Suruç’ta 31 fidan toprağa düştü. Ne ilk ve nede son olacaktır. Türkiye’deyseniz, insanca yaşamak istiyorsunuz, çünkü insansınız. Çünkü özlem ve umutlarınız var.
Çünkü insana ve insanlığa karşı kendinizi sorumlu hissediyorsunuz. Çünkü saygı ve sevgiye inanıyorsunuz. Çünkü sömürüye, zulme ve lanetli yönetime karşısınız. Çünkü yüreğinizde kanayan yaraya, gözlerinizden akan yaşa çare arıyorsunuz.
Çünkü ilke ve inançlarınız adına kavga vermek durumundasınız. Çünkü yaşam ve ölüm arasında inceltilmiş çizgiyi kaldırmak istiyorsunuz.
Çünkü yaşamın güzel, insanlığın güzel olduğuna inanıyorsunuz. Çünkü yalanların gerçekler yerine geçirilmesine karşısınız. Çünkü inkara ve asimilasyona karşısınız.
Çünkü redçiliğe ve kafatasçılığa karşısınız. Çünkü yalana, dolana, namussuzluğa ve hırsızlığa karşısınız. Çünkü Kürdistan’da insanlığın katledişine, köylerin bombalanmasına, ölülere dahi tecavüz edilmesine, arkadan insanların kalleşçe kurşunlanmasına karşısınız.
Çünkü 70’lik Xece ninenin, 85’lik Heso dedenin dipçiklenmesine karşısınız. Çünkü Ezidi halkımızın kızlarının pazarlar kurularak pazarlanmasına karşısınız. Çünkü yakılan köylerimizde bebelerimizin kızartılmasına karşı çıkıyorsunuz.
Çünkü Yeşilyurt’da insanlara dışkı yedirilmesine, Şırnak’da tanklarla toplarla insanlara saldırılıp yokedilmesine karşısınız. Çünkü doğru haber yapan gazetecilerin ensesine kurşun sıkılmasına, içeri atılmasına, engellenmesine karşısınız. 75’lik Ape Musaların hunharca katledilmesine, köyü yakıldığı için açıklama yapan muhtarı kurşuna dizilmesine karşısınız.
Çünkü başları kesilen Gerillaların cesedine botlarını koyup resim çektirilmesine, Güçlükonak’ta 11 sivil insanın dolmuşun içinde kurşunlar eşliğinde pişirilmesine karşısınız. Çünkü aşağılık yaratıklar olan itirafçılara kelle koparın talimatları veren generallere karşısınız.
Çünkü ormanlarımızın havadan bombalanarak yakılmasına, yolların mayınlanmasına karşısınız. Çünkü köylülerin yiyeceklerini karnelere bağlanmasına, hergün hayatlarına son verilen insanların bu şekilde yetirilmesine karşısınız. Çünkü sürü halinde cezaevlerindeki mahkumlara saldırmalara, utanılası Diyarbakır Zindanının yaratılmasına karşısınız.
Çünkü aşklarınıza, özlemlerinize, sevgilerinize, umut ve beklentilerinize hergun iğrençliklerle saldıranlara, katledenlere, işkence yapanlara, insanlık adına utanç kaynağı olanlara, insan kılığında gezen hayvanlara, halklarımıza her türlü barbarlığa, haksızlığı reva görenlere ve ezenlere karşısınız.
Çünkü Kobanê’de yapılan katliamlara devletin verdiği desteklere karşısınız. Çünkü devletin besleyip büyüttüğü IŞİD çetelerini Kürt halkının üzerine amansızca saldırtmasına ve her gün katledilen Kürt halkının çocukları, kadınlarının katledilmesine karşısınız. Çünkü siz sadece insani sorumluluğunuzu yerine getirmek için ordaydınız ve o güzel hayallerinizi Kobanê’li çocuklara taşımak istediniz. Yalnızca insandınız ve insanlığınızın sorumluluğunu yerine getirmek istediniz. Yalnızca fiziki olarak değil, hayallerinizde bombalamak istendi. Ama unutmayalım ki hayaller hiçbir zaman yok edilemez.
İlk aşklar, ilk umutlar, ilk özlemler, ilk inançlara saygı yerine iskence, ölüm ve umutsuzluk…Yaşamın genç basamaklarında, ilk aşkı bile tatmamışken, ilk umudu henüz yaşamamışken, ilk umudu henüz yeşertme çağında bombalarla parçalanmak……
Sonra acı ile haykırmak hayallerimizi bile aldılar demek. Kürdün çocuğu ilk tanışır annesiyle, babasıyla, sonar ilklerin arasına uçak ve panzer sesi karışır. Tanışır askerlerin vahşetiyle, köylerin nasıl yakışlarıyla, babalarına köy meydanlarında sopa atışlarıyla. Ve çocuk küçücük yaşta işkenceyle tanışır. Ve bunlarla tanışır ilk olarak.
Devlet ve devlet yöntemleriyle…. Çocuk tez elden tanışır tayyarelerin o korkunç homurtularına ve sonra düşen bombalara ve yerden tüten dumanlara. Tanışmak onun tercihi değil zoraki tanıştırılıyor çocuklarımız…. Bizde böyle tanışır çocuklarımız hayatla, düşmanla, ülke ve gerçeklerle.
Ama kimselerden ses çıkmaz kimseciklerden o korkunç sessizlik kaplar her yanı. 90’lı yıllarda ayakları kızartılan Şevki’nin Kerboran’ından, Fato ananın Cizresinden, Nartan Kılıç’ın Bursa’sına uzanıyorum hüzünlen kederle ama umut ve özlemle. Suruç’da yıkılıyor, hayat, hayaller, özlemler, umutlar bir genç için olan herşey.
Onlar bizim geleceğimizi, umutlarımızı çalmaya devam ediyorlar ama biz yaşamı aydınlatacağız… Umutlarıma, özlemlerime, aşkıma ve inançlarıma ve 31 fidan’ın sesi yankılanıyor Suruç’dan Mert Cömert’in Trabzon’una, Karakoçan’ın Korkan köyünün yigit evladı Cebrail Günebakan’dan Nertan Kılıç’ın Bursa’sına selam olsun dostlarıma, yaşıtlarıma, umutlarıma ve özlemlerime….. Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.