Kürdleri iç düşman tanımlamasında birleşen Türkiye İran, Suriye ve Irak rejimleri Rusya ve ABD önderliğindeki koalisyon güçlerini Ortadoğu'da kalıcı hale getirme politikalarını bile halen Kürdlerle açıklıyorlar. Sanki bu Kemalist, Baas'çı, islamcı çadır devletler, sözkonusu emperyalist devletlerin yardımıyla Kürd topraklarında korsanca kurulmamış gibi bir algı operasyonu yürütüyorlar. Ekonomik ve siyasi çöküş yaşayan Türk devleti savaşı tek seçenek haline getirmiş. Bu savaş kopuşu hızlandırıyor. Kürd siyaseti yaşanacak kopuşa hazırlıklı olmalıdır. Ortadoğu'yu mezarlığa çeviren, değişim ve yıkımlarını kaçınılmaz kılan koloniyalist rejimler, Kürd siyasetin dağınıklığı üzrinden nefes alıyor. Özellikle Türk ırkçı rejimi son ondukuz yılda ekstremist islamcı politikalarla ciddi bir tehlike haline gelmiş.
Ankara rejimi son ondukuz yılda Abdulhamid'in islamist sözleşmesini, İttihatçı cumhuriyetin Türklük sözleşmesiyle harmanlayarak topluma bir kefen gibi giydirme çabasına girmiş. RTE. Rejimi Türkiye'yi tek tipleştirme politikasıyla bütün kurumları emir komuta zinciriyle kendine bağlamış. Bu türkçü politikasını Kürdlere kabul etirmede başarılı olamayınca bütün cephelerde karşıt bir savaş yürüttüyor. Kuzey Kürdlerini işsizlik, açlık, hapis, öldürme ve kayyum ile cezalandırırken, Güney ve Güneybatı, (Rojava) Kürdistan'ı ise hergün periyodik olarak bombalamaya devam ediyor. İnsanlarımız bir hiç yerine tutuklanıyorlar. Onbinlerce Kürd hapsedilmiş. Bu ırkçı işgalci suç rejimine karşı Kürdlerin yalnız bırakılması ve kırımdan geçirilmesi öteden beri devlet politikası olarak sürdürülüyor.
Türkiye toplumun yüzde doksanı halen üç maymunu oynuyor bir avuç devrimci, demokat ve insan hakları savunucuların dışında bekle gör atmosferi hakim. Günümüzün Türk rejim politikası ekonomik, siyasi ve uluslararası düzlemde dibe vurmuş olmasına rağmen kayda değer bir muhalefet yok. CHP, İYİ PARTİ gibi ırkçı, faşizan ve gelenekselci tortuyla gıdalanan oluşumlar gerici nitelikleri gereği muhalefet edemiyorlar ve arternatif oluşturamazlar. Talat paşaların, İttihatçı cumhuriyetin, soykırım politikasına gönderme yapıyorlar. Devletin Kürd düşmanlığından kaynaklı kitlesel şiddet politikası devam ediyor. Erdoğan'nın neo Osmanlı paranoyası, Kemalistlerin İttihatçı paranoyasıyla bir iktidar değişimi yaşansa bile Kuzey Kürdistan ulusal statüsü çözülmedikçe Türkiye demokratikleşemez. Toplumsal barış ve siyasi, ekonomik iyleşme yaşanamaz.
Kürdistan halkı ve Türkiye halkları savaş, işsizlik, yoksuluk ve açlık çıkmazını yaşıyor. Türkler, milli zulümle çifte baskı altında olan Kürlerin Türk işgali altında kurtulma pozusyonunu empati etmedikçe ırkçı, ceberrut yöneticilerinden kurtulamaz. Bayrak tapıcı, ruh hastası haline getirilen bu toplum insanlığından arındırıldı. Türklerin ırkçı histeriyle Kürdlere kırşkırtılması etnik bir savaş halini almış. Görünen odur ki, bu sömürgeci savaş ısrarı, Türk ve Kürd ayrışmasıyla sınırlı kalmayacak. Zaten Türk işgalin başlangıcından beri haklı olarak başlatılan ve sürdürülen Kürd ulusal kurtuluş mücadelesi silahlı ve silahsız devam ediyor. Çünkü Kürdler, meşru talepleri için, gasp edilmiş ulusal, siyasal haklarını elde etme müdadelesi veriyor.
[email protected]
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.