Erdoğan başkanlık hayallerinin sandığa gömüldüğünü gördükten sonra, sandıkların içlerine doğru ellerini uzatarak bu hayallerini çıkarmak istiyor. Bunu yapmakta öyle sanıldığı kadar kolay olmuyor. Onu sandığa gömen güçten rövanşı alabilmek için de önce ortalığı toza dumana boğması gerekiyor. Yani suyunu satmak için önce yangın çıkarıyor.
Erdoğan’ın onca yalanları içinde sempati ile karşılananlar da vardır ve insani güldürmekten kırıp geçeni de.
Seçim süresi boyunca attığı yalanlar içinde seçmeni hayli eğlendirenler de vardı ve insanlar bunları eğlenerek dinlediler.
Ama siyasette “yalan” çok tehlikeli bir iştir, bedeli oldukça ağırdır.
Erdoğan, hızla akla hayale gelmeyen bir şekilde siyasetini “yalan” üzerine dayandırmaya başladı. Başlamakla kalmadı önce kendisini sonra etrafındakileri inandırmaya çalıştı.
Yapamayacağı tüm işleri yapacakmış gibi bangır bangır bağıra çağıra anlatıp ortalığı birbirine katıyor.
Sanırım yapılan kamuoyu yoklamaları halkın yalanlardan hoşlandığına dair sonuçları Erdoğan da yanlış bir algıya neden olmuştur.
Konu özellikle Kürtler olunca halkın bir kesimi o “Kasımpaşa türü babalanmaları” gerçek sandığı sürece bundan hoşlanıp destekler ama onların “yalan” olduğunu anladıklarından çok öfkeleneceklerini sanmıyorum ki Kürt karşıtı azımsanmayacak bir kesim bunlar.
Erdoğan, Türkiye’ye demokrasi getirecekmiş gibi yalanlar söyledi ve bazı kesimleri buna inandırdı.
Esed’in iki haftada gideceğini ve kendileri gibi dini bütünlerin iktidara geleceğini söyleyerek Osmancılık ruhu ile bazı kesimleri şahlandırdı.
Erdoğan IŞİD’le “savaşacakmış” gibi davranarak biz Kürtleri vurarak intikamını almakta; IŞİD’le savaşacak yalanıyla uluslararası alanda sessizliği sağlamak istemektedir.
Başkanlık hayallerine birkaç oy daha alacak diye bu yalanlara gerek yoktur.
Kürt sorununu kendisi çözecekmiş gibi davranarak, yıllarca kandırabileceğini düşündü. Hayallerinin eksenine bu yalanı oturttu. Gerçekçi davransaydı, yapamayacağını yapacakmış gibi yalanlar söylemeseydi, Suruç’ta katledilen o gençler şimdi hayatta olacaktı.
Erdoğan’ın aklında, “başkanlık” kılıfında bir “tek adam rejimi” kurup ülkede canının istediğini vurma, tutuklama yetkisine sahip olmak gibi hastalıklı hayaller bulunmaktadır. Bu hayalleri yıkan HDP’yi ve Kürt halkını cezalandırmak dürtüsü yatmaktadır.
Ama Erdoğan öncesinde de bunları yapan çok sayıda insan oldu ama yapamadılar. Erdoğan ise bunu asla başaramayacaktır.
Erdoğan PKK’yi yok edecekmiş.
“Yok ederim dediğinde” Kürtlerin o muazzam direnişiyle kendisini ateşin tam ortasında görecektir.
Dünya siyaseti, bir “yapboz” oyunu gibi kurulmuştur, her saldırının izdüşümü, karşı saldırının şiddetini daha da artırarak uluslararası alanda birçok dengeyi de etkiler. PKK Ortadoğu’nun en güçlü hareketidir. Erdoğan’ın ateşkes koşullarına uyan PKK’ye yönelik saldırıları durup dururken başlatırken bölgedeki dengeleri de etkiler ve bu etkilenme, Türklerin lehine asla olmaz.
Kürt sorunu Türklerin iddia ettiği gibi bir iç sorun değil uluslararası bir sorundur ve sadece Türkiye’yi değil dünyadaki birçok ülkeyi de ilgilendirir ve sorun bir anda “uluslararası” bir sorun hâline gelir.
Erdoğan yapamayacağı işleri yapacakmış gibi yalanlar sıkıyor bunun iki büyük tehlikesi var.
Birincisi, gerçekten bazıları bunu yapacağına inanabilirler.
İkincisi ve bence daha da tehlikelisi, yapamayacağını bilirler ama Türkiye’yi ateşe atarak bu ortamdan çıkarlarına çıkar katmayı hesaplamalarıdır.
Erdoğan’ın bugün yaptığı bir darbedir ve bu Türkiye’yi ekonomik açıdan sıkıştırmaktan askerî darbeye kadar her türlü belaya açık hale getirmektedir.
Erdoğan sanıyor ki bu yöntemle hayallerime kavuşurum, Kürtlerin hayalleri Erdoğan’ın hayallerinden kat be kat büyüktür ve bir o kadar da gerçekçidir. Bu nedenler Kürtler senin hayallerine kendi hayallerini kurban etmezler. Erdoğan’ın anlamadığı da budur. O sanıyor ki ben PKK ‘yi temizlerim, bu kez hiç öyle olmaz gidersek, hep beraber gideriz.
Hep Türkiye’nin tümü Erdoğan’ın yalanlarına kurban ediliyor.
Böyle “asacam kesecem” yalanlarıyla sorunları çözemeyeceği gibi daha da büyük sorunlarla karşı karşıyadır.
Erdoğan kırmızı görmüş boğa gibi, dur durak, sınır, ölçü tanımaz hâle gelmiş.
“Başkan olacağım, başkan olacağım” kasılmalarıyla bütün ülkeyi felakete sürüklüyor.
Yaklaşan belanın daha nasıl olması gerekiyor?
Kör önünü göremez hale gelmiş durumda, yalanlarının nelere yol açabileceğini görmüyor.
Attığı bunca yalanlarla Kürt meselesini çözeceğim hikâyesiyle IŞİD denen belayı başımıza musallat etmedi mi?
Her gün yeni karakollar yaparak, barajlar adı altında köylerimizi tarihimizi yok etmesi yetmezmiş gibi, baraj güvenliği altında aldığı binlerce korucuyla Kürt sorununu çözmek ne güzel değil mi?
Vatan’ın karpuz gibi bölünüp bölünmemesi çok önemli değil artık, insanların yürekleri bölünüyor.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.