Toplumsal bütünleşme ortak ulusal değerler üzerinden oluşan birlikteliğin ifadesidir. Ortak ulusal değer, bir milletin aidiyet ve milletperverlik duygusuyla hareket etmesini sağlayan ve kendisini bunlar üzerinden tanımlamasına veri oluşturan nitelikleri içerir. Bu içerik bireylerin sosyal yaşam alanındaki farklılıklarını nötrleştirme işlevi görürken, bireysel ve grupsal farklılıkları ise ortadan kaldırmaz. Bilakis birey ve grupların süreç içerisinde ortak ulusal değerlerle yakınlaşarak bütünleşme işlevi sağlar.
Örneğin T.C. kurucu felsefe açısından ele alındığında, toplumsal mutabakattan yoksun ama kurucu felsefeyi dayatan militarist ve oligarşik bir mantıkla örülmüştü. Bu örülme yüzyıllık süreçte merkez ve çevre tartışmasını sosyolojik bir vakıa olarak gündemde tuttu. Ancak geçirdiği dönemsel revizyonlarla her dönemde çevreden gelen bir kesimi bu kurucu felsefe ile buluşturdu. Kanaatimce bu buluşmanın son halkası olan İslamcılar kalmıştı ki, bunlarda 2002 revizyonu ile tamamıyla halka içerisine dahil oldular.
İslamcı kesim içinde tanımlanan ancak onlardan nitelik olarak farklı duran Kürd muhafazakarlığı için bu kadar net konuşmak mümkün değildir. Görünür duruma bakıldığında ise bu kesiminde gün geçtikçe kurucu felsefeye İslamcılar eliyle monte edildiğine şahitlik etmekteyiz. Bunun başarılma aşamasına geldiği görülmekle birlikte zihinsel bulanıklık içinde oldukları da aşikardır.
Bu kesimi oluşturan Kürd muhafazakarlığı biraz ikircikli bir yaklaşım sunmaktadırlar. Özellikle İslamcıların çevreden gelerek merkezi kuşatıp kurucu felsefenin etki alanına girmeleri Kürd muhafazakarlarının zihin dünyasında karmaşa oluşturmaktadır. Zaman zaman özdeşleşme yoluyla kendilerini Türk İslamcılığıyla birlik halinde görürken, bunu aslında Türk İslamcı referans yerine, İslam evrenselliği referansıyla süsleme ihtiyacı duymaktadırlar.
Kürd muhafazakarlığının ikircikli tutumunda hem kendi ulusal değerleriyle bütünleşememiş olma hem de TC’nin merkezini kuşatan İslamcıların resmi söyleme yakınlaşmaları etkili olmaktadır. Ulusal değerlerden yoksunluk Türk İslamcılığıyla yakınlaşmanın artı gücüne dönüşürken, T.C. merkezini kuşatan bu anlayışın resmi söyleme yakınlaşması ise eksi yönünü oluşturmaktadır.
Bu ikirciklikle zihinlerde oluşan bulanıklığın giderilmesi için ulusal değerler yerine evrensellik sosuna bulanmış bir düşünce arayışı ortaya çıkmıştır. Alt kademe öğe ve değerlerinden yoksunluk üst çatı arayışıyla evrenselleştirilmiş bir düşünce ihtiyacına dönüştürülmektedir. İhtiyacın karşılanması ise en yakındaki benzerlere yönelmeyi sağlamaktadır. Ancak benzerlerinin meseleyi evrensel değerler yerine kendi resmi devlet ideolojisi olan kurucu felsefe yakınlaştırmaları zihinlerde acaba sorusunu da canlı tutmaktadır.
Kürd muhafazakarlığı bu yönüyle aslında Kürd solculuğundan çokta farklı değil. Muhafazakâr Kürdler 1950 sonrasından birinci kuşak eşraf vasıtasıyla T.C.’nin kurucu felsefenin etki alanına girdiler. Kürd solu ise 1960 ve sonrasında bu eşrafın okumuş ikinci kuşağıyla kurucu felsefenin etki alanına girdiler. Birinci yenilmişlik duygusu etkisiyle belki bir çıkış diye buraya yönelirken, ikinci kuşak kendi sosyal gerçekliğinin oluşturduğu çelişkiler etkisiyle, çelişkiyi ortadan kaldırmak amacıyla buraya yöneldi.
Konumuz Kürd muhafazakarlığı, ikinci kuşak okumuş Kürd eşrafının sola yönelmesi, yerelde şok dalgası yaratmıştı. Bu şok dalgası ahali üzerinde etkili oldu ve ahalinin solculuk üzerinden okunan Kürd ulusal değerleri yerine, evrenselleştirilmiş düşünce olarak sunulana sarılmaya vesile oldu. Tam da bu dönemde okumaya başlayan ahalinin ikinci kuşağı İslamcılığın yeni beslenme kaynağını da oluşturmaya başladı. Ki o dönemde Metin Yüksel gibi birinin o dava uğruna öldürülmüş olması motivasyonun öznesine dönüştü.
Bugünkü sıkıntılarımızın iki kaynağını oluşturan ama farklı çelişkilerden doğan Kürd solculuğuyla, Kürd muhafazakarlığı ancak ulusal değerlerle buluşabilirse kısmen de olsa rahatlayacağımızı düşünüyorum. Vurgulayalım, Kürd muhafazakarlığı günümüzde kendini korunma eksenli düşünürken, Kürd solu ise muhafazakârlığın bu korunma refleksini siyasi argüman haline getirmekle çelişkilerine devam etmekte. 7 Haziran’dan 1 Kasım’a değişen oy dengesini biraz bu eksen üzerinden okumak faydalı olur. Ki 16 Nisan referandumu da bu verileri de barındırmaktadır.
Kürd solu Türk sol seviciliğiyle kendi ulusal değerlerinden uzaklaşmayı sürdürürken, Kürd muhafazakarlığı ise devletin merkezini kuşatan Türk İslamcılığının güçlenmesi nedeniyle kendi ulusal değerlerini feda etmektedir.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.