Topal Osman, Sakallı Nurettin Paşa ve Muhafız Alayı ile kendine \" Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti\" ismini vermiş, Pontus Rum halkını Mayıs coşkusundaki Kızılırmak sularına atmıştı. Koçgiri\'de Wilson prensiplerine dayanarak, hak talep eden Kürtlerin \"icabına bakmış\".
Sonra,
22 Temmuz 1922\'de İzmir yangını ile \"az zamanda çok iş başarmış\" serisi ile hareket edilmiştir.
İzmir Yangınında hedeflenen Grek Rum ve diğer Hıristiyan halklar denize atılacaktı. İsmini zikir ettiğim komutanların komutları ile ülkeler yok edilecekti ki, devlet, millet ve tarihte hiç olmamış ülke Türkiye yaratılsın diye her yapılan mubah oluyordu...
İzmir yangınından 38 gün sonra, 30 Ağustos idi.
İç Akdeniz\'de Grekler sökülüp atılacaktı ki esasta bu yapıldı.
Yüz yıllara uzanan Zeytin ağaçlarının yetiştiricileri, zeytinlerinden koparılıp denize dökülecekti ki bu \"zafer\" olarak naralanacaktı. .
\"30 Ağustos başarısı ve zaferi \" bu idi.
Bunun hikayesine, tek taraflı olmasın diyen, bir de Aleksandr Papadopulos\'un \"Kara Kitab\"ından bakınız..
Sonra....
Sonrası malum... İngilizlerin dizaynı gereği Türk ve Yunan devletleri insan mübadelesine başlar.... Anatolia Müslüman, Yunanistan Hıristiyan göçüne açılacaktı...
Bu tam da Talat Paşa\'nın İttihat Terakki programına denk bir durum idi.
Zaten Talat Paşa , Mustafa Kemal\'in idolü değil miydi!
\"Laik Türkiye Cumhuriyeti\" buna \"zafer bayramı\" diyecekti.
Ama bu yapılanlara, bugün kendilerine \"Halkların dostuyuz\", \"Aydınız\", \"Demokrat ve devrimciyız\" , hemi de vazgeçilmez \"laikiz\" diyenlerin çığlıkla sevinip bayram havasında heyecanlanması tam seyirlik bir tezat!
...
Dört \"T\" ve Soykırım!
\"T\" harfi ile başlayan, Arapçadan Osmanlıca ve daha sona Türkçe\'de de sıklıkla kullanılan kavramlar, Yakın Doğu\'da Türk ve Müslüman olmayan halklara tatbik ederek, Türk milletini ve ülkesini yaratmaya çalışan politik icraattır.
İran, Irak, Suriye ve başka devletler de bu çirkin politik icraatlarından feyiz alarak, kendi egemenlikleri altındaki devletsiz ulus, aidiyet ve dini gruplara tatbik etmişlerdir. Hitler\'in Yahudilere, Avustralya\'nın Aborjinlere uyguladığı siyaset gibi.
Bu icraatlarını ancak, \"Düşman Hukuku\" üzerinde tatbik edebilirler.
Yani sebepli sebepsiz, bir topluluğu \"düşman\" olarak hedefe koyar.
Misal; \"Türk örf ve adetlerine karşı isyan etme\", \"Türk gibi eğitilmeyi red ya da uygun hareket etmeme\". \"Varlığını zararlı bir topluluk ve cemiyet olarak sürdürme inadı\", \"Ayrılıkçı terörist Kürtler\", \"hain Ermeniler\", \"Rum çeteler\" vs. suçlu gösterme ve bir biçimi ile o topluluğa \"düşman\", \"ihanetçi\", \"arkadan hançerliyen\", \"Ermeni dolu\", \"Rum tohumu\", \"Medeniyetsiz asi/isyancı Kürt\" vs ... topluluğu düşman, varlığını zararlı gibi göstererek bu \"T\'ler tatbik edilir.
Bu dört \"T\" nedir?
1 - Tedip ve ya Tevhid: Terbiye etme, suçluyu cezalandırmak ve kendisinden vazgeçirmek, egemen gibi düşünmeye zorlayarak eğitme. Zorla Kürtçeyi, Lazcayı, Rumcayı, Ermeniceyi vs. unutturmak, Türkçeyi öğretmek, Türk gibi düşünmeye ve yaşamaya zorlamak gibi. \"Tevhidi Tedrisat\" kanunundaki gibi. Türkçe dışında, hatta resmi ideolojiye uymayan dini ibadetleri bile yasaklamak gibi...
2- Tehcir: Bir topluluğu yaşadığı coğrafyasından göç etmeye zorlamak. Zorunlu güce tabii tutmak. Bu çeşitli yollarla gerçekleştirilir. Bir zat sürgün yasalarını çıkararak tatbik etmek, ekonomik zorluklar yaratarak gerçekleştirmek, siyasi sürgün olarak muamele ettirmek.
Kayseri, Kahraman, Konya civarında yerleşik olan on binlerce Gagavuz Türkleri de sadece Hıristiyan olduğu için, onlar da 1922 yılındaki mübadeleyle Tehcir edilmiş, Yunanistan\'a yollanmıştır. İsmet İnönü\'ye\" Bunlar Türk neden yaptınız!?\" diye sorduklarında ise cevabı; “Bunlar Hıristiyan. Bize problem olabilirlerdi\" diye cevaplar.
3- Tenkil.: Düşman hukuku üzerinden topluca ortadan kaldırma. Ermeni, Pontus, Kürtler ve sinsice Lazlara tatbik olunan.
4- Teslim: Teslim almak, kendisi olmaktan çıkarıp, iradesini elinden almak ve robotlaştırarak, kendisine biat ettirmek, kendisine benzetmek. İstediği gibi hareket ettirmek...
Yüz yıldır maruz kaldığımız dört hal...
...
1922 ve Mübadele Anlaşması...!
Hiç düşündük mü?
1922 yılında İç Akdeniz\'e açılan bölgelerde, Anatolia ve Trakya\'nın tümünde Hıristiyanlar Yunanistan\'a zorla tehcir yoluyla topraklarından sökülerek gönderildi. Büyük bir mübadele yaşandı. Rum Grek halkı büyük bir darbe aldı. Antik çağda, öncesinde ve sonrasında yarattığı tüm ekonomik, kültürel, ulusal değerleri elinden alındı. Yunanistan ve balkanlarda yaşayan bir kısım Müslümanlaştırılan kitleler getirilip, Rumlardan, Hıristiyanlardan boşaltılan alanlara yerleştirildi.
Yunanistan devleti de bunu tartışmasız kabul etti. Burada İki tarafın anlaşması üzerinde Hıristiyanlara, özelikle Rumlara karşı yapılan temizlik hareketi vardı.
İttihat ve Terakki cemiyetinin B Takımı Mustafa Kemal’in başını çektiği grup tüm bunları yaparken çok rahat idi!
Tüm tamtamlı \"anti-emperyalizm\", \"anti-İngiliz\" söylemlerinin altında, İngilizlerin, İttihat ve Terakki\'nin B Takımı ile anlaşarak, Güney Kürdistan\'daki petrol sahasını İngilizlere terk etmek, İngilizler de Kürt sorunundan el çekerek bırakmak, buna karşılık Yunanistan\'ın da İngilizlerin baskısı ile yaşanan bu trajik mübadeleye ses çıkarttırmamak yatıyordu.
Bu süreç İngiliz-İttihat Terakki ilişkilerini daha üst boyutlara taşıdı.
1917 Sovyet Devrimi,
1918\'de I.Dünya Savaşı\'nın sonlanması ile siyaset yeniden karmalandı.
Jeo stratejik konumdaki Kürdistan üzerinde süren büyük hesaplar ve pazarlıklar vardı.
Bu pazarlıklar da, Kürtler ve Kürtlerin iradesi hiçe sayılıyordu.
İttihat ve Terakki Cemiyeti, iktidara yöneldiğinden beri hiç bir dönem anti-emperyalist olmamıştır.
1913\'ten sonra I.Dunya Savaşında, Almanlar cephesinde durarak yaşadıkları malumumuzdur.
1918\'den sonra ise Alman işbirliği yerine, İngilizler ile işi sürdürme dönemi başlamıştı. 1919-1920\'lerden sonra Yeni Sovyet iktidarının da İttihatçları , \"Tampon devlet olsun\" siyaseti ile desteklemesi, Devşirmelerden oluşan Yeni İttihatçıların programını tatbikinde kolaylıklar sağlıyordu...
Olan Kürt , Rum ve tüm Yakın Doğu\'nun otokton halklarına oluyordu.
Yüreğiniz varsa yüzleşin!
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.