Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton: "İran'a net ve kesin bir mesaj için USS Abraham Lincoln Uçak Gemisi Görev grubunun, bir bombardıman görev gücü ile birlikte Körfez’e yönlendirdik" diye 5 Mayıs 2019'da bildirmişti. Merak ettiğim, şimdi nerede?
Irak Şia Liderlerinden El Hekimi, Kürdistan liderlerinden Mesud Barzanî ile yaptığı görüşmede; "ABD ile Iran arasındaki savaş, bölgede, büyük tahribat yaratacak, yaş ile kuruyu birlikte yakacak! Durum çok hassas" diye açıklarken, yüreği Şiia İran İslam devletinden yana olduğunu da açığa vuruyordu!
Iran lideri Ali Hamaney ise dün akşam, kurmaylarıyla yaptığı iftihar yemeğinde; "ABD ile müzakere yapmayacağız. Müzakereyi zayıf olan ister. ABD iyi niyetli değil. Boyun etmeyeceğiz.!" diye tarafların kararlılığını açıkladı.
Türkiye daha önce, ABD'nin bu savaşa gidişi tırmandırıcı ve ambargo politikasını sert eleştirerek, tutum almıştı. Baskı politikalarının esas olduğu süreçte bu tutumu alarak eleştirdiğini biliyoruz.
Ancak, ABD şimdi baskı politikasından çok, İran’ın boğazını sıkarak, takatten düşürme devresine geçmiş!
Enerji bakımında İran’a bağımlı Türkiye, bu evrede ekonomik olarak zora düşmeyi hafifletmek için, tedbir babında Bağımsızlık Referandumu sonrasında "aç bırakmak" ile tehdit ettiği Güney Kürdistan yönetimi ile enerji görüşmelerine üç yıldan sonra "zorunlu görülen ihtiyaç üzerine", pek çok Kürt aydınını Kürdistan bayrağı ile görüldüğü ya da paylaştığı için yargılayıp cezalandırdığı bilinirken, geçip Türk ve Kürdistan bayrakları önünde kendisi görülerek, Kürdistan Yönetimi ile görüşmeler yapmaya başladı.
Savaşın ciddiyetini gören Türkiye, Rusya'dan S-400 hava savunma sisteminin alımında da gelişmeleri kontrollü götürmek adına, şimdilik geri adım atmak anlamına gelen, süreci yavaşlatmaya aldı...
Bu durumu içine sindiremeyen Rusya, Idlib başta olmak üzere, Suriye'nin diğer alanlarında da Türkiye'nin nüfus ettiği bölgelere "Suriye birlikleri" dediği güçlerini harekete geçirip yüklenerek, yanında tutmaya uğraşıp, ABD'nin safında hareket ettirmemeye, en azında tarafsız kalmasını sağlamaya çalışıyor.
Bu koşullarda, Türkiye "hassasiyetini" Kürtlere dayatarak, Suriye'nin bütünlüğü ve kendisini ilerde kuşatacak "Kürt sorununun" statüko ekseninde tartışılmasını engellemek, Kürtlerin içinde güvensizlik yaratmak için piyonlarını harekete geçirmeye ve savunmasını sağlama almaya çalışıyor.
Kürtlerin ise rehaveti, rahatlığı, eski tas eski hamam sürgitmeleri ne kadar hayra alamet olduğunu kestiremiyorum. Düşünüyorum ve anlamak için bekliyorum. İsmi konulmamış bu 3. Cihan Savaşı, yeni şeylere gebe. Ancak doğumun nasıl olacağı merak konusu!
Kürtler ise ne yapacak? Çok da iyi anlamış degilim!
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.