Kürd sorunu Türki, İran, Irak ve Suriye'nin geçen yüzyılda iç sorunuydu. Bütün dünya da sorunu bu şekliyle kabul etmişti. Yeni yüzyılda iç sorun olmakla birlikte dış sorun. Türkiye, İran, Irak ve Suriye dışında dünya da sorunu artık bu şekilde kabul ediyor. DEM Parti dahil TBMM'de yer alan bütün partilerin istediği Kürd sorununu yeni yüzyılda da iç sorun olarak kalması için çabalıyorlar.
Ortadoğu'da değişen jeopolitik dengelere göre dış sorun haline gelen Kürd sorunu ile ilgili ikinci yüzyıl için önlemler almak için uğraşıyorlar.
Bunu yaparken "Türk, Kürd kardeştir" ve "Türkiye Cumhuriyeti Türklerin ve Kürdlerin kurduğu bir Cumhuriyettir" demek ile yetiniliyor. Sorunların kaynağını oluşturan kurucu iradenin oluşturduğu ve sistemli bir şekilde uygulanan Kürdlerin ulusal haklarının inkarına dayalı statüko (kurulu düzen) devam etsin isteniyor.
Bahçeli’nin adına açılım diyerek yaptığı ikinci yüzyılda da Kürdler lehine değişecek bir şeyin olmayacağı, mevcut statükonun devan edeceği mesajını veriliyor.
Yeni açılımın Bahçeli'nin de açıkladığı gibi tek bir amacı var. O da Öcalan'ın serbest bırakılması karşılığında PKK'nin silahlı mücadeleyi bırakması olduğundan başka bir şey olmadığı anlaşıldı.
Yeni yüzyıl ile birlikte Kürd sorununu doğru değerlendirmek için uluslararası kazandığı boyutu eski söylemler ve duygusal tepkiler ile değil somut koşulların ortaya çıkardığı doğrular ile birlikte ele alınması ve yeniden değerlendirilmesi gerekiyor.
Bilindiği gibi Osmanlı ve Safeviler arasında imzalanan Kasr-ı Şirin anlaşmasından bu yana Kürd sorununda her zaman birlikte hareket eden İran ve Türkiye arasındaki bölgesel rekabet asırlar öncesine dayanıyor. Hamas ve Hizbullah'ı İsrail karşısında yanlız bırakan İran'ın Ortadoğu'da güvenilirliği ve etkinliği tartışılır hale geldi. İran’ın zayıflaması ile birlikte Türkiye'nin önünü açtı. Türkiye Ortadoğu'da İran'dan boşalan bu boşluğu doldurmak istiyor. İsrail’e karşı Hamas ve Hizbullah gibi örgütlere sahip çıkma nedeni de budur. İran’da yıllardan beri ilişki kurduğu ve Güney Kürdistan Federe Yönetimi'ne karşı Haşdi Şabi ile birlikte yönlendirdiği PKK'nin silah bırakmasına karşı çıkacaktır.
Suriye'de üsleri bulunan Rusya'nın da Ukrayna ile başı dertte ve Kuzey Kore'den asker desteği almak zorunda kaldı. İsrail Suriye'de Şam ve Laskiye dahil çok yeri bombalıyor. Rusya’nın Suriye'de bu saatten sonra kendi üslerini korumak dışında yapabileceği fazladan bir şey yok.
İçeride de yıllardır Kürd sorununa karşı oluşturulan ötekileştirme sayesinde çözüm için atılacak her olumlu adımı sabote etmek isteyen odaklar oluşturuldu.
Bahçeli ile milliyetçilik yarışında olan Fatsa'lı Musavvat Dervişoglu, Dağıstan göçmeni Ümit Özdağ ve Çaykara'lı Yavuz Ağıralioglu gibi siyasiler ve partileri var.
Bahçeli'nin yaptığı açılım tartışmalarına dahil olan Dervişoglu Şeyh Said'e sahip çıkan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tunçer Bakırhan'a "Cumhuriyet Devleti Şeyh Sait'e, Sakine'lere ne yaptıysa aynı muameleyi göreceksiniz" diyor.
Öcalan ve DEM Partinin yöneticileri de Şeyh Said'e ve yaşanan olayları CHP gibi gericilik olarak değerlendirdikleri biliniyor. Buna rağmen Kürd ulusal mücadelesini Öcalan ile başladığını iddia edenlerin eleştirdikleri, hatta ihanet ile suçlayıp yerden yere vurdukları kişileri açılım ile birlikte sahiplenmesi samimi değildir. Bahçeli’nin sopalı açılımı ile birlikte Öcalan ve DEM Parti'nin tavrına karşı Kandil'de olduğu gibi tabanda da tepkilere yol açacağı biliniyor. Tepkilerin önünü almak için Şeyh Said'e sahip çıkılıyor. Yine DEM Partiyi yönetenlerin tabanda başlayan muhalefete karşı elini güçlendirmek amacıyla Mardin, Batman ve Hafeti'ye seçilmiş başkanların yerine kayyum atamaları başlatıldı.
Mardin Büyük Şehir Bld. Başkanı Ahmet Türk, üç defa halkın oyu ile seçildi. Her defa yerine kayyum atandı. Bu gün seçim olsa Ahmet Türk yine ezici bir fark ile seçilecek. Kayyum atamalarını kullananlar da bunu çok iyi biliyorlar. Eş Başkan Bakırhan hakkında açılan soruşturmanın da bu şekilde değerlendirilmesi gerekiyor.
Sevindirici olan Öcalan'ın, PKK'nin ve yasal uzantılarının bu güne kadar ulus ve Kürdistan karşıtı tavırlarının "taktik" değil savunulan Türkiye'lileşme politikasının bir parçası olduğu inkar edilemeyecek şekilde ortaya çıktı. Bu gerçekle birlikte herkes safını belirleyecek.
Bahçeli'nin başlattığı açılım 5 nolu cezaevindeki anılarımı yeniden hatırlattı. Cezaevinde ispiyoncu veya itirafçı olanların ayrı muameleye tabi tutulup işkenceden muaf tutulacağını zanneder. 5 nolu da direnişlerin bastırıldığı dönemde tutuklular üzerinde uygulanan işkence ve insanlık dışı uygulamalarda itirafçı ve ispiyoncuları da diğer tutuklularla bir tuttu. İtirafçı ve ispiyoncular da yapılan işkencelerden ve onur kırıcı muamelelerden diğer tutuklular gibi paylarına düşeni aldılar.
Yeni yüzyılla ve Bahçeli'nin başlattığı açılım ile birlikte AKP İmralı'ya, CHP ise Silivri'ye yeniden hamilik yapmak istiyor. Ne İmralı ne de Silivri tek başına Kürd sorununun çözümü için adres olamaz. Çözümün adresi ülkede yaşayan 30-35 milyon olan Kürd ulusunun iradesidir. Cumhur Başkanı seçimini kazanmak isteyenler bu gerçeği gözünüze almalı.
ABD'deki yapılan seçimi Tramp kazandı
Ortadoğu’daki değişen dengelerin sonra ABD'deki seçim Türkiye'de daha da önemliydi. Seçim öncesi bütün kanallarda Trump ve Harrıs'in aldığı oylar ve dış politikada olası değişimler katılımcılar tarafından günlerce yorumlandı. Tarihini hatırlayamadığım bir yılda ABD'de gergin bir ortamda seçim yapılacaktı. Bir gazetecinin sosyalist ülkelerden birinin liderine seçimi kim kazanır diye sormuştu. Aldığı yanıt aklımda kaldığı kadarıyla "Biri ayakkabılarımın sağ teki, diğeri sol teki" demişti.
ABD'de de Başkanlık sistemi var, ama Türkiye'deki gibi bir sistem değil. ABD Türkiye'de başkana verilen yetkilerden fazlasını seçim kazanan başkanına vermesine veriyor ama verilen bu yetkilerin sınırını belirleyen ve denetleyen yargı ve yasama organları da var. Yargı, yasama ve yürütme organların hiç biri diğerinin üstünde değil. ABD anayasasında bu üç organın yetki sınırları belirlenmiştir. ABD’nde bir defa içinde olsa anayasanın başkan tarafından delinmesine izin verilmez.
ABD'de seçim bitti ve Trump kazandı. Trump iç politikayı etkileyebilir ancak özellikle Ortadoğu gibi kritik yerlerde dış politikayı tek başına belirleyemez. Kimse boşuna heveslenmesin. ABD Ortadoğu'da ne zaman İsrail'i desteklemekten vaz geçerse o zaman Kürd politikasını da değiştirir.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.