Erdemli ve birey olamamış toplumlarda, riyakarlık ve yalan diz boyudur. Bu tür toplumlarda, söylem bazında kimin ağzını açarsanız, ne kadar hoşgörülü, demokrat, adaletli ve hakperest olduklarını iddia edip dururlar. Peki pratik hayat, adı geçen bu kişilerin söylemleri ile davranış ve eylemleriyle gerçekten uyumlu mudur? Genellikle hayır. Çünkü pratik hayat bunun tersini gösteriyor. Bu sözlerin ne kadar doğru olduğunun kriteri; trafikte, kuyruklarda, ticarette, verilen sözlere olan sadakatte gizlidir. Bu tür toplumlarda, saygının, empatinin dürüstlüğün ve ahlakın zerresini göremezsiniz. Abartı ve pohpohlamalarla sürgit olan bu uyumsuzluğa karşı söylenen bir söz var; \"Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz\" Peki bu neden böyle?
Adı geçen bu riyakarlık ve ikiyüzlülüğü biraz irdeleyelim. Bu ara İçinde yaşadığımız topluma kuşbakışı bir göz atalım. İslamist teokratik bir imparatorluktan gelmiş tebaa bir toplumun; adına cumhuriyet denilen otoriter ve inkârcı rejim tarafından zorbalıklarla modern, jakoben, aşırı milliyetçi ve otoriter bir devlete dönüştürüldü. Lider tapınması ve putlaştırmasına dayanan bu rejim, yüz yıl boyunca Türk toplum vicdanını adeta dumura uğrattı. Toplumun var olan empati, merhamet ve kişiliğini temelde çürüttü. Jakoben otoriter 1. cumhuriyet, yüz yıldır zorbalıklarla, baskı ve katliamlarla istediğini her kesime dayattı. Türklük kutsanarak, ırkçı ve şoven eğitim sistemi vasıtasıyla Türk toplumun büyük çoğunluğunun beyni yıkandı. Türk ve kendini Türk Sayan kesimi, kendi inanç ve kültüründen farklı olan kesimlere karşı düşmanlık ve nefretle doldurdu. Mesela Türkün Kürde olan yaklaşımı, Türkün Ermeni ve diğer gayrimüslimlere olan yaklaşımı, Sünni\'nin Alevi\'ye, Alevinin Sünni\'ye bakışı, Laik ve dindar kesim arasında süregelen nefret ve düşmanlık vb. Bu düşmanlık öyle bir hal almış ki, ülke kaderini belirleyen seçimlerde, toplumun tüm kesimleri için adalet ve demokrasiyi getirme vaadinde bulunan, herkese eşitlik temelinde yaklaşan, demokrasi ve özgürlükleri evrensel anlamda savunan, otoriter ve ceberut devletin değişmesi gerektiğini söyleyen siyasi projelere ve kişilere itibar etmeyi de engellemiştir. Kendi dışındaki kesimleri \"öcü\" ve \"hain\" olarak gören parti ve liderlere oy verirler. Bu tür toplumlarda vicdanın ve sağduyunun sesi değil, İnanç, mensubiyet ve ideolojik aidiyetlerle hareket edilir. Onun için her kesim, nefret ettiği ve düşman bellediği diğer kesimleri dışlayan siyasi oluşumları destekler.
2023 seçimleri bu şizofrenik ruh halinin normale dönmesi için bir fırsattır. Ülkenin ve insanların normalleşmesi için hayati bir öneme haizdir. İki muktedir güç arasında süregelen ezeli siyasal kavga, otoriter ve ceberut 1. Cumhuriyetin paradigmasını teokratik ve aşırı milliyetçi rota üzerinde sürdürmek isteyen Neo-Osmanlıcı (AKP) ve Neo-İttihatçı (MHP ve Vatan partisi) iktidar bloğu ile tekçi ve otoriter 1. Cumhuriyetin devamını savunan CHP ve İYİ Partinin başını çektiği blok arasında bir iktidar savaşıdır. Her iki blokun iktidarında rejimin mağdur “zencisi” olan Kürtler, Gayri Müslimler ve Aleviler için bir şey değişmeyecektir. Özellikle bu seçim mağdur kesim için büyük bir fırsatı ve şansı da beraberinde getirmiştir. Mevcut Otokrat rejime karşı \"muhalif\" görüntüsü veren 1. cumhuriyet yanlısı partiler hep iki yüzlü davranmışlardır. Mağdur kesim ile Yan yana görünmeyi vebadan kaçar gibi davranırlar. Laf olsun diye söyledikleri \"herkese ayırımsız, eşit, adaletli ve demokratik bir devlet” söylemleri pratik eylemleriyle hiç uyumlu değil. Bu seçimin anahtarı özellikle Kürtlerin ve diğer mağdurların elindedir. Sistemin mağdur ettiği gasp edilen ulusal hakları, demokrasi ve özgürlük talebiyle bir araya gelmeli ve birlikte siyasal adımlar atmalıdırlar. Bu onların son şansı olabilir. Bu yanlışları düzelteceklerini söyleyenlerin bu taahhütleri kayıt altına alınmalı, vaatleri aleni ve şeffaf bir protokol ile ilan edilmelidir. Dolasıyla ceberut devletin gasp ettiği hakların iadesi ve iade edilecek bu hakların anayasal güvence altına alınacağını taahhüt edilmelidir. Daha önce hep yaptıkları gibi, \"Alavere, dalavere Kürt Memet nöbete\" saflığına bir daha düşmemeliler. Tekrarlamakta büyük fayda görüyorum. Bu geçiş sürecinde Ülkenin ve tüm toplumun demokratik geleceği açısında mevcutlar içinde en uygun Cumhurbaşkanı Adayı Ali Babacan olduğunu tekrar belirtelim.
Gencettin Öner
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.