Kürt dili, Kürtlerin yaşadığı coğrafyanın elverişliliği ile neolitik çağdan önce üretim ile birlikte, bugün yaşadığı iki ırmak Dicle ve Fırat arası yani Mezopotamya havzasında şekillenerek oluşmuş, gelişmiş ve dünya dilleri arasında kelime kök zenginliği bakımından, en az ilk sekiz dil arasında olduğu, dünya dil bilimcileri tarafından tespit olunmuştur. Kürt dili, mertçe bütün dünya dillerine hazine olmuş, kelimeler vermiş ve zenginlik katmıştır
Bu zengin dilin ve yerleşik üretim ve yaygın iç göçebe hayvancılık ile yerleşim arasındaki hareketlilik, kendi içinde erken dönemde standart hal kazanmış ve zengin kültür ve folklorik bir geleneği de yakalamalarına vesile olmuştur.
Sümerler döneminde, ticaretin Mezopotamya'dan Afrika içlerine, Hindistan'a, Kafkasya'ya, Anatolya gibi çevre bölgelere yayılması Kürtçenin gelişmesini tetiklemiştir.
Bu süre aynı zamanda etnik olarak Kürtler, bölgesel iktidarlar da oluşturmuş ve kendilerini yönetmeyi öğrenmiştir. Kürtlerde ki yönetim şekilleri aşiret, aşiretler federasyonu, bölgesel yönetimler şeklindeki idari yapılardır.
Böylece Kürtler'deki etnisite, salt dil ve folklor ile sınırlı değil, bunun ötesine geçerek, tarihsel olarak siyasal iktidar özlemine de yönelmiştir. Bunun kanıtlarını Newala Çoli, Grê Miraza(Göbekli Tepe) gibi kalıntılarda tüm uydurma din ve siyasi tarih yazılımları, tarihin çöplüğüne atarcasına ortaya koydu. Bunun en bariz kanıtını daha orta ve yakın çağda, Ahmedê Xani'nin "Mem Û Zin" eserinde görürüz.
Etnisitenin, kendini topluluk olarak idari ve kamusal alana taşıması uluslaşma tehayülüdür.
Kürtler, modernistlerin iddia ettiklerinin aksine, "uluslaşma sürecine kapitalizmin şafağı", "kapitalizmin gelişmesi" ile değil, kapitalizm öncesinde ulus sürecine girmiştir. Bu tür uluslaşma tezini kavramak için Azar Gat'ın "Uluslar" eserini okumak önemlidir...
Ayrıca, Kürt dilini, folklorünü ve coğrafyasını Kürt uluslaşmasının üç önemli (dil, yerleşim/ülke, ortak kültür)sac ayaklarını, iktidar ile birleştiren etnisitenin ulus olgusunu ortaya çıkarırken, bunlardan uzak kendini "Kürt ulus inşacısı" sayanların iddiaları zayıf kalır, ki bu aynı zamanda onların Kürt dilini, folklorünü sindirmeden, yaşamlarının esas parçası haline getirmeden, kendini "inşaacı, yaratıcı" olarak göstermeleri, basit narsist hastalıklı zayıflıklarındandır.
Kürt ulus gerçekliği o kadar köklü ki, hiç bir abartıya ve gereksiz iddiaya yer bırakmayacak kadar saf ve sarihdir.
Hani "Kürtçe diye bir dil, bir kültür ve bir millet yoktur!" diyenlerin sefaleti ortada değil mi?
Buna rağmen birilerinin reaksiyon olarak "Kürt yaratıcısı, inşacısı" pozlarını takınmalarına, tabu olarak kendilerini sunmalarına gerek ve ihtiyaç yoktur.
İhtiyaç olan, Kürt sözlü edebiyatındaki karakterleri yazılı hale getirerek, Kürt sosyal yaşamdaki insanı davranışları tıpkı Baba Tahirê Uryan, Ahmedê Xani, Feqiyê Teyran, Melayê Ciziri, Hacı Qadiri Koyî gibi yazılı hale getirerek işlemek, kanon eserler durumunda sunmaktır. İhtiyaç olan, Mir Celaddet Bedirxan gibi, ortada duran Kürt gramerini yazılı halde ortaya koymaktır. Kürtlerin kendi dillerindeki zenginliği öğrenmektir ve öğretmektir.
İhtiyaç olan Kürt siyasal tarihini, sosyal yaşamını, özgünlüklerini siyasi iktidar olma özlemini görüp tarih bilincine sunmak ve kavramaktır. Bir etnisitenin ulus olma şartı kendini özgür olarak yönetmek iken, "altın tepside sunmaları halinde bile almam!" diyen sömürgeci söylemi de görmezden gelmemektir!
Bizim narsistlere, tabu haline getirilen şahıslara, "Sizi ben yarattım, varlığınızı bana borçlusunuz!" diye ortaya çıkan zatlara değil, Kürt ulusunu anlayıp dillendiren mütevazı insanlara ihtiyacımız var.
Ne fazla, ne eksik, bizi biz olarak anlayıp, yapay ya da yapmacık değil, kadim Kürt milleti olarak varlığını bin yılların mücadelesine sığdırarak, kendini üreterek bugüne vardıran ve bugün mazlum bir millet olarak varlığını tüm zengin çeşitliliğiyle dünyanın gözüne koyarcasına sürdüren, biz Kürtlere vicdan ve bilgi ile yaklaşmaya ihtiyacımız var!
İhtiyacımız, konjoktör olarak yakaladığımız şartları doğru okuyup, değerlendirmek, hamaset ve iç kavgaya değil, Kürt ulus pragmatizmine ulusal birlik halinde konumlanmaktır .
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.