Devletin PKK ile Rafineri Pazarlığı

İzmirli Erkin Erbay, ‘bölgede’ bulunup Ankara’ya getiriliyor. MİT tarafından sorgulamaya alınıyor… Olayı doğruluyor, hatta esir olan askerler konusunda devreye girdiğini de anlatıyor. . .

Oktay Yıldız

20.06.2016, Pts | 18:58 [ Güncellenme: 20.06.2016, Pts | 19:31 ]

Devletin PKK ile Rafineri Pazarlığı
Makaleyi Paylaş

Habercilikte elinizde belge, bilgi yoksa babalanmasınız, sesinizi kısar yan kıvırırsınız. ‘Şükür’ bu güne kadar sesimizi kısacak bir habere imza atmadık. Bu haberinde orjinal ses kaydı zulamızda duruyor biline… Şimdi asıl mevzuya dönelim. Devlet PKK ile görüşür mü diye düşünen varsa, fazla düşünmesin.

Defalarca görüştü çesitli dönemlerde ve çeşitli şekillerde. Bu size aktaracağım sadece bunlardan biri. Şimdi tane tane, yavaş yavaş ve detaylı bir şekilde anlatayım ki, içinizde hiç bir şüpheye yer kalmasın.

Şöyle ki :

Kürdistan’da çatışmaların en doruğa çıktığı 1990’lı yıllarda, olayları gazeteleri adına bölgede takip eden birkaç gazeteci vardı. O dönemlerde, ayın yarısından fazlasını Kurdistan’da geçirirlerdi. Evlerinin dışında İkinci adresleri ise, Diyarbakır Demir Otel ve Cizre’de bulunan Kadıoğlu Oteliydi.

Kürdistan’daki olayları izler, bazen de PKK tarafından gozaltına alınan askerlerle görüşmek için Güney Kürdistan’da bulunan kamplarına giderlerdi. Bu kamplara ulaşmak için KURD-HA (Kürdistan Haber Ajansı) ile de bir telefon tarafikleri vardı. Bu kamplara ulaşmak için, Ajansın muhabir ağı üzerinde gerilla kamplarına ulaşırlardı.

1991 yılının sonlarıydı. Bir Refah Partili milletvekilinin oğlu ARGK tarafından gözaltına alınmıştı. Meydan gazetesi muhabiri olayı araştırmak için Kürdistan’a ve oradan da gözaltına alınan çocuğun bulunduğunu tahmin ettiği G. Kürdistan’daki gerillah kamplarına gitmek için hazırlıklarını tamamlamış ve KURD-HA’yı arayarak gerekli girişimlerde bulunmuştu. Nitekim bana ettiği telefon sonrası bende gerillah kampını haberdar etmiş ve gazeteciye, kamplara gidebilirsin demiştim.

Bahri Kayaoğlu, Milliyet gurubuna bağlı Meydan Gazetesi muhabiriydi. Sabah Gazetesi’nde çalışan Ayşe Önal da Bahri’yi arayarak, “Güneydoğu’ya gideceğim, birlikte gidelim, yardımcı olur musun?” diye sormuş, Bahri’de “Olur” demiş. Bahri Ayşe hanım içinde bir kez daha beni arayarak yardımcı olmamı istemişti. Bende gerekeni yapmıştım.

Bahri, uçağa bindikten sonra, Ayşe hanımında aynı konu için geldiğini öğrenir. Önce Diyarbakır’a sonra Cizre’ye oradan da G. Kürdistan’a sorunsuz bir şekilde geçtiler. Zaho’da irtibat kuracakları kişiyi buldular ve birlikte Haftanin kampına gittiler. Kampın sorumlusu N. T. idi. Gözaltına alınan milletvekili oğlunun orada olmadığını Bahri’ye söyler.

Yurt içinde, Bingöl taraflarında bulunan bir kamplarında olduğunu söluyor. Gidip orada görüşmesi için irtibat kuracağı kişinin adı ve adresi ile birlikte bir pusula yazıp veriyor. Bahri, özel haber çıkaracağı için Ayşe Önal`dan bunu gizliyor doğal olarak. Gerillah komutanlarıyla röportajlar yapıp Cizre’ye dönüyorlar.

Kadıoğlu otelde uzun süredir kalmakta olan Erkin Erbay isimli bir mühendis vardı. Batman Petrolleri A. O. da görevliydi ve Şırnak tarafında yeni petrol alanları için araştırma yapıyordu. Cizredeki KURD-HA muhabirleri bu şahsın PKK yetkilileriyle görüşmek için kendilerinden yardım istediğini bana bildirdiler. Bende bu durumu Sayın Öcalan’a bildirdim. Öcalan ‘Tuhaf ne istiyor, önce bir araştırın kimdir necidir ondan sonra, söyle arkadaşlara gorüşsünler derdi neymiş bakalım’ dedi. Ben muhabir arkadaşlara bunu ilettim ve kimliğinin fotokopisini bana yollamalarını istedim.

Bahri ve Ayşe Önal Cizre’ye otele dönünce, Erkin Erbay, Bahri’nin odasına giderekBeni PKK kamplarına götür. Üst düzey bir yetkilileri ile Devlet adına görüşmek istiyorum” der.

Bir gazetecinin çok nadir karşılaşabileceği ilginç bir teklif bu. .

PKK kamplarında, PKK’lı bir üst düzey yetkili ile, T. C Devleti adına görevlim mühendis kimliği taşıyan biri, T. C Devleti adına ne görüşebilirdi? Yıllardır yasadışı olarak görülen bir örgütün yetkilileri ile, devletin önemli bir kamu kuruluşunun kimliğini taşıyan, üst düzeyde görevlendirilmiş, görevli bir mühendisin ne işi olabilirdi ki?

Gazeteci Bahri haberin kokusunu almıştı… Haber büyüktü ve çok ses getirecekti… Bahri duraksamadan şu teklifi yapıyor: “Erkin Bey, seni götürürüm ama ben gazeteciyim. Teybimi açarım ortaya, ne konuşursanız kayıt yaparım. Görüşmenizi de fotoğraflarım. ” Erkin ”Hayır” diyor. “Bu iş devlet işi. Ses kaydı ve fotoğraf yok. Oraya gidip geldiğimi senden başka bilen olmayacak. ” Bahri “Sen bilirsin” diyor. “O zaman beni unut. . Gazetecilik yapmayacaksam bu işe girmem. ” diye ekliyor. İşte gazetecilik…

Erkin odadan ayrıldıktan sonra, aynı akşam, Ankara’ya uçuyor. Ayşe Önal ertesi sabah Diyarbakır’dan İstanbul’a dönüyor. Bahri, kiraladığı bir araçla Bingöl’e doğru yol almaya başlıyor. PKK tarafından gözaltına alınan milletvekili oğlunu bulmaya çalışıyor. Beş gün sonra İstanbul’da ki gazetenin merkezinden Bahri’ye şu not iletiliyor. “Erkin Erbay adında birisi, seninle acil görüşmek istiyor. Cizre Kadıoğlu otelde telefon etmeni bekliyor…”

Bahri ahizeye sarılıp arıyor. . Erkin, fazla detaya inmeden, tüm isteklerini kabul ettiğini, hemen oraya gitmesini ve ertesi sabah erkenden K. Irak’a geçmeleri gerektiğini söylüyor. Akşam üzeri Bahri, Bingöl’ün Karlıova ilçesi taraflarında, hiç düşünmeden yola çıkıyor. Bingöl, Elazığ, Diyarbakır ve Mardin üstünden bütün gece araba kullanıyor. . Bahri bütün gece bu büyük haberi kafasında kurguluyor. ‘Devletin mühendisi PKK’lı yetkiliyle ne görüşecek, bir pazarlık mı yapılacak, gözlerinin önünde gazetenin manşeti geliyor, Devlet-PKK pazarlığı?. . ’ Sabah ezanı okunurken Cizre’ye varıyor. Erkin hazır vaziyette Bahri’yi bekler halde. Hiç vakit kaybetmeden Habur sınır kapısına yöneliyorlar…

O dönemler Olağanüstü Hal Bölge Valiliği’nin, bölgede çalışacak gazetecilere verdiği bir belge ile serbestçe G. Kürdistan’a geçilebiliniyordu. PKK kamplarına ve çatışma bölgelerinin tümüne PKK’nin verdiği izinle gidiliyordu. Bahri bu belge ile geçiyor, Erkin Erbay, devletin verdiği ‘görevli’ belgesiyle geçiyor. İkisi de ayrı ayrı araçlar kullanıyor.

Zaho’ya ulastıklarında bir çay bahçesi önünde dururlar. Bahri, Erkin’e; “Burada bekleyeceksin, seni oraya götüremem. Önce gidip onlarla görüşmem, görüşme talebini iletmem lazım. Senin de benim de can güvenliğimiz için bu gerekli. . ” diyor. “Ama ne zaman döneceğim belli olmaz. . ” Erkin “Tamam” diyor “Beklerim. . ”

Bir hafta önce Ayşe ile birlikte Zele kampına kendilerini götüren kişiyi Bahri bulup durumu anlattıyor ve birlikte Kampa gidiyorlar. Bu kez, kampta N. T. ’tan başka, Cemil Bayık’ta vardır. Bahri, durumu anlatıyor. Erkin Erbay’ın Zaho’da beklediğini söylüyor.

Cemil Bayık, “ Bu adam bize değişik kuryelerle bir kaç defa daha haber gönderdi, ciddiye almadık. Madem gelmiş, bir görüşelim” dedi. Bahri, N. T. ve bir kaç PKK’lı ile birlikte Zaho’nun bir mahallesine geliyorlar. . N.T., “Gidin, buraya getirin” diyor.

Zaman ikindi vakti gittiklerinde, Erkin aynı yerde bekliyor. Alıp, eve götürüyorlar…

Korumaları saymazsak, odada üç kişiydiler N. T. , cebindeTürkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’nın (TPAO), yani önemli bir devlet kuruluşunun kimlik kartını taşıyan 39 yaşındaki Erkin Erbay ve o dönemde iyi bir trajı olan Meydan gazetesi muhabiri Bahri Kayaoğlu. . .

Bahri, ses kayıt cihazını açıp masanın ortasına koyuyor. Fotoğraf makinesiyle de gurubu ölümsüzleştiriyor! Gazeteci Bahri Kayaoğlu, N. T. ile Erkin Erbay’ın konuşmalarını dehşet içerisinde dinliyor. . .

Resmen pazarlık ediyorlardı.

Devletin Şırnak bölgesinde kuracağı bir tesisin yapılışı sırasında, orada çalışanlara ve makina parkına, PKK\'nin saldırıda bulunmaması için yapılan bir pazarlık. . .

T. C Devleti adına görüşen Erkin Erbay’a, PKK sorumlularından N. T. aynen şunları söylüyor:

“Buralar Kürdistan, bu ülkenin sahibi var, bu ülkenin gözcüleri var. Bunlardan izinsiz yapılan şeyler meşru görülemez. Şimdi buraya müteahhitler geliyor, yol yapanlar var, okul yapanlar var, fabrika açanlar var, ticaret yapanlar var… Bizden izin almadan, bizim onayımız olmadan bir işe giriştiler mi etkinliğimizi yok sayıyorlar demektir… Karakol yapan da, okul yapan da gelip izin alıyor…”

O dönemde, PKK, dev­let­ten okul, has­ta­ne iha­le­si alan mü­te­ah­hit­ten, iha­le be­de­li­nin % 10\'u ka­dar para alı­yordu. Ka­ra­kol ya­pan mü­te­ah­hit­ten ise % 30 tah­sil edili­yor­du. Öde­me­yi ge­cik­ti­re­ne, fa­iz uy­gu­luanıyordu. Vergisini ver­me­ye­nin şan­ti­yeler­ ya­kı­lıyordu.

Konuşmanın devamı aynen şöyle:

Erkin Erbay : Tabii, muhakkak, inanıyorum, tabi gerçekten böyle. .

N. T. : İşte temel hüküm şey değil. Şu anki hüküm, o son Nusaybin’de ki vurulan mühendisler. Kendi yanlış hesapları yüzünden öldüler. Onun için gelişinizi gerçekten olumlu, kişisel düzeyde de bir hayli cesaret verici olarak görüyorum. . .

Erkin Erbay : Söyleyin isteklerinizi.

N. T. : Şimdi önce bu kuracağınız iş yerinde çalıştıracağınız işçilerin hepsinin yöre halkından olmasını istiyoruz.

Erkin Erbay : Olur, kabul.

N. T. : Bu tesisin kapısında öyle jandarma, polis, tim durmayacak.

Erkin Erbay : Tamam, MİT imiş, sivil polismiş, bende istemiyorum. Tabi doğal olarak güvenlik önlemleri alınacak. 150-200 kişi kadar. Bunları da yöre halkından oluşturacağız.

N. T. : Gerekirse adamlarımız işçilerin arasına girip konuşma yapacak, parti programımızı anlatacak.

Erkin Erbay : Tamam. . .

N. T. : Varsa çıkabilecek herhangi bir proplem, şu, bu, olursa sürekli irtibatımız olur. Biz anında müdahale ederiz.

Erkin Erbay : Tamam, ne mutlu. .

N. T. : Sizden istediğimiz bunlar. Tabii bir de şey var. Ben karakol yapan müteahhitten bile alırım. Devletten de alırım.

Erkin Erbay : Şimdi güzel kardeşim, ben sana para olarak veremem. Biliyorsun bu devlet işi. Ben bunu devletten resmi olarak alamam.

N. T. : Bir sorun çıkmaz, merak etme. Sen görünüşteki işe bak.

Erkin Erbay : Benim size vereceğim şu. . Para veremem. Araç vereyim, yakacak vereyim, yakıt vereyim. Ne stiyorsanız vereyim. Paraya çevirirsiniz. .

( Not. Erkin bey kampa giderken yolların ne kadar kötü olduğunu görmüş, arabanın sallanmasından bağırsakları midesine dolanmış olmalı ki, Buldozerler, Greyderler, Paletli asfalt Finiserleri, Titreşimli Kompaktörler, Skreyperler, harfiat kamyonları, askeri jipler bilakis tank, Hummer jipler, kış için yakacak ve giyecek teklifinde bulunuyor, ama bizimkisi takmış illahada sıcak para olacak)

N. T. : Para vermezsen olmaz. .

Erkin Erbay : Peki ne vereyim? Para da vereyim ama kendi cebimden veriririm. .

N. T. : Sen kendi cebinden de versen, devletten sonra alırsın.

(Not. Adama fatura verilirse alırda onuda vermiyorlar, ’koca devlet’ sormaz mı, nerde demez mi PKK’nin verdiği fatura nerde ey gafil faturasız ödememi olur demez mi)

Erkin Erbay : Petrol vereyim, çimento vereyim. Bölge bayilikleri vereyim. Adana’dan bu tarafa olan bayilikleri size verelim.

(Yani bu teklif edilenleri reddetmek mümkün değil, düşünsenize yolda arabanızla ilerlerken benzininiz bitiyor, benzinlik arıyorsunuz karşınıza Biji PKK yazılı bir tabele çıkıyor once, sonra istasyonun kendisi… Giriyorsunuz benzinliğe, her tarafta afişler bayraklar keleşli adamlar her yanda, kasada ki bayanda gerilla elbisesiyle keleş omuzunda hevel xer geldin diyor, eğer Kürtseniz içinizde ılık bir bahar esintisi geçer, yok düşmandan yana iseniz benzin menzin yok it arabanı git ceheneme kadar yolun var…)

N. T. : Madem ki yanımıza geldin, dostsun. Bir miktar vermen lazım.

Erkin Erbay : Parayı cebimden vereceğim, vallahi cebimden vereceğim.

N. T. : Cebinden çıkmaz, cebinden çıkmaz. Devletten alırsın mutlaka. Bak şahıslar yanımıza geldiğinde onların ihtiyacı olur. Sen madem ki bir dostsun, yanımıza geldin, ihtiyacın var. Ne istersen, elimizde ne imkan varsa, sana veririz. Yani şahıs olarak. Ama bu parti işi. Para vermen lazım. . .

(Adam zaten kendisi devlet ha onun cebinden ha Ankara’daki hazinaden çıkmış ne farkeder yeterki fatura olsun…)

Erkin Erbay : Ne verelim o zaman size? Onu söyleyin. Onu baştan konuşalım da. . .

N. T. : (Gülerek) Ben de hiç pazarlık yapmayı bilmem. . Bahri bey siz ne dersiniz

Bahri Kayaoğlu : Beni karıştırmayın… Ben bilmem…(Garibim Bahri zaten çarkı dönmüş, birde size hesap kitap mı yapsın)

N. T. : Sadece rafineri kuracaksınız değil mi?

Erkin Erbay : Sadece rafineri. . .

N. T. : Kaça mal oluyor?

Erkin Erbay : 3, 5 trilyonu bulur. Şu anda 970 milyar ödenek de çıkmış bulunuyor.

N. T. : 970 milyar… Ooo. . İyi para. Bize ne vereceksin?

Erkin Erbay : Ne istiyor sunuz? Ben pazarlık yapmaya geldim. Söyleyin isteğinizi. . .

N. T. : Diğer isteklerimizin dışında 10 milyar istiyoruz.

(Not. 3, 5 trilyonun yüzde 00001 bile bu yapmaz gerçektende para konusunda pazarlık yapamıyormuş arkadaş…)

Erkin Erbay : Oooo… Çok. 5 milyar verebilirim.

N. T. : Çok değil, çok değil. . Ben pazarlık yapmayı bilmem, galiba az istedim. . .

Erkin Erbay : Bende pazarlık yapmayı bilmem. . O zaman 7, 5 milyar da anlaşalım. Yalnız 5’ini bir hafta içinde veririm, diğer 2, 5 için de bana iki ay müddet tanıyacaksınız, oldu mu?

(Allahtan ki pazarlık bilmiyorsunuz, birde bilseydiniz ne olacaktı çok merak ediyorum. Devlet birde PKK’den vade istiyor. PKK’de ‘ulan’ bende gecelik faiz uygularım deseydi ne olacaktı. Hani Türk devleti birde IMF para verdik diye sağdan soldan hava atıyordu yuh, yesinler sizi, daha 10 milyari takside bagliyorsunuz…PKK den borç ve vade istiyorsunuz ayıp olmuyor mu yani…)

N. T. : Müddet sorun değil, olur. . .

Erkin Erbay : Parayı nasıl istiyorsunuz? Nerede verelim?

N. T. : Bizim için farketmez. İster TL. Isterse dolar olarak ödeyin. Parayı buraya getirin. İlişkilerimiz olur. . .

Erkin Erbay : Tamam. . Parayı dolar olarak getiririm. . .

Yapılan konuşmanın ve pazarlığın bir bölümü böyle. Halen Bahri’nin arşivimde bulunan orjinal ses kasetinden virgülüne dokunulmadan deşifre edilmiş vaziyetti böyle.

1992 yılının Nisan aylarında bu pazarlığın bir bölümünü, Meydan Gazetesi yazarı ve haber müdürü Behiç Kılıç, “Olmaz böyle şey”adını verdiği köşesinde yayınladı. Ortalık toz duman oldu. DGM’ler tarafından dava açıldı. PKK’ya rüşvet verildiğinin, ‘tek belge ve fotoğrafı’ olarak devletin arşivine girdi.

\"https://ssl.gstatic.com/ui/v1/icons/mail/images/cleardot.gif\"Yazının spotları yayınlanınca bir çok kesim Bahri’yi \'işbirlikçi\' ve PKK propagandası yapmakla itham ederken, bazı kesimlerde da destek verdi.

Oysa Bahri Kayaoğlu sadece dürüst bir gazetecilik yapmıştı. Bir gazetecinin en büyük mirası da yalnızca bu dürüstlüğüdür. . .

O dönemde, yaşanan binlerce böyle olay, kamuoyundan gizlendi. Gerçekleri kimsenin yazmasına imkan yoktu. Devletten ihale alan kim varsa PKK’ye vergisini vermiştir ve buna devletin kurumlarıda dahil… Yazının kısa bir bölümü gazetede yayınlanınca, her zaman olduğu gibi, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı da Bahri’ye bir faks çekti…

”Erkin Erbay isminde bir personelimiz yoktur…. . …. . kamuoyunu yanlış bilgilendirdin tekzip et. . ”

Gibisinden. .

Bahri’nin Türkiye Petroller’ine özel gıcığı varmışda \'dur şunlara gününü göstereyim\' diye oturmuş bir hayali yazı yazmış gibi…Haydi diyelim ki Bahri yazdı hayali bir yazı N.T. ve bende olaya müdahiliz biz ne olacağız, fikri olan varmı bu konuda…

Elimde Erkin Erbay’ın kimliği var…

Türkiye Petrolleri tarafından düzenlenmiş bir kimlik…

Şunlar yazılı:

T. P amblemi… Daimi Giriş Kartı. . No: 10786…Adı: Erkin, Soyadı Erbay, görevi RZV Sondaj Arş. Sicil No: 12226… Veren Makam ve tasdik. . İsim ve mühür var. . Kimlik kartının arkasında Erkin Erbay’ın nüfus dökümü var ve nüfus kağıdı ile aynı…

”Efendim kimlik sahtedir…”

Efendim sahtedir demek, Devletin ata sporlarından olduğunu hepimiz artık ezberden biliyoruz…

Tamam tekzip gönderin de;

Şu Erkin denilen Zat kimdir necidir hangi kurumda çalılışıyor, kimin görevlendirmesiyle PKK ile pazarlığa oturuyor onuda söyleyin bakalım sıkıysa…

Millet anlasın, neyin nesi kimin fesidir. .

Adam cebinde devlet kuruluşunun kimlik kartı ile PKK karargahında ne arıyor?

Bu işte bir hinlik var mı, yok mu?

Tekzip gelince Bahride bunu namus meselesi yapıp, Erkin Erbay’ı tekrar bulmak için bölgeye gitmiş ve pazarlık sonucununu ve parayı götürüp götürmediğini öğrenmek için. . Paranın gittiğini öğrenmiş dolar cinsinden. Erkin’i aramaya başlayınca haliyle işler reng değiştiri vermiş. Bahri gözaltına alınmış, iki gün nezarethenede betonda yatırılmış ki aklı başına gelsin ama nerde, devlet Bahrinin akıllanmadığını görünce haliyle, ’kardeşim başımıza belamısın, başına bir iş getirmeden çek git demişler…Adamlar haklı…

Birde Bahri’nin dönüş yolculuğu var tabi, onuda anlatmadan geçmeyelim. Pazarlığın bittiyinde akşam olmak üze. Habur sınır kapısına doğru Bahri, Erkin Erbay’la birlikte arka arkaya arabalarıni sürüp geliyorlar…

Birden Şeytan Bahriyi nedense dürtüyor…

Devlet bir gazetecinin böyle bir olaya şahit olmasını, hele ‘pazarlığı’ ses kaydı olarak almasını, fotoğraflamasını asla istemez di…Bahri de bunu biliyordu ama nedense kısa bir süreliğine dalgınlığına gelmişti…

Nedense Şeytan Bahriyi dürtünce, Bahri bunda bir ‘hinlik’ vardır diye düşünür birden. Bencede var…Şeytan durup dururken insanı dürtmez. Hele biz gazetecileri hiç dürtmez…Nedense hep bizi kendisine yakın görür…

Kürdistan’da faili meçhül cinayetlerin her gün tavan yaptığı dönem ve çok sayıda gazeteci de her gün bu cinayetlere kurban gidiyordu. . .

Bahri arabanın frenine sert bir şekilde basıyor, araba sarsılarak duruyor…

Arabadan inip arkasında duran Erkin’in aracına gidiyor ve Erkin’e, Zaho’da bir işinin olduğunu, geri dönmesi gerektigini, bir iki saat sonra giriş yapacağını söylüyor. . .

Erkin’in yüzünun birden bire sararması, Bahriyi dahada telaşlandırıyor. . . Erkin itiraz ediyor. . . Birlikte gitmek için ısrar ediyor ama nafile, Bahri artık Şeytanın yanında Azrailide görmüş, basina bir sey getireleceğinden çok emin. . .

Habur giriş kapısında kendisine yetişeceğine zor bela Erkin’i ikna ediyor neyse ki.

Bahri arabanın yönünü döndürüp, ne olursa olsun o kapıdan girmeyeceğim diyerek gaza basıyor…

Türkiye de ki yakınlarına ve gazetesine telefonla ulaşma imkanı da yok. Kendisini G. Kürdistan’ın içlerine doğru vuruyor…

Dohuk’tan İran sınırına yakın Diana kentine varmak için tek bir yol var. “Barzan yolu” dedikleri bu toprak yol yedi saat çeker ve insan gündüz bile o yoldan gitmeye korkar… Bahri hiç düşünmeden o yola giriyor. . Sabaha karşı Diana’ya varıp ve İran’a geçiyor. İki gün sonra tam tersi istikamette kalan Doğubeyazıt’ta ki Gürbulak sınır kapısından giriş yapıp, Erzurum’a ulaşıyor ve buradan uçakla İstanbul’a dönüyor.

Ortada olmadığı o üç gün içinde, gazetesi; “Muhabirimiz kayıp” diye haber yapıyor. . .

O gün Bahri, Erkin\'le Habur sınır kapısından girmiş olsaydı, Diyarbakır\'a ulaşmadan failli meçhüle kurban gidecekti…

Gazetenin yöneticileri, haberin yayınlanmasını istemediler. Bulundukları ortam içerisinde böyle bir haberin ülke bütünlüğüne zarar vereceği görüşünü savundular. Haberi bekletme kararı aldılar. . .

Bahri böylesi büyük bir haberi İsteseydi, yabancı bir dergi veya ajansa satar, ömrü boyunca bir gazeteden alacağı paradan daha fazlasını alırdı. Nitekim, böyle bir haberin Bahride olduğunu her zaman kulağı delik olan Perinçek öğrenmiş ve kendi dergisinde yayınlamak için 25 milyar teklif etmiş Bahri’ye. . . İkibine Doğru ve 25 milyar…Bu rakamı iyi not edin.

Bahri teklifi düşünmeden red etmiş. . .

Şimdi CHP milletvekili olan Mehmet Sevigen, Bahri’nin yakın arkadaşıydı ve o dönem DSP milletvekili olarak mecliste bulunuyordu. Birkaç ay sonra böyle bir haberin kendisinde olduğunu öğreniyor. DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit’e konuyu açıklamış. Ecevit Bahri’yi Ankara’ya davet ediyor. Bahri gitmiş. . Meclis’te ki odasında Ecevit dışında Hüsamettin Özkan, Mehmet Sevigen ve o sıralar basın danışmanlığını yapan İsmet Solak’ında bulunduğu oda da Ecevit’e konuyu aktarmış.

TRT 1’de haftada bir yayınlanan; ‘Liderler Toplantısı Programında, Ecevit “bazı özel ve kamu kurumları PKK’ya rüşvet veriyor” demesı ortalığı fena karıştırıyor.

Ortalık bir anda karışıyor. Gazeteciler Başbakanı ve diğer siyasileri soru yağmuruna tutuyorlar. DGM savcıları konunun üstüne giderek dava açıyorlar. Tanık olarak Bahri’yi dinliyorlar. İzmirli Erkin Erbay, ‘bölgede’ bulunup Ankara’ya getiriliyor. MİT tarafından sorgulamaya alınıyor… Olayı doğruluyor, hatta esir olan askerler konusunda devreye girdiğini de anlatıyor. . .

Erkin\'i, MIT sadece yarım gün tutulabiliyor…

Çünkü iş ‘Devletin tepesine’ dayanıyordu ve ‘yukarıdakilerin’ talimatiyla işin örtbası gerekliydi. . .

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
34006 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:20:01:17

Yazarın Önceki Yazıları

İyimser olunacak hiçbir şey kalmamış … Darbe gecesi pazarlığı... Şırnak’da bu fotoğraf karelerini çizenler… Sözün bittiği yerde miyiz? Büyük Amaçlar Uğruna Ölmek… Musul Operasyonu ve PKK Paşam: Kış tatbikatını Kandil'de yapalım HDP'li vekillerin renk kodları II. Cezayir anlaşması ve Ergenekon'un dönüşü Ankara Kuzey Suriye söylemine hazırlanıyor Uluslararası Koalisyonda PKK’de var CHP ve Babayiğitlik… Bir Kulüp ve Bir Halk Nasıl Diktatör Olunur? Savaşlarda Önce Gerçekler Öldürülüyor Oslo'dan Paris'e - II - (Son terörist kim?) Oslo'dan Paris'e - 1 Kim bu Reza ‘BEY’ Sevgili Yaşar Abi Göçmenler Kürt illerine yerleştirilecek İşte TAK Gerçeği! Vietnam’da Savaşmayı Reddettiler… Amed Spor, FC Barcelona ve Bilbao ‘Vur Kurtul, Sür Kurtul’ uygarlığı… Kalemin Vicdanı, Kürdün ateşinde… Çöktürme Planı Gazetecilik… Gerçekten haberiniz varmı? Düşmanını hem ağlatan, hemde göbek attıran Komutan: Delil Doğan Uğurlar Olsun Yüreklerin Elçi'si Yürekler param parça… ‘Terbiye’ ederek masaya oturtmak Silvan da bizim Guernica’mız Kaçıncı dünya savaşındayız… Nerede Hata Yapılıyor-2 PKK değişmek ve yeni kararlar almak zorundadır Savaş akıllarını, onlar kendilerini vuruyor… Bark (Yüklenmek) Suriye’de Türkiye masa dışı kaldı Dersim'de ne oldu? Beren Saat’in suçu ne…? Kefenli liderin kefenli askeri olmak Yalan ve Savaş Kırılan Umutlar ve Yıkılan Hayaller Örgütü zor günler bekliyor Ateşkesler bitti: FARC’tan Farkımız olmalı... Ve MIT TIR’ları duble yollara çıktı…. IŞİD Kobane’ye nerden sokuldu….. Biz aydınlar ve Barış MIT TIR’larının hikayesi HDP’ye Bombalı saldırılar….. Katırları da vurdular Türk Liderleri neden Cahil oluyorlar... Bizde de Reha Muhtarlar olmalı mı? Dörtyüz dediysek dörtyüz …… Kendi yalanına inanmak Asker için çözüm süreci bitmiştir… Hükümet HDP’ye büyük bir tuzak kurma hazırlığında Bu Newroz Yalçın Akdoğan Mesaj verecek Barışı ip üzerinde cambazlık sanıyorlar... Fidan neden U dönüşü yaptı? Nutuk Provası Öcalan’ın Mektupları… Mihail Timofeyeviç 'Yoldaş'ın Yarım Kalmış Sevdası Aydınlık Yol ve PKK Meğer Ne Belalar Sarmışım Başımıza - II Hoca'nın Elleri de Elma Toplamıyor… Meğer Ne Belalar Sarmışım Başımıza - I Kobanê Hainlik Mucizeler hep devam ediyor..... Savaş iyidir, hem itibarımızı arttırır hem de tanıtımımızı yaptırır
x