Diaspora; yurdundan bir vesile ile göç ettirilmiş, sürgün ama yurt ve Kültürel, eğitsel özlemi yaşayan topluluklardır.
Diasporada yaşayan toplulukların, projeleri olmazsa yurt özlemlerine uzanmaları mümkün olmaz. Bu durumda sürgünle gelen halk kendi aidiyetinde tasfiye edilmiş olur.
Diaspora topluluklarının ikili projeleri olması en doğal olanıdır.
1- Geldikleri yurtlarına özgür olarak yeniden dönme özlemi üzerinde geliştirilen projeleri,
2- Diasporasında yaşadıkları ve kaldıkları toplumda/ülkede; kültürel, dilsel ve geleneksel yaşayışlarını canlı kılacak, asimilasyon ve entegrasyona karşı geliştirilen tedbirler ve diaspora ile geldikleri yurtları arasındaki bağı kuran canlı tutan projeler.
Burada birincisi, geri dönmeyi, ülkesinin bağımsız olmasını esas alan ve aktif olan projedir.
İkincisi ise Diaspora olarak geldikleri topluma ve anavatana dönme projesinden ziyade, Diasporada kendisini kalıcı kılma üzerinde olan pasif projedir. Bu projenin geleceği uzun erimli değildir. Zira uzun sürede asimilasyon ve entegrasyonun önüne geçme olasılığı çok azdır, hatta yoktur..
Türkiye Kürtler için bir Diasporadır. Türkiye\'de, örneğin 4 ile 6 milyon arasında nüfusun yaşadığı İstanbul\'da Kürtçe konuşan Kürt çocuklarının oranı \\% 5 civarında olduğu tahmin edilmektedir. Bu durumda İstanbul\'da kalarak asimilasyon ve entegrasyonun önüne geçmek oldukça zor olmaktadır.
Hele hele,en güçlü Kürt hareketinin 1990\'lardaki kadar, geri dönüş konusunda ısrarcı davranmasının da ötesine geçerek, kendisini Türkiyelileşme siyasetine yatırarak, diaspora kavramını tıpkı devletin siyasetindeki argümanları içselleştirerek, Türk bayrağının altına çekilmesi, Kürdistani özlemi silikleştirmesi ile Türkiye’de Kürt diasporasını dağıttığı, özlemlerini dumura uğrattığı aşikardır..
Bu durum, Kürt diasporasının asimilasyon ve entegrasyonunu tercih etme eğilimine evirilmesidir.
Bu açıdan Kürtlerin Diasporada projelerinin olması elzem olmuştur..
Onun için;
a- Kürdistani sevgiyi, özlemi ve geri dönüşümü tıpkı İsrailliler gibi canlı tutan ve Kürdistanın bağımsız ve özgürlük projesine uygun ve canlı tutunmak.
b- Kürtlerin çoğunluk teşkil ettiği, örneğin: Haymana, Kulu, Polatlı, Cihanbeyli, Gölyazı gibi yerlerde Türkiye’ye bağlı özerk yönetimler/kantonlar kurmayı hedeflemek,
c- Kültürel, eğitimsel, yönetimsel talepler geliştirerek azınlık statüsünde hukuki ve yaşamsal olarak resmiyet ve meşruiyet kazanmak için geliştirilen projeler ve stratejiler bilince çıkarılmaksızın mücadeledeki karmaşıklığı gidermek mümkün olmayacaktır..
Sorun böyle konulduğu zaman, \"Evlendik, koca zorba da olsa ayrılamayız!\" ya da \"batıya yatırım yaptım nasıl bırakayım, malım için de olsa devlet-ayrılık istemem\" tespitlerinin de boş olduğu anlaşılmış olur.
Bu genel durum tüm azınlık ve Türkiyede azınlık olan,Rum, Ermeni, Çerkez, Laz, Kürt vs. tatbik edildiği gibi, Kürdistan\'da azınlık olarak yaşayan Rum, Ermeni, Çerkez, Laz, Süryani, Arap vs. halk ve aidiyetlere de uygulanabilir bir durumdur..
***
Kürdistan halkının özgür ve bağımsızlığa odaklandığı bir cumhuriyeti olan bir ülke, kantonlarla da yönetilebilir!
Ancak asıl sorulması gereken ve sorun haline getirilen soru, kurulan kantonlar hangi devlete bağlı olacak?
Kürdistan’ı bir devletin, ademi merkezi olması, eyaletler, eyaletlerden de daha küçük olan kantonlarla yerinde ve yerelde yönetilmesi doğru bir yöntemdir.
Dikkat edilmesi gereken, bu yerinde ve yerelde oluşan yönetimlerin yöneleceği merkez neresi olacak?
Kürdistan ülkesinde kurulan kantonlar(parça yönetimler),Türkiye\'ye mi, İran\'a mı, Irak\'a mı, Suriye\'ye mi yoksa olan ya da oluşacak Kürdistan devletine mi bağlanacak?
Bu ana soruda en doğal olan tüm halk ve milletlerin eşitlik temelinde haksızlıklara uğramadan, kendi güvenliğini ve yönetimini oluşturarak kendisini yönetmesidir. Mevcut şiddet esaslı devletlerden, Kürdistan ülkesi üzerinden işgali tasfiye etmeksizin ve Türk, Fars ve Arap halklarının/milletlerinin sahip olduğu haklara Kürt milletinin de sahip olduğunun hissi oluşmadan sorun çözüme varamaz.
Bu da dünyada her milletin sahip olduğu hak olan, kendi geleceğini belirleyen devletini kurma hakkını kullanmasından geçer.
Oluşan ya da oluşacak kanton ve eyaletlerin, bağlı olacağı bir Kürdistan oluşmadan, Kürtlerin Dünyada kendini özgür ve eşit olduğunu gösterebilmesi mümkün görülmediği halde, bunu zorlamak Kürt milletinin geleceğine ve özgürlüğüne ipotek koymak olur...
Kanton sistemi ile parçayı bütünün yerine koymak yanlıştır. Tabii ki, parçayı merkeze feda edip görmemek de doğru değildir.
\"Irak\'ın bölünmesine karşıyız!\", \"Şengal\'ın Kürdistan\'a bağlanması rizki var.\", \"Türk bayrağı hepimizin bayrağıdır\" diyen, Kürdistan bayrağından uzak duran ve \"milliyetçi-bölücü bayrak\" diyen anlayış, Kürdistan\'ı ülke olmaktan çıkaran ve mevcut Türk, Acem, Arap devletlerinin birer parçası(kantonu) haline getirme stratejisi anti-sömürgeci olamayacağı için, mevcudun reorganizasyonu olacağı için tehlikeli ve rizkli olanıdır. Kabul edilemeyecek olan budur..
Zira \"Devlet değil, demokrasi istiyoruz. İktidar değil, özgürlük istiyoruz!\" denilirken mevcut devlet ve mevcut iktidara karşı olmayı reddeden ve sadece restorasyonunu isteyen bir parçası olma stratejisine eklemlenme arzusunu dillendiren, eşitliği arzulamayan bir istem olur!
İsviçre\'de bir devlet var ve bu devlete bağlı, Fransızca, İtalyanca, Almanca konuşan kantonlar var. Yani İsviçre tabanda kantonlarla yönetilen, bağımsız bir devlettir.
Amude, Kobanê, Efrin, Şengal, Amed, Sinê kantonları olabilir. Ancak bu kantonlar hangi merkeze bağlı olarak kendini yönetecek? Şayet Bağımsız Kürdistan ülkesinin alt birimleri olarak, farklılıklarını gözeterek, eyaletler, kendi içinde federasyonlara varan kurumları bile oluşturma tercihlerini de dillendirip oluşturabilirler.. Ancak parçalanmış durumlarını sürdürmeye davet edilmeleri, köleliğe davettir.
İşte İktidar ve devlet istemeyenler için bunun cevabı \"kem... küm\" ile netsizlik olur ki, yaşanan budur!
***
Kürtler; \"İslam kardeşliği sağlansın Kürdistan da azade olsun!\", \"Sosyalizm gelsin Kurdistan özgürleşsin\", \"Dünya gelsin Kürd’ü kurtarsın!\", \"Bir lider çıksın ki Kürdü kurtuluşa taşısın!\", \"Biz kime inanalım, kimi takip edelim ki bizi kurtarsın!\" gibi bekleme, bekletme teorilerle Kürtler ülkelerini özgürlüğe taşıyamayız! Kürtler taleplerini aleni olarak başkası için de kendilerini gösterircesine ve anlaşılır kılarlarsa, kurtuluşları desteklenir, ittifakları çoğalır ve özgürleşmeye yakınlaşırlar!
Kürt Kurtuluş ve özgürlüğü, parçalanmış, cetvelle çizilmiş, sınırları kaldırılan, dünyanın bir parçası ve bağımsızlık zemininde kendini kuran bir Kürdistan ile özgürleşebilir. Aksi halde köle kalmaya mahkum olur!
Stratejik çözümleri bulandırmak, yakınlaşan özgürlüğü uzaklaştırır!
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.