İran, 6 Ekim'de İsrail ile direk karşılaşmak yerine, Hamas'ı vekaleten "Filistin davasi" ile İsrail'e karşı savaşa itti.
Hamas, "Tüm İsrailler, Yahudiler askerdir!" mantığı ile sivil - asker farkını gözetmeksizin, İsrail'e tonlarca bomba yağdırdı. İsrail rampaları bu bombardımanı karşıladı, ancak yetersiz kaldı.
Bu İsrail için bir zaaf idi.
Bombaların yüzde 90'nını savdı, ancak yüzde 10'u isabet aldı.
Bu isabet sonucu İsrail sivil alanlarında 1500 insan can verdi.
İran, "Hamas’ı kutluyoruz!" diye açıklama yaptı.
İsrail Parlamentosu, bu durum karşısında, hükümeti kriz içinde olan Natenyahu'ya sınırsız savaş yetkisi verdi.
Natenyahu, Batı'nın da desteğini alarak, "15 Ekim akşamına kadar, yani bir hafta müddet ile 2.5 milyonluk nüfusa sahip Gazze'deki sivillerin bölgeyi terk etmesini istedi. Gazze'deki Araplar, şehri terk etmek yerine Güneyine doğru çekildi. Bugün iki gündür yoğun bombardıman ile İsrail intikam alıyor.
İran'da ses yok.
Amerika'nın iki savaş gemisi Doğu Akdeniz'de teyakkuz durumunda.
Arap ülkelerinde ses yok
Filistin Kurtuluş Örgütü ve aynı zamanda El Fetih Lideri Mahmud Abbas, "Hamas Filistin'i temsil edemez!" diyerek açıklama yaptı.
22 Arap ülkesi sessizliğini bu koruyor.
ABD dış işleri bakanı Yakın Doğu, Orta Doğu'da Arap müttefikleri ile şiddetin tansiyonunu düşürmeye çalışıyor.
Netenyahu, "Bu savaş ile bölgenin haritasını değiştireceğiz" diyor.
Türk Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, "Kürt meselesini çözemeyen Türkiye'nin inisiyatifi elinden kaçırma..." ihtimalinden bahis ediyor.
Mahmud Abbas, savaşın yayılması ile "korkarım Kürt devletini kurdurtsunlar..." mealinde açıklama yaparak, Türk, İran, Irak ve Suriye'nin aktif desteğini ve müdahalesini istedi.
Anlayacağımız bu savaşın hümanist propagandasından ziyade hedefleri var.
Hüda Par ve İslamist Kürt çevreleri, her zamanki hesapsızlığı ile Hamas'ın piyonu olarak Diyarbakır ve Batman'da, dünyada tek protesto gösterileri yapanlar oldu. Bu protestoların Kürtlerin aleyhine işlediği, Hamas, İsrail Savaşı'nın tansiyonunu da düşürmeyeceği açık.
Bu arada ABD Başkanı Bıden Carşamba günü İsrail'e gideceğini açıkladı. "Türkiye'nin Suriye'ye saldırılarının, güvenliklerine zarar verdiğini!" de beyan etti. Tabi Rusya askeri yetkililerinin de Mazlum Abdi ile görüşerek, Türkiye Suriye sınır güvenliğini Rusya ve Suriye'ye bırakması için görüş paylaştıkları kulislerde canlandı.
O halde, bu yeni durum karşısında, parçalı duran Kürt siyaset sınıfının sağlıklı bir değerlendirme yaparak, değişerek, 'makus talihini' değiştirmek üzere sürece yaklaşması gerekir. Kayıtsızlık, siyasetsizlik bu süreci heba etmez mi?
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.