Türk devleti, sekiz yıllık avaşın sonunda başa sardı. Suriye ve Rojava işgalin sonuna geldi. İki arada bir derede kalmışlığın çıkmazı, siyasi, ekonomik, krizi derinleştirdi. Moskova yönetimi, Ankara rejiminin Suriye ve Rojava'ya yönelik tehditlerine karşı sessiz kalma taktiği Erdoğan'ı coşturmuştu. Putin, Erdoğan'ı elli yıllık stratejik çıkarlarını korumada ve Esad rejimine razı etmede bir taşeron haline getirdi. Rusya, Suriye'deki yarım asırlık ekonomik, politik çıkarlarını, stratejik üslerini koruma pozusyonu, Şam'ı bir şübesi haline getirdi. Batı Kürdistan (Rojava,) Kürd savasçıları Baxoz'u IŞİD işgalinden kurtardı. Ancak Kürd kenti Efrin, işgalden kurtarılmadığı müddetçe Rojava'da bir zafer kutlanamaz. Efrin işgali yüzyıllık Türk devlet geleneğin Kürdlere duyduğu kin ve nefretin sınırsızlığıdır.
IŞİD, Elnusra, HTŞ, ÖSO vb. islamcı terör çeteleriyle birleşerek kürdleri boğazlayan, şehirlerini işgal eden, katliam yapan Türk devlet aklı, Kürdleri nasıl yönetecek? Erdoğan'ın, jizofrenik politikası, Kürdlerle Türklerin ulusal hak eşitliği temelinde yaşamasını zorlaştırdı. TC. Ve cihatçı çetelerin Cerablus, Efrin, İdlib işgalin bu denli uzaması ABD ile Rusya'nın danışıklı döğüşü, bölgesel paylaşım pazarlığın temeli yapıldı. Ankara yönetimi, Moskova ile Waşhington arasında defalarca yatak değiştirmesine rağmen halen Türkiye'yi yönetmesi, mevcut istikrarsızlığ iç politika'da Kürd düşmanlığıyla birleştirerek seçim ve iktidar malzemesi yapması, Kemalist muhalefetin ırkçılıkta hükümetin iz düşümünde durmasıdır.
Bu alternatifsizlik AKP rejimine zemin sundu. İstikrarsızlığı, savaşı besledi, silah tüccarların işine yaradı. Sömürgeci bölge devletleriyle, emperyal güçler arasında bir tercih yapmaya zorlanan Kürdler, bağımsız devlet hakkını kullanacaktır. Türkiye cumhurbaşkanı RT. Erdoğan, PKK, HDP, Cemaat ve kendisine muhalif herkesi terörize etme politikasını ülke bekası olarak açıklıyor. Türkiye ezici çoğunluk için bir hapishane, Kürd toplumu için bir mayın tarlası olmuştur.
Görülen o ki, komşunun komşuya düşmanlaştırılması, etnik ve inanç kopuşuna götürülmesi Ankara yönetimin tımbırında bile değildir. Türkiye Cumhurbaşkanı RT. Erdoğan, içişleri Bakanı Süleyman Soylu ve yönetim avanesi birer SS subayı haline getirilmişler. Türk bakanları, vekilleri, genelkurmayı, yürütmesi, yargısı Mafya Liderleriyle aynı uslubu kullanır hale gelmişler. Milyonların nefretini kazanmalarına rağmen muhalefet boşluğunu fırsat bilerek 15 yıldır vura kıra, çala çırpa yönetiyorlar. Bu istikrarsızlık ve kâos ortamı Efrin ve İdlib kuşatmasının kırılması, Türk ordu işgali ve çetelerin çıkarılmasıyla aşılacaktır. Zaten Türkiye ve İran'ın Kürd fobisi, Suriye'yi Şii, Sünni çekişmesiyle birlikte Arapları, Türkleri Kürdlere kışkırtma, kamplaştırma politikası oyun korucular nezdinde bir hayli kullanıldı.
Ankara, Tahran terör rejimleri ABD ile Rus emperyal güçlerin savaş rekabetinden manipüle edilerek Kürdistan Federe devletin Bağımsızlık referandumunu sabote ettiler, bağımsızlığını geciktirdiler. Batı Kürdistan direniş kuvvetlerini askeri destekle oyaladılar. Milli siyasetin karşılığı, federasyon statüsünü henüz tanımadılar. Aslında Kürdlerin, islamcı terör örgütlerine karşı başarılı direnişi, işgalci bölge devletlerin planlarını boşa çıkarması bütün denklemleri alt-üst etti. ABD ile Rusya Yeni bir paylaşımla birlikte yeni ittifaklar ve gözden çıkarılacak rejimlerle dengelerde pozusyon belirliyorlar.
Rusya ve ABD koalisyon güçleri prensipte Suriye'nin Federasyonla yönetilmesinden sorun yaşamıyorlar. AB, ABD ve Rusya ekonomik, stratejik çıkarları için Bağımsız Kürd devleti meselesinde taraf olma kararına varmışlar. O nedenle hazırlıksız yakalandıkları Kürdistan Federe Devletin Bağımsızlık Referandumun kendilerine rağmen gerçekleştirilmesini hazmedemediler. Dolayısıyla Diyarbekir Sur, Cizre katliamlarına sesiz kaldılar, Kürdistan'ın, Kerkük ve tartşmalı bölgelerin, Batı Kürdistan'ın Cerablus, Efrin şehirlerin türk devleti ve çetelerince işgal edilmesine vize verdiler. Türk devleti cihatçı terörün baronu haline getirildi. Öyle ki 21.yüzyılın en kapsamlı katliamlarını kürdlere uyguladılar. Fakat Kürd ulusal bağımsızlığın önüne geçemiyorlar.
Kürdistan Federe Devleti ve Batı Kürdistan-yönetimlerin direkt dünya devletleriyle siyasi, askeri, ekonomik ve diplomatik ilişki içinde bulunmaları, Kürdleri dört parçada ya Federasyon, yada bağımsızlığa taşıyacaktır. Rusya, Suriye ve Batı Kürdistan bölgesi'nin Türk işgal kontrolüne geçmesini kabul etmeyeceğini ve Kürd sorunun çözümünde Türkiye ile farklı konseptleri olduğunu Dışişler Bakanı, Lavrov ve savunma bakanı nezdinde deklare edilmesi Erdoğan yönetimine uyarıdır. Rusya, Suriye nezdinde yarım asırlık hegemonyasından vaz geçmesi ya savaş yenilgisi ile yada benzer stratejik çıkar getirisi ölçeğinde bir karşılıkla mümkün olacak. Türkiye Suriye savaşında yaptığı işgal ve katliamları bir başarı saymazsa, başından kayibetti.
Bölge devletleri içinde Kürdlerle fiilen savaş içinde olan Tek devlet Türkiye'dir. İç ayaklanmalarla sarsılan, ambargo kuşatmasına alınan İran, Kürdlerle bu aşamada çatışmayı çıkarına görmez. Türkiye ve cihatçı çetelerin Suriye ve Rojava'da çıkarılması İran devletinde talebidir. TC denetimli güvenli bölge hayali İran devleti içinde kabul görmüyor. Kaldı ki Esad rejimini Erdoğan'a kabul ettiren Putin ve Ruhani'dir. Türkiye denetimli güvenli bölge isteği islamist terör çeteleri dışında hiçbir devlet tarafından ciddiye alınmıyor. Fiilen işgalci ve savaşın yürütücüsü olan, Kuzey ve Batı Kürdistan'ı cihatçıların üssü haline getiren Türk devletine görev verilemez.Türkiye, Batı kürdistan toplumun geleceğini belirleme ve kendini Federasyon statüsü ile yönetmeyi engelleme planı boşa düşürüldü. Aslında güvenli bölge, bir sonraki aşamada Türkiyelileri ve Kuzey Kürdistanlıları Erdoğan rejiminden ve cihatçı çetelerinden korumak için gerekli olabilir..!
RT. Erdoğan, kindar ve intikam histerisinin bir mahkumu haline gelmesi nedeniyle her diktatörün ruh hali ile savaşı sürdürecektir. Çünkü AKP ve MHP mafya, savaş tüccarlarıyla kaderini birleştirmiştir. Erdoğan, Bahçeli, ikilisi iktidarin sürekliliği için bütün karşıtlarına rehin müamelesi yapıyorlar. HDP Başkanı Selhattin Demirtaş, yazar, gazeteci Ahmet Altan, binlerce rehineden sadece ikisidir. Allah, Erdoğan ve Bahçeli'ye uzun ömür verirse Türkler Diyarbekir'e, Kürdler'de Ankara'ya vize ile gidecek.
Kürd halkına ulusal birlik ve bağımsızlık yolunun gösterilmemesi,Türk devleti için işgal, katliam cesareti oldu. Bütün kürdleri hedef haline getirdi. Kürdistan'da örgütlülüğünü geliştiren Partiya Azadiya Kürdistan (PAK) Kürdistan Sosyalist Partisi (PSK) Kürdistan Komünist Partisi (KKP) gibi Kuzey Kürdistan siyasi hareketlerini terörize, etti. Eğer Kuzey Kürdleri tek cephede birleşmezse ve milli paradigmayı temel almazsa, inandırıcı bulunmaz ve yaşatılan kırılma aşılamaz. Türkiye'nin bütün sistem partileri, Kürdlerin bütün legal, parti ve kurumlarını dışlayarak siyaset yapıyor. Türk devletin, Kürd siyasetine söz hakkı tanımaması, Türklerin anayasasına göre kurulmuş, PAK, PSK, KKP gibi Kürd partilerin kapatılması, kayyum yasaların sadece Kürdler için çıkarılması, RT Erdoğan'ın, Türkiye'yi terkedin Kürdistan'a gidin tehditine karşı halk ulusal birliğe çağrılmalıdır.
Türk devleti zora girmedikçe kuzey Kürdistan'ın ulusal, siyasal statüsünü kabul etmeyecektir. Kürdleri direniş örgütleri üzerinde kriminalize etme politikasıyla kırmaya devam edecek. Kürd çoğunluğu AKP'nin potansiyel Kürd düşmanlığını iliklerine kadar yaşadı. Erdoğan otuz milyonu aşkın Kuzey Kürdlerine, ''Türkiye'de Kürdistan yok, Irak'ta var, kırtınızı, pırtınızı toplayın oraya defolun'' politikasıyla ayrılık yolu gösteriyor. Türk devleti, Hitlerin Yahudi politikasını Kürdler şahsında güncellemiştir. Bu ırkçılık ittirafı nefret suçudur. Kürdler, bu barbarlığa karşılık Türk işgalci ordusu Kürdistan'da defol, siyaseti ile yeni bir mücadele cephesi açmalıdır.
Kürd siyaseti, sivil toplum örgütleri, şahsiyetleri, aşiretleri, ileri gelenleri bu gerçeğe göre bir pozusyon sahibi olmalıdır. Türkiye cumhuriyeti düşmansız yönetemez. Türklerin siyaset kültürü iç ve diş düşman üzerinde tasarlanmış. Recep, beş yıllık yönetim tecrübesinden sonra (ki cemaatin aklı ile yönetti.) Türk siyaset kültürün düşmansız nefes alamayacağına ikna edildi. Kemalist ulusalcı derin devlet olarak tabir edilen ulusalcı Kemalist Ergenekon, Erdoğancı yeşil Ergenekon'a evrildi. Erdoğan totalitarizmi,1922 yılının Ekim ayında Benito Mussolini'nin, Roma’ya doğru yola koyulduğunda İtalya toplumunun tüm muhaliflerini susturma, baskılara maruz bırakarak faşizmi uygulama politikasıdır.
Avrupa faşizminin başlatıcısı olan İtalya faşizmi, Hitler ve İttihat Terakki, M.Kemal ve sonrası 1923 TC. yöneticileri için temel bir strateji olarak benimsendi. Bütün bu totaliter rejimler, özellikle medya, ekonomi, yargı, yürütme, ordu gibi temel kurumları denetim altına aldıktan sonra gerçek yüzlerini gizleme ihtiyacını duyamazlar. Nazi sloganı olan “tek millet, tek devlet, tek lider” fanatizmine sesiz kalan sistem partileri AKP'ye muhalefet edemez. Almanya’da Hitler, İtalya’da Mussolini, İspanya'da Franko'nun, kurdukları o iflah olmaz sistemler, RT. Erdoğan Türkiye'sinde Kürdler için uygulanıyor.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.