Kılıçdaroğlu, seçime doğru yaptığı bu açıklamasında Kürd yerine “PKK sorununu” deseydi yerinde olacaktı çünkü PKK sorunu 40 yıldır var, ancak Kürd sorunu en az 100 yıllıktır. PKK sorunu ile Kürd sorunu birbirinden farklıdır.
Bu açıklamaya HDP yine tek misyonunu yansıtan (ve bu misyon nedeniyle oy aldığını sanan) bildik dürüstlüğü ile yanıt vererek “Demokratik çözümün adresi ve asıl muhatabı İmralı’dır.” dedi. İttifakın diğer bileşeni İyi Parti ise HDP’yi meşru zemine davet etti.
Şu not unutulmamalıdır: Kendisinin, zihniyetinin, vesayetin ya da destekçilerinin istediğini bütün bir ulus (hangi ulus olursa olsun) iradesi sayan, sanan partilerle çözüm başarılamaz!
HDP’nin haklılık payı da olan ‘PKK sorununun çözümünün İmralı olduğuna’ dair açıklamasına ise Kılıçdaroğlu’nun şaşırdığını ya da hiç beklemediği bir yanıt aldığını sanmıyorum. Böylece, doğru kavramlar kullanılmadığı için; Kılıçdaroğlu’nun başlattığı çözümsüzlüğü HDP derinleştirmiş oldu. Bu nedenle de HDP, Kılıçdaroğlu’nu tek bildiği mekana davet etti. Ancak, HDP de bunu yaparken “PKK sorunu” demek yerine “Kürt sorunu” diyerek Kılıçdaoğlu ile aynı 40 yıllık geçmişi işaret etti. Her iki partiyi Türk ve Kürd toplumu karşısında doğru kavramları kullanmaya davet ediyorum.
HDP, “Biz sadece Kürdlerin değil, tüm halkların temsilcisiyiz.” dediğine göre; meclisteki herhangi bir parti birgün Lazlarla ilgili sorunları çözmek istediğinde HDP onlar için ‘doğru ve tek muhatap’ mı olacaktır? HDP, TBMM’deki partilerden bir tanesidir; ayrıca, Kürd partisi olmadığını ve iradesinin kimde olduğunu ve herhangi bir sorunun çözümünde muhatabın kim olduğunu sürekli deklare etmektedir. Bu nedenle, Kürd sorununu değil de ‘PKK sorununu’ çözmek isteyenler HDP’ye ya da Kandil’e değil, doğrudan HDP’nin ve Kandil’in işaret ettiği mekana seslenmelidir.
CHP’nin Kürd sorunu 40 yıllık olabilir; fakat Kürd toplumu 40 değil, en az 100 yıldır sorunla, tedirginlikle, yıpranarak ve kaybederek yaşıyor. Eğer siz Kürd sorununu 40 yıl öncesinden başlatırsanız; Kürd toplumu, partiler, STK’lar ve aktivistler geri çekilir; olacak olan da budur, süreç sessizce ve katkı verilmeden izlenmelidir. “40 yıllık Kürd sorunu” her ne ise; bu zemin, çevre ve iklimde bizim yerimiz olamaz.
Kürdce anadiline ve Kürdce anadilinde eğitime nerede yasak getirildiyse yasağın da kaldırılacağı yer orasıdır. Yasaklarken Kürd toplumuna danışılmadığı ve onayı alınmadığı için yasakları kaldırırken de Kürd toplumuna danışılmasına ve onay alınmasına gerek yoktur.
Kürd toplumunun dil ve kültürüne yasaklar TBMM kararıyla alındığı için çözüm yeri de TBMM’dir. TBMM’deki partiler öncelikle tarihsel süreç içinde neden olunan hasarları belirleyip deklare ederek iyileştirme yoluna gidebilir.
Gerçek Kürd sorunu tartışılmak ve demokratikçe, açıklıkla ve şeffaflıkla çözülmek isteniyorsa toplumca hazırız. Ancak bizler PKK sorununu çözmek için ister söylem, ister pratik olsun hiç bir düzeyde asla yer almayacağız. Böyle bir zeminde yerimiz ve sorumluluğumuz yok.
İçerdiği miliyete, dine, kültüre bakılmaksızın bölge olarak o kadar çok kaybettik ve hasar gördük ki; tarihselliği, gerçekçiliği, ciddiyeti, temkinliği, özeni, sağduyuyu ve özgüveni her an korumamız gerekiyor.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.