DEV-GENÇ’ten) ayrılarak İstanbul ve Ankara’da, bağımsız örgütlenmesini, kısa adı DDKO olan Devrimci Doğu Kültür Ocakları adlı örgütlenmeyi oluşturdu. Çok iyi bilinmese de bu, Kuzey’deki Kürd ulusal mücadelesinde önemli bir kavşaktır.
Yakın dönem Kürd ulusal mücadelesinde DDKO örgütlenmesi pek çok yönleriyle dikkat çekicidir. 1969 yılı mayıs ayında İstanbul ve Ankara’da Kürd yükseköğrenim öğrencilerince kurulan, sonra Kürdistan’da, öğrenciler dışındaki Kürd kesimlerince yaygınlaştırılan DDKO, dönemin hükümetlerini çok kaygılandırdı. 12 Mart Askeri Darbesi sırasında görevden uzaklaştırılan Başbakan Süleyman Demirel, “Önü kesilmesiydi, DDKO devletin başına büyük gaileler yaratacaktı.” diyecektir.
İstanbul ve Ankara şubelerinden sonra, 1970-1971 yıllarında Kürdistan’da kurulan beş DDKO şubesi (Ergani, Silvan, Kozluk, Diyarbakır, Batman), İstanbul ve Ankara’nın aksine, öğrenciler dışındaki Kürd kesimlerince kuruldu. Bu dikkat çekici bir durumdur.
- Ergani DDKO (23 Kasım 1970): 5 kurucunun, 4’ü işçi, biri arzuhalci.
- Silvan DDKO (9 Aralık 970): 11 kurucunun, 7’si esnaf, 3’ü din adamı, 1’i öğrenci
- Kozluk DDKO (28 Aralık 1970): 12 kurucunun, 3’ü işçi, 3’ü esnaf, 2’si çiftçi, 2’si din adamı, 2’si öğrenci
- Diyarbakır DDKO (6 Ocak 1971): 17 kurucunun bir kısmı okumuşlardan (aydın-öğrenci) olsa da aralarında 4 esnaf, 2 işçi ve 2 çiftçi vardı.
- Batman DDKO (18 Ocak 1971): 5 kurucunun 4’ü işçi, 1’i esnaf.
DDKO şubelerinin kurucuları arasında, esnaf, özellikle terzi esnafı dikkat çekerken DDKO Davası’nda yargılanan 92 kişiden, 29’u esnaf (5’i terzi) veya işçi, 5’i din adamıydı.
1-) Terziler
Mehdi Zana (1940): Silvan
Niyazi Tatlıcı-Niyazi Usta (1930-1976): Silvan
M. Zeki Bozarslan (1955): Silvan
İrfan Bozgil (1952): Kozluk
Mustafa Düşünekli (1937-2016): Siverek
2-) Çeşitli Esnaf ve İşçi
Ömer Kan (1924-1995): Kahveci, Ergani
Fikri Müjdeci (1947-2019): Kahveci, Silvan
İbrahim Babaoğlu (1936-2014): Bakkal, Siverek
İbrahim Halil Bülbül (1945-2007): Bakkal-Bayi, Siverek
Mehmet Sözer (1938-1983): Berber, Kulp
Abdurrahman Uçaman (1934-?): Radyo tamircisi, Hani
Vedat Erkaçmaz (1948-2008): Berber, Silvan
M. Emin Değer (1941-2013): Çiftçi, Siverek
Abdüsselam Basutçu (1940): Çiftçi-Mela, Kozluk
Mehmet Şirin Baltaş (1932-2023): Komisyoncu, Kozluk
Nazım Sönmez (1939-2002): Matbaacı, Silvan
Süleyman Çelik (1927-?): Şoför, Lice
Halit Ayçiçek (1937): Saat Tamircisi, Lice
Bahri Evliyaoğlu (1932-1981): Manifaturacı, Silvan
Akif Işık (1932-?): Fırın işçisi, Silvan
Mehmet Yıldız (1949-2007): İşçi, Batman
Ferruh Kurtcebe Ozaner (1946): TPAO’da işçi, Batman
Ahmet Eren (1945-2002): TPAO’da işçi, Batman
Necmettin Şad (1953): İşçi, Kozluk
Hikmet Basutçu (1951-?): İşçi, Kozluk
Ahmet Suat Yıldırım (1954): Gazete dağıtıcısı, Kulp
Sabri Yıldız (1919-?): Kasap, Batman
Ubeydullah Aydın (1940-): Elektrikçi, Batman
Abdülkadir Özışıklar (1937-2022): Kunduracı, Siverek
İstanbul ve Ankara DDKO kurucularının tamamı yükseköğrenim öğrencisi iken Diyarbakır DDKO kurucularının da yarısı, esnaf ve işçiden oluşuyordu. Diyarbakır DDKO’nun kurucuları arasında, diğer dört şubeden farklı olarak, doktor ve avukatlar da vardı. Dört DDKO şubesi (Ergani, Silvan, Kozluk, Batman) kurucusunun tamamı, esnaf, işçi veya din adamıydı. DDKO davasında yargılanan 92 kişi içinde, yukarıda görüldüğü gibi, 29 esnaf ve işçi, 5 din adamı vardı. Yine bu süreçteki Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi (TKDP) davasında yargılanan 30 kişinin büyük çoğunluğu da din adamı veya esnaftı.
Bu durum, 1960 ve 1970’lerdeki Kürd ulusal mücadelesinin sadece bir öğrenci-aydın hareketi olmadığını, mücadelede her kesimden insanın yer aldığını gösteriyor. 1967 ve 1969 Doğu mitinglerine katılımları ve diğer faaliyetlerinden dolayı Kürd yurtseverleri, 12 Mart Darbesi sürecinde, DDKO (92 kişi) ve TKDP (30) davalarında yargılandılar. Yine daha önce, 1968 Antalya TKDP davasında da aralarında Sait Elçi, Şakir Epözdemir, Ömer Turhan, Derwêşê Sado ve Feqî Hüseyin Sağnıç’ın da bulunduğu 16 Kürd yurtseveri yargılanmıştı.
1975-1980 yılları arasındaki beş yılda oluşan renk renk Kürd örgütlerinden sonra, 12 Eylül 1980 askeri darbesi oldu ve ardından, altmışların, yetmişlerin mücadele birikimi üzerinden, 1984’te bilinen çatışmalı-silahlı dönem başladı. Çok daha yakın olan bu dönemi, bugün orta yaşın üstünde olan çoğumuz yakından biliyoruz. Onun hikâyesi ayrı, apayrı…
1960-1980 dönemindeki Kürd ulusal mücadelesinde olmayan tek şey silahtı. Bu yüzden de fazla ses getirmedi ve daha sonraları fazla bilinmedi. Bazı yanlış ezberlerin aksine, 1960-1980 döneminde, çeşitli Kürd kesimleri arasında, ulusal bir uyanış, ulusal bir coşku vardı. Bu uyanışı ve coşkuyu, 12 Mart Darbesi frenledi, 12 Eylül Darbesi kesti. Sonrası, çoğumuzca malum; yaşıyoruz, görüyoruz…
(Gelecek Yazı: ALTMIŞLI YILLARDA YURTSEVER KÜRD MELLELERİ)
CT
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.