Amed Kürdistan’ın kalbi, Kürtlüğümüzün simgesi, onurumuzun sembolü, Mazlumların, Hayrilerin, Kemallerin ve binlerce yürekli insanla özleşmiş bir efsane şehir Kürtler için. Bu kadim ve kutsal şehir gün be gün cehennemden bir köşeye dönüşüyor. Cizre, Lice, Nusaybin, İdil, Silvan, Derik, Sur, daha nereler kuşatılacak bilinmiyor henüz. Savaş alanları, Camiler, okullar, hastaneler, mahaleler kısaca yüreğimizin her yanı yanıyor, yıkılıyor, yerleşim birimlerinde, içine girilip oturulabilecek tek bir ev bırakılmamakta, esnaf kepenkleri hep kapalı tutulmaya mecbur bırakılmakta.
En kötüsüde ölüm sıradanlaşıyor ve insanlar yıkılmış evlerinden sürgün dayatılıyor, Kürt halkı istila edilmiş topraklarından sürgünlere, ölümlere, açlıklara mahkum ediliyor. Bununla da yetinilmiyor, tarihi eserlerden önce, insanlığın öldürüldüğü Kürdistan da, şimdi de sıra Kürtlerin futbolla intihamına geldi. Bu yazıda Futbollun bazı halklar için anlamını kalemim mürekep döktükçe anlatmaya çalışacağım.
Futbol 22 adamın topun peşinden koşturması mıdır? Tabi ki de \'Hayır\'. Futbol seyir zevki yaratan, anlayanın en küçük şeyden bile tat alabileceği bir spordur. Futbol toplumcudur. İyi bir on birin 90 dakika nasıl işbirliği sergileyebildiği açısından büyütülerek örneklenebilecek bir oyundur. Bu oyun o kadar ilginçtir ki, kahveye maç seyretmeye gittiğinizde \'meymenetsiz\' dediğiniz, daha önce hiç tanımadığınız bir adamla maç boyu muhabbet edip maç sonu selamlaşıp ayrıldığınız bir sosyalleşme aracıdır da.
Üzerinizdeki siniri, ana avrat sövüp, el kol hareketleriyle, avazınızca bağıra çağıra seyrederek sizi deşarj eden bir rehabilitasyon vasıtasıdır da. Aslında futbol sadece ayakla oynanan bir spor değildir, \'beynin ulaştığı’ en son yer olan ayaklarla oynanan bir spordur. Fiziksel ve zihinsel bir mücadeleye giriştiğiniz, hafta da bir defa da olsa hakkıyla oynadığınızda sizi zinde tutacak bir sağlık gerecidir. Futbol \'bir cacık olmaz\' denen adamların kenar mahallerde hapçılıktan kurtulup dünyayı ayaklarına çivilemelerini sağlayan bir endüstridir de.
Ekonomik kriz mi varmış, siyasi gerilim mi varmış, İçme suları hızla azalıyor muymuş, her şeye zam mı geliyormuş, insan hakları ayaklar altında mıymış, yolsuzluk-rüşvet mi varmış, kadın cinayetleri mi varmış, özgürlükler mi kısıtlanmış, insanlarmı hergün öldürülüyormuş, bunun gibi birçok soruyu bir kenara iten ve sadece maç başladığında tek beklentisinin takımının alacağı 3 puan olan kişilerin izlediği bir spordur. Diktatorlükler de futbol sahaları halkları uyutan büyük beşikler olarak algılanılır ve böyle kullanılır. Müslüm baba şarkıların da her yanını jiletleyerek kendisini ifade etmeye çalışan hayranlarla, statlara döner bıçakları ve baltalarla giren taraftar da buna dünden rıza göstermiş olduğundan, devletle halk ilişkisi arabesk ve futbol alanında bir paralellik arzetmektedir …
Kısaca böyle tanımlana bilinen futbol da istisnalar da var. Taki Kürtler de bu işe bulaşana kadar, durum devlet için iç açıcıydı. Ne zaman ki Kürtler de futbola merak saldılar işte o zaman futbolun içinede ettiler. Tabi bu içine etme olayını daha önce Latin Amerika ülkelerin de ve özellikle de İspanya da görmek mümkün. Nasıl mı? Bakın size tane tane anlatayım.
Kürtlerin futbolla ilişkisi hep inişli çıkışlı olmuştur. Özellikle de Amed, 1920’lerden itibaren futbolla amatör olarak başlasa da, Amed ilk profesyonel takımına 1968’de Diyarbakırspor’un kurulmasıyla kavuştu. Diyarbakırspor ilk kez 1977’de Türkiye 1. Ligi’ne yükseldi, hatta ikinci sezonunda ligi beşinci sırada bitirmeyi de başardı. Ama sonraki sezon küme düştüler. Bundan sonra birkaç kez 1. Lig\'de oynamalarına rağmen, hiçbirinde uzun süre kalamadılar.
Diyarbakırspora, devlet 1980’lerin sonundan itibaren takıma el attı. Siyasi amaçlar için desteklendi Diyarbakırspor, 1. Lig’de kalabilmeleri için her şey yapıldı. Şaibeli maçlar da oynandı. Hatta bir çok sanatçı trübünlere çıkıp arabesk de okudum, imamlar mevlüt okudu ama nafile olmadı. Ne zaman ki çözüm süreci başladı, Diyarbakırspor birden bire unutulu verildi.
Gerçekten de Diyarbakırspor 2010’da 1. Lig\'den düştükten sonra tam anlamıyla baş aşağı gitti. Dört sezonda dört kez küme düşerek taka taklak kendilerini bölgesel amatör ligde buldular. Şimdi Diyarbekirspor ismiyle 3. Lig\'de yeniden çıkış yapmaya çalışıyor. Ama ne arabesk söyleyen, nede mevlüt okuyan var, daha önce okumuş olanlar da ortalıkta yok ne hikmetse.
1990’da kurulan Diyarbakır Büyükşehir Belediyespor uzun bir süre kulüp adını Amedspor’a dönüştürmek için uğraştı. Önceki başkan döneminde başlayan bu çaba, şimdiki başkan döneminde sonuca ulaştı. 15 Ağustos’ta da Türkiye Futbol Federasyonu kulübün yeni ismini Amed Spor Faaliyetleri Kulübü olarak tescil etti. (Tarihde dikkat çekici 15 Ağustos.Takımın her tarafından ‘hainlik’ akıyor her Kürt’de olduğu gibi. Bende de paçamda akıyor hainlik)
Amedspor yeni sezonda maçlarını geçen sezonki gibi 5 bin kişilik Seyrantepe Stadyumu’nda oynuyor. Bir yandan Diyarbakır’daki yeni şehir stadyumunun inşaatı sürüyor ve tamamlanması da muhtemelen epey bir zamanı bulacak. (Tank atışlarıyla inşaatı yıkılmasa, yada polislerin bombalar yerleştirerek havaya uçurmazlarsa) Amed spor deplasmanlarda takımın kimliğine yönelik protestolarla karşılaştı bolca bu sürede. Hatta bir deplasmanda faşizan sloganlarla oyuncularına saldırıldı. Buna dair devam eden davalar da var. Takımın ismi Amed olunca tepkide doğallaşıyor. Ve Kürtler böylelikle futbol sektörüne de kimlikleriyle girmiş oldular olmasına, ama başlarında da bela hiç eksik olmadı.
Eğer bir halk kendi diliyle ve kendi ismiyle var olmak istiyorsa, buna da saygı gösterilmeli söylemini hala kullanan eski yoldaşlar da sanırım çok mahçup oluyorlar bu eskı jargon söylemden dolayı.Neden isim değiştirdiklerini soruyorum bir yoneticiye : ‘ Bir amacımız şehrin antik dönemden beri adı olan Amida’yı vurgulamak. Burada sadece politik değil tarihi bir vurgu var. İkincisi de şehrin kendi takımının ortaya çıkarılması. Çünkü Diyarbakırspor devlet tarafından gözetilen, yönetim kurulu üyeleri buradaki memurlardan oluşan bir kulüptü. Bölgede ve şehirde böyle bir algının olduğunu söylemek lazım. Şimdi biz bunu yıkmak istiyoruz. Son olarak da artık belediyeyle ilgisi bulunmayan bir yapıya sahibiz.Yönetim kurulunda Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nden kimse bulunmuyor. Zaten bizde İstanbul kulüpleri gibi bir yapı da yok. Kararlar bütün yönetimin bir araya gelmesiyle alınır. Tek adam yönetimini benimsemiyoruz. (Bu cümle Kürtlerin ‘seni Başkan yaptırmayacağız’ söyleminede açıklık getiriyor.) Amedspor bir halk girişimi. Büyük ilgi görüyoruz. Belediye takımları tüm Türkiye’de genelde kitlesiz takımlardır. Pek seyircileri olmaz. Ama bizim isim değişikliğiyle beraber ilk günden itibaren şehirde bir sahiplenme oldu. Kulübe gelen bağışlar, sokakta satılan formalar bunun göstergesi. Ayrıca yüzlerce üyesiyle Amedspor için çalışan Barikat taraftar grubunun da çabaları görülüyor’.
Amed Spor forması satmak artık suç olmalı ki, bu nedenle bir kaç yerde standları polis tarafindan kaldırıldı. Devlet öfkeli, bayraklarını forma yapmışlar diye Amed Spora. Ama Başbakan yakıp yıktığı şehirlerimizi Toledo gibi yapacağını söylüyor. Bizde zaten öyle yapıyoruz. Toledo takımının forması da otonom bölgenin bayrağıyla aynı. Sanırım Davutoğlu kendisini bizden akıllı görüyor, ama yanılıyor. O Toledo’ya gidiyor, biz geliyoruz. Oysa Toledo uzun yıllar Arap egemenliğinde kalmış ve İspanya’nın en tarihi şehirlerindendir. Yani Davutoğlu’nun şu anda Kürdistan da yıkıp yıktığı tarih miras, Toledo’yu Toledo şehri yapıyor. Üç bin kişilik Toledo Camisini de sanırım hiç duymamıştır. Yine sanırım Davutoglu Toledo şehrinin isminin verildiği Seat arabanın modelinden bahsediyor. O model en az 17 yıl önce Woswagen’in Seat’ı satın aldıktan sonra tedavülden kalktığını bilmiyordur. Yada,
kendisini uzun ve geniş TIR kamyonu bizi de Seat’ın Toledo isimli serisi olarak görüyor, bak size böyle çarparım Toledo arabası gibi hurda yaparım…
Zaten şehirlerimizi o hale getirmiş durumda. Toleda sözünü kullanması bu nedenle doğrudur.
Gerçek akademisyenler cezalandirilirsa işte böyle cahil ve çin malı akedemisyen kalır piyasada….
Amedspor’un bir de geçen yıl kurulan taraftar grubu var. Barikat. Barikat grubunun bir sözcüsü : ‘Amedspor bizim için yıllardır süren bir özlemdi. Kürtçe isim burada halkın hedeflerinden biriydi. Diyarbakırspor hep iktidara yakın duran bir takımdı. Amedspor’un ise misyonu belli, yurtsever halkın takımı. Barikat’ın merkezi İstanbul. Geçen sezon birçok deplasmana İstanbul’dan gittik. Ve birçok şehirde çok kötü muameleyle karşılaştık. Adeta bir milli maç havası vardı gittiğimiz şehirlerde. Biz 200-300 kişiyle Amedspor tribünlerinden yer alıp holiganizme, cinsiyet ayrımcılığına, şiddete, küfre karşı mücadele etmek, bu yönde eğitimler vermek istiyoruz.” diyor. (Taraftar grubunun ismi daha tehlikeli Barikat. Ne yapalım bize hep saldıran onlar olunca, ya Barikat kurmak, ya Duvar örmek yada hendek kazmak zorunda bırakılmaktayız)
Amedspor bünyesinde futbolun yanı sıra atletizm, briç, masa tenisi, satranç, tekerlekli sandalye basketbol, tekvando ve voleybol dalları da faal. Bazı dalları Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Spor İşleri Dairesi’ne devretmelerine karşın 300’den fazla sporcuları mevcut. Bu sporcuların büyük bölümü Diyarbakırlı gençlerden oluşuyor. Yakın şehirlerden gelen sporcular da var. (Türk takımlarının toplam futbolcuları kadar nerdeyse. E 19 ilimiz var bölüşürsek birer takım çıkarırız)
Amed spor, Katalanların, FC Barcelonası, Basklıların Atletico Bilbaosu… Amed Sporun her Türk takımına attığı gol, hükümet ve devlet kendisine atılmış gol olarak algılanacak artık… Şimdi Katalanların FC Barcelonasına ve Basklıların Bilbaosuna bakalım.
Barcelona Kulübü\'nün logosu pek çok kez değişse de esas şeklinden çok fazla bir şey kaybetmemiştir. Logonun alt kısmında yer alan dik bordo ve mavi çizgiler kulübün renklerini, üst kısımdaki haç ve sarı kırmızı dik çizgiler de Katalunya Özerk Bölgesi\'nin bayrağını temsil eder.
İspanya’nın en köklü kulüplerinden olan Barca, 1899’da İsviçreli bir işadamı olan Hans Gamper tarafından kuruluyor, Gamper’in büyüdüğü Zürih şehrinin bordo mavi renklerini alan Kulüp, Barcelona şehrinin armasını ilk formasına taşıyarak bu güzel Katalan şehrine olan bağlılığını ortaya koyuyor. 1910’da kulübün kendi arması olmasına karar veriliyor ve ortaya günümüzde kullanılan meşhur arma çıkıyordu.
1909 yılından 1922’ye kadar Katalonya Şampiyonluğu’nu 8, İspanya Şampiyonluğu’nu ise 5 kez kazanma başarısını gösteren Barca, yeni stadına taşınmasıyla popüleritesini artırdı.
Kuruluşundan bu yana farklı yerlerde oynayan Barca’nın “Les Corts” adı verilen ilk Stadı 1922 yılında açıldı ve önce 20.000 birkaç yıl sonra ise 60.000 kişilik kapasitesiyle Barcelona şehrinin futbola tutku derecesinde aşık halkı tarafından bir futbol katedralı olarak anılmaya başlandı. Bu muhteşem Stad aynı zamanda Barca için sosyal büyümenin merkezi olacak ve 1924’e gelindiğinde Kulübün üye sayısı 12.000 kişiyi aşıyor.
Barca 1928-29 sezonunda İspanya Ligi’nin ilk oluşumunda Şampiyon oldu, ancak 1936’da ülkenin iç savaşa sürüklenmesiyle, Katalonya Eyaletinin önde gelen simgesi Barca’nın Başkanı o dönemde İspanya’yı diktatörlükle yöneten General Franco’nun askerleri tarafından vuruldu. Takıma ağır baskılar uygulandı. Futbol takımı bu durumdan kurtulmak için Meksika ve ABD’yi kapsayacak uzun bir turneye çıkmak zorunda kaldı. Bu durum Kulübün ekonomik durumunu kurtardıysa da, ancak takımın yarısının Meksika ve Fransa’ya iltica etmesiyle, ekibin büyük bölümünün kaybedilmesine yol açtı.
1950’ye gelindiğinde Barca’nın üye sayısı 26.000 kişinin üzerine çıkıyor ve Kulübün ilk yıldız oyuncusu olan Macar Ladislao Kubala’nın gelişiyle birlikte 1951-53 yılları arasında önüne gelen tüm kupaları kazanıyor, 1951-52 sezonunda ise İspanya Lig Kupası, İspanya Kupası, Latin Kupası, Eva Duarte Kupası ve Martini Rossi Kupası’nı kazanarak ulusal ve uluslararası düzeyde bir sezonda alınabilecek muhtemel 5 Kupanın tamamını kaldırıyordu. Üst üste gelen parlak başarılar, Barca’yı gelirlerini artırmak adına yeni ve daha büyük bir stada taşınmaya teşvik etti ve 1957’de tamamı koltuk kapasiteli olan 120.000 kişilik Nou Camp (Yeni Kamp) Stadı’nın kapıları açıldı.
75. kuruluş yılında 70.000 üye sayısına ulaşan Barca, 1982’de Maradona’nın kadroya dahil oluşuyla yeni bir atağa kalkacak ve 1990’ların başlarında Johan Cruyff’ün teknik direktörlüğünde oluşturduğu “Rüya Takım”la Avrupa’nın önde gelen futbol ekolleri arasındaki haklı yerini alacaktı.
Futbol Tarihi ve İstatistiği Uluslararası Federasyonu (IFFHS) tarafından sportif başarıları nedeniyle, 1997’de “dünyanın en iyi kulübü” seçilecekti.
Su an 170.000 üyesi bulunan ve her Kulüp üyesi Barca’nın bir parçası olma onuruna ulaşmak amacıyla yılda 142 Euro öderken, Barcelona şehri dışında yaşayan üyeler lokal üyeler kadar ekonomik avantajlara sahip olmamakla birlikte; bedava müze turu, maç günü biletlerini almakda öncelik, indirimli maç günü bileti alma gibi maddi, biraz uzakdan da olsa camianın bir parçası olma gibi manevi avantajlar elde ediyorlar. FC Barcelona Kalanlarin milli takimi olarak gorulur ve boyle Kabul edilir. Bu nedenle ‘Bir Kulüptende öte’ slogan koca harflerle stadyuma yazılmış, bu yazı bu durumu izah etmektedir. Ve herkes tarafından Barca sol bir takım olarak bilinir ve öyle tavırlarıda vardır.
Athletic Club de Bilbao, İspanya\'nın Bask Bölgesi\'nin futbol takımıdır. 1929\'dan beri La Liga\'da mücadele eden kulüp Real Madrid ve FC Barcelona ile birlikte ligden hiç düşmemiş üç takımdan birisidir. Athleic Bilbao 8 kez La Liga\'yı, 24 kez de İspanya Kupası\'nı kazanmayı başarmıştır.
Bask Bölgesi\'nin diğer takımlarından farklı olan Athletic Bilbao bölge haricinde hiçbir oyuncuyu takımında oynatmaz. Yani yabanci oyuncu oynatilmaz kuralina sahip. Takım bu geleneğini yıllardır sürdürmektedir. Formasına hiçbir zaman reklam almayan Bilbao temsilcisi 110 yıl sonra bu geleneğe son vererek 2008 yılı başlangıç olmak üzere, 2011\'e kadar Bask kökenli bir petrol şirketinin forma reklamını almıştır. Tarihi boyunca kadrosunda İspanya dışı vatandaşlığı olan futbolcular 3 tane olup, bu futbolcular; Bixente Lizarazu, Fernando Amorebieta ve Aymeric Laporte\'dur. Buda Basklilarin milli takimi olarak gorulup Kabul edilir.
Athletic Bilbao\'nun kullandığı San Mames Stadı 1913 yılında inşa edilmiş olup La Liga\'da maç yapılan en eski stadyumdur. Bizde böylesi bir geleneği sürdürmek için futbolu özgürlük ve demokrasi için neden böylesine güzel bir amaç yapmayalım ve bizde neden Amed Spor bu rölü üstlenmesin. Hepimiz Amed Sporlu olalım o halde…
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.