Türk anayasaları inkârı ve sömürgeciliği meşrulaştırıyor. Türklüğe dayanıyor. Türk ırk ve inkârcı, faşist anayasalarıdır. Yapılan bütün Türk anayasalarının demokrasi-demokratiklik ile alakası yoktur.
En son biçimi 12 Eylül Askeri Faşist diktatörlüğün yaptığı 12 Eylül anayasasıdır. Tek yanlı ve korkunç vahşet eşliğinde, karşıt fikirlere yer vermeden ve tartışılmasına bile olanak sunulmadan “evet” ve “hayır”a sunulmuştu.
Bu koşullarda seçime katılmanın hiç bir anlamı yoktur.
Şimdi TC anayasası için 12 Eylül anayasasına ve sisteme bir sıçratma yapılmak isteniyor. Kemalist ırkçılık yerine yeşil ırkçılık ve faşizm dayatması gündemdedir. Mecliste halkın temsili yoktur.
Türkiye ve özelde Kürdleri temsil ettiğini söyleyen HDP burada görüşlerini söylemeyecek duruma getirildi. HDP sanırım çoğunlukla oturumlara katılmadı. CHP katıldı ve “hayır” dedi. Türk türü başkanlık olmasın ama diğer değişikliklere “evet” diyecekti. Böylece sözüm ona Türk-ırk anayasası halkın oyuna sunulacaktı. Veya sayı yetiyor mu bilemiyorum, referanduma gitmeden onaylanacaktı.
Sömürgeci sistem bizi Türkleştirerek ve her şeyimizi yok ederek, devşirme yaparak ırk anayasalarına onay vermemizi sağlamak istiyor.
Şimdi ortada sadece 12 Eylül anayasası ve ek yapılan Türk türü başkanlık sistemi var.
TC sömürgeciliği ve sisteminden, anayasalarında Kürdler ve Kürdistan temsil edilmiyor. Öteki haklar için de bu durum geçerlidir. Ayrıca Türk-İslam sentezi, devletin Sünni yorumu dışında Alevilere, Ezidilere, Hristiyan ve Musevi inanç topluluklarına anayasada yer yoktur. Laikliği de sahtedir.
Şimdi referanduma sunulan şudur:
Türk türü başkanlık sistemi ve 12 Eylül anayasası
Kürdistan ve Kürdler bu işin içinde yoktur. Biz sömürge bir toplumuz. Türk anayasalarında yerimiz olmamıştır.
Referandumda “evet” ve “hayır” soruluyor. Türk türü başkanlık sistemine.
Buna göre seçime katılan “evet” veya “hayır” diyecek.
Mevcut durumda referandumla birlikte tartışılan üçüncü bir seçenek yoktur. “Boykot”, ben sizin ana yasanınızı ve sisteminizi tanımıyorum demektir.
Çeşitli olasılıklar:
1-Bu durumda en doğru seçenek ve ilkeli duruş şudur: benim ve adımın olmadığı yerde Türk türü evet, Türk türü hayıra ben katılmıyorum. Bu durum Kürdler açısından bir aldatmacadır. Anayasa statü belirliyor. Tek statü var ve sadece Türklerin haklarıdır. Türk Egemenliği ve sömürgeciliğidir. Tekçi-üniter, tek dil-tek ulus-tek vatan- tek bayrak, tek din- tek kültür bizleri kesinlikle ifade etmiyor.
Bununda bütün Kürd partileri, şahsiyetleri ve aydınları anlaşarak yapacaklardı. Kürdlerin ortak bir duruşu olurdu ve yankı uyandırırdı.
BOYKOT, doğru seçenek olmasına karşın içinde bulunduğumuz noktada genel ulusal birlik sağlanmadığı için etkili bir pozisyona ulaşacağını beklemiyorum.
-“HAYIR”: CHP, İşçi Partisi, Refah partisi ve diğer bazı partiler hayır diyor. CHP, “hayır” ın gerekçesi olarak başkanlık sistemine geçilirse eyalet sistemi olacak vb. diyerek ülkenin bölünmemesi için “hayır” diyor. İşçi Partisinin gerekçesi de benzerdir. Bunların “hayır”ı eski anayasaya dönmektir. Verili olanı savunuyorlar. Bu “hayır” lardan Kürdlere ve Kürdistan’a bir hayır çıkmaz.
Sol kesimlerde “hayır” diyor. Onlar TC vatandaşı “hayır” demeleri normaldir.
HDP ve diğer bazı Kürd partileri ve şahsiyetlerde “hayır” diyor. Türk türü başkanlık sistemine karşı oldukları gibi ağırlıkla devletten çok AKP ye kilitlendikleri içinde tepki ile de “hayır” diyorlar.
Tepkileri anlaşılırdır. Birşey söylenmez. AKP ve Erdoğan lı devletin Kürdistan’da yaptıkları uygulamalar ortadadır.
-“EVET” demek bu sisteme ve anayasaya ırkçı ve faşistlik boyutuyla yeni bir sıçrama yaptırmaktır.
Buna kesinlikle karşı durmak ve en çok buna vurmak lazımdır. Bunu tartışmıyorum. Tartışma götürmeyecek kadar açıktır.
Türk türü Gündem:
Açıkçası gündemi oluşturan Türk egemenliği ve sömürgeci partileridir.
Peki, Kürdistan ve Kürdler, Öteki halklar, ezilenler bu gündemi nasıl aşabilirler?
Esasen, ilkesel olarak bunların gündemine anayasalarına, sistemlerinin biçimine katılmıyorum. Kökünden karşıyım. “Boykot” Kürdistan da kitleselleştirilebilseydi, olabilirdi. Özel bir gündemle Kürdistan ve Kürdlerin olmadığı bir anaysa ve sistemde biz yokuz diyebilirdik.
Koşullarının olgunlaşmadığı kanısındayım. Siyaset açısından yetersiz kalınabilir. Mevcut Kürd siyasetleri bunu göze alacak bir pozisyonda değillerdir.
O zaman Kürdistan ve Kürdler “HAYIR”ını propaganda ve kitle hitaplarında egemenlerinin gündemi ve görüşlerinden ayırmalıdır. Sosyal-şövenlerle de aralarına ayrım koymalıdır. Neticede “HAYIR” diyenler tek cephede olur. Açıkçası da “başkanlık sistemine”, Türk türü başkanlık sistemine hayır diyeceklerdir.
Esasında demokratik ve Federal bir anayasa tartışılsaydı haliyle dahil olacaktık. Bundan hiç bir biçimde kaçınılmaz.
İçime sindirmemekle beraber, pragmatist politika açısından gelinen aşamada Kürd partileri ve herkes anlaşarak “hayır” demelidir.
Türk türü başkanlık sistemi, ırkçı anayasa ve sömürgeci sisteme yeni ve daha baskıcı bir halkanın eklenmesidir. “2. Kurtuluş savaşı veriyoruz” diyorlar. “Evet” Çıkarsa bu 2. Kurtuluş savaşını Kuzey ve diğer yerlerde Kürdlere karşı verdikleri ve verecekleri çok açıktır.
Ehveni şer olarak Kürdistan’da “hayır” ın bol çıkması çok iyi olacaktır. Ayrıca Türkiye de AKP parti olarak yarı yarıya neredeyse benimseniyor. Ama iş başkanlık sistemine gelince seçmenin tercihi biraz değişiyor.
Genelde yarı yarıya giden bir yarışa dönüşme ihtimali vardır. Yarı yarıyı geçecek şekilde “evet” çıkması tartışmalara nokta koydurmayacaktır. AKP ve MHP nin anlaşması sadece Türk türü başkanlık sistemi üzerine değildir. MHP’lileşen AKP ve AKP’lileşen MHP bir dönemi birlikte götürme hevesi ve anlayışı içindedirler.
Eskiden ben kemalistlerin, Ergenekon ve CHP lilerin gerilemesini tercih ederdim. Şimdi AKP iktidar oldu ve devlet ağırlıklı bunların elindedir. CHP ve Ergenekonla Cumhuriyetin eski sınırların çekilmek için anlaştılar.
Referandumdan sonra iktidar kavgalarının kızışması ve kaos ve çok başlılığın artması tercih edilir. AKP’nin zayıflamasında “hayır” vardır.
Ayrıca kendimizi kandırmayalım. Eskiden parlamento Kürd sorununun çözüm yeri olarak gösteriliyor. Sahte barışa KCK, HDP ve diğer Kürd partilerinin çoğu yatmıştı.
O zaman benim görüşüm şuydu: ortada barış ve çözüm diye birşey yoktur. Hepsi aldatmacadır. Barış bu şekilde ve bu yolla yapılmaz. Hele içeride “barış görüşmeleri yürütülmez” diyordum. Ve neticede bu durumu şimdi büyük çoğunluk anlamıştır.
Bundan dolayı “hayır”a öyle büyük laflar yüklemenin bir anlamı yoktur. Diyelim ki “hayır” çıktı. Eski sistem ve yasalar bu gün sürdüğü biçimiyle devam edecek. Sadece bizler mücadele alanında kafamız net olursa yeni mevziler kazanabilir ve mücadele ve direnişle cevap olmaya çalışabiliriz. Sömürgeci iktidar kavgalarında tabiiki AKP-MHP nin zayıflamasını tercih ederiz. Onların birbirlerine girmesini Kürdistan ve Kürdlerin mücadelesinin lehine çevirebiliriz.
Son söz: Öyle çok büyütülecek bir gündem değildir. “Hayır”cı ve “boykotçu” Kürdler niye birbirine giriyorlar. Neden birbirinizi kırıyorsunuz. Uygarca tartışıp görüş belirtebilirsiniz.
Hele hayırcıların bazıları açıkça “boykot” diyenlere hakaretler yapıyorlar. Şimdi hayır diyenlerin çoğunluğu, “siz geçmişte TBMM’ini Kürd sorununun çözüm yeri olarak görüyordunuz”. Türkiye bilmem “demokratik Türkiye” için vb. hayır diyorsanız; sizin bu tür propagandalarınız Kürdleri güçlendirmez.
Açıkça Kürdlerin yer almadığı bir anayasa ve başkanlık sistemine “hayır” demelisiniz. Kürdlere statü isteme propagandası yapmalısınız ki, hayırınız Kürdler için hayıra geçsin...
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.