Hülya Yetişen: Kuzey Kürdistan’da Kürd şehirleri Türk ordusu tarafından yakılıp yıkılırken, Kürdlere yönelik bir imha süreci yaşanıyor. Çatışmalı bu durumun sonucu sizce ne olabilir? Nasıl durdurulabilir? Bütün yaşanılan bu olayların ışığında, sizce Kürd siyasetinin mevcut stratejisi ne olmalı? Yaşanan olaylar bir strateji değişikliği ihtiyacını gerekli kılıyor mu?
7 Haziran seçim sonuçları Türkiye ve Kürdler açısından bir ilkin yaşanmasıydı. Bu seçim sonucu analiz edildiğinde önümüze iki önemli nokta çıkartır.
Birincisi: Barış ortamında, Kürd orta sınıfının tavrına yönelik verilerdir. Kürd orta sınıfının ekonomik yaşam standartlarını kaybetmeden kendisine yönelebileceği ortamın oluşmasını beklediğini ortaya koymuştur. Bu ortamı çözüm süreci denilen “çözümsüzlük sürecinde” bulduğunu düşünerek Kürd eğilimleri olan bir Türkiye Partisine yönelme biçiminde olmuştur. Bu yönelimin temel argümanı ise “Kürd ama Türkiyeli kalma” düşüncesini belirlemiştir. Tutumun doğru veya yanlışlığını tartışma yerine bu sınıfın “koyun ve keçilerine” zarar gelmemesi kaydıyla kendi kimliğine yöneldiği ileri sürülebilir.
İkincisi: Savaş ortamının oluşmasıyla bu sınıfın yöneldiği Kürd eğilimli kimliğini ortaya koymanın aceleye geldiğinin belirlenmesiydi. Çünkü Kürd eğilimli Türkiye partisinin henüz devlet gücü karşısında kendisini koruma yetisinden yoksun oluşunu görme imkânı buldu. Acele davranıldığını ortaya koyan 1 Kasım seçim sonuçlarıdır. Ki bu sonuç güven arayışının orta sınıf için ne anlama geldiğini ortaya koymuştur.
Çatışmalı bu durumun sonucu: Devlet bu çatışma ortamını oluştururken kendi mantık örgüsü içerisinde net bir tutum belirlediğini ortaya koyarak varlığına yönelik yönelik tehdit algısına sahip olduğunu sergilemiştir. Bu nedenle devlet olmanın gereklerini bir tarafa bırakarak, örgütsel bir mantıkla halka yönelik toptan imha sürecini başlatmıştır. Buna karşın PKK devletin oluşturduğu bu algının ne üzerine bina edildiğini görmeyerek devletin asıl amacını fark etmeyen veriler sergilemiştir.
Devlet Şark Islahat Planlarında bugüne kadar net biçimde Kürd orta sınıfının kendisine yönelmeye başladığı her an “tedip ve tenkil” eylemlerine başvurarak orta sınıf üzerinden bina edilecek Kürd varlığını yok etme isteğinde olmuştur. Orta sınıf üzerinden varlık kazanabilecek Kürd eşrafını/aristokrat sınıfını halk nezdinde itibarsızlaştırılmayı hedeflemiştir. Çünkü kendisine yönelen orta sınıf tutumundan yoksun bir halkın talep ve beklentilerinin Milli hedeflere yönelemeyeceği varsayımını temel dayanak olarak almıştır. Eşraf ve orta sınıftan yoksun olanların sadece günü kurtarma derdinde olacağını iyi bilen devlet, Kürdistan illerinde ve ilçelerinde 1993 travmasından sonra oluşan ekonomik gücü bu çatışma ortamıyla torpilemeyi hedeflemiştir.
Aslında bu durum devlet karşısında örgütsel mantıkla çalışan yapılarında işine gelmektedir. Çünkü onlar orta sınıf beklentilerini karşılayamayacaklarını iyi bilmektedirler. Dolayısıyla kendi etraflarında kemikleşme ihtimali yüksek olan alt sınıfı elinde tutmanın yolu olarak devlet gücünün onlar üzerine saldırtılmasıyla mümkün olacağını da iyi bilmektedirler.
Sonuçta hem devlet hem de örgüt orta sınıf düzeyinde de olsa sermayenin Kürdistan illerinden çıkmasını bu çatışma ortamıyla amaçladığı nettir. İstenilen sonucun bugün itibarıyla gerçekleştirildiği ileri sürülebilir. Bu sonucun gerçekleşmesi sürmekte olan çatışmanın ilerleyen süreçte durmasında temel etken olacaktır. Ki buna ait veriler yavaş yavaş belirginleşmektedir.
Kürd siyasetinin mevcut stratejisi: Kürd siyaseti vesayet altındadır. Vesayet altında olan Kürd eğilimli siyaset ne örgütün ve nede devletin asıl amacını görebilme becerisine sahip olmadığından herhangi bir alternatif üretmekten yoksundur. Bu nedenle halk nezdinde çatışma ortamında uğradığı prestij kaybını önlemek amacıyla kuru gürültü yoluyla günceli kurtarma derdine düşmüştür. Doğal olarak bu durum onların bir strateji belirlemelerini engellemektedir. Oysa ortaya çıkıp 7 Haziran verilerini doğru tahlil etselerdi “ki 1 Kasım seçim sonuçlarını makarna edebiyatı ile değerlendiren vekil adaylarıyla bizzat karşılaştım” alt ve orta sınıfın birlikteliğe doğru adım attıklarını görmeleri gerekiyordu. Hatta bunun eşrafı/aristokrat sınıfını da etkilemeye başladığını görerek çatışma ortamlarına kendilerini siper edip çatışmayı istemediklerini deklere edebilselerdi bugün daha güçlü bir konumda olacakları kesindi.
Strateji değişikliği ihtiyacı: Kürd siyaseti vesayet altında hareket etmekten kurtulmalı ve büyük - küçük diğer Kürd siyasetine ait yapılarla görüş alışverişinde bulunmalı. Devlet karşısında sivil bir güç olduklarını ortaya koyacak güçlü veriler oluşturmalı. Ortak anlayış üzerinden hem devleti hem de halkı etkileme yoluna gitmelidir. Ki devletin bunu istemediği ortadadır. Çünkü devlet eylemlerine meşruiyet kazandırmak için Kürd Siyasetini terörüze ederek halk nezdinde destek bulma amacındadır.
Dünyada bu anlamda siyasal mücadele yürütmüş örneklikler var. Bunlar üzerinden veriler üretilmeli ve devlet dünya kamuoyunda yalnızlaştırılmalıdır.
Nerinaazad.com yazarı Yusuf Ziya Döğer, Bingöl /Solhan doğumlu. İlkokulu Solhan yatılı Bölge, ortaokulu ve liseyi Elazığ İmam Hatip’te okudu. İstanbul Üniversitesi Sosyoloji bölümünden mezun oldu, Öğretmenlik mesleğinin ilk on yılını özel sektörde dershane öğretmeni olarak yaptı. Sonra Milli Eğitim Bakanlığına bağlı okullarda çalıştı. 24 yıllık felsefe öğretmeni iken Nisan ayı başında görevden uzaklaştırıldı.
Yazıları çeşitli internet sitelerinde yayınlanmaktadır. Mart 2016 da Nübihar yayınlarından Şeyh Said Hareketi sonrası Pêçar Tenkil Harekatı/1927 adlı araştırma kitabı çıktı.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.