Önce İğneyi Kendimize Batıralım (Empati)

"Kürtlerde bölünmüşlük çok fazla. Ulusal birliklerini kuramazlarsa bu haklarına kavuşamazlar"

11 Şubat 2025 - 06:29
11 Şubat 2025 - 06:29
 0  4327
Önce İğneyi Kendimize Batıralım (Empati)

Onurun timsali, saygıdeğer bilim insanı, İsmail Beşikçi ile baş başa kaldığımız bazı zamanlarda ona şöyle bir soru yöneltmiştim. "Hocam, siz Kürtlerin bu durumda olmasını, ülkelerinin dönemin iki emperyal devletinin (İngiliz ve Fransızlar) çizmiş olduğu Sykes-Picot sınırları ile bölünüp 4 parçaya bölündüğünü, (Türkiye, İran, Irak, Suriye) bu süreçte Kürtlerin ulusal varlığının yok sayıldığını, dili, kültürü yasaklandığını, sömürgecilikten de öte adeta modern bir kölelik sistemi içinde bu otoriter ve baskıcı devlet arasında yönetildiğini sosyolojik olgularla bunu ortaya koyuyorsunuz. Buna ek olarak mevcut dünya sisteminde de 'anti-Kürt bir nizam' kurulduğunu ekliyorsunuz. Bunlar şüphesiz ki doğru tespitlerdir. Ortadoğu'da kimine göre 40 milyon, kimine göre 60 milyon Kürt yaşadığı söyleniyor. Oysa Kürtler birlik içinde olurlarsa tükürükleriyle bu zalim sömürgecilerini boğmaz mı? Sizce Kürtlerin üzerine ölü toprağın oluşmasında onların hiç sorumlulukları ve suçları yok mudur?" diye sözlerimi bağladığımda Beşikçi sadece gülümsemiş, akabinde şöyle bir cevap vermişti; "Kürtlerde bölünmüşlük çok fazla. Ulusal birliklerini kuramazlarsa bu haklarına kavuşamazlar"

Ortadoğu da olan olaylar ve gelişmeler, Kürtlerin bu esaret ve kölelikten kurtulmaları için aynı zamanda çok büyük bir fırsatları da beraberinde getirmiştir. Yüz yıldan biraz uzun süren Sykes-Picot kölelik sınırları çatırdıyor ve kısa sürede dağılacak. Bu büyük imkan ve fırsatlara rağmen, Kürt siyasi çevreleri hala çok büyük aymazlık içinde debelenip dururlar. 30 seneye yakın bir zaman dilimi geçmesine rağmen güney Kürdistan federal devleti hala ulusal ordu ve ulusal maliyesini kurmuş değil. Peki neden? Çünkü orada ulusal çıkarlardan ziyade, parti, aşiret ve aile çıkarları ön planda. Bu da gösteriyor ki Kürtler hala ulus toplumu olamamışlar. Türkiye'de aktif ve canlı olan büyük kitle PKK/DEM'in Kürt ulusal haklarını vesayet altına almış durumda. Kürtlerin ulusal özgürlüklerinden uzak, soğuk savaş döneminin totaliter ideolojik saçmalıkların peşinden giden bir örgüt ile karşı karşıyayız. Bu ideolojik totalitarizm, Kürtlerin genç kesiminin büyük çoğunluğunu uyuşturup zehirlemiş durumda. Kendi toplumunun içinde bulunduğu anormal köleliği önemsemeyip, sözüm ona bölge hatta dünya devrimini Kürtlerin önderliğinde başarıya ulaştıracaklarını hayali peşinde onları koşturup enerjilerini bu şekilde tüketmiş durumda. Önemli bir kesimi de, İslam dininin yılmaz bayraktarlığına soyunmuş. Sanki Kürtlerin ana temel sorunu dinmiş gibi. Sanki din yasaklanmış baskı altındaymış gibi göstermek suretiyle, onlarda bu gençlerin enerjilerini boşu boşuna harcıyorlar. Kendi halkı işkence, tecavüz ve katliamlara maruz kalırken, bu konu ile ilgili hiç bir tepki göstermeyen bu siyasal yapı, gelin görün ki dünyanın başka yerlerinde "zulüm ve baskı altında" oldukları gerekçesiyle Kürt yoksullardan yardım toplayarak, hatta onunla da yetinmeyip, oralara "cihat" adına savaşçı göndermek nasıl bir ruh hali ve davranış biçimidir? Burnunun dibinde kendi soydaşları, akrabaları, komşuları katliam ve zulme uğradığında ses çıkarmayan, duyarsız olan bir yapı, başkalarının yardımı için çaba göstermesi inanılır ve samimi olabilir mi? Diğer bir kesimde "Kürd/Kürdistani" etiketi ile siyaset sahnesinde yer almaya çalışıyorlar. Varlıkları ve yoklukları belli olmayan benim "salon bülbülleri" olarak tabir ettiğim bir kesim var. Bu kesimin gençler ve kadınlar ile sanki genetik bir uyuşmazlıkları var. Bu kesim, zaman zaman salon toplantıları ile (ki yaşları 60 ve üzeridir) bolca ahkam kesip, akşam rahatlamış bir şekilde evlerine dönüyorlar. Gece yatarken; "Kürdistan’ın kurulmasına konusunda yol göstericiliğim ile çok güzel bir konuşma yaptım." diye övünerek galiba bununla avunarak rahat bir uyku çekiyorlar.

Dilim varmıyor ama gerçekçi olmak lazım. Kürt diasporası düşman başına bir diaspora konumunda. Katliam, zulüm ve baskıyla kendi ülkelerini terk edip başka ülkelere sığınmak zorunda kalmış insanlar, sığındıkları ülke halklarıyla kaynaşıp, kendi halkının çektiği zulüm ve mazlumiyetleri o halklara anlatmakla yükümlüdürler. O halklar da kendi yöneticilerine baskı yaparak adı geçen o mazlum halkın haklarının iadesi için sömürgeci ve baskıcı devletlere baskı yaparlar. Deyim yerindeyse o halkın diasporası kendi halklarının birer diplomatları, büyükelçilikleri gibi görev yaparlar. Maalesef bu durumları Kürtlerde göremiyoruz. Sebebi de PKK’nin totaliter sekterliği ve şiddet yanlısı eylemleri neden olmuştur. Kürtler yeni yeni bu örgüt ile bağlarını koparıp asli görevlerini yapmaya başladılar. Bu totaliter örgüt Kürt diasporasının yoğunlukla yaşadıkları ülkelerde düzenlenen eylem ve gösterileri amacından uzaklaştırıp yozlaştırarak bu durumu totaliter örgütün propaganda alanına dönüştürüyorlar. Bu durumu, gerçek amacından saptırarak, Kürtlerin ulusal hak arama, çektikleri baskı ve zulümleri o ülkenin insanlarına anlatmak için kimselerin zarar görmeden barışçıl bir şekilde dertlerini anlatıp dağılmaları gerekirken, o devletin mevzuatlarında "terör örgütü" olarak kabul edilen PKK bayraklarını ve Öcalan posterlerini özellikle açarak, kitleyi polis ile karşı karşıya getirip çatıştırmak suretiyle kaos yaratıyorlar. Eylemlerinin ana konusu ve ana sloganı "Bıji Serok Apo" dan öte bir şey söyledikleri de yok. Eylem ve gösterilerin barışçıl olması, misafir oldukları o ülkenin huzur ve güvenliğini zora sokmayan mantıklı, sosyolojik, tarihsel ve entelektüel bağlamda sorunları dile getiren, derinliği olan hiçbir Kürdü aralarında barındırmıyorlar. Böyle şeylere ihtiyaç hissetmiyorlar. Onların Kürtlerden tek bekledikleri mürit olma kişiliğidir. Son zamanlarda, mantıklı, diplomatik bir şekilde Kürtlerin sorunlarını o ülkelerin kamuoyuna ve yönetim kademelerine iletenlerin tamamı ya "yeter artık" diyerek PKK den ayrılanlar ile PKK dışındaki yurtsever Kürtlerdir. PKK, dünya kamuoyuna haksız bir şekilde Kürtlere ayrıca bir imaj kazandırmış. "Kürt" adı geçtiğinde artık Kürtler "terör" ile anılır olmuşlar. Çıkar temelli de olsa Kürtlere rağmen bu konjonktörde hala Kürt dostları vardır. Kürtler ise bu dostlara düşman muamelesi gösteriyorlar (İsrail, Amerika) İşte bu büyük fırsatta Kürtlerin pür hali budur. Umarım tüm Kürtler bu durumun farkına varıp tez elden ulusal birlik çatısı altında toplanırlar.