Göçmenler Kürt illerine yerleştirilecek

\'Siyah Rapor\'dan sonra gri rapor uygulamada. Bu raporlarla Kürt nüfus artışı argümanı asimilasyon politikalarının temelini oluşturuluyor.

Oktay Yıldız

25.03.2016, Cum | 17:27

Göçmenler Kürt illerine yerleştirilecek
Makaleyi Paylaş

Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren Kürtler üzerine hazırlanan çok sayıda raporlar vardır. Bu raporlardan 2016 yılında hazırlanan hiç bilinmiyor ve pek fazla bilinmeyen başka bir rapor ise 1930’larda 1. Genel Müffetiş Abidin Özmen’in hazırladığı ‘Siyah Rapor’dur. Kürt nüfusunun anormal bir hızda arttığını iddia eden rapor İsmet İnönü tarafından da benimsenmiş, gizlidir ibaresi bulunan rapor yıllar sonra ortaya çıkmıştı.

Devlet, her dönem Kürt nüfusu ile ilgilendi ve bu konuda raporlar hazırladı. Türk halkının ilgisi ise, 1980’lerden itibaren ve özellikle 1991’den köy boşaltmalarından sonra Batı bölgelerine yerleşen büyük orandaki Kürt nüfusu bu ilgiyi arttırdı.

1930’da Kürt meselesiyle ilgili raporu hazırlayan Abidin Özmen, 1. Genel Müfettiş olarak, o dönemin Diyarbakır, Van, Hakkâri, Muş, Mardin, Bitlis, Urfa, Siirt illerini sekiz yıl boyunca yöneten ve Kürt meselesini çözme konusunda en yetkili birkaç bürokrattan biriydi. Görev süresi boyunca, bölgenin siyasi durumu ve Kürt meselesine ilişkin, asıl vurguyu nüfus meselesine yaptığı ve çok sayıda rapor hazırladı. Raporların en önemlisi, genel müfettişlerin faaliyetlerini değerlendirmek amacıyla 8 Aralık 1936 tarihinde İçişleri Bakanı ve CHP Genel Sekreteri Şükrü Kaya’nın başkanlığında Ankara’da umumi müfettişlerin toplantısına sunulan ‘Siyah Rapor’dur. Rapor, tartışmalı nüfus iddialarına ve nüfus istatistiklerine yer vererek, Kürtlerin Türklerden 12 kat daha hızlı arttığını iddia etmiştir. Dönemin devlet yöneticileri uzun kış aylarında Kürtlerin yalnızca çocuk yapma işi ile ilgilendiklerini düşünmüş olmalıdırlar ki bu raporu çok ciddiye alıp memleket elden gidiyor teranesiyle Kürtlerin bu önlenemez üremelerini durdurmak için aylarca plan ve program yapmaya başlıyorlar.

Oysa, Özmen yanlış bir hesaplama yapmıştı. 1927 resmi nüfus sayımı ‘anadil’ verileriyle, 1935 sicil-i nüfus –ki bu etnik temelliydi- verilerini karşılaştırarak bu sonuca varmıştı. Oysa nüfus sayımındaki soru ‘anadil’ ibaresi altında ‘konuşma dili’ verisiydi. Yani devletin sicillerinde Kürt gözüken, pekâlâ Türkçe konuşabildiği için ‘anadil’i Türkçe kaydedilmişti. Özmen 1927-1935 yıllarına ait, ya sicil-i nüfus verilerinin ya da resmi ‘anadil’ verilerini karşılaştıramamış ve böyle absüt bir hızlı üreme grafiyi çıkmıştı devleti aliyenin karşısına. Nitekim, bugün 1927-1935 arası resmi anadil verilerini karşılaştırıldığında 12 katlık bir artış bırakın, çok düşük bir oran olarak görüluyor.

İsmet İnönü’nün 21 Ağustos 1935 tarihli ‘Kürt Raporu’ (Şark Seyahati Raporu) Özmen’in ‘Siyah Raporu’ ile büyük benzerlik gösterir. İnönü, M.Kemal’e sunduğu bu raporu bölgelerde görevli umum müfettişlikleri ile yaptığı 1935 temmuz ayındaki toplantılardan sonra kaleme almıştır.

Bu duruma ‘Milli Şef’in 12 kez fazla arttığına inandığı Kürtler hakkında ne tür politikalara başvurduğunu daha sonraki Dersim Katliamı bize göstermiştir.

Özmen’in mesnetsiz iddiasının taraftar bulmasının önemli sebebi 1990’larda batı bölgelerine Kürtlerin zorunlu göçüydü. Çok kısa bir zaman içinde büyük bir Kürt nüfusunu karşılarında gören Türkler, devletin köy boşaltmalarını görmezden gelip, Kürtlerin nüfus artışında seri üretime geçtiğine bağlamayı daha uygun buldular. Bu uygunluğun bir sebebi bilgisizlik, yanıbaşlarına da insafsızca köyboşaltan, sivilleri katliama ve göçe tabi tutan devlet uygulamalarını görmeme ve diğeri ise devletin yarattığı ideolojik hava. İşte tüm bunlar, Özmen’in iddialarını öne çıkarır. Bilimsel nüfus çalışmaları ise hastanelerden derlenen doğum istatistikleri verilerinin yöresel dağılımından yola çıkarak tahminde bulunur.

Özmen, Siyah Rapor’unda, Kürtlerin Türklerden 12 kat fazla arttığını ileri sürerken iki neden üzerinde durur: Doğum artış hızı ve Türklerin Kürtleşmesi.

Özmen, Türklerin kitlesel bir şekilde Kürtleştiğini iddia eder. Böylesi bir izahın nedenlerinden biri, kuruluş gerekçesini Kürtlerin asimilasyonunun üzerine inşa etmiş umum müfettişliğinin meşruiyetini güçlendirmektir.
Aslında bu tezin kökeni daha eskiye dayanır. 1900’lü yılların başında, Türk Yurdu dergisi ve Ziya Gökalp ağırlıklı olarak, ‘Kürtlerin Türkleri asimile ettiği tezi’ ileri sürülür. Bu tezin, Türk milliyetçiliğinin operasyonel bir aşamaya geçtiği anda ortaya çıkması bir tesadüf değildir. Bu söylemin amacı, asimilasyon gibi uluslararası alanda kötü bakılan bu stratejiyi meşrulaştırmak içindir. İşi ‘Biz asimile etmezsek onlar bizi asimle edecek’ mantığına vardırılır. Ve bu absürt teze dayanılarak Kürt nüfusu hızlı artıyor ve bizi asimle edecek argümanı asimilasyon politikalarının temelini oluşturuyor.

Şimdi yakın tarihimize gelelim: 20 Kasım 1996 tarihli MGK toplantısında, Kürt nüfusunun artışını bir tehlike ve tehdit gibi gören MGK durumu rapora şöyle yansıtmıştı:

\"Kürtlerin oturduğu bölgelerde nüfus artışı diğer bölgelerden yüksektir. Kürt nüfusu 2025\'te toplam nüfusun yüzde 50\'sinin üzerine çıkma eğiliminde. Bu, Kürt milliyetçiliğinin canlı tutulmasıyla birlikte düşünüldüğünde, bunun da milletvekili sayısına oranlaması uzun vadede Türkiye için vahim tehdit oluşturabilir. Bölge\'de nüfus planlaması seferberliği elzemdir.\"

Hükümetler değişmiş ancak Kürtlerin nüfus artışını tehlike ve tehdit gibi gören anlayış hiç değişmemiştir. Nitekim 2005 yılında yapılan MGK toplantısının sonuç raporunda, \"Kürt nüfusunun artış hızı, bölgenin doğurganlık oranı ve Kürt illerinden göç ve göç alan illerin nüfus artışlarına yönelik tedbirler\" alınmasının artık zorunluluk hasıl olmaktadır ibareleriyle açıklanmaktadır.

Günümüze gelindiğinde Devlet, Kürdistan demografisini bozarak yeni bir niteliğe kavuşturma planı uygulamaktadır. Gri Rapor. Şehircilik ve Çevre Bakanlığı ve Göç İdaresi Müdürlüğünün ortak olarak hazırladıkları 2016 Ocak ayı raporun da ise, Kürt nüfusun artışı yanında, PKK’ye destek verme oranı, HDP’ye çıkan oy oranı ve dağa çıkıp PKK’ye katılma oranlarına göre hesaplamalar yapılmış ve uygulamalarda bu yönde olacağı vurgulanmaktadır.

İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğünün hazırladığı sığınmacıların güncel durumları raporunda, AB’ye karşı koz olarak kullanılan sığınmacıların durumları ve AB fonlarından bu sığınmacılara yollanan paraların nerelere gittiği çok iyi bir dille açıklanmakta. Yine Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve Göç İdaresinin göçmenleri nasıl konumlandıracaklarını raporlara nasıl yansıttıklarına bakalım.

Rapor 1:’Türkiye’ye katkı sağlayacak olan Suriyeli göçmenlerin çok büyük sermayelerle Türkiye’nin dört bir yanında iş kuruyor, ithalat ve ihracat yapıyorlar.
Sadece gayrimenkul alanında İstanbul’da yapılan yatırım 3 milyar 770 bin dolari buluyor’.

Aslında bu kadar hesap yapmadan da bugün İstanbul’da Halep’in meşhur pideye benzeyen ekmeğini üç fırından birinde, Şam tatlısını ise Güllüoğlu baklavaları üzerinden dağıtım yapılan birçok markette buluyor olmak, olan bitenin küçük bir göstergesi. Suriyeli aşiret reisleri ve yakın adamları çoğu iş kuruyor ya da bir iş sahibinin yanında yüksek düzeyde yönetici olarak çalışıyor. Maddi durumları ise pek çok Türk ailesinden daha iyi. Çocukları özel okullarda okuyor, her biri ortalama 2 bin 500 lira kira ödüyor. Peki tüm bunlar nasil oluyor. Devletin 8 milyar harcadık demesine karşılık, Suriyeden gelen para bu rakamdan çok yüksek görünüyor.15 bin aktif şirket, 10 bin küçük ölçekli iş yeri dile kolay mı bu kadar sermaye. Buna göre Suriyede hiç para kalmaması gerekir ama kalmış…İşte tuhaflıkta burda başlıyor.

AB fonlarında sığınmacılara para veren kurumlarla Türk devleti arasında da bu para dağıtımı konusunda da bir kavga var. Bir çok kurum bu nedenle para yardımını kesmiş. Mesele AB Fonundan para veren kurumlar, parayı biz direk mültecilere vereceğiz diyorlar ama, Türk devleti hayır ‘siz benim kadar adaletli davranmıyorsunuz. Önünüze gelen her sığınmacıya parayı vereceksiniz, oysa biz öylemiyiz, itiyacı olana değil, verilmesi gerekene veriyoruz’ diyorlar. Durum aynen böyle. Sunni arap aşiretlerine ve Suriyede kendi adına savaşanların ailelerine paralar veriliyor ve hiç bir kayıt yok verilen paraların. Suriyeli bilim adamları ve entellektüelleri ABD ve AB ülkeleri alıyor, çünkü Turkiyede açlık sınırın da yaşıyorlar. Zaten devlet için de bu insanlar gerekli olmadığı kanaati hakim…

17 binden fazla şirket açıldı

İstanbul Ticaret Odası’nın verilerine göre İstanbul’da 2827 Suriyeli şirket var. Gaziantep’te 471 tane, Hatay’da 270 tane, Kilis’te 70 tane, Urfa’da 67 tane ve Kahramanmaraş’ta 33 tane. Bu şirketlerin 1200 tanesi toptan ticaretle uğraşıyor.

900 tanesi bakım onarımla, 600’ü ise gayrimenkul alanında faaliyet gösteriyor. Bir de Türkiyeli işadamları üzerinden iş yapan, Suriyeli işadamları var. Onlar da eklendiğinde Türkiye genelinde 17 binden fazla Suriyeli şirket olduğunu görüyoruz. Ufak çapta çalışanları bu rakama dahil etmiyoruz. AB fonlarından alınan paralar çok sayıda aşiretlere verilerek şirket açtırılıyor. Bu şirketlerin devlete vergi verdiklerine dair ise hiç bir belge bulunmamaktadır. Yine bu şirketler 10 kişiden fazla insan çalıştırırlarsa vatandaşlık alma kontejanları bulunmaktadır. Her türlü kolaylıklar sağlanarak açtırılan bu şirketler daha sonraki süreçte Suriyede oluşacak siyasal duruma müdahale etme, ticareti bunlar üzeri sağlama, devletin bunlar aracılığıyla söz sahibi olması planlanmıştır.Şirketlerin hemen hepsi Sunni aşiret ve kanaat sahibi kişilere ait olması, buralarda çalışanların ağırlıklı bölümü radikal örgütlerde bulunan elemanların akrabaları ve yakınları olmasıda ayrı bir soru.

Kürt Şehirlerinde Arap Mahalleleri

Suriyeli mülteciler için AB fonları ve devlet kaynaklarıyla yapılacak yerleşim planlamalarında, ağırlık Kürt coğrafyasında. Hazırlanan yerleşim haritasın da özellikle Arap nüfusunun bulunduğu Mardin, Siirt, Bitlis ve yıkıma uğratılmış il ve ilçeler gelmekte. Öncelikle Korucu köylerine ve yakın civarına yerleştirilerek başlanılacak. Korucularla, bazı muhtarlarla ve bazı aşiret reisleriyle bu konuda İç İşleri Bakanlığı yetkilileri ve askeri yetkililer görüşmeler yapmıştır. Itiraz eden korucuların bütün hakları kesilerek koruculuktan atılacakları askeri yetkililerce korucular çağrılarak söylenmiş.

Söylenen bir baska şey ise bölge halkının, yaşam tarzı, kültür, dil vb. Konularda göçmenlerle birbirlerine çok yakın olmaları ve göçmenlerin buralar da daha kolay uyum sağlayacakları. Elbetteki bu söylenenlerin gerçeklikle ilgisi yok. Bu planın ardındaki asıl neden, Kürt nüfusun dengelenmesi, demografik yapının, Suriyeli, Iraklı, Arap mültecilerle, mevcut durumun devlet lehine dönüştürülmesi. Hazırlanan raporda, ‘bölge illerinde TOKİ kanalıyla çok sayıda konut üretileceğini, yaygın bir yerleşim planlamasına gidileceğini 2016 ve 2017 yıllarında konutlarin bitirilecegi’ belirtilmekte.Devamla

Çesitli illere dağılmış mültecilerin yurttaşlık haklarının kazanmalarıyla üretilen konutlardan yararlanma haklarının bulunduğu ve bu hakların TOKİ şartnamesinede uygun olduğu’belirtilmekte.

Şimdi TOKİ şartnamesine bakalım : ‘Toki, özel şirketlerle işbirliği yaparak, kamu arazilerini ihale etmektedir. Yüklenici firma projenin satış ve pazarlamasını yürütür. Aynı zamanda, Toki onayını alarak, konut fiyatını da belirlemektedir.

Yoksul, Alt ve Orta Gelir Grubu için başvuru şartı

- Almak istenilen konutun bulunduğu ilde belirli bir süredir oturuyor olmak
- Daha evvel TOKİ’den konut almamış olmak
- Çocukları, kendisi veya eşine ait herhangi bir gayrimenkulu bulunmamak
- 30 yaş ve üzeri olmak
- Gelir durumu şartı
o Yoksul grup için: Yeşil kart sahibi olmak veya Sosyal Yardımlaşma Fonu’ndan yararlanıyor olmak
o Alt gelir grubu için: Aylık net gelir en fazla 765 YTL olmalıdır.
o Dar ve orta gelir grubu için, azami gelir şartı aranmamaktadır.’

Sığınmacıların hepsi için sartlar çok uygun. O ilde oturması maddesi ise geriye dönuk olarak kendilerine kimlikler verilecektir.

İç İşleri Bakanlığı gizli ibareli olarak Mardin, Bitlis, Diyarbakır, Iğdır, Şırnak, Urfa, Kilis, Maraş, Antep, Siirt, Elazığ, Hatay, Muş ve Erzurum Valiliklerine yolladığı genelgede şunlar belirtilmekte: \"Bu sebeple konut üretimi sonrası süresinde, illerimize yerleştirilmek üzere sevk edilecek olan söz konusu yabancılara hayatlarının kendi imkanlarıyla idam ettirene kadar 57 sayılı uygulama talimatı çerçevesinde aynı, nakdi, barınma, iaşe, sağlık, eğitim, beceri ve meslek eğitimi, kültür, sosyal ve psiko- sosyal destekler verilmek üzere kurumlarımızın hazır hale getirilmesi için gerekli çalışmaların tamamlanarak herhangi bir aksaklığa meydan verilmemesini önemle rica ederim.\" (IUK)

Geri kabul anlaşmasıyla Türkiye\'ye gönderilmesi planlanan, yaklaşık 1 milyon göçmen de ilave ettiğimizde, Suriye\'li sayısı 3 milyon 920 bin.

An itibarıyla Türkiye\'de yaşayan ve sayıları 2 milyon 920 bin. Ayrıca Türkiye\'de doğan Suriyeli çocuk sayısının 162 bin ve bu sayı kayıtlara geçen sayı. Yaklaşık 4 bin civarında çocuk ise hiç kayıtlara geçmemiş.

Yasa uyarınca, 29 Nisan 2016\'dan itibaren, geriye dönük olarak 5 yıllık ikamet süresini dolduran Suriyelilere, ‘Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı talep etme\' hakkı doğuyor. 29 Nisan\'dan itibaren bu hak, diğer Suriyeli mülteciler için de söz konusu olacak.

Yasa, vatandaşlık taleplerinin Bakanlar Kurulu\'nca karara bağlanmasını öngörüyorsa da, hükümet açısından, Ocak ayında çalışma izni verilen mültecilerin vatandaşlığa kabulü, siyasi hesaplar ve seçmen tabanının çoğaltılması açısından bir dönüm noktası.

AK Parti\'nin, Türkiye\'deki siyasi dengeleri etkileyebilecek böyle bir adıma istekli olduğunu söyleyen CHP İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak, hazırladığı raporda,

\"2019\'daki üç seçime 450 -600 bini aşkın mültecinin, yeni seçmen olarak katılımı söz konusu olacak. Suriyelilerin vatandaşlığa kabulüyle, seçmen dengeleri değişecek. Bu yıl olası bir erken seçim ya da referandum durumunda, 29 Nisan 2011\'den sonra giriş yapmış olanların vatandaşlığa kabulü halinde, asgari 700-950 bin, yeni ‘mülteci seçmen\'oy kullanabilecek\" görüşünü dile getiriyor .Gerçek ise 1 milyon 270 bin yeni seçmen seçimlerde boy gösterecek.

Kürdistan da nüfus dengeleri Mültecilerin yerleştirilecek illerinde siyasi tablo ve nüfus oranını derinden etkilenecek. Bence bu sadece hükümetin bir rüyası. Bin yıllardır toprağını terk etmeyen Kürtler bu bin yılda da aynı direngenliğe sahip.

Mübarek hiç gitmeyecekmiş gibi duruyor. Koltuğa yapışmış öylesine duracağını ve Kürtleri vurarak devranının süreceğini düşünmek ne kötü… Kürtler buna izin vermez… Sarraf ABD’de yakalanınca koltuğa serin yeller vurmaya başladı.

Size bir dip not vereyim : Yakalama kararından 12 saat önce Gürcistan’a geçen, oradan da önce Ermenistan’a, ardından da Almanya’ya giden eski savcılar Öz ve Kara’nın, ne kadar gizli devlet belgesi varsa, 17-25 vakasının bütün bilgi ve belgelerini de yanlarında götürdüklerini sanırım her aklı başında kişi tahmin eder. Sarraf vakası firtınanın habercisi benden söylemesi… Rüzgar eken Fırtına biçer derler ya, işte ta kendisi…

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
29113 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:20:40:29

Yazarın Önceki Yazıları

İyimser olunacak hiçbir şey kalmamış … Darbe gecesi pazarlığı... Şırnak’da bu fotoğraf karelerini çizenler… Sözün bittiği yerde miyiz? Büyük Amaçlar Uğruna Ölmek… Musul Operasyonu ve PKK Paşam: Kış tatbikatını Kandil'de yapalım HDP'li vekillerin renk kodları Devletin PKK ile Rafineri Pazarlığı II. Cezayir anlaşması ve Ergenekon'un dönüşü Ankara Kuzey Suriye söylemine hazırlanıyor Uluslararası Koalisyonda PKK’de var CHP ve Babayiğitlik… Bir Kulüp ve Bir Halk Nasıl Diktatör Olunur? Savaşlarda Önce Gerçekler Öldürülüyor Oslo'dan Paris'e - II - (Son terörist kim?) Oslo'dan Paris'e - 1 Kim bu Reza ‘BEY’ Sevgili Yaşar Abi İşte TAK Gerçeği! Vietnam’da Savaşmayı Reddettiler… Amed Spor, FC Barcelona ve Bilbao ‘Vur Kurtul, Sür Kurtul’ uygarlığı… Kalemin Vicdanı, Kürdün ateşinde… Çöktürme Planı Gazetecilik… Gerçekten haberiniz varmı? Düşmanını hem ağlatan, hemde göbek attıran Komutan: Delil Doğan Uğurlar Olsun Yüreklerin Elçi'si Yürekler param parça… ‘Terbiye’ ederek masaya oturtmak Silvan da bizim Guernica’mız Kaçıncı dünya savaşındayız… Nerede Hata Yapılıyor-2 PKK değişmek ve yeni kararlar almak zorundadır Savaş akıllarını, onlar kendilerini vuruyor… Bark (Yüklenmek) Suriye’de Türkiye masa dışı kaldı Dersim'de ne oldu? Beren Saat’in suçu ne…? Kefenli liderin kefenli askeri olmak Yalan ve Savaş Kırılan Umutlar ve Yıkılan Hayaller Örgütü zor günler bekliyor Ateşkesler bitti: FARC’tan Farkımız olmalı... Ve MIT TIR’ları duble yollara çıktı…. IŞİD Kobane’ye nerden sokuldu….. Biz aydınlar ve Barış MIT TIR’larının hikayesi HDP’ye Bombalı saldırılar….. Katırları da vurdular Türk Liderleri neden Cahil oluyorlar... Bizde de Reha Muhtarlar olmalı mı? Dörtyüz dediysek dörtyüz …… Kendi yalanına inanmak Asker için çözüm süreci bitmiştir… Hükümet HDP’ye büyük bir tuzak kurma hazırlığında Bu Newroz Yalçın Akdoğan Mesaj verecek Barışı ip üzerinde cambazlık sanıyorlar... Fidan neden U dönüşü yaptı? Nutuk Provası Öcalan’ın Mektupları… Mihail Timofeyeviç 'Yoldaş'ın Yarım Kalmış Sevdası Aydınlık Yol ve PKK Meğer Ne Belalar Sarmışım Başımıza - II Hoca'nın Elleri de Elma Toplamıyor… Meğer Ne Belalar Sarmışım Başımıza - I Kobanê Hainlik Mucizeler hep devam ediyor..... Savaş iyidir, hem itibarımızı arttırır hem de tanıtımımızı yaptırır
x