Bu konularda yıllardır karşılıklı ağır eleştiriler yapılmasına ve yaşanan kritik sürece rağmen hala ortak ve birlikte tavır almaya neden olacak görüş birliği
sağlanamadı.Görüş birliğinin gerçekleşmemesinin önemli nedeni bazı grupların izlediği ilkesiz siyasettir.Asgari ve azamqi ilkelerin ne olduğu konusunda da hala ortak bir görüş yok.
Seçimlerde amaç sadece kazanmak değildir.Öyle olsaydı kaybedeceği daha başından belli olduğu halde bunu bilen hiçbir parti seçime girmezdi.
Seçimlere katılımı küçümsemek,yada gereğinden fazla abartmak doğru değildir.Seçimler ve kurulan ittifaklar doğru ilkeler ile yapıldığı takdirde ulusal mücadeleye katkı sunan araçlardan sadece biridir.Ezilen bir ulus adına partilerin seçimlere katılmanın amacı görüşlerini ve taleplerini kitlelere ulaştırmak için kullandığı önemli bir araçtır.Seçimi kazanan Leyla Zana'nın parlementoda yaptıgı Kürd'çe yemininin yarattıgı etki hala akıllardadır.
Kürdistan'da her parçanın bölündüğü ülke arasındaki inanç,kültürel şekillenme ve ekonomik ilişkiler ulusal sorunda farklı çözüm ve arayışlara neden oluyor. Farklı bakış açıları nedeniyle her parça için özerklik, federasyon ve dört parçanın birleşip bağımsız bir devlet olması gibi farklı görüşleri barındırıyor.
Ayrıca ulusal sorun dört ülkenin iç sorunu olduğu gibi parçalardan birinin kazanımı diğer parçalarıda etkilediği için dört egemen ülkenin aynı zamanda dış sorununu oluşturuyor.
Çözüm arayışları için üretilen görüşler seçim dönemlerinde farklı ilkeler ile farklı tavırlar alınmasına da neden oluyor. Ulusal taleplerin (anadilde eğitim,anayasal teminat,eşit haklar gibi) değişmez asgari ilkeleri ile birlik olup ortak tavır alınması gerektiği halde farklı ittifaklar kurmaya veya seçimi boykot etmek gibi farklı arayışlara neden oluyor.
Bu günün koşullarında her parça için özerklik, federasyon yada dört parçanın birlikte bağımsızlığını savunanlar olabilir.
Bu konulardaki farklı görüsler yol ayrımına neden olmamalı ve savunan gruplarla araya kırmızı çizgiler
çizilmemeli.Kürd'ler için ulusal sorun liberalinden sosyalistine,dindarından ataistine kadar herkesin asgari müşterekler ile birlik olup içinde yer alması gereken bir mücadele alanıdır. Ayrışmaya neden olacak ideolojik dayatmalar olmamalıdır.
SSCB dağılmadan önce ezilen ulusların kurtuluşunun yolu öncelikli olarak sosyalizm idi.SSCB dağıldı.Kapitalizme dönüş ile birlikte Çek ve Slovakya ayrıldılar.Ezilen uluslarla ilgili teoride söylenenlerin SSCB'de hayata uygulanmadığı da artık biliniyor. Günümüzde ulusal sorunun çözümünü sosyalizm anlayışında gören arkadaşlar bunları dikkate almalı ve sosyalist devrimi ulusal mücadele için tek şart olarak koşmamalı.
Kürd sol grupların bir kısmı ne 70'li yıllarda olduğu gibi hala ideolojik olarak Kemalizm'in etkisindeki şövenist sol grupların yönlendirmesi ile hareket ediyor.Ulusal mücadeleden uzaklaşıp onlarla ittifak kurmayı tercih ediyor. Azınlıkta kalan grublar hariç Türk solunun geneli UKKTH'nı Kürd'leri dışarıda tutarak savunyorlar. Kürd'lerin sorunları aynı zamanda var olma sorunu olmasına rağmen bu gruplar tarafından öncelik sınıf,hatta son günlerde CHP'nin peşinde demokrasi mücadelesi vermeye kadar indirgendi.Demokrasi mücadelesi denilerek gözden kaçırılmaz istenen
100 yıldır uygulanan hayatın her alanında,her yolun denendiği Kürd'leri hedef alan asimilasyon politikasıdır.Bu politikaya karşı koymanın tek yoluyla eşitlik ve anadilde eğitim gibi ulusal haklarla ilgili ilkelerin her zaman öncelikli olarak savunulmasıdır.Bunlar savunuldu oranda demokrasiye ulaşılabilinir.
Ezilen uluslar için kurtuluşun tek yolu
sosyalizm değildir.Libya ve Cezayir gibi sömürgelerin bağımsızliklarını kazanmasında mücadelenin başını sosyalistler çekmedi.
Geçmişte sosyalizmi savunan arkadaşların bir kısmı her zaman olduğu gibi araştırmadan,incelemeden yukarılardan gelen yönlendirme ile Özyönetim modelini savunur oldular.
İşin ilginç ve acı veren yanı Özyönetim isteyen Kürd'ler sadece kendi halkının devlet olmasına karşı çıkıyor olmaları.
Bu kadar ultra enternasyonalist olmak komik değilmi?
Bilindiği gibi Özyönetim modelini farklı etnik ve inanç yapıları bünyesinde barındıran altyapıda kapitalizmin gelişmiş olduğu (İsviçre gibi) ülkeler için geçerli olan bir yönetim modelidir.Güney Hatırlayalım,Afrika'nın efsanevi lideri Mandela ve arkadaşları siyahları yok sayan beyazların ırkçı yönetimine karşı Özyönetim'i savunmadan eşitliğini sağladılar.
Ayrıca kağıt üzerinde mükemmel olan bu yönetim modelinin dünyada en son uygulanabileceği yer Ortadoğu'dur. Devleti olmayan bir ulusa devletsizliği dayatmak ile değişen ittifak anlayışı ile birlikte varılmaz istenen yer hayli düşündürücüdür.Statü sahibi olmadan Özyönetim modelini savunmanın ulusal mücadeleden "uzaklaşın ve asimile olun" demekten başka bir anlamı yoktur.
Kürd'ler için her zaman öncelikli amaç sınıf ayırımı gözetmeden birlik olup,ulusal ilkeler ile ittifaklar kurmak olmalıdır.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.