Herhalde 20 yy boyunca en çok özgürlüğü için ayağa kalkmış ve en çok hayal kırıklığına uğramış halklardan biriyiz biz.
Bu konuda herhangi bir tartışma var mı?
Sanırım hangi görüşten olursa olsun, hiç kimse, bu saptamaya hayır diyemez.
Bu konuda bir tartışma yok. Neden ve nasılı sorgulayamadığımızdandır ki tarih tekerrür edip duruyor.
FARC gerillaları adına görüşmelere katılan İvan Marquez gazetecilere \"Zeytin dalıyla geldik\" dedi ve örgütünün istikrarlı ve kalıcı bir barış arayışında olduğunu vurguladı. Ivan Marquez tarafından daha öncede çatışmalara son vermek için üç girişim yapılmasına rağmen sonuç alınamamıştı. Bu nedenle Norveç ve Küba süreçle ilgili garantör rolü üstleniyor dedi. Ivan bunları söylerken görüşme zemininin ne kadar kaygan olduğuna dikkat çekiyor.
Bizde ise bir görüşme sürecine girildiği her gün söylenmektedir. Eyvallah buna kimsenin itirazı yok. İtiraz bu görüşmelerde şimdiye kadar bir şeyin çıkmaması ve çıkmayacağındandır. Türk tarafı kimseyi işin içine koymak istemiyor, çünkü iç meseleymiş diyor. Bu büyük bir yalandır. Kürt sorunu uluslararası bir meseledir. Dört ülke tarafından işgal edilmiş bir halkın sorunu iç mesele olamaz bu bilime de aykırı bir realite.
Bir de Türk tarafına bakalım. Erdoğan, Mustafa Kemal ya da İsmet Ününü gibi kudretli bir adam olarak ülkeyi yönetmek, tek kimlikli toplum yapısını aynen muhafaza etmek istiyor.
Herkesin ciddiyetle analiz etmesi gereken İktidar partisi-Kürt meselesi” ilişkisinin her yönüyle masaya yatırılmasıdır.
Haklı çıkmaya uğraşmadan, doğruyu bulmaya çabalayarak bu meselenin dürüstçe incelenebileceği bir mecra açılabileceğini düşünüyorum.
AKP’nin Kürtlerle olan savaşı bitirme iradesi göstereceği Kürt halkı içinde düşünenlerin çok olduğunu sanmıyorum.
Meseleye daha objektif olarak bakıldığında AKP’nin bugün durduğu yeri de sanırım daha bir net şekilde ortaya çıkartabiliriz.
Niye böyle düşündüğümü anlatmaya önce en basit ve görünür nedenlerle başlayayım izninizle.
Sizce, Kürt meselesini çözmek ve savaşı bitirmek isteyen bir başbakan, DAIS\'e her türlü yardımı yapar mı?
Her gün Kürtlere yönelik yeni yasalar çıkararak, Kürt meselesini çözmek ya da çözecek şartları hazırlamak mümkün müdür?
Savaşı bitirecek koşulların hazırlanmasını isteyen biri, MİT’in başına getirdiği birinin bilgisi ve ilgisi dahilinde Sakine Cansız\'ı bir Kürt kurumunun içinde katleder mi ve ona sonuna kadar sahip çıkar mı?
Uludere katliamından da MİT’in hazırladığı da ortadayken ve bu belgeler \'yakında piyasaya düşecek\' böyle bir hükümetin savaşı bitirmeye niyetli olduğunu söylemek gerçekten mümkün mü?
Erdoğan bu sorunu çözmek istemiyor. Meseleyi çözmek değil PKK’yı yenmek istiyor kendince.
Erdoğan, bu doğrultuda karar almayı bırakın, ortamı yumuşatacak bir çift laf bile etmiyor, tam aksine gerginliği arttırıyor, şiddet dilini kullanıyor ve şiddeti olağanlaştırıyor.
AKP Kürdistan’ın her bölgesine karakollar yapıyor hem de en modern şekilde. AKP içinde ve devletin güvenlik kurumları Sırilanka yöntemini konuşuyor.
PKK’nın sonu Tamil Kaplanları’na benzeyemez. Erdoğan yanılıyor PKK, silahlı bir örgüt olmanın çok ötesinde Tamil Kaplanları’ndan çok daha yaygın ve kitle tabanı itibarıyla daha güçlü bir örgüt. Ve aslında örgüt de değil, devletleşmiş devasa bir silahlı güç.
Şimdi AKP, askerî vesayete göre şekillenmiş bir sistemi kendi iktidarı altında değiştirmeden devam ettirmek istiyor.
Yeni kanunlar çıkaracaksın Pankart açanı, poşu takanı, toplantı yapanı, taş atanı ağır şekilde cezalandıracaksın sonrada çözümden bahsedeceksin.
Erdoğan, tüm bu oyalama taktikleri tek adam yönetimi ve hükümeti devlete dönüştürme çabalarıdır
Ama Erdoğan\'ın bilmediği yalanın siyasette çok tehlikeli bir iş olduğu ve bedelinin de ağır olduğudur.
Erdoğan, tüm politikasını yalan üzerine dayandırmaya başladı.
Yapamayacağı işleri yapacakmış gibi bağıra çağıra anlatıp meydanlarda toz tufanı çıkarıyor.
Daha dün Gülenle ortakken başka şeyler söylüyordu; bugün başka şeyler söylüyor.
Ben size bu palavralardan ve sonuçlarından bir iki örnek vereyim isterseniz, tehlikenin ne olduğunu hep birlikte görelim.
Başbakan, Kürtlerin bütün haklarını lütuf edip vermiş gibi davranıyor.
Kürtlerin Kobani’de kaybetmesi için elinde geleni yaptığı halde; Daiş\'ı karşıymış gibi duruyor.
Dışişleri Bakanlığında yapılan toplantıda iki bin TIR\'ın Suriye’ye yollandığı söyleniyor ama Erdoğan silah konteynerleri içinde bisküvi yollandığını söylüyor
Oslo’da MİT mensupları PKK yöneticileriyle görüşmelere başladığında İngiltere gözetiminde pazarlığın çok zorlu geçeceğini gördüler ve bunu Erdoğan’a aktardılar. Erdoğan \'siz boş verin onları adadakiyle görüşün\' demesine karşın bunu inkâr etti, (bu konuşmalar cemaatin elinde yakında yayınlarlar)
Gazetelerde ufak bir haber olarak geçti. Oysa olay Cemaat için çok büyük bir olaydı.
İmralı Cezaevi Müdürü Ahmet Duzman, kendi kullandığı 06 BP 4540 plakalı resmi araç ile Bursa\'dan Ankara\'ya giderken, İnegöl Mezitler Bölgesi Eski Karacakaya köyü mevkiinde, karşı yönden gelen sürücü Hüseyin Yolcu yönetimindeki 34 FAV 12 plakalı glikoz şeker yüklü TIR ile çarpıştı. TIR\'ın ön kısmının üstünden geçtiği Müdür Ahmet Duzman\'ın içerisinde bulunduğu hafif ticari araç hurdaya dönerken, Müdür Duzman araçta sıkıştı.
Meydana gelen kazayı gören kamyon ve TIR sürücüleri, ellerine aldıkları levyelerle araçta sıkışan Müdür Duzman\'ın yardımına koştular.
İmralı Cezaevi Müdürü Ahmet Duzman\'ın Imralı’dan Ankara\'ya gizli ve önemli evraklar götürdüğü; Duzman\'ın kurtarma çalışmaları sırasında yanında bulunan çantayı sıkı sıkı tutması dikkat çekti. Kaza yerine gelen polislere çantayı Mudanya savcılığına vermelerini ısrarla istedi. Ancak polislerin çanta içindeki bütün evrak ve kasetleri kopyaladıkları sonradan anlaşıldı.
Erdoğan ve Cemaatin üçüncü cephedeki savaşı ise bu. İşte Cemaat bu çantadaki belgeleri yayınlamakla Erdoğan’ı tehdit etmekte. İlk operasyonun Samanyolu ve Zaman gazetesinde başlatılması da bundan kaynaklanıyor. Operasyonun adı da teşhiye yani bazı anlatımların tercüme edilmesi çünkü bazı dokümanlar kriptolu.
Erdoğan palavralara devam ediyor, aslında Kürtlerden nefret ediyor işte Kobani, işte yaptıkları karakollar, işte son çıkardığı kanunlar. Erdoğan’ın dediği şu: “Savaş iyidir, hem itibarımızı arttırır hem de tanıtımımızı yaptırır.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.