Giriş Yerine
Toplumların sergilediği sosyal içerikli tutumun altında yatan duygunun “Sosyal Genetiğe” dayanan aktarımdan kaynaklandığı inkâr edilemez. Toplumların sergilediği bugünkü sosyal yaşamları geçmişin bir izdüşümü olmadığı halde geçmişten aktarılan anlayış ve bakışın izlerini taşır. Herhangi bir toplumun bugün ortaya koyduğu tutumda tarihsel mirasının etkili olduğunu ileri sürmek mümkündür. Bu yansımanın geçmişle bire bir örtüştüğünü ileri sürmek ise toplumsal dinamiği statik bir yapı olarak kabul etme olacaktır. Çünkü sosyal yaşam kendi iç dinamiğini koşullara göre yeniden var eden bir yapıya sahiptir.
Bir toplumun tarihsel geçmişi o toplumun günümüzdeki tutum ve anlayışının belirlenmesinde en önemli veridir. Toplum, tarihsel arka planla edindiği anlayış ve bakışı kısa sürede terk etmeyen bir organizasyondur. Bu organizasyon canlı bir varlık gibi ya biyolojik dürtüler üzerinden ya da sosyal alışkanlıklar üzerinden tutumunu sürdürmeyi becerebilmektedir. Tutum ve anlayışın kısmen de olsa değişime açık olduğu dikkate alınmalıdır. Bunun tamamıyla kapalı olduğunu ileri sürme toplumun dinamik yapısını inkâr etme olacaktır. Hiçbir toplum statik bir yapı sergilemediğine göre dönemsel etki biçimlerine göre değişen tutum ve anlayışları sergilemesi kadar doğal bir durum olamaz.
Konumuzu 90 yıllık T.C. döneminde Bingöl ilinin/halkının seçimlerdeki tutum ve bu tutumun altında yer alan sebepleri/duyguyu anlamaya yönelik olacaktır. Bu duyguyu ortaya koymadan önce Bingöl halkının genel sosyal karakterini kısmen de olsa belirlemenin faydalı olacağı kanaatindeyiz. Ancak yapacağımız tahlillerin mutlak olmadığı yanılgı paylarını içinde taşıdığını da göz önünde bulundurmak zorundayız.
Bingöllün mevcut siyasi sınırlarına tarihsel hinterlanda olarak bakmanın zorunlu olduğuna inanıyoruz. Mevcut siyasi sınırların homojenlik arz etmediğini de belirtmek gerekir. Tarihsel geçmiş üzerinden devralınan sosyal genetiğin yöreden yöreye farklılık gösterdiğini bilmek ve değerlendirmeleri bu çerçeve içerisinde okumak konuyu anlamanın temel taşı olacaktır. Bu anlamda mevcut siyasi sınırların içinde barındırdığı farklı sosyal genetiklerin tutum ve anlayışlarda da farklılaşmayı beraberinde getireceği unutulmamalıdır. Dolayısıyla homojen bir toplumsal yapılanmadan değil çeşitli etkiler üzerinden farklılaşan heterojen bir toplum analizi olduğunu belirtmenin faydası var.
Kiği’nin neredeyse tümü[1] ve Karlıova’nın batısına düşen kesimler tarihsel hinterlant olarak daha çok Dersim’e yakın duran ve benzer anlayışla bezenmiş yerler olduğu görülmelidir. Karlıova’nın güneyi ve doğusu Solhan hinterlandıyla benzerlik göstermektedir. Bingöl’ün batısı Palu hinterlandı olarak kendisini açığa çıkartırken, Genç ve Solhan ise hinterlant olarak Diyarbakır’ın kuzeyinde bulunan Zaza/Kird hinterlandını daha çok yansıtmaktadır.
Bu tarihsel hinterlantın dönemsel etki üzerinden ele alındığında tutumların neye göre ve nasıl değişim gösterdiği daha kolay belirlenebilmektedir. Öncelikle Bingöl merkez, Solhan, Genç ve Karlıova’nın güneyle doğusu Şeyh Said baş kaldırısının etkinlik kazandığı alanlar olarak göz önünde bulundurulmalıdır. Kiği ve Karlıova’nın batısı kısmen destek verse de fiili olarak bu işin içerisinde yer almayan yöreler olduğu dikkate alınmalıdır.
Karlıova’nın güneyi, Bingöl merkez, Solhan ve Genç sosyal doku açısından ele alındığında geçmişi çok uzun bir dönem almasa da son iki veya üç yüzyıllık süreçte şeyhlik kurumunun etki alanları olduğu görülmelidir. Dolayısıyla buralarda kısır da olsa medrese eğitimi alan “Melle”lerin de etkili olduğu alanlar olarak göze çarpmaktadır. Tutum belirlemesinde bu durumunda öncelikle dikkatten kaçırılmaması gereken bir olguyu karşımıza çıkartmaktadır.
Tarihsel hinterlant olarak Bingöl üzerinde yapılacak okumalarda dikkatten kaçırılmaması gereken bir iki noktaya daha dokunmak gerekir. Bunlardan biri Celali ayaklanmalarıdır. Ki bu tarihsel olarak devletle (otorite) oluşturulan ilişkinin nasıl seyrettiğini göstermesi açısından önemlidir. Bir diğeri ise Yavuz ve Şah İsmail ilişkileri üzerinden ele alındığında Sünni Alevi çelişkisinin tarihsel dayanaklarını görme açısından önemli yer tutar.
Bununla birlikte toplumsal yaşam açısından ele alındığında geniş Aşiretsel ilişkiler yerine daha çok küçük çaplı “aşir” denilen yapılanmanın öne çıktığı görülür[2]. Bu şu açıdan önemlidir. Tarihsel olarak Bingöl’ün tutumunu sürükleyen etkin alilerin olmadığını göstermektedir. Dolayısıyla sergilenen tutumun bir yerlerde kararlaştırılan ve faal hale getirilen bir tutum olmayıp benzer sosyal dokuların benzer tutumlarından kaynaklanmaktadır.
Sosyal yaşam açısından bakıldığında tarihsel olarak Bingöl’ün göçebe yaşam sürdüren bir alan olmayıp yazlık ve kışlık konaklamanın öne çıktığı bir yöredir. Ancak bu konaklama biçimi Kürd göçebe aşiretlerinin yaşam tarzını yansıtmamaktadır. Kürd göçebe aşiretlerinin kendilerine ait toprakları aşan bir yazlık ve kışlık konaklama yerleri olmasına rağmen, Bingöl’de bunun tam tersine kendilerine ait topraklar üzerinden dönen bir döngü ile yazlık ve kışlık konaklama görülmektedir.
Bingöl yöresinde görülen yazlık ve kışlık konaklamalar kesinlikle köy sınırların dışına taşmadan[3] köyün farklı yerlerinin o yıl için tarımsal veya hayvansal besinlere bırakılma anlayışından kaynaklanmaktadır. Bu durum sosyal ilişkiler açısından da dikkate alınması gereken veriler barındırmaktadır. Öncelikle kapalı bir havza içerisinde gerçekleşen sosyal yaşam verisini önümüze sermektedir. Yöre insanının dışarıya çıkan ve orada olup bitenler üzerinden şekillenmediği buradan hareketle ileri sürülebilir. Belirtmenin faydalı olacağını umduğumuz bir nokta daha vurgulanmalıdır. Kürd göçerler tarafından yazlık konaklama alanı olarak kullanılan Şerafettin bölgesinin dış etkiye daha açık olduğudur.
Seçimlerde Tutum ve Sosyal Genetik
Bir toplumun tercihlerini belirleyen öğelerin sadece günlük taleplere dayandığını ileri sürmek Sosyal yaşamı dar bir okuma üzerinden ele almak olacağından gerçekliğin belirlenmesini ıskalama olacaktır. Toplumun tercihlerini belirleyen tarihsel arka plan dikkate alındığı zaman toplumun sosyal refleksleri daha doğru biçimde analiz edilebilir. Bingöl üzerinden ele alındığında seçim tutumlarının 90 yıllık sürede çok önemli farklılıklar arz etmediğini görmekteyiz. Ancak dönemsel bazı etkilerin seçim tutumlarında farklı bir veri sunduğu izlenimine yol açan göstergelerinde olduğu dikkate alınmalıdır. Bu durumun nereden ve hangi gerekçelerden kaynaklandığına da bakılacaktır.
Öncelikle tek parti dönemine ilişkin bazı noktaların göz önünde bulundurulması gerekir. 1925 Şeyh Said baş kaldırısının Bingöl’ün önemli bir kesiminde karşılık bulduğunu bilmek gerekir. Baş kaldırının akamete uğratılması sonucu bölgede Kemalist sistemin sindirme politikası çerçevesinde taş üstünde taş bırakmadığı bilinmektedir. Ancak başkaldırının akamete uğratılmış olmasına rağmen yörede devlet otoritesine baş eğmeyen grupların varlıklarını sürdürdükleri de bir vakıadır. Bunlara yönelik baş kaldırıyla bağlantılı olarak 1927 yılında gerçekleştirilen “Pêçar Tenkil Harekâtı” yörede büyük travmaların yaşanmasına yol açmıştır. [4]
Bu travmalar yöre halkının devletle arasına mesafe koymalarına yol açmıştır. Ancak bunun açık biçimde ifade edilmesi yerine suskunluk şeklinde tezahür ettiğini belirtmek faydalıdır. Şeyh Said Baş kaldırısının iki temel öğe[5] üzerine oturduğu gerçekliği dikkate alındığında yöre için Kemalist sistem kıskacının ne kadar zorluk içerdiği de görülecektir. Ancak yenilmişlik duygusunun yaşandığını da gözden ırak tutmamak gerekir. Bundan kaynaklanan veriler üzerinden bakıldığında yörede Kemalist Rejimin hiçbir şekilde benimsenme olasılığının olmadığı da açığa çıkmaktadır.
Ancak söz konusu yörenin suskunluğunu anlamak gerekir. Çünkü başkaldırı ve tenkil harekâtı sonrasında yörenin eşrafı ya kıyıma uğratıldı ya da sürgüne gönderildi. Bu durum yörede yenilmişlik duygusunu perçinlerken Kemalist Sisteme gizli de olsa bir öfke gelişimine yol açmıştı. Bu öfke yörenin Şeyh ve Meleleri tarafından açıkça Kürdlük üzerinden okunmasını doğrudan değil dolaylı biçime soktu.
Bunun yerine İslam vurgusu öne çekilerek kıskacın daraltılması hedeflendiği ileri sürülebilir. Yine vurgulanması gereken bir nokta Kemalist Sistem tarafından Kürdçenin konuşulması dahil Kürdlüğü dair her türlü eylem ve tutumun yasaklanmış olmasını da göz önünde bulundurmak zorundayız. Burada bir itirazı görmek gerekir. Denilebilir ki Kemalist Sistem daha çok İslam düşmanlığını öncelemekteydi. Yörenin eşrafı kendilerine ve halka yönelik Kemalist öfkeyi iki nokta üzerinden sürdürmek yerine en azından bir nokta üzerinden sürdürülmesini daha mantıklı görmüştür.
Hatta bazı Şeyh ve Melelerin Şeyh Said başkaldırısını Kürdlükten arındırarak topluma sunma çabasında oldukları da görülmelidir. Bunun anlamı kendilerini geçmişin suçlarından arındırma tutumudur denilebilir.
Devam edecek
[1] Adaklı ilçesini bu hinterlandın içinde kalmış farklı bir havza olarak dikkate almanın kayda değer olacağını unutmamak lazım. Buraya daha çok Sancak bucağı/bölgesinin hinterlandı olarak bakmak gerekir.
[2] Bkz. Mehmet S. Kaya “Zaza Kürtleri” Rüpel yayınevi ikinci baskı 2014 İstanbul. Kitabın 2. Bölümünde sayfa 27-45 arasında yer alan “Akrabalık” başlığı altındaki bilgilere.
[3] Burada gözden kaçırılmaması gereken bir nokta Şerafettin Dağlarının Güney yamaçlarında yer alan birkaç köyün daha çok Kürd göçebe yaşamına adapte olduklarıdır. Ki bunda beslenilen hayvan miktarı ve yöreye yazlık konaklama için gelen Beritan vb aşiretlerden etkilenme söz konusudur.
[4] Döger Yusuf Ziya. Şeyh Said Hareketi Sonrası Pêçar Tenkil Harekâtı/1927. Nûbihar Yayınları 2016. Adlı çalışmada konu ile ilgili geniş bilgilere yer verilmektedir.
[5] Kürtlük ve İslami anlayış.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.