Türkler dünyanın en iyi mizah üreticisidirler. Bu konuda bir istatistiki araştırma yapılırsa dünya sıralamasında birinci sırada oldukları anlaşılır.
Katırların intihar ettiğini söyleyen Şırnak Vali’sinin bu söylemine çoğunuz eminim gülüyorsunuzdur değil mi?
Oysa adam haklı, katırlar üzerine yapılmış bilimsel araştırmalar var. At mıdırlar, yoksa eşek midirler, yoksa ikisinin karışı mı melez bir hayvan mıdır? Katırın neden doğurgan olmadığı da halen nedeni bilimsel olarak izah edilmiş değil.
Bakın gördünüz mü? Çokça bilimsel verinin bulunmadığı katırın, bir katırın öncülüğünde topluca intihar etmeye karar vererek, devletin zulmüne karşı bir protesto eylemi yapmış olmaları sizce ihtimal dahilinde olamaz mı ?
Vali’nin Katırların öldürülmesini üstlenmemesi oldukça mantıklıdır ve de yerindedir.
Şöyle de diyebilirdi:
Kardeşim ben sizin çocuklarınızı, kadınlarınızı, gençlerinizi öldürmekten zaman bulup katırları nasıl öldürmüş olabilirim. Insanlar dururken katırlara sıra gelene kadar ölme eşeğim ölme de diyebilirdi değil mi?
Şirnak’ta kömür taşımak için kullanılan katırları 1990 yıllarında devlet yine vurmuştu. Hayatın her alanını bize dar etmek için ne gerekiyorsa yapılıyordu o yıllarda da.
Hayvan sever dernekleri Kürt Katırlarını ne hikmetse sevmiyorlar. Kürt katırlarını vurmak ve vurulmalarına sevinmek devletlerinin geleceği için yararlıdır.
Zaten Kürt ile katır arasında birçok benzerlik vardır. Birincisi, ikisi arasında isim benzerliği vardır, \"Kürt\", \"Katır\"…
İkincisi, ikisi de dağlık alanda iyi hareket etme kabiliyetine sahiptir. Üçüncüsü, katır ne eşektir, ne attır. Yani atlığı ve eşekliği tartışma konusudur. Kürtlerin de Kürtlükleri ve Türklükleri tartışma konusudur. Dördüncüsü, ikisi de inatçıdır. Beşincisi, Katır Kürt kadar, Kürt, Katır kadar çalışkandır.
Bundan dolayı Katırlar en az Kürtler kadar tehlikelidir ve görüldükleri yerlerde Devletin bekası için vurulmalıdırlar.
Aydınlarımız, yazar ve sanatçılarımız belki bunun bilincinde oldukları için Şırnak\'ta katırların öldürülmesi karşısında sessiz kaldılar.
Yoksa böyle bir olay dünyanın başka bir bölgesinde vukuu bulsaydı aydınlarımız ve sanatçılarımız olayı detaylı incelerlerdi.
Nedenlerini araştırır, olayla ilgili makaleler, romanlar, film senaryoları hazırlarlardı. Ben onların ne kadar hayvansever olduklarını kendimden biliyorum!
Farzedelim bu olay Şırnak\' da değil de Avrupa’nın herhangi bir ülkesinde olsaydı, romancılarımız, öykücülerimiz, senaryocularımız hemen kolları sıvar şu manzaraları gözlerimizin önüne sererlerdi:
Devlet yara sarmaz. Döver, işkence eder, yaralar, öldürür... Genç bir çocuk öldürülür, annesi kahrından ölür, hem oğlunu hem eşini kaybeden adamı Adliye\'de dövdürür. Tartışmasız en iyi becerdiği şey, açılmış yarayı deşmek, yeni yaralar açmaktır.
Kürtler geçimlerini sağlamasınlar diye Roboski\'deki katırlar gibi aynen 1990 yıllarındakine benzer şekilde vurdular.
Sanal dünyada ilk dikkatimi çeken, hayvanseverlerin bolluğu, sosyal medya, bir hayvansever cennetti sanki. Kayıp kedilere köpeklere dair duyurular hızla yaygınlaştırılıyor, yavrulara yuva aranıyor, bulunuyor. Hayvanlara yapılan eziyet veya gaddarlıklara şiddetli tepkiler gösteriliyor.
Belki bu yüzden, Roboski\'nin katırları kurşuna dizildiğinde değişik bir tepki gösterilecek sanıyorduk. Ama hayvan da olsa Kürdün hayvanı olduğunu bu tablo karşısında unuttuk ve tabi ki bir kez daha yanıldık. Katırlar Kürdün katırı, hayvan değiller muamelesi gördü.
Aynı alanda daha önce Kürdün kendisi uçaklarla bombalanmıştı. Dönemin Başbakan’ı Erdoğan, “Kılıkları kıyafetleri PKK\'lilerle aynı, Silahlı Kuvvetler o kadar yüksekten Ahmet mi Mehmet mi nasıl ayırt etsin?” diye söylemişti. Dönemin Içişleri Bakanı olacak zat, “bunlar zaten PKK\'ye çalışıyor” demişti. Aslında eskiden herkes sivil değil miydi, sonra hepsi gerilla oldu. Bunlarda bugün değilde de yarın aynısı olacaklar. Bu nedenle önceden tedbir almak gerekiyor demeye getiriyorlar.
Bu olaylar zamanla insan vicdanına bağışıklık kazandırır hiç farkında olmasınız. Önce Insanlar vuruldu, sonra katırları ve yarın nelerini vuracakları belli değil.
Neyi kaybettiğinizin, sizden neyin eksildiğinin farkında değilsinizdir.
1990\'larda Kürdistan’ın her bölgesinin sokaklarında birinin ensesine satır indiğinde de aslında sessiz kalanların vicdanlarından bir parça kesildi, ama farkında değillerdi. Kürt halkının kafasına sıkılan kurşunlar, aslında Türklerin de insanlığından çok şey götürdü ve halen götürmeye devam ediyor.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.