Kendi narsizmine boğulmuş, egemenin tarzıyla Kürtleri, "bilinçsiz", "cahil", "tarih bilmez", "kültürsüz" vs. niteleyerek aşağılamak, Kürt ulusuna tepeden bakan ukala bir yaklaşımdır.
Bu duruma düşenlerin kendileriyle, Kürt tarihini, dilini, kanon eserlerini ve yarattığı tarihsel dirilişlerine Kürtçeyi ileri düzeyde bilerek bakmaları, eğer samimilerse dün söylediklerine bugün yeniden bakmaları, yüzleşmeleri ile işe koyulmaları yerinde olur.
Kürt siyaset sınıfının, partilerinin yanlışlıklarını, aydınına, entelektüellerine ve hatta Kürt ulusunu kapsar düzeyde genelleştirerek hepsini itham etmek, hatta Kürt aydınını kendilerinden ibaret görmek son derece sakıncalıdır.
Ayrıca, Kürtler cephesinde de birinin yanlışlarını görüp eleştirirken, diğerini hak etmediği tarzda kritik dışı tutmak, hatta kayırarak övmenin de yanlış olduğunu sözde söyler, ama bunu layıkıyla yapmayı es geçmek de ayrı şeydir.
Kürt ulusu yüz yıllık jenosidal siyaseti esasta boşa çıkarmış, kendini üreterek bugüne taşımıştır. Öncelikle bunu teslim etmek gerekir.
Pek çok sebepten dolayı bugüne kadar ulusal kurtuluşunu sağlamamış olması, Kürt ulusunu aşağılamak, lanetlemek hakkını kimseye vermez.
Kürtler, zaman zaman yanıltılabilinmişlerdir ancak, kendi ulusunun aşığı olmayan düşürülmüş, bölgeci, modern olmayan zaaflarını da sınayarak seçebilecek dinamik ve tecrübeye sahiptir... Bu afaki bir iddia değil, içeriden bakıp, somutlaştırılabilinecek bir durumdur...
Kürtleri egemenliğine almış sistemlerin, elde ettiği varlıklarını Kürt uyanışını ve dirilişini engellemek üzere, kendi ekonomilerini nasıl tükettiklerini, kendilerinin dünyada nasıl izole halde olduklarını düşündüğümüzde, bu potansiyelin düzeyini daha iyi anlarız.
Tabi egemenlerin dinamiği çürütmek üzere, nasıl bir korku ile seferber olmak üzere hassasiyetle aynı dilden konuşarak sürece giriştiklerini, İsrail'in; Hamas, Hizbullah ve İran'a karşı nokta operasyonlarındaki isabetli vuruşları sonrası daha net görüldü. Bugün gündemde dolaşan "harita değişikliği" söylemleri ardında, ortaya attıkları "anayasa değişikliği", "yeniden çözüm", "yeniden demokrasi" söylemleri ve esas gündemi öteleme amaçları ile önemli ipuçları veriliyor.
Bu durum, Kürtlerin siyasetteki ağırlığını da tüm olumsuzluklarına rağmen, daha iyi görmeye imkan veriyor, mümkün kılıyor...
Kürtlerin en büyük sorunu Piremerd'in de bundan bir asır önce dediği üzere "Derdê Kurd" yani Kürtler arası çekişmenin halen üstesinden gelinememiş olmasıdır... Bazı Kürt aydınları, kendilerini dev aynasında gösterip, şu tepeden ithamı terk ederek, 'derdê kurd'e çare bulmak üzere uğraşsa, daha hayırlı uğraş vermiş olacak!
Maalesef, bunda imtina edip, "Kürt milliyetçisi" geçinip, bölgeci çıkarları için genel Kürt millet çıkarlarını kendine feda etmeyi, kendini esas göreni savunan muhtariyetcilikten öteye gitmeyen partilerden birinin propaganda unsuru olunduğunda, tepeden "milliyetçi olun" önerisinin içinin de dolu olmadığı, esas sorunu ıskaladıklarını da "parçacı milliyetçi" olduklarını görürüz ki bu tarzda milliyetçiliğin ne Anthony Smith'in, ne Azart Gat'ın, ne Ernest Gellner'in ne E.J.Hobsbawm'ın ne de Benedict Anderson'un modern milliyetçi tanımlamaları ile bağdaşır yanı kalır. O halde milliyetçiliğin modernleşme, özgürlük ve bağımsızlık düşüncesinin önemli bir versiyonu olduğunu, bunun da gerçekleşmemesi durumunda insanlığın ulusal ve toplumsal gelişim damarlarından birinin tıkanık, kesik kalacağı gerçeğinin tespiti ile yaklaşmak doğru olur.
Diplomalı şoven ya da sosyal şoven Türklerin ekseriyeti, Kürt sorununu Kürtlersiz tartışmayı pek sever. Ama "diyalog" demeyi de pek ihmal etmezler. Bunları Kürt avcısı olarak görmek yanlış olmaz. Fakat, farkında olup olmaksızın, dostane bir önermede bulunurken, onu zorlama ideolojik eksen ya da yetme ham ve yetersiz milliyetçi kavrayış üzerinden tanımın içeriğini bozarak vermek de milliyetçiliği yanlış sunmak, bozmak konumuna düşürür ki bu da faydadan çok zarar verdiğini geçmişte acı ile gördük. Kürt entelektüel ve aydın kesimlerinin, hızla geçmişteki Kürt milliyetçi hareketini yeniden doğru tahlil ederek tanımladığı, milliyetçi kavramını redekte ile doğru izah etmeye muhtaç olduğu aşikardır. Yoksa, kaş yapayım deyip, göz çıkarmak üzere devreye sokulan afaki önermeleri deki maraziyi göremezsek önemli yanlışlarımızdan arınmamış oluruz . Şimdi her Kürt aydını, dostu öncelikle geçmişteki yol yanlışlarını, zikzaklarını bir daha gözden geçirerek durumunu görür ve samimiyetle yanlışlarını sergileyerek olguya yaklaşırsa, 'Derdê Kurd (Kürt' derdi)'ni daha iyi izah etme şansını yakalar ve derman olmayı gerçekleştirebilir.
20. yüz yılda, önemli dirilişleri, kültürel, eğitsel, dilsel ve önemli siyasal tecrübeler ile bir tarihi sergileyen Kürt ulusu ve evlatları, üzerlerine çöken sömürgeci, soykırımcı laneti yırtıp atmalarına, asimilasyon ve çürütme girişimlerine tamamen güçleri yetmedi. 21.yüz yılın ilk çeyreğini geride bırakmak üzere iken, önemli yeni konjonktür fırsatlarını, bilimin kavramları ile hiç bir tabuya takılmaksızın doğru tanımlayıp, tutarlı bir vizyon ile tutum geliştirmek büyük önem arz ediyor.
Burada Kürt ulusuna tepeden bakan tüm iç ve dış unsurları da görerek hareket etmek can alıcıdır.
Tekrarı pahasına unutmuyoruz ki;
Anti-emperyalizm söyleminin rövanşta olduğu bir algı oluşturuluyor ve Kürtleri nerede ise emperyalizmin kuklası ya da "emperyalist" itham eden bir hava oluşturuluyor.
Bu sebeple emperyalizm ve kavramları doğru algılamaya ihtiyaç var.
Asıl emperyalizm, işgalciliktir.
Mazlumun, devletsizin boğazına yapışandır
Hareket etmeni engelleyendir.
Kürtler veya başka bir etnisite ya da ulus için, kendini yaşamayı hazım edemeyendir.
Burnunuzun dibine gireni "görmeyelim" diye, uzakları ta uzakları gösterendir.
"Enternasyonalizm", "insanlık", "dürüstlük" "demokrasi" vs. deyip, zalimin ömrüne ömür katanlardır.
Sömürgeciliği, soykırımı icra edip, "barış", "aştı" edebiyatını çekerek , aldatanlardır.
Dilini, eğitimini, varlığını inkar edenlerdir.
Milletlere yasaklar yağdıranlardır.
Hiç bir dönem, kavramların içi bu kadar boşaltılmamıştı, anlamlar bu kadar ters yüz edilmemişti. Şimdi ayıkla kelimelerin safını!
Kürt milliyetçiliği de böyle bir şey!
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.