II. Abdulhamid’i Kemale Taşıyan Talat Paşa- (VI)

Diktatörler tarihte, farklı seslerin çıktığı meclisi etkisizleştirmek, “Gereksiz” hatta “Engel” görmüşler. Tek adamlar, meclisi bir yasama kurumu değil, istibdadını meşrulaştırmak için üzerinde manevra yapacak, kendini “demokrat” modern ve “meşru” göstermek üzere bir araç olarak kullanmışlar. Meclis üyeleri, diktatörlüklerini açığa çıkaran bir konuma geldiklerinde de meclisi tasfiye etmişler! Abdulhamid, Meclis-i Mebusan’dan ve Kanun-i Esasi’den kurtularak, tüm kararları kendinden toplamak üzere hedefler belirlerken, çaresiz kalan muhaliflerin “darbe” dahil farklı yolları deneyebilecekleri ihtimalini düşünerek konumlanacağı ihtimal dahilinde olmuştur. - Diktatörleri barışa eviren şey, içeride ya da dışarıda veya iki cephede dayanan zorun zorunluluğu olmuştur. - İşgal edilmiş Kıbrıs’a da diğer pek çok alan gibi, yenilmiş orduların ardında yapılan görüşmeler ile çekilmek durumunda kalarak, masada kaybedilerek “Elveda” eder! - Bütün bunların ardında Berlin Kongresi, Osmanlı Devleti’nin kaderi üzerinde müzakereler başlarken, içeride sonuçlarının ne olduğunu merak ederiz- ki ileride onu da masaya yatırmak yanlış olmaz! - Bu genel değerlendirmelerden sonra, 1878 yılına girerken Rus Birliklerinin, Osmanlı Sarayı’nın kapısına dayandığı koşullarda, II. Abdulhamid ve yönetiminin, 13 Haziran 1878’de düzenlenen Berlin Kongresi ardında neler düşündüğü ve nasıl işlediğine göz atalım!

Ahmet Önal

07.01.2022, Cum | 08:21

II. Abdulhamid’i Kemale Taşıyan Talat Paşa- (VI)
Makaleyi Paylaş

Rus Ordusu ile İngiliz donanmasını kıskacında kalmış Osmanlı Sarayı’nın başındaki II. Abdulhamid ve devleti zor durumdadır. Osmanlı kamuoyu, hükümeti, orduyu ve Abdulhamid’i yoğun eleştirilere tabii tutar. “II. Abdulhamid’in İstanbul’u terk ederek, Bursa’ya çekileceği” söylentilerinin yayıldığı günlerdir.

Kamuoyu, kaybedilen topraklar ve İstanbul merkezinin karşı karıya kaldığı zor durumdan tüm yönetimi, bu arada hükümeti de sorumlu görürken, Abdulhamid’e karşı en ciddi muhalefeti yürüten de hükümet olur. Kasım 1877’de yapılan ikinci seçimde de kayıtsızlık içinde yapılır ve yaklaşık birinci seçimdeki gibi olur.

13 Aralık 1877’de Dolma Bahçe sarayında yapılan ve Avrupa’dan ve farklı milliyetlerden Osmanlı tebaasının temsilcisinin meclis açılışında yer alır. İki gün öncesinde Sırbistan ve Plevne’nin düşüşü ile kamuoyunun çöken moralsizlik İstanbul’un yüreğine inmişken, II. Abdulhamid’in, Meclis açılış konuşması okunur. Osmanlı devletinin Rus saldırıları karşısında düştüğü durumu dillendirirken, bu arada ilginç bir şekilde Hıristiyanlar ve Yahudilere özel yer verir ki onları sivil savunma ve askerliğin içine çekmeleri, yeni bir “açılış” olarak sunulur.

Yeni Mecliste pek çok mebus, Osmanlı kayıpları karşısında, Sultanın konuşmasına, savaşın yürütülüş şekline açıkça dile getirip eleştirerek, ilk meclisten daha sert eleştiriler sunar. Serasker Rauf Paşa, meclis önünde hesap verir. Meclis, sadrazam ve nazırları da eleştirilerek, üst düzey memurlara verilen rüşvetleri dillendirirler. Askeri yöneticilerin, “Rus Ordusuna karşı pasif Davrandıkları”nı dillendirirler. Rauf Paşa, meclis önünde hesap vermek durumunda bırakılır. Sadrazam Edhem Paşa, Meclis üyelerinin bu eleştirilerine gerekli cevabı veremediği gerekçesiyle, sesiz sedasız görevinden uzaklaştırılarak yerine Ahmed Hamdi Paşa atanır.

Bazı Meclis üyeleri, sonunda eleştirilerini II. Abdulhamid’in gözde ve sadık yakınlarına yöneltir. Bunun üzerine, Ahmed Hamdi Paşa, Damad Mahmud Celalleddin Paşa, Dahiliye Nazırı Said Paşa, bu eleştiriler üzerine, “Meclise güvensizlik” önergesi vererek, psikolojik üstünlüğü ele geçirmeye yönelirler. Bu arada II. Abdulhamid, Ahmed Hamdi Paşa’yı azil ederek yerine Ahmed Vefik Paşa’yı “başvekil” olarak atar. Bu girişimler de meclisi susturmaya yetmez -ki bu “Atamanın Kanuni Esasi’ye uygun değil”- eleştirilerine mazhar kalır.

13 Şubat 1878’de İngiliz donanmasının Çanakkale Boğazı’nı geçerek Marmara’ya girmesi üzerine, Mebuslardan Astarcı Hacı Ahmed, “Görüşlerimizi kaale almıyorsunuz, olan sonuçtan meclis sorumlu değil…” şeklinde, muhtemelen Avamdan ilk kez Sultan Abdulhamid’i direk hedef alan eleştiriler yapar. Sultan, çılgına döner, “Her tür fedakarlığı yaptım ve yapmaya hazırım. Artık dedem II. Mahmud’un yöntemlerine(otokritik) geri döneceğim.” sözünü eder. Ertesi gün, Astarcı Hacı Ahmed’i tutuklar ve meclisi dağıtır. Bir gün sonra da “Gözüpek” Astarcı Hacı Ahmed’i tutuğu gözaltından salıverir. Diğer pek çok mebusu ise Meclis Başkanı Ahmed Vefik Paşa tarafından İstanbul’dan uzaklaştırıp, kendi memleketlerine dönme cezalarını vermek üzere Sultanı ikna eder!

Osmanlı İmparatorluğunda, I. Meşruiyet dönemi, bir yılı aşkın sürede böylece sona erer. Aslında daha önceden Meclisi tasfiye etme düşüncesi olan Sultan II. Abdulhamid, Ahmed Vefik Paşa’nın “Daha iyi ve demokrat bir yönetici” olduğunu söylerken, esas amacı için “Başvekil” olarak atadığı ve planını hayata geçirmesi, sadece bir taktik olduğu anlaşılır. Sultanın bu kararında, Ruslarla yaptığı pazarlıklar ve isteklerinin ne olduğu merak konusu olarak kalır. O dönemde Rusya’da Çarlık meclisinde de böyle bir meclis gurubunun bulunması, Çar II. Nikolay’ı zaman zaman eleştirir olması tesadüfi değil, dönemin ruhuna uygun olarak, ayrıca dönem itibari ile meclislerdeki çok seslilikler yükselmeye ve sultan, kral vs. olan devletlerin yöneticilerine eleştirilerin yaygınlaştığı bir süreç yaşanmaktadır. Acaba Meclisi olası ateşkes ve barış antlaşmalarının önünde “Engel” gördükleri için mi dağıttılar? Bütün bu sorular tartışılır kaldı!

Rusya askeri üstünlüğünü bir Barış Antlaşması ile kalıcılaştırmak ister. Bunun için Rusya, görüşmeleri Ayastefanos(Yeşilköy)’de sürdürmeyi uygun görür. . Ayastefanos Antlaşması ile Rusya, İstanbul ve Çanakkale Boğazlarında hakimiyet, Avrupa’da Osmanlı egemenliğinde çıkan topraklarda hakimiyet ve Adriyatik Denizine inme, Doğuda Bazid Kars Ardahan topraklarını elinde bulundurma, savaş tazminatı alma vs. konularında önemli üstünlükler sağlar. Antlaşma, “Osmanlı İmparatorluğu için bir felaket” olarak tanımlanır. arada antlaşmanın 16. Maddesinde, “Ermenilerin yaşadığı vilayetler”den söz edilir ve “İmparatorluk, buralarda yerel ihtiyaçların gerektirdiği iyileştirme ve ıslahatı gerçekleştirmeyi tahüt etmelidir” denilir, “İyileştirme” denilen şey ise, “Ermenilerin Kürtler ve Çerkezler karşısında haklarının garanti altına alınması ve güvenliklerinin ıslahı” yani “emniyet” olarak izah edilir.

Gregoryan Ermeni Patriği Nerses, Ayastefanos’ta İgnatyev ile görüşerek, 16 maddedeki temmeniyi yetersiz görür, 16 Madenin, “Erzurum, Van, Muş ve Sivas vilayetlerinde özerklik” şeklinde düzenlenmesini ister. Ermeniler için, “Net olmayan madde” değiştirilmez ve bu Ermenileri hayal kırıklığına uğratır. Tabii Ermeni Sorunu’nun görüşülmeye açılması, başlangıcı olması açılmasının işareti olmuştur.

Fakat Avrupalı başlıca emperyal devletler, Özelikle İngiltere, Almanya-Macaristan başta olmak üzere, Ayastefanos Antlaşmasını kabul etmezler. “Sorun sadece Rusya – Osmanlı Devletlerinin sorunu değil, bizi de ilgilendirir!” diyerek, müdahil olmak üzere, “Yeni bir konferansın olmasını” dillendirirler ve Ayastefanos Antlaşmasının hayata geçmesini engellerler. II. Abdulhamid, Viyana ve İngiltere’nin bu çıkışını, “Tüm çabalarıma rağmen savaşa müdahil olmadılar, şimdi bu itirazları yaparak, Rusya’yı geriletmek üzere savaşa müdahil olurlarsa, bu bizim lehimize” olur şeklinde yorumlayarak, “Ayastefanos Barışı bunu başarabilir!” diye duruma sevinir.

Bu tuhaf durum gelişirken, II. Abdulhamid bir de içerdeki bozukluklar ile baş başadır. En büyük sorun, Osmanlı devletinin işgal ettiği topraklarda, diğer din ve inançlardan Müslümanlığa devşirdiği insanların, Rusya’nın Romanya, Bulgaristan ve Adriyatik’e kadar yeniden işgal etmesi ile Osmanlı topraklarına doğru “korku” içinde, sel gibi akması/göç etmesi, Rusya’nın Müslümanlardan “öç alma” tarzında yorumlanır. Zaman geçtikçe, Makedonya, Trakya, Ege’ye dolup taşan – bir kısmı Anatolya ve Osmanlı hakimiyetindeki diğer alanlara nakil edilir- insanların iaşe, bakım, taşınma ve yerleştirme sorunu da Osmanlı devletine düşer. Yoksulluk içindeki bu kitleler birlikte getirdikleri hastalık da ayrı bir toplumsal sorun olarak varlığını derinden hissetmiştir.Muhacirlerin yaydıkları asayiş sorunu da başlı başına ayrı bir dert üretmiştir. Bu muhacir kitleler, daha sonra Türklüğe evirilmeleri suretiyle önemli bir fonksiyon yüklenmiş olduklarını, bugün daha net görmekteyiz.

II. Abdulhamid’in rüyasındaki bir diğer sorun ise, abisi ve sabık Sultan V. Murad’ın “Bu zor durumdan faydalanarak!” kendisini yeniden “Sağlıklı haliyle” karşısına çıkıp, tahtından edeceği korkusudur. Her an “Bir darbenin olabileceği” kabusu içinde kıvranmasıdır. Bütün bu heyhullalar içinde yaygınlaşan dedikodular ve Ali Suavi’nin tiyatral “Çırağan Darbesi” II. Abdulhamid’e yaşamı zehir eder. Bu tiyatral darbenin ve korkunun; “II. Abdulhamid’i istibdada taşıyan başlangıç” olduğunu iddia edenler bile olur.

Ayastefanos Antlaşmasını kabul etmeyen İngiltere İstanbul Büyükelçisi Henry Layard, Abdulhamid ile yaptığı bir görüşmede,” İngiliz parası ve subayları ile Rusya’yı yeniden Balkan dağlarının gerisine sürebileceğini” dillendirir. Rus askeri birliklerinin, Osmanlı Sarayının kapısına dayanması, Avrupa diplomasisini de harekete geçirmiştir. Avusturya ve İngiltere el altında Ayastefanos Antlaşması’nı yeniden ele almak ve gözden geçirmek üzere Rusya ile görüşmeler yaparken, Osmanlı devletinin yetkilileri bu görüşmelerin dışında bırakılır.

İngilizler Osmanlılar üzerindeki ikili ve çelişkili kararlarını ve diplomatlarını yeniden düzenler. Konuya ilişkin edilgen siyaset güden Lord Derby geri çekilir ve Salisburg atanır. “Büyük Osmanlı devleti” ya da “Sömürge Osmanlı toprakları” stratejisinden vazgeçilir. “Osmanlı topraklarını asgariye indirerek, daha küçük ama daha dirençli devlet” politikası izlenmeye karar verir. Avusturya- Macaristan Balkanlardaki Rus etkinliğini sindirmez ve bunun için harekete geçip, Rusya’nın işgal yoluyla, Osmanlıların daha önce işgal ettikleri alanları, bölge milletlerinin farklı şekillerde özerk yönetimlerine erişmek suretiyle kendi nüfus alanlarına çevirmeyi ve bu yolla Osmanlı Devletini rahatlatmayı ve üzerinde etkili olmayı planlar.

Rusya Kars, Ardahan ve Bazıd’i aldıktan sonra, Fırat vadisine yönelmiş, Musul hattı üzerinden Basra Körfezi ile Lübnan üzerinden Akdeniz’e inmeye, doğuya doğru açılarak İran ve Hindistan’a, sonra da Mısır’a açılmanın planlarını yaptığı, İngilizler tarafından bilinip hesaplanmaktadır. Ermenilere verilen “Şartları iyileştirme” teminatı da muğlaktır ve bu husus da İngiltere için bir belirsizlik olarak düşünmektedir. Bütün bu Yakın Doğu, Kafkasya, Orta Doğu, Rumeli, Ege adaları içinde Girit’in de bulunduğu Doğu Avrupa ve Kuzey Afrika’ya alanlarının tamamını kümülatif bir yol siyasetinden değerlendirerek, Osmanlı Devletinin hakimiyet alanlarının yönetilmesini masaya yatırarak müdahil olmayı zorunlu görür. Bunun için bir üs alanı olarak İngiltere yönetimi Disraeli, Avrupa’nın “Asya’nın anahtarı” dediği Kıbrıs’ı kapmaya karar verir. Bunun için İngiltere 24 Mayıs 1878’de İstanbul Büyük Elçisi Salisburg, Layard’a gönderdiği mektupla, Abdulhamid’e bir savunma ittifakını içeren öneriyi sunar. İngiliz hükümeti, yapılacak Berlin ’de Kongresi’nde “Rus saldırılarına karşı Osmanlı hükümetini desteklemeyi” taahhüt eder. Tabi iki şartı da ekleyerek.. Birincisi Kıbrıs’ı İngiliz hakimiyetine bırakacak, ikincisi ise Ermeni ve genel olarak Hıriston halklarının reform taleplerine olumlu yaklaşacak, bunun için Sultan II. Abdulhamid’in İngiltere’ye 48 saat içerisinde cevap vermesi istenir.

25 mayıs 1878 tarihinde II. Abdulhamid, Layard’ı Yıldız Sarayı’nda kabul eder. Ancak 4 gün önce yaşanan Ali Suavi’nin “darbesi” kendisini çok yormuştur! Konunun müzakeresini yapabilecek durumda değildir ve çekilir. Kendisinin yerine, Başvekil Sadık Paşa ile Hariciye Nazırı vekili Safvet Paşa, Layard ile görüşmeyi sürdürür. Layard, İngiltere’nin siyasi stratejisine ve istemlerini iletir ve Osmanlı devletinin bu projede ekonomik , siyasi ve moral olarak dinamik bir geleceğe açılacağını, krizleri aşacağını anlatır. Osmanlı devletinin bu şartları kabul edememe koşulları yoktur. Ancak vekillerin anlaşma protokolünü imzalama yetkisi yoktur ve Sultan II. Abdulhamid’in onayını almaları gerekmektedir. Sonuçta İngiliz talepleri, istenmeyerek de olsa onaylanır.

II. Abdulhamid’in en çok içine sindiremediği ve hükümranlığını zedelediğini düşündüğü şey, Ermenilere ilişkin “ıslahat” ile Kıbrıs’ta Müslüman haklarının korunması sorununda attığı geri adımın yaratacağı durumdur.

13 Haziran 1878 tarihinde Berlin Kongresi başlar. İngiliz gazetesi Globe; Londra!da yörürülen İngiliz ve Rus gizli görüşmelerindeki pazarlığı ve mutabakatı yayınlar. Sultanın, İngilizler tarafından oyuna getirildiğini bu ifşalardan sonra anlar. Kongrenin ilk oturumunda, İngiliz temsilci Salisbury’in hazırladığı metinde, Bosna –Hersek idaresinin Avusturya – Macaristan’a bırakılmasını önerir. Ayastefanos Antlaşması’ndan beri Emperyal devletler arasında yapılan diplomatik uyumda, Osmanlı Devleti’nin hakimiyet alanlarının küçültülmesi hedeflenmiştir. Tanzimat fermanı reformlarını aratmayan ve daha ağır değişimleri de öngörmektedir. Abdulhamid’in hoşnut olmadığı Berlin Kongresine muhalif olması durumunda, Rusların bunu fırsat bilerek, savaşı harlayacağından çekinmektedir. Diğer yandan Sultan, “Ali Suavi darbesi”nin psikolojik buhranından kurtulabilmiş değildir, yılgın ve çaresizdir.

Sonuçta önüne konulan metini, sindirmeden imzalar ve Berlin Kongresi böylece sonuçlanır.

Osmanlı Devleti, tarihi boyunca, 13 Haziran 1878’de yapılan Berlin Kongresini unutmak ve icaplarını bozmak ile meşgul olur. Rusların kısmen de olsa İngiltere ve Avusturya-Macaristan lehine olan hesapların mutabakatında, geçici rahatlama adına geri durmasını başarmıştır. Ancak orta vadede II. Abdulhamid’in işlerini daha da zora soktuğu anlaşılır olmuştur. Bütün bu görüşmelerde, Yakın Doğu’nun kadim halklarından ve kalabalık bir nüfusa sahip Kürtler ve ülkeleri Kürdistan, “sorun” olarak 13 Haziran 1878 Berlin Kongresi’ndeki masaya taşınmamıştır. Bunun 1806’dan beri Osmanlı devletinin “merkezileşme” politikaları neticesinde beylikleri tasfiye edilerek, sürgün ve şiddetle susturulmaları, Tanzimat döneminde bile Hıristiyan haklara sağlanan “korumacı, koruyucu” siyaseten pay alamayan Kürtler ve Kürdistan’da önemli bir hareketlenmeye vesile olacağı açıktı.

(Devam edecek…)

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.

3005 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:13:54:18

Ahmet Önal

Yazarın Önceki Yazıları

Düşünce Üretmek! Sürgün Halide Edip, Bedirxaniler Ve! Milliyetçilikte Tasnif ve Tahrif! ‘Xorasan Türkü’ ya da ‘Alevi Milleti’ Yalanı! Tarık Ziya Ekinci Abi! Kürt Modernizmi! Milliyetçiliği Parçalamak! 'Sömürge Bile Değil' Deyip, Soykırım Dememek! Antik Kentler Sadece Turizm Alanları Değildir! Türklük Etnisiteye Değil, Devşirmelere Dayanır! Entelektüel, Aydın ve Akademisyen! Kemalist CHP'nin Başarısı ve Kürt Oyları! Travma Kürtçe'me Dokunma Dilime Dil Uzatma! Tehales'in Felsefesi mi, Sokrates'in Mistisizmi mi Bilimsel? Türk Eğitim Sistemi ve Laz Bir Öğretmenin İbretlik İtirafı... Kendisi Olan ve Olmayan İnsan! 'Kültür!' Anadili/Esasdili Yasaklamak! Kürt Mahallesi/Köyü ve Dünya! Kültürel Bir Kamusal Alan, Bizi Doğru Düşündürür! Kenan Ülkesinde Hamas, İsrail ve Kürtler! 'Edebiyat Cumhuriyeti' Kürtlerin Kanon Eseri: Ahmedê Xanî ve Mem û Zîn 30 Ağustos 1922 Zafer mi? 'Halkların Dostluğu' ve Tezat! Modernlik, Modernleşme, Burjuva Sınıfı ve Siyaset! Milliyetçilik Ölüm Makinesi Topal Osman'a İadeyi İtibar!!! Soykırım! Dersime Giderken Bizans İmparatorluğu'nun Yıkılışı Seçim Verileri… Liman Von Sanders’in Anıları Ve Tarih Bilinci! Osmanlı İttihat ordusunda Bir Alman Mareşal, Liman Von Sanders! El Anfal ve 'Kürt Dostları!' Yerel Devlet Uygarlığa, ‘Büyük Devlet’ Harabeye Çevirdi! Devlet ile Çete! Kürtler; Karşıtı İki Aynıya değil, Kendi Ayrılığına Oy Kullansa Ne Olur? Feminen hareket cılız, eleştiri kadük, biat köklüdür! Siyaset, Hassasiyet ve Haysiyet! İmparator, ecdad mı, katil mi? Deprem, ‘Felaket’ ve ‘Kader’ Değildir! 'Benim Kürt kardeşim, ama 'Kürt yoktur' Türk tarihçisi ve Türk siyasetçisi... Tarihi Depremler, Çaresizler Ve Akıl! Sürgün Halide Edip, Bedirxaniler Ve! Samilerin İsrail kolu; Yahudiler ve Holokost! Sümer Ülkesinde Şaristanî ve İşgaller! Mezopotamya’da Sümerler ve Uygarlığı! Milliyetçilik! Kahraman Irk ve Irkçılık! Din, İnsan Ve Felsefi Düşünme! HTŞ, ÖSO Ve Diğerleri Kimin vatandaşı? Kürtçe bilmeksizin, Kürtleri incelemek! ULUS - HALK - SINIF NEDEN BAĞIMSIZLIK!? Rêya Heqîyê İnancı; Müslümanlık, Şialık, Bektaşilik, Nusayrilik Değildir! Devletsiz Ulusun, Egemen Sınıfı Olmaz! II. Abdulhamid’i Kemale Taşıyan Talat Paşa- (VII) Türk Solu ve Aydınlarının Şovenizmi Fazladır, Kürd Solu ve Devrimcilerinin Milliyetçiliği Eksiktir! II. Abdulhamid’i Kemale Taşıyan Talat Paşa- (V) II. Abdulhamid’i Kemale Taşıyan Talat Paşa- (IV) II. Abdulhamid’i Kemale Taşıyan Talat Paşa- (III) II. Abdulhamid’i Kemale Taşıyan Talat Paşa- (II) II. Abdulhamid’i Kemale Taşıyan Talat Paşa, - (I) Tunç-Ellî Operasyonu!" Güneşi Zapt Etmeyeceğiz! Ocak-Medrese Mi? Cemevi-Camii Mî? TALAT PAŞA ve CUMHURİYET Cunan'da Dîl Kırımı Ve Kültürel Yabancılaşma Enver'den Evren'e 12 Eylül... Eski, Kadim, Dil, Halk, Ulus, Modernite Ve Kürdler! Taner Akçam,'Ermeni Soykırımı’nın Kısa Tarihi' Kitabı Ve Kürtler! 'Müthiş' Hatalar Neden? Kürt Ağası ABD, Çelişkiler, İlişkiler ve Kürtler ! Küfürbaz Yüzsüzler ve Kürdler! Türkçesiz Osmanlıcadan, “Resmi Dil Türkçe”ye, Kültürel Türkçülükten, Türk Siyasal Irkçılığına-II- Anlaşılmayan Karışık Osmanlıcadan, ''Anlaşılmayan Bir Dil'' Kürtçeye Varmak! Uygarlık, Mitoloji ve Din! Din, Siyaset ve Bilim Doğu Akdeniz'de Devlet Konumlanmaları Kendime Soruları, Siz de Düşünüyor musunuz? Komik Olmayın Ulus; Siyasal Birliği ve Dili ile Vardır! Irkçılık; Hastalık Değil, İnsanlık Suçudur! Kültür ve Siyasette Irkçılık ve Kürt İşçilerinin Linç Edilmesi! Tuzu bile Bozan Lümpen ve Cahiller ile Aydınlar! Ayasofya’ya Kayyumu (1453) Ayasofya Kilisesi-camii, Müslüman ibadeti ve Cennet yalanı Öteki Olarak, Aidiyat,Hukuk ve Eşitliğe Tutunmak! Eğitimde; Hak-Haksızlık, Etik ve Suç Hak Yolunda Hakikat 'Alevilik' Mi, Rêya Heqiyê Mi?! 'Alevi' Şaşkınlığı Alfabe ve Îmla İttihat ve Terakki ile Devamında Çerkeslerden Bazı Şahsiyetler MUSTAFA KEMAL ve NUTUK İran İslam Despotizmi ve Mustafa Selimı'nin İdamı Mihtra Înancı ve Hîyerarşi Kadın ve Savaş Eleştiride; Pasif, Aşırı ve Zorlama Yorum Olmaz! 'Kızılbaşlık': Osmanlı İle Safevi Çekişmesinde Çıkan Bir Kavram Kürt Siyasetinde Aşılmayan Gelenek; “Kürt Aşiretlerinde ‘Alan Koruma” Kürtlerin Guernica’ları çok, Picasso’ları var mı? Daraldıkça Dersim’den Kopmak ve Kötülük Yapmak! Kürd Aşiretlerinde Alan Koruma Musa ve Kitabı Tevrat Yenilik ve Yenilenme! Alan Tutma Yetmez Davut Kurun ve Anıları... Geçmişten Geleceğe Tecrübe Sunuyor Savaşı ve Değişkenliği İzlemek Failin Suçunu, Mağdura Yığmak! Islam Şiddeti ya da 'Darül Harp'te, Mali Kaynaklar! İnsanlığın Acısını Beynin Açısı Çözer Rêya Heqîyê inancı Mîhtra inancıdır; Müslümanlık, Kızılbaşlık, Alevilik değildir Barış Günü Kutlamaları Şöyle Geçerken, Kürt Siyaset Tarihinde Tabu ve Maraziler.. Türk Milliyetçiliğini, Kürt Milliyetçiliği ile Mukayese Etmek! Savaş Yeni Gelişmelere Gebe, Doğumu Merak Ediyorum Yanlız Kemal Kılıçdaroğlu İçin Değil Tüm Linç Girişimleri Kınanmalı! Değişim ve Özgürlük Savunma: Düşünceler sorgulanmalı, ancak emniyet ve mahkemelerde değil! Rêya Heqîyê, Alevilik ve İslam! Değişim, Zaman, Din ve Astroloji Marksizim’de Ulusal Sorun Yoktur? Dêrsim’de Koçgiri 1919-1922 ve Sonrası!.. 1968-1978’de Birleşen-Ayrışan Sancılar, Türki(y)e Solu ve Kürt Milli Hareketi!.. Devşirmeler ve Devletsizler... Kendine Düşmek Yerine, Özgürlüğü ve Bağımsızlığı Düşünmek! İttihat ve Terakki Cemiyeti (İT-C) Haşdi Şabi ve Irak’ın 'Kerkük seferi' ne idi ne değildi? Kerkük’ün tarihine bir değinme Bağımsızlık Meşru Haktır, Olmadan Olmaz! Güney Kürdistan'da Bağımsızlık Referandumu ve Tercih! Egemenin Savaş-Barış ve Silahlanma-Silahsızlandırma Siyaseti 'Stratejik Derinlik', Mursi ile battı, Suriye ile çöktü Raqqa - Musul Operasyonu ve Sonrası III. Dünya Savaşı Uzun Sürecek 'Bağımsızlık Hedefi İle Kürdler Özgürleşecek!' 4 Mayıs 1937 Bakanlar Kurulu Kararı ve Dersim Tertelesi! Kürt Sorununun Ağırlığı ve Aciliyeti! Kontrollü Darbe III. Dünya Savaşı, Rakka ve Musul'a Dayandı, Abd - Rusya Anlaşarak Çözüme Gidiyor! Kürtler Ne Yapar? Kürt Bayrağı 16 Nisan Referandumu Irkçılık Çekişmesinde İnsani Kişilik, Aidiyet-Kimlik Bilinci ile Şekillenir Ulusal Birlik ve Kongre hakkında düşüncelerim İttihat Ve Terakkinin Devamı, Kuvva-i Milli Teşkilatı Sevdalısı; Nazım Hikmet Ran Memur Toplum Değil, Kendisi İçin Üreten Toplum Kazanır Yalanın Egemenliği, Doğrunun ‘Marjinal’liği! Türkçe Dışındaki Dillere Karşı, 140 Yıldır Uzun Sürece Yayılan Bir Savaş Sürdürülüyor! Ali Rıza Koşar: 38 yıldır içimde bir acı olarak kaldı Tekoşîna Dıjwar! 3. Dünya savaşında ABD–Rusya, Türk-İran konumlanması özgür Kürdistan'a kapı aralıyor Tehlikeli İnsan, Tehlikeli Aydın, Tehlikeli Yazı, Tehlikeli Düşün ve Tehlikeliler Deyip Yaktılar! Kobanê Kürdistan'da Özeldir! T.C Cumhurbaşkanı RTE Uçtu! Kadın, Kürt, Kürdistan ile Bastırılmış Kimlikler Diktatörleşen AKP ve Çözemiyeceği Kürt Sorunu Diaspora, Kanton ve Bağımsızlık ''Silahları Bırakın'' Diyorlar Şengal, Celawle, Kobani’ye DAİŞ/IŞİD Saldırıları ve Kürdistan’da Serhildan! Kürdleri Kürdistan’la Büyütmek yerine, Türkiye’yi Kürdlerle Büyütmek!!! Yahudilik; Hiristiyanlık Çözülmüştü, Sıra Siyasal İslamda! Kürt Romanı ile yüksek Kürt bilincine Kavramları Çarpıtarak, Kürdü Çarpmak! Kürdistan, Türkiye Ve İşid konuşlanması Kürt ulusal özgürlük mücadelesi ile HEP'e, tutsaklaşarak Türkiyelileşen HDP'ye İnkar, iskan, imha kurtuluşmu? Toprak İle Samimiyet(sizliğ)imiz! Kürt soykırımına karşı Kürdistan'ın bağımsızlık hayali
x