Türk Cumhurbaşkanı sallama çay içiyor ve sonra sallama çayı sallıyor. Ne güzel değil mi? HDP binalarını PKK bombalamış. Gerçekten çok güzel. Şimdiye kadar kimse akıl edememiş, Her kes oturmuş bu binaları acaba kim bombaladı diye kafa patlatıyor. Cumhurbaşkanının ortaya attığı saçma sapan senaryoları kendi tabanı dışında inanan yok.
Bu Erdoğan’ın zekâsından ya da bilgisinden kaynaklanmıyor, bu sadece onun başkan olma tutkusundan kaynaklanıyor.
Çok vardır bizim güzide erkek kahvehanelerinde böyle konuşan.
Kendini dinleyecek adam bulamıyor.
Erdoğan çoktandır siyaseti kahve sohbetine çevirdi.
Doğrusu siyasette çok şey gördük de, “biz cahiliz, siz de cahil olacaksınız” diye tutturan bir Cumhurbaşkanına ilk defa rastlıyoruz.
Cumhurbaşkanı siyaseti “lümpenleştiriyor”, konuşmaları hiçbir somut temele dayanmıyor.
Çözüm süreci “asacaksın birkaç Kürd’ü, birazını atacaksın içeri, bak nasıl düzeliyorlar” düzeyine geldi. HDP binalarını PKK bombalamış diyor Cumhurbaşkanı. Bende diyorum ki binaları kimlerin bombaladığını MIT Akdeniz Bölge Başkanlığına soralım. Şimdi kim, neden, niçin ve nasıl bombaladı sorularına cevap arayalım.
Erdoğan iktidarı kaybetme ihtimalini dahi düşünmediğini bilmek gerekiyor. Ancak evdeki hesap çarşıya uymuyor. AKP’nin kan kaybı yapılan kamuoyu yoklamalarında bariz bir şekilde görülmektedir. HDP’nin barajı aşması durumunda, iktidar da, Başkanlık hayalleri de suya düşecektir. Daha önce askerlerle barışan ve özür dileyen Erdoğan, 90 yıllara dönüşü de mümkün kılıyor.
Kürdistan’a binlerce asker yığmaktadır. Milyarlarca liralık silah alımı yapılıyor. Seçim sonrası PKK’ye yönelik “çelik vuruş” ismi verdikleri hava ve kara vuruşları yapacaklarının hazırlıklarını tamamlamaktadırlar. PKK ve HDP ne kadar barış elini uzatırsa uzatsın bu operasyonlar yapılacaktır. Son bir yılda alınan milyarlarca liralık silahların dökümü 8 yıl sonra yeniden yayın hayatına başlayan Nokta dergisi’ndeki kapak haberine bir göz atmanız yeterlidir.
“Gaz bombası, TOMA, zırhlı makineler, fişek ve çeşitli solüsyonlar gibi kalemlerde yılın ilk dört ayında Güneydoğu’ya yapılan alım, geçen yıllara göre yüzde 700’e varan artış gösteriyor.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan‘ın Çözüm Süreci‘yle ilgili değişen söylemlerini İçişleri Bakanlığı eyleme dönüştürdü. Normal ihale prosedürleri by-pass edilerek, İçişleri Bakanı Efgan Ala’nın onayıyla, Güneydoğu illeri için çok hızlı biçimde savaş malzemesi alımına gidildi.
“Çelik Yığınak” için harcanan toplam para: 625 milyon lira (625 trilyon). Bu rakam İçişleri Bakanlığı’nın Cumhuriyet Tarihi boyunca tek kalemde yaptığı en büyük alımı ifade ediyor. Tamamının Güneydoğu illeri için yapılmış olması ve teslim tarihlerinin seçimin öncesi ve sonrasına göre belirlenmesi, kapsamlı bir savaş hazırlığının işaretlerini veriyor.
Artışın büyük kısmı; TOMA, gaz bombası, gaz maskesi, zırhlı iş makineleri, solüsyonlar gibi şehir merkezlerinde kullanılacak malzeme kalemlerinde. 2015’in ilk 4 ayında yapılan alım, önceki yılların tamamında yapılan alımların kat kat üstünde.
Alımlar Efgan Ala’nın imzasıyla normal prosedürler aşılarak, hızlı ve sessiz biçimde yapıldı. Çelik Yığınağın detayları ise ancak İhale Bilgileri Çizelgesi’nde görülebiliyor. 2014’ün son döneminde aniden verilen ihalelerin tarihleri, Erdoğan’ın Çözüm Süreci’yle ilgili söylemlerindeki değişime ve HDP’nin yükseliş dönemine denk geliyor.
HDP’ye yapılan bombalı saldırılar MIT denetiminde olan İtirafçılara yaptırıldı. Seçim sürecinde Akdeniz bölgesine 17 itirafçı, Karadeniz’e ise 11 itirafçı yollandı. Karadeniz de HDP İl binaları olarak kiralamak istediği binaların sahipleri bu şahıslar tarafından ölümle tehdit edildi ve edilmektedir.
MIT kendi denetiminde olan bu itirafçıları HDP’ye karşı bombalama, kitleleri provokasyonla HDP binaları ve seçim bürolarına karşı galeyana getirerek saldırıya geçirme görevi ile görevlendirilmişlerdir.
Adana ve Mersin’de HDP binalarına konulan bombalar ile Özgür Gündem binasına konulan bombalar da aynı, koyan ellerde aynı. Akla gelen ilk soru şu? Hükümetin bu bombalamalarda çıkarı ne? Evet, çok mantıklı gelmeye bilir ilk anda. Ama Adana ve Mersinde HDP yöneticilerinden bir kaçı ölmüş olsaydı, hükümet bunu bahane ederek seçimi bir süre ertelemeyee gidebilecekti. Yine yöneticilerden bir kaçı ölseydi HDP’yi sokağa dökecek, PKK’nin de sabrını taşırarak ateşkesi bozduracaktı.
Böylelikle savaşı başlatan taraf PKK ve HDP olacaktı. Milliyetçi duyguları kabartılmış Türk gençliği, Kürt halkına karşı şehirler de saldırıya geçirilirken, PKK’ye yönelik askeri operasyonlar da başlatılarak amansız bir savaşa girilecek ve savaş Erdoğan’ı otomatikman Başkan yapacaktı.
Ne hikmetse hükümet her planladığı provokasyonda kendi ayağına sıkmakta ve topal ördek gibi ortada kalmaktadır.
Davutoğlu’nun performansından memnun olmayan Erdoğan, her gün kan kaybettiklerini görmekte ve bunun önüne geçmek istiyor. Bu nedenle MİT’e verilen talimatla uzun süredir dinlendirilen itirafçılara işbaşı yaptırılması talimatından sonra, timler şeklinde Türkiye’nin dört bir yanına dağıtıldılar. MİT’e ait VITO Mercedes marka minibüslerle dolaşmaktalar. Minibüsler kaloşnikov, M 16 silahları, C4 ve TNT kalıplarıyla doldurulmuş. Özellikle Türk şehirleri ama Kürt nüfusunun yoğun olduğu şehirlerde bombalama, diğer Türk şehirlerinde ise halkı Kürtlere karşı galeyana getirme, HDP’nin seçim büroları, il ve ilçe binaları kiralamalar da devreye girerek bina sahiplerini tehdit etmeleri, halkı korkutmaları gibi değişik yöntemlere başvurmaktalar.
Bunlara MIT mensupları da eşlik etmekteler. Bir terslik sırasında devreye MIT elemanları girmekte polise kimliklerini göstererek işin akışını hızlandırmaktadırlar.
Adana ve Mersin bombalamalarını MIT Akdeniz Bölge Başkanlığı tarafından itirafçılara yaptırılmıştır. İki ilin Valisi ve emniyeti sıradan bir kaç kişiyi tutuklayarak ha bunlardı tercihinin yanında bir şey bulunamadık tercihini de yedekte tutmaktadırlar. Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.