Terörist İslami örgütler, HTŞ çatısında yan yana gelerek, hem dünyadan kendini gizlemek, hem de IŞİD'in alan kaybetmesi ile güçlerini birleştirip arenada varlık göstermek için yapılandılar.
Türkiye, Suriye'de alan kapma, "Kürtler özerk olmasın" istemli savaşında, "Kuvayı Milliye" olarak tanımladığı ÖSO'yu güçlendirmek ve kullanmak için HTŞ'den de güç devşirmek üzere, başta İdlib olmak üzere HTŞ ile sıcak ilişkiler geliştirdi. Bu duruma pek razı olmayan ÖSO, Türk devleti, "yanlızca bizi desteklesin, bize güç versin!" istiyor, ama ÖSO Türkiye'ye yetmiyor…
Ancak ÖSO denen, başkasının desteğiyle beslenen laçka çeteciler, Arapların deyimiyle "Fındıkçı"(yiyip içen, yatıp beslenen bir çapulcu çete) yapıya sahip ve tembelliğini başkasının desteği ile boşluktan besleniyor. Fakat hayat, Fırat'ta boşluğa sürgit fırsata yer vermiyor.
Ne var ki bu tescilli "fındıkçı" çete, Türkiye'nin politikalarının hedeflerini yerine getirmediğini gören HTŞ, son dönemde Türkiye ve Suriye ilişkilerinin ısındığını da görünce daha çabuk hareketlendi. İdlib'ten kuzeye doğru Afrin, Azez, Minbiç, üzerinde ÖSO'yu öteleyerek kendisi inisiyatifi ele geçirerek, Türkiye'nin yayılma politikasını kullanmayı fırsata çevirmeye çalıştığı gözüküyor. Bu başta Suriye olmak üzere pek çok kimi çevrelerde "İşgal içinde işgal" olarak tanımlanıyor. Ama bu olgunun ne kadar süreceği şüpheli...
Şimdi göründüğü kadarıyla, HTŞ ile ÖSO'dan rahatsız olan devletli çevreler çoğalırken, devletler küskünlüklerini aşıp, nasıl "birbiriyle görüşebilir ki?"
Bütün bunlar devletler arası güveni değil, güvensizliği tetiklediği gibi, kozların karmalanmasını da zorlaştırıyor ve "bu iş böyle gitmiyor" dedirtiyor.
Gerçi gözlerin karardığı ortamlarda her bir devletin "kaygıları" depreşiyor ve "kaygı duyuyoruz" açıklamaları peş peşe artarken, birilerinin gözü kara ve bodoslama alanda kabadayı kesilmesi de olağandışı davranışların tezahür edilmeyeceğini düşünmek saflık olur.
Rojhılatta tetiklenen moralı, Rojava'da karşılama ve bozma hesapları hız kazanmış.
İşte burada Kürtler için acil olarak "Yekiti" sözcüğü değer kazanıyor ve Rojhilat'ta halkın direnişi karşısında geride kalmamak için de olsa, İKDP ile Komala tarafından birlik oluştu ve bu yaygınlaşacak gibi... Neden bu başta Rojava dahil olmak üzere tüm ülkede yaygın olmasın ki?
Siyasette birey ya da bireylerin kutsanması, düşüncenin tartışılması yerine, dar kavgaları tavan yapar. Artık durum, Barzani, Talabani, Pavel, Öcalan, Mazlum ya da Mansur, Selahattin sorunu değil, ülke, millet ve eşitlik sorunudur...
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.