Yiğitlik var mı? Hani insanlık tarihi boyunca orantısız güç karşısında vicdanlar her zaman harekete geçmiştir; çünkü en büyük hukuk ve erden vicdandır. Mesela arkadan kişiye vurulmaz, üç beş kişi bir kişiye saldırmaz, hatta sayıca daha az olan mağdurların çoğunluktaki zalimleri yenmesi gurur tansiyonlarımızı yükseltmiş ve tarih hep bu tür kahramanlıkları destanlaştırarak yazmıştır. Türk metropollerin de bir Kürde linç girişimleri neden bizi infiale ve isyana sürüklüyor? Çünkü vicdan harekete geçiyor. Kovboyların teke tek düellosunda bir yiğitlik vardır ve arkadan silah çeken kovboyun artık o çevrede yaşama sansı yoktur, çünkü o bir pespayedir, halk onu lanetlemiştir. Rusların teke tek rulet düellosu vardır, saygı ile anılır. Japonların Samurayları asla iki savaşçı bir savaşçıya saldırmaz; saldırsa Samuray olmaz. Kürdistan’da ki savaşta binlerce asker hava ve zırhlı destekli üç beş kişilik gerillanın üstüne yürür gerilla kayıp verdiğinde Türk basını kahramanlık manşetleri atar, kayıp verdiğinde “arkadan vurdular” der. İŞİD yakaladığı esirlerini keserek, yakarak katleder. Çocukları boğazlar, güçleri yettiği savunmasız kadınları kaçırır, tecavüz eder sonrada pazarlarlar ve Türk devleti aleni bu insanlık düşmanı çetelere her türlü desteği sunmaya devam ediyor. Bunun için dünya bu İŞİD alçaklarına karşı birleşti. Naziler de kalleşti, silahsız savunmasız Yahudileri fırınlara atmak insanlığı kendisine karşı birleştirmişti.
Yiğitliğe hep çok büyük bir hayranlık duydum. Selahattin Eyyubi Kızıl-haçlılara karşı Arap dünyasını kurtardı; fakat ne eylersiniz Kürd halkı Arap dünyasından sadece kötülük gördü. Ulusal devletlerin henüz olmadığı, ümmetçiliğin ve imparator devletçiliğin revaçta olduğu zamanlar olduğundan ötürü Selahattin’den de “neden Kürdler için bir şeyler yapmadın” beklentisi doğru olamaz elbette; çünkü zamanın politik ve sosyolojik gerçekleri farklıydı. Fakat Batı atalarını yenen Selahattin’i yermedi onun kahramanlığını ve savaşta ki yiğitliğini öven onlarca eser yazdılar. Çünkü Selahattin esirlere insanca muamele yaptı ve esir düşen düşman subaylara bizatihi kendi elleriyle yaralarını sardı. Yıllar önce, sergimde binlerce frank verip tablomu satın alan zengin yaşlı bir Arap diplomat beni bir kahve içmeye davet etmişti. Beni Türk biliyormuş, Kürd olduğumu söylediğimde gözleri doldu “ Sen biz Arapları tarihte ilk kez kurtaran ve birleştiren Selahattin’inin torunusun” dediğinde, ben ise; Araplar’ın Selahattin’inin torunlarına hep kötülük yaptığını söylediğimde “Ben bundan utanç duyuyorum, bizde yiğitlik kalmadı” demişti yaşlı bilge.
Yiğitliği hep çok sevdim, hani ihbarcılık ağır ve çok utanç verici bir suç olsa gerek. Hele, hele örgütü ya da içinde bulunduğu kurumu kullanarak o hödük haliyle kendine biat ettiremediği şahısları ihbar etmek, onlara iftira atmak profesyonel bir ajanın yapamayacağından daha tahripkardır ve bu tür minyatür adam ve kadınlar öteden beri şehitlerin kanıyla yaratılan değerlere inanılmaz zararlar vermişler ve vermeye devam ediyorlar.
Kalleşlik, hele hele iftira ne büyük bir çirkefliktir… Bakıyorsun birisi birisiyle bireysel çelişkiye girmiş; ilk yapacağı iş onu örgüte “o bir ajandır” diye ihbar etmesi oluyor. Dürüst ve yiğit olmak insanı hem kendisine güvenli hem de mutlu kılar. Hele hele emeğinle üreterek yaşamak kadar insanı kendisi yapan başka bir olgu olamaz. Başkasının emeğiyle yaşayanların sanatsal ya da düşünsel üretiminin bir değeri olabilir mi?
Yalanlar üstüne kurulmuş Türk tarih tezleri ve dersleri sahte kahramanlık şişirmeleriyle doludur. Olsun, ihtiyaçları vardır der geçeriz de şimdi gözümüzün önünde yaşananlara ne diyeceğiz? Kürşat’tın kırk savaşçı ile Çin sarayını basma ve bir Türk dünyaya bedeldir saçmalığı ile gurur duyanlar, Cizre ve Sur’daki 100 bilemedin 200 yurtsever Kürd militanına karşı 10 bin asker 100 tank ve yüzlerce akrep ve onlarca helikopterle saldırmasına ne diyeceğiz? Hani biraz yiğit ve dürüst olmak ne saygı değerdir. Olsun düşmanım ol ama yiğit ol. İyi yarı, güzel yüzlü dedem bana “Kavga edeceksen yiğit insanla et, çünkü o sana kalleşlik yapmaz, iftira atmaz, seni öldürse bile sana bir mezar yapar” demişti. Her gün onlarca evi yerle bir ediyor birkaç masum sivili katlediyorlar fakat bir asker öldüğünde kıyamet koparıyor ve Türk basını yüzlerce yalan haber uyduruyor. Şair ne diyordu: Teke tek döğüşte yenilmediler. Kalleşlik, ihbarcılık ne berbat bir illettir. Aydın Dere, Sur, Cizre, Silopi
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.