1878 yılında, ilk Türk Ansiklopedisini hazırlayan Şemseddin Sami, \"Kerkük Kürt şehridir\" der.
1920\'de, Milletler Cemiyeti Kerkük ve Musul merkezli bir referandum yapar, orada Kürtler yüzde 65 ile \"bağımsızlık\" ister, ancak bu irade vicdansızca kabul edilmez.
1920\'lerde Lozan\'da İsmet İnönü orada yapılan nüfus sayımlarına ve Kürt nüfusunun çoğunluğuna dayanarak, \"Kerkük ve Musul Şehirlerinde ağırlıklı olarak Kürtlerin yaşadığını belirterek, \"Türkiye Devleti, Kürtler ile Türlerin ortak devletidir, bu vesile ile Musul ve Kerkük Misakı Milli sınırlarına dahil olmalıdır.\" tezini savunur. Ancak, Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan, \"Kerkük’ün tarihinde siz var mısınız? Yoksunuz!” dedi, dedi de, dilin kemiği mi var. Herkes istediğini söyler... Ancak tarih ve saha başka söylerse, söz sıkıntıya düşer!
Türkmenleri koruyan hep Kürtler oldu.
1400-1600 yılları arasında, Osmanlı devleti, Türkmenlere büyük zalimlikler yaptı. Çoğu Torosları terk ederek, Ermeni platosuna, Kürdistan’a, Yakın Doğu\'ya, Doğuya doğru yaşayan halklara, özellikle Kürtlere sığındı. Bugünkü gibi misafirperver olup, misafirinden acı çekmiş Kürtler, onları içlerine alıp korudu. 20. yüzyılda, özellikle Saddam Hüseyin döneminde, Türkmenler de Kürtler ile birlikte zulüm görürken, Türkmenler hep Kürtlerin kanaatleri arasına sığınarak varlık gösterdiler. Ancak Türkmenlerin çok küçük bir azınlığı, zaman zaman bölge devletlerinin kılıcı oldu ve Kürtlere karşı kullanıldı.
1958’de Bağdat’ta, Melle Mustafa Barzanî ile Abdülkerim Kasım arasında özerklik görüşmeleri yapılırken, Türkiye Türkmenleri Kürtlere karşı kullanmaya kalkıştı. Bunun üzerine Kürtler, bazı kışkırtıcı ve aracı olan Türkmenlerden bazılarını cezalandırdı.
Türkiye buna misilleme olarak 1000 Kürt ileri gelenini yakalayıp asma kararı aldı. Sonra bu sayıyı bir anda infaz etmenin sıkıntı yaratacağı düşüncesi ile ilk olarak 50 kişi üzerinde tatbik edilmek istendi. 50 kişi göz altına alındı, bunlardan Emin Batu hücresinde mide kanaması geçirip ölünce, açılan davada 49 kişi yargılanmaya başlandı. Bu vesile ile yargılama Kürt tarihine, \"49\'lar davası\" olarak geçti.
1960 darbesi de Güney Kurdistan’daki korkunun dayattığı iç çelişkiler neticesinde cereyan olundu, ama başka başka gerekçeler ile açıklanmaya çalışıldı.
Şimdi de Türkmenlerin azınlık olarak tüm hakları özenle Kürt yönetimi tarafından savunulmakta ve korunmaktadır. Türkmen okulları, Türkmen televizyon ve kültürel etkinlikleri ve Türkmencenin, beş resmi dil arasında olduğu yasa ile güvence altındadır.
Bağımsızlık koşullarında azınlıklara daha özgür ve pozitif ayrımcılık prensibi gereği desteklerin artacağı bilinmesine rağmen, böylesine kışkırtmaların yapılması, Türkmenlere sıkıntı, Kürtlere sorun yaratmaktadır.
Türkmenlerin hiç kimsenin kışkırtıcı amaçlarına malzeme olmamaları için çaba göstererek hak taleplerini dillendirmeleri doğru olanıdır.
Türk devletinin ise projesi hak değil, hak hapsetmek olduğu bilinirse Türkmenler özgür geleceklerini onurla inşa ederler.
Bağımsızlık Referandumunda Kerkuk yüzde 78 gibi ezici bir çoğunluk olarak \"Evet\" demiş ve Kürdistan ile kaderini birleştirmek istemiştir. Bu irade ve isteme saygı duymamak hoş değildir.
Melle Mustafa Barzanî Kerkuk için \"Kerkük Kurdistanin kalbidir\" der. Mam Celal \"Kerkük Kürdistan\'ın Küdüs\'üdür!\" der. Ve Melle Mustafa Barzanî, \"Kerkük\'ü Bağdad\'a verirsem, torunlarım mezarıma tükürürler!\" der.
Kerkuk tarihi Kürdistan şehirdir. El uzatman canını peşmergeye mefta olarak bırakır. Yaşam Güzeldir. Herkes hakları kadar konuşursa sorun kalmaz....iyi komşu gibi yaşar. Dostça yaşar!
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.