Sonunda Demirtaş’ın isminin önündeki kutucuğu neden yeşil renkle boyadıklarını, onun evinin kapısına devlet dayandığı an anlamış oldum. Biraz geç olmuştu ama, varsın olsun anlamıştım ya ona bakmak gerekir.
Ta 8. Yüzyıldan bu yana Türkler “akıl” kavramıyla “kurnazlık” kavramının berrak tanımlamaları üstünde hemen hiç düşünmemişlerdir. Zaten buna gerek yoktur. Tarihte Kan, sürgün, vahşet ve katliam dışında hiçbir şey icat etmemiş olmalarının bir nedeni de budur sanırım.
Akıl, hem doğadaki tutarlığı gözler, hemde doğa verilerini kendi yaşamını daha kolaylaştırıp, daha güzelleştirmede kullanır.Ama bunlar yıkıp yakmada kullanır hep bunu.
Kurnazlık ise, öz gerçeği saklayıp, kendi işine geleni en temel gerçekmiş gibi sunmaktır karşısındakine. Bir çeşit dolandırıcılıktır yani. İşte bu yaptıkları…
Türkler, özellikle toplum yönetimlerinde aklın tutarlığı yerine, kaba kuvvete dayalı kurnazlıkları yeğlemişlerdir genellikle. Ve bundandır ki çok şeyler yitirmişlerdir, hala da yitirmekteler. Ayrıca akıl, “açıklayıcı” olduğu için özgürlükçüdür.
Kurnazlık ise “saklayıcı” olduğu için baskıcıdır.
Bu tutuklama kararları çok önceleri verilmiştir. Sadece ortamı ve zamanı beklenmiştir. Artık çok açık ve net olan bir şey var: Erdoğan, uluslararsı kurallara göre değil, çok daha kanlı ve soykırımcı bir zihniyetle savaşı tırmandırmanın fitilini ateşledi. Bu tutuklamalarla deklaresini yaptığı bu savaşta her şey mübahtır artık.
Nereden inceyse oradan kopsun mantığı ile Kürt halkına karşı imha savaşını dayatmış bulunuyor.
Bizim coğrafyamızdaki devletler zorba oldukları kadar, kural tanımazdırlar. Bildikleri tek dil ölüm ve sürgündür. Bu coğrafyada gücün kadar varsın kan içtiğin kadar konuşursun kuralı geçerlidir. Ok yaydan çıkmasın bir kere…
Tüm diğer partiler Kürt halkına karşı ittifak yapmışlardır. Bu savaşın fitilini yalnızca Erdoğan ateşlememiştir. CHP, MHP ve Vatan Partisi birlikte benzini döküp kipriti ateşlemişlerdir. Erdoğan sadece hepsinin açık yüzüdür. Bu partilerin tümü, Kürtlerin eşit statüye sahip olmasını istemiyorlar. Tek millet,tek devlet ve tek bayrak da aynı defi çalmaktalar.
CHP’nin muhalefet yapmasını beklemek, abdestsiz hoca önderliğinde yağmur duasına çıkan mürit topluluğun yaptığı dualardan medet umup yağmurun yağacanğına inanmakla eş değerdedir. CHP’nin resmi görüşü, demokratik ittifak çağrısı yapan Demirtaş’a Selin Böke’nin verdiği cevaptır. CHP için Kürtler ve HDP, en az AKP için olduğu kadar, CHP içinde bir büyük tehlikedir.
Bu realite üzerinde bakıldığında, AKP, CHP, MHP ile Vatan Partisi’nin Kürtlerin inkarında uzlaşmış, bu uğurda şiddet dahil her yola başvurmayı mübah gören bir ittifak ile karşı karşıyayız uzun zamandan beri. CHP lideri Kılıçdaroğlu, Erdoğan ve Bahçeli’nin ezop diliyle konuşan versiyonudur. HDP ile demokratik ittifakı ısrarla red eden CHP, devletin bekası uğruna, Erdoğanla derin bir işbirliğine girmiştir. İşte o meşhur Yenikapı ruhu tam da budur. Unutmayalım ki Yenikapı’ya Kılıçdaroğlu koşarak gitmişti.
Erdoğan Suriye ve Irak’ın içinde bulunduğu durumun elinde büyük bir koz olduğunu ve DAİŞ’in ve diğer kendisine yakın gruplarında Kürtler karşısında elini güçlendirdiğine inanıyor. Bu ara Kuzey Kürdistan ve Rojevayı ayıran sınırı kürtlerden arındırmak için talimatlar vermiştir. Yakıp yıktığı şehirlere, Arapları yerleştirerek nufusu değiştirmek istiyor. Bunun içinde TOKİ önümüzdeki aylarda Araplara verilmek üzere bina dikmeye başlıyacak.
Kürtlerin Türkiye’nin Batısı’nda yaşayanlardan bir tepki beklemesi ve kendilerine yapılan vahşetleri görmelerini ve vicdani refleksler göstermesini beklemesi bir hayalın ötesine geçmiyor ve geçmiyecek…
Erdoğan, Kürt halkını kimliksizleştirilmek, ehlileştirilmek istiyor. Alevi kimliğini asimile ettikleri gibi, Ermenileri bu topraklardan söküp attıkları gibi, 6-7 Eylülde Yunanların mal ve canlarına saldırarak hepsini toz duman içinde kaçırttığı gibi,Kürtlerede boyun eğdireceğine Erdoğan’in ne hikmetse inancı tam. Geçmişte atalarım yaptı başardı,bende yaparım havasında…
Erdoğan’ın Devlet Bahçeli ile görüştüğü günün bir önceki günü HDP ye yapılacak operasyonun detaylarını anlatıp olurunu almıştır. Ve en önemlisi, Başkanlık konusunda da hem fikirlilik sağlanmıştır. Şeytana avukatlık yapan gazeteciler Erdoğan’ın MHP liderine Başkanlık sistemine geçildiğinde, önemli bir makam teklifinde bulunduğunu ve Bahçelinin de hele o gün gelsin dediğini belirtiyorlar.
AKP\'nin Kürtler ve demokrasi güçlerine yönelik bu saldırısı, öngördüğü sistemi kurma önündeki engelleri kaldırma saldırısıdır. Bu nedenle bu saldırıları arttırarak sürdürecektir.
Bu saldırılar bir merkezden yürütülmektedir. Tüm basının bir ağızdan milletvekillerinin gözaltına alınmasını “HDP\'ye yönelik terör operasyonu” olarak vermesi bunun sonucudur. Bu gözaltılar sonrası hangi manşetlerin atılacağı da, Kürtlere karşı pisikolojik savaşın nasıl yürütülecegi de çok önceden belirlenmiştir.
Bundan sonraki tüm yayınlar ve açıklamalar bu göz altıları meşrulaştırma yönünde olacaktır. AKP, MHP,Vatan Partisi ve CHP nin kurduğu bu ittifakla Kürtlerin yanında sol,sosyalist kesimleri de ezme politikasını daha da tırmandırarak sürdüreceklerdir. Artık sözün bittiği yerdeyiz.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.