Türklerin, Farsların, Arapların, Emperyal egemenlerin ezici çoğunluğunun, kendi milliyetçilikleri, dışa karşı demokratik değildir.
Geri toplumlarda demokratik geleneğin olmadığı, muhalefeti ketum olan, ezen ulus milliyetçiliğinin deşifre olmadığı Türkiye vb. ülkelerde, ezen ulus toplumu, bu minvalde kendisiyle barışık ve bir "toplumsal sözleşme' oluşturmuş durumda!
Kürdistan sorununda, Türk muhalif oranı, yüzde 1 bile değildir. Onların da çoğu suskun ve pasif durumdadır…
Ayrıca "Türk milliyetçiliği" milliyetçi olmaktan öte şoven ve faşizan bir ideoloji olarak tevekkül ettiğini unutmamalı. Bu, Türkiye'de demokratik refleksi kıran bir rol oynuyor, aydınların, felsefecilerin, demokrat sanatçıların ortaya çıkmasını engelliyor.
Mazlum milletin üyeleri Kürtler, dilini, kültürünü, ülkesini, ulusunu, ekonomisini yönetmek ve geliştirmek üzere bağımsızlığı savunuyorsa milliyetçi, savunamıyorsa milliyetçi olamaz.
Bu hedeflere uygun davranmayanların milliyetçiliği, duruşu ve davranışı ilkesizdir.
Ezen ulus milliyetçiliği, başka başka halkları egemenlik altına almak için kalkan olarak savunuldu. Bu artık milliyetçiliğin ötesinde şovenizm, faşizm, sömürgecilik vs. olur.
Kürtlerin ezici çoğunluğu ise ya milliyetçiliğinin bilincinde değil ya da savunma cesaretini gösteremiyor.
Oysa ki 1695'ten beri Ahmedê Xanî tarafından kaba tarzda savunulan, sonra da Dr. Şivan tarafından, 1970'te T-KDP kuruluş kongresine sunduğu siyasi raporda, bu çizginin modern savunucusu olarak, "Biz gücümüzü Kürt milleti ve Kürt milliyetçiliğinde alıyoruz!" tespitini aleni savunur. Kürt Milliyetçiliğinin teorik ve pratik zayıflığı neticesinde, Dr. Şivan ve Sait Elcî öldürülerek siyasetin dışında bırakıldı.
Kuzey Kurdistan'da, Kürt siyasal sınıfı bu tespiti 1970-1980-1990'lı yıllarda tartışmadan pas geçti. 2000 yıllarda, cılızca kabul edilip gelişen Kürt milliyetçiliği, ilk başta Türk sağ, sol, liberal ve muhafazakar çevrelerce, güçlü reaksiyon gösterildi. Tabi İbrahim Kaypakkaya, İsmail Besikci vb. bir kaç istisna ise kaideyi bozmaz. Zira onlar da kısa sürede Türk siyasal çevrelerden izole edildi.
Kürt siyasal çevreleri de "milliyetçilik" ve Kürt milliyetçiliği konusunda net olanları, küçümsedi, olumsuz davrandı.
Ancak gelişmeler, Kürt milliyetçilerine alan açacak yöne evirilmiş durumda.
Kürt siyaset sınıfı milliyetçi olmadan ulusal birliği, ulusal kongreyi, ulusal meclisi, ortak ulusal refleksi ile geleceğini belirleme hususunda kurumlaşmakta zayıf kalıyor.
Halk deyimi ile 'Bu hamur çok su ister!' Ancak Kürdistan'da kaynaklar çok, hızlı ve gür akıyor.
Kürtler bu eşiği de ulus olmaktan kaynaklanan realite ile er ya da geç aşar!
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.