Her etnisite ve ulusun oluşum yolları ve tarihi farklıdır.
Bu farklılık coğrafya, yerleşim, ekonomik şartlar, çevresindeki etnisite ve toplulukların tutumu, iç dinamikleri, dil, mitoloji ve kültürün şekillenmesi ile ortaya çıkar.
Misal; Kuzey Avrupa, Germen istilalari sonucu, farklı farklı etnisitelerin korunma şemsiyesi oluşturmak üzere birbirlerine entegre olarak, yakın farklı dillerin kaynaşması ile yeni bir dil ve etnik topluluğa dönüşerek devletleşmeleri ile ortaya çıkar. İngiltere'deki dört ulus böyle şekillenmiştir.
İskandinavya'daki,
Norveç, İsveç, Danimarka ulusları da böyle ortaya çıkmıştır.
Roma İmparatorluklarının dağılması, Latince ile bastırılan yerel dillerin özgürleşmesi ile Avrupa'da yeni ulusların kendini ortaya koymasını sağladı.
İtalya, Grek ulusları, Batı ve Doğu Roma imparatorluklarının bünyesinde şekillenmiş, antik dönem kültüründen beslenmiş ve bu serüven üzerinde yaşanan tarihi bakiye üzerinde oluşan uluslardır.
Almanlar, gerek Roma ve gerekse de Kuzeydeki Vikinglerin yaşattığı savaşın ortaya çıkardığı kırılma ile geç dönemde yaşamın evirildiği romantizmin devlet organizasyonu üzerinde şekillenmesiyle oluşmuştur..
Fransa ulusu, aydınlanma ve sonra Rönesans'ın eseridir.
Asya'da, Mezopotamya'da yani iki nehir arası dedikleri Dicle ve Fırat havzasında, Çin'de bulunan Yeng Zang(Sarı Irmak), Hindistan'da Ganj, Afrika'da Nil gibi nehirlerin etrafında yaşanan Neolotik devrimlerin eseri olarak oluşan Mitoloji ve bunun üzerinde yaygınlaşan Kültürel değerler ile uygarlığın eseri olarak ortaya çıkan tarım ulusu topluluklardır.
İspanya, Portekiz ve bünyelerine aldıkları uluslar, servet toplayıcılığı üzerinde şekillenen uluslardır.
Amerika toplulukları göç topluluklardır. Her biri gittiği topluluğun etnik kültürü üzerinde oluşturduğu devlet ile kendini yeniden var etti. İngilizce ve İspanyolca'nin Amerika'da etkin olması, sömürgecilik siyaseti sonucudur.
Tarım ulusu topluluklar, en dinamik, doğa sever, doğal, dil, mitoloji, kültür ve uygarlık bakımından diğer ilişkilendikleri topluluklara sinerji kazandırmıştır...
Bir de fetihçi, çapulcu, akıncı göç toplulukların, neolotik tarım yapan yerleşik toplulukları istila ederek, onların tahribi üzerinden kendini var eden ve süreç içinde devşirerek yeni bir tarz topluluk olma durumu üzerinde adeta maceracı tarzda uluslaşmaya ulaşanlar vardır.
Mezopotamya(Dijle, Fırat, Zap, Aras, Hazar), Çin(Yeng Zang/Sarı Irmak), Hindistan(Ganj) ve Afrika(Nil çevresi) neolotik devrimin alanlarıdır...
Burada, Kürtlerin ataları olan Mitani-Med-Guti, Karduk-Kurd tarihçesi, Fars, Hint, Hun ve Babur, Asur, Arap, Yahudi topluluklarının oluşum tarihçesi önem kazanır. Nehir boylarındaki bu toplulukların yarattığı mitoloji önemli ipuçları verir. Azar Gat, "Uluslaşma tehayülü gösteren ilk etnisitenin Mezopotamya'daki Mitaniler..." olduğunu söyler. Ancak bu tespiti, modernist ulus savunucuları(ulus kapitalizmin eseridir diyen) arasında tepki toplar. Ancak, araştırmayı hak eden, karşılığı olan bir tespit olduğunu düşünmek yerindedir.
Ayrıca, Slav halklarının oluşum süreçleri de bir başka ilginç serüvene sahiptir.
O halde, etnisite ve ulus olgusunu, "Kapitalizmin şafağı" ile ele alıp, tarihini buradan almak, ulusu salt modern dönemin tarihi içinden başlatmanın sakatlığı, aslında ulusun dil, mitoloji, kültür, uygarlık ve kadim tarihini görmezden götürmeye vardırır.
Kürt ulusu, tarım, hayvancılık, ticaret ile başlayan neolotik devrimin şekillenmesi ile ulusal temellerini atan, kültür eksenli bir ulustur!
Kürtler, modern döneme, köleleştirilen ulus olarak girdiği için, geçmişte yarattığı dinamizm ne kadar tahrip olundu ise de varlığını sürdürdü.
Bu arada, Turani/Moğol, Akad/Asur/Arap, Mekadonva. Fetihçi/Akıncı/İşgalci topluluklar Kurdistan ve çevre bölgeleri, Yakın Doğu, Orta Doğu'da da aşan istilalari yaşattı. Bunların bakiyesi üzerinden çıkan ulus toplumlar, devşirme metodu, din ve imparatorluk bakiyesi ile birleşenlerin kendini ulus olarak var ettikleri görülür...
"Ulus, kapitalizmin ürünüdür" diyenlerin, Ahmedê Xani'deki sarih Kürt ulus savunuculuğunu izah edebilirler mi?
Zor!
O halde ulus nedir?
Bir veya birden fazla etnisitenin entegre olarak, bir statüye varma, kendi varlığı üzerinde devletleşme, yönetme mücadelesi ve özlemidir.
Milletin özgürleşmesini, edebiyat, ekonomi, toplumsal gelişmesini savunmak ise milliyetçiliktir.
Milli Kurtuluşçu her birey ya da organizasyon, (bu sosyalist, liberal, muhafazakar ya da farklı bir ideolojiyi savunabilir.) aynı zamanda milliyetçidir.
Faşist ideolojiyi savunanlar, milliyetçi değildir. Bilakis onlar, milletlerini küçük bir sınıfsal azınlığın çıkarı için, onursuzlaştırır, zan altında bırakır, zarar verirler!
Sömürgecilik ve soykırım siyaseti de insanlık suçudur. Mağdur ulusun ve mağlup ulusun gelişimine hizmet etmez!
Bütün bunları yeniden ele alarak, millet ve milliyetçilik kavramlarını izah etmenin doğru olacağı aşikar değil mi?
Bu konuyu ele almak için, bazı teorik tespitleri eleştirmeyi, tabu ideolojileri korkusuzca sorgulamak, toplum ve ulus tarihlerini yeniden ele almayı, tanımlamayı göze almak yanlış olmayacaktır.
Tüm sosyal bilimcilerin ortaklaştığı, "ulus; etnisitenin devletleşme tehayülüdür!" kısmi doğrudur. Ancak, ulusun tarihsel serüveni ve savunucuları milliyetçilere bakış hususu sıklıkla yüzeysel, yanlış ve detayı içermeyen, açıklayıcı olmayan tarzda ele alınması, tanımlanması ya da konumlanmasıını eleştirmek haklılık kazanıyor.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.