İşler iyi gitmediği zamanlarda iktidarlarını devam ettirmek isteyen diktatörler halkını oyalamak için savaş çığırtkanlığı yaparlar, yetmezse düşman yaratıp savaşacak ülke bulunur. Önce Savaşa tepkiyi azaltmak içinde uzmanlar tarafından düşmanların niyetleri okunur. O niyetler üzerinden çeşitli bahaneler üretip senaryolar yazılır.
Çin'den Japonya'ya, ABD'ye ve Türkiye dahil günümüz dünyasında yer alan bütün ülkeler savaşları ekonomik ve siyasi açıdan ülkelerine ne getirir ne götürür hesabını yaparak değerlendirilerek. Savaşan ülkelerden birinden yana çıkarları gereği taraf olurlar. Çünkü liberal dünya düzeni ülkelerin dış politikaları da iç politikalarında olduğu gibi bir avuç egemenin çıkarını korumak üzere kurulmuştur. Liberal düzende yapılan savaşlarda halkın çıkarı her zaman bir avuç egemenin çıkarından sonra gelir. Zaten savaşlarında çoğu bu bir avuç egemenin çıkarı için yapılır ve savaşın bedelini de her zaman halklar öder.
Ukrayna bağımsız devlet olduğundan bugüne kadar Rus ‘yanın baskısı altındaydı. Bu baskıdan kurtulmak için yönünü batıya çevirmekten başka çaresi yoktu. Putin bundan faydalandı baskısını giderek arttırdı. Niyet okuma üzerinden AB ve ABD'yi de işe katarak kendi senaryosunu yazdırdı. Kırım'dan başlayarak Donetsk ve Luhansk'ın bağımsızlığını tanıyarak kaynaklarına gözünü diktiği Ukrayna'yı işgal etti.
Televizyonlarda izliyoruz, Ukrayna işgal edildiği için aileler bölünüp kadın ve çocuklar güvenli yerlere gönderiliyor. İnsanlar yerinden yurdundan edilip başta çocuklar ve kadınlar olmak üzere acı çekiyor. Sığınaktaki çocuklar korkudan ağlamayı bile unutmuşlar. Savaşın yarattığı acılar ve toplumsal travmaların insanlarda bıraktığı onarılmaz izleri görmezden gelip kendi niyetine göre taraf olup Ukrayna'nın işgaline Putin'den yana hak verenler var. Benzeri uygulamalar Türkiye’de yokmuş gibi bazı caddelere Ukrayna'da faşist denen kişilerin adı caddeye verilmiş, devlet başkanı Yahudi'ymiş diyerek işgale haklılık payı çıkarılıyor. "Ukrayna'da örtülü darbe yapıldı" deniyor, Türkiye'de de defalarca örtülü darbe yapıldı. Örtülü darbe yapıldı diye Putin'e destek verenler Türkiye'ye de yapılan ger örtülü darbe bahanesiyle Ukrayna gibi işgal edilmiş olsaydı acaba direnmekten başka farklı ne yaparlardı?
Ukrayna'da milliyetçiliğin giderek yükseldiği çok doğru. Bunun nedeni Sovyet döneminden kalma Ruslaştırma politikasına karşı halkın tepkisi ve direnmesidir.
Nazilere karşı Rus halkı ile kader birliği yaparak direnen Ukrayna halkı (Osmanlı sonrası Türkler Kürdler gibi) bu sefer Putin'in Ruslaştırma isteğine karşı direniyor. Putin savaş gücünü kullanarak dünyanın gözü önünde acımasızca Ukrayna işgal etti. Hitler'in işgaline karşı gösterilen tepkiden farkı bir tepki değildir. Ukrayna yönetimi neden yüzünü batıya döndü diye başka çaresi varmış gibi eleştiriliyor. Sadece Ukrayna değil, eski sosyalist ülkelerden sırtını batıya dayamadan hangi ülke Putin'e ve Rus milliyetçiliğine karşı koyabilir, hangi ülke Ruslaştırılmaya karşı direnebilir? Sovyetlerin neden dağıldığını araştırmak, yeni görüşler üretmek sosyalist geçinenler için Putin'in işgaline bahaneler bulmaktan daha yararlı bir çaba olacağı açık. Irkçılık, asimilasyon ve başkasının toprağını işgal etmek savaşların çıkma nedeni olduğu gibi çağımızda suçtur ve Putin bu suçu fırsatını bulduğu her yerde işliyor.
İşgalci her ülke işgal ettiği topraklarda kalıcı olmak icin yerli halkı asimile etmek ister. Farklı olan halk, ya da halklar mecburi iskana tabi tutulur ve anadilleri dilleri yasaklanır. Direnemeyen halklar yok olur gider. Önasya ve Ortadoğu’nun tarihi yok edilen dillerin ve halkların da tarihidir.
Türkiye’de hala Ezen Ulus Milliyetçiliği ile Ezilen Ulus Milliyetçiliğini bir tutanlar var. Ezen Ulus Milliyetçiliği sömürü amaçlı ülkeleri işgal ederek halkını asimile etmek ister. Ezilen Ulus Milliyetçiliği ise sadece Ezen Ulus Milliyetçiliği ‘ne karşı kendine korumak ve savunma amacı ile sınırlıdır, ki milliyetçiliği bir tutmak bu nedenle mümkün değildir ve art niyetlidir. Bir ülkede ezen ve ezilen varsa "Her türlü milliyetçiliğe karşıyım" demek sorumsuzluktur, neme lazımcılıktan başka bir anlamı yoktur.
Marks ve Lenin'in söylemlerine rağmen ezen ulusun yanında yer alan sosyalist geçinenler iki milliyetçiliği aynı kefeye koyup istedikleri gibi birlikte değerlendiriyorlar. Savaşların olması istemiyorsa ırkçı ideallerini ve ülke çıkarlarına göre tavır almaktan vaz geçip insan ve insani değerleri esas alarak mazlumdan yana taraf olmak gerekir. Türk siyasilerin çoğunluğu Putin’den ve senaryosundan yana, Kürd siyasilerin çoğunluğu da işgal altındaki Ukrayna'dan yana taraf. Buda nedenleri ile birlikte, özellikle incelemeye değer bir konudur.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.