İnsanlar açısından, karşılaşılan olaylardan biri veya bazıları hem toplumsal hem de bireysel anlamda fikir ve değerlendirmelerde bulunmamamız için turnusol işlevi görür. Bu belirlemeyi yapmamıza imkân veren şey ise insanların vicdanlarıyla olan ilişkileri sonucunda bize/dış dünyaya yansıttıkları eylem ve düşünüş biçimleridir.
Her yıl Ramazan’a yakın tarihlerde, temcit pilavı gibi tekerrür eden Filistin-İsrail gerginliği kanıksanan bir durum halini almıştır. Bu duruma verdiğimiz tepki biçimi çoğu zaman bizim içim turnusol kâğıdı olarak değerlendirilir. Ki Filistin meselesine verilen tepki biçimi düşünsel dünya görüşünün ölçütü ve tarafgirliğin temel verisi olarak kullanılır.
Filistin- İsrail sorunu karşısında göstermemiz gereken tepkinin dayanağı ne olmalıdır? Sorusu bizler ve karşımızdakiler açısından yaşamsal bir öneme sahiptir.
- Gösterdiğimiz tutumun/eylemin tutarlılık ölçütü her an ve her durumda aynı şekilde tekerrür eden bir veriye mi dayanmakta mıdır? Yoksa güncel politik tercihlerimize mi dayanmaktadır?
- Referans aldığımız ölçüt gerçekten İslami hassasiyetimizin sonucu mu? Yoksa bizi bu hassasiyete yönelten başka amiller mi devreye girmektedir?
- Evet, her birimizi harekete geçirebilen bir hassasiyetin var olduğu muhakkaktır. Ama İsrail devletinin vatandaşı olan bir Yahudi acaba İsrail Devletinin zulmüne dur diye bağırdığında hangi hassasiyeti kullanmaktadır. Yine İsrail’in Filistinlilere saldırıları karşısında bedenini siper ederek yaşama veda eden “Rachel Corrie” nin hassasiyet kaynağı neydi diye hiç düşündük mü? İslam mı, insani duyarlılık mı, vicdanı mı?
Çoğumuz eylemsel tutumla ortaya çıkan hassasiyetin kaynağına Müslümanlığı koyar. Doğrudur İslam bizden bunu istemektedir. Ama bunu isterken her zülüm karşısında aynı tutumu göstermenin gerekliliğine binaen istemektedir. O halde İslami duyarlılığın insani duyarlılıkla çeliştiğinden söz edemeyiz. Ki “Rachel Corrie”nin eylemi doğrudan doğruya insanı fıtratın gereği olan vicdanın devreye girmesidir. Bir Yahudi’nin Filistin saldırıları karşısında İsrail’i protesto etmesi de bu fıtratın gereği olan vicdana dayanmaktadır.
Eğer sahip olduğumuz hassasiyet bu anlam çerçevesinde bir noktada/yerde olanı görüp diğer noktada/yerde olan durumun yansımasını görmememizi engelliyorsa hem zihinsel hem de eylemsel tutarsızlıkla karşı karşıyayız. Tutarlılık her durum ve her koşul altında sahip olunan zihinsel veya eylemsel paradigmanın korunmasıdır. Şimdi hassasiyetimizi cetvel testine çıkaralım gerçekten bizi buna iten amilleri düşünelim, sonuçta hassasiyetimizi gerçekten tutarlı bulabiliyorsak zaten hem insani, hem İslami hem de vicdani olana uygun davranmaktayız.
Eğer bizi hassasiyete iten amiller ortam ve duruma göre farklılık taşıyorsa bilmeliyiz ki o turnusol kâğıdı bizi mutlaka ele verecektir. Her ne kadar buna kılıf üretirsek üretelim. Dünyanın her hangi bir köşesinde hangi sebeple olursa olsun zulme uğrayanın tarafında kendimizi göremiyorsak, biz tutarsızlık içerisindeyiz.
Şimdi ufak bir hatırlatma yapalım. Filistin meselesi her ortaya çıktığında haklı olarak Sayın Erdoğan esip gürlemeye başlar. Katledilen veya şiddete maruz kalan çocuklar ve kadınlar üzerinden analizler sunarak onların masumiyetine/mazlumluğuna dair beyanlarda bulunur. İstediğiniz arama motorunu kullanarak buna dair binlerce veriyle karşılaşmak mümkündür. Mazlum ve masum edebiyatı yaparak hassasiyetlerimize dokunmaya çalışan bu adam değil miydi şunları söyleyen; “Kadın da olsa, çocuk da olsa, güvenlik güçlerim gerekeni yapacaktır”
Bu sözü hatırlar mısınız, Van’da polisin bir eylem sonrası Kürd analarını ve çocuklarını ara sokaklarda kovalayıp, yakaladıklarını tekme ve coplarla darp etmesinin ardından söylemişti. Bu tablo ve söyleme odaklandığımızda Sayın Erdoğan’ın hassasiyetini belirleyen bir turnusol kâğıdı işlevini fark ettiniz mi?
Uzatmayalım ama söylemeden de geçmeyelim. Daha dün Erzurum’da Polisler havaya ateş açtık kılıfına sığınarak 14 ve 15 yaşlarındaki iki Kürd çocuğuna kurşun yağdırarak birinin ölüme, diğerinin komalık olmasına sebebiyet vererek gereğini yapmadılar mı?
Şimdi soralım hiç oralı oldu mu? Veya sen oralı olması için Devletini Protesto eden Yahudi’nin hassasiyetini göstererek ona dayatmada bulundun mu? Peki, Sayın Erdoğan’ın Filistin’e gösterdiği hassasiyeti İslami olarak nitelemeniz mümkün mü? Eğer bu hassasiyeti İslami olarak nitelendiriyorsanız, ben İnsani olanı tercih etmek zorundayım. Ama biliniz ki bunu sadece iç siyaseti dizayn etmek için kullanıyor. Ersin Tek ne güzel ifade etmiş bunu. “Bari İsrail’e ilk taşı günahsız biri atsın. Bizde inanalım, arkasına geçebilelim…”
Sonuç:
Evet, Filistin İsrail arasında cereyan eden ve Filistinlilerin mazlumluğunun ve Zulüm altında olduklarını açıkça göstergesi olan durum insanlığın turnusol kâğıdıdır. Aynı zamanda da insanlık vicdanının cetvel testidir.
- Eğer Filistin’e karşısındaki Yahudi olduğu için hassasiyet gösteriyorsanız, Filistinli seninle dindaş ve karşısında İsrail’i Yahudi olduğu için hassasiyet gösteriyor ve tepki koyuyorsanız biliniz ki Yüce Allah’ın turnusol kâğıdı sizi perçeminizden yakalayacaktır.
- Eğer Filistin’e “Rachel Corrie”nin duygusuyla yaklaşıp hassasiyet gösteriyorsan o turnusol kâğıdı sizi yine yakalayacak ama insanlığın yüz akı olarak yâd ederek. Bu durumda Yüce Allah’ın turnusol kâğıdı sizi muştular.
- Eğer Filistin’de İsrail’i görüp, Roboski’de yaşananlar karşısında Türkiye’yi göremiyorsanız ve İsrail polisinin kovalayıp darp etmek istediği çocuğu polisten kurtarmaya çalışan Yahudi gazetecinin tepkisini Erzurum’da polis tarafından vurulan çocuk yaştaki çoban için gösteremiyorsanız, unutmayın o turnusol kâğıdı sizi hem de perçeminizden yakalayacaktır.
- Eğer İŞİD çetelerinin hem Irak hem de Suriye coğrafyasında yaptıklarını şuana kadar göremediyseniz ve zamanında Saddam zulmü altında inleyen Kürdlerin uğradığı Halepçe ve Enfal katliamlarını göremediyseniz, mutlaka rabbimin turnusol kâğıdı sizi perçemlerinizden yakalayacaktır.
Ey Allah’ım bizi sadece ve sadece rızan için tercih yapanlardan eyle. Bizi kapı önünde faklı, kapı arkasında farklı davrananlardan eyleme. Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.