TC sömürgeciliği Dersim e yönelik soykırımı yapmak için önceden hazırlığa başlamıştı. Dersim soykırımı başladığında Mustafa Kemal Trabzon’a gelmişti. Oradan soykırımı takip ediyordu.
4Mayıs 1937 Roza Şaye, Dersim soykırımının anma günü olarak gerçekleştiriliyor.
Topluma mal edilmesi ve bu günün her yıl 4 Mayısla gündemde tutulması, hafızaları canlı tutmak, TC’nin soykırımcı yüzünü dünyaya anlatmak açısından önem taşıyor.
O zamanı ben anlatmayacağım ve yazmayacağım.
Yumoş Bakıray o dönemi canlı yaşamış ve anlatıyor;
\" Geldiler…. Üç gün üç gece geldiler. Ordular, Mazgirt köprüsünden, bizim köye, Robaik’e kadar her tarafta çadır kurdular. İnsanlara, ‘Bu dağın başında ne yapıyorsunuz. Gelin sizi güzel yerlere göndereceğiz. Toprak vereceğiz’ dediler. Köyden köye, mezradan mezraya gezdiler. Her tarafı ezberlediler.
“Önce Dersim Ağalarını Topladılar”
Dersim ağalarına haber salarak, bütün silahları topladılar. Kimsede bir bıçak dahi bırakmadılar. Herkes silahlarını teslim etti. Birkaç gün aradan geçti geçmedi, bu defa silah sahiplerini çağırdılar. Sizi güzel yerlere göndereceğiz, toprak vereceğiz dediler. İnsanları toplamaya başladılar. Yüzlerce kişiyi kalın zincirlerle bir birine bağladılar. Önüne kattılar, Xeç köyünün arkasındaki büyük beyaz dağa götürdüler. Orada onları ağır makinelilerle öldürdüler.
“Silah Sahiplerini Öldürdüler”
Silah sahipleri ve ağalardan birkaç gün sonra bu defa köylerde kalan halkı muhtarlar aracılığı ile çağırdılar. Muhtarlar, ‘Bizi sürgüne göndereceklerini, toprak vereceklerini söylüyorlar’ dedi. Babam “Tamam, kapımızı kapatalım, anahtarları da götürün atın alay komutanın önüne. Bizi iyi yerlere göndersin” dedi. Annem biraz akıllıydı. Dedi ki “Yok. Sen delisin. Bak silah sahiplerini götürüp hepsini öldürdüler. Bizi mi öldürmeyecekler”. Anam gitmek istemeyince babam ikna oldu. Ben, anam, babam ve küçük kardeşim ormana kaçtık. Çünkü asker o zaman ormana giremiyordu.
“Kadınları Ve Erkekleri Ayırdılar”
Diğer köylüler gitti. Bize bir tepede bulunan meşelikte saklandık, izliyorduk. Kendi gözümle gördüm. Herkesi topladılar. Yüzlerce kişi bir aradaydı. Kadın ve erkekleri ayırdılar. Erkekleri güneşin altında düz bir yerde bekletiyorlardı. Karşılarında ağır makineli kurmuşlardı. Komutanlarının işaret vermesi ile taramaya başladılar. Silah sesi ve bağrışma sesleri göklere yükseliyordu. Dakikalarca süren taramadan sonra erkekler üst üste yığılmıştı.
“Kadınların İçine Askerleri Saldılar”
Sonra sıra kadınlara geldi. Kadınlara ateş açmadılar. Orda olan ne kadar asker varsa, o askerlerin hepsini kadınların içine saldılar. Askerler kadınları tecavüzle, süngülerle parçalayarak öldürdü. Kadınların çığlığı her tarafı sarmıştı. Tam bir katliam yaşanıyordu. Saatler sonra sadece askerler ayaktaydı. Kadınlar yerde cansız yatıyordu.
“Direnen Kadını Ağaca Bağladılar…”
Bir tane kadın hiç unutmam. O güçlüydü, direnmişti. Askerler en son onu çıkardılar aradan. Bir ağaca bağladılar. Bacaklarına ip bağlayıp ayıracak şekilde ağaca başladılar. O kadına tecavüz ede ede öldürdüler. Asker çekildikten sonra gittik oraya. Kendi gözümle gördüm. Kadının içi dışarıya çıkmıştı. İç organları parçalanarak dışarıya çıkmıştı. Gözlerimin önünden hiçbir zaman bu görüntü gitmedi. Hala aklımda.
“Aynı Saatte Her Yerden Dumanlar Yükseldi”
Herkesi aynı anda öldürdüler. Dersim, Kutu deresi, Demirkapı (Heç), Hozat, Nazmiye her tarafta aynı anda dumanlar yükseldi. Bir saatte topladılar. Aynı saatte taradılar. Aynı saatte köyleri yaktılar. Diğer yerler kaçmasın diye köy yakmaları aynı anda yapıldı.
“400 Kişiyi Değirmene Kapatıp Öldürdüler”
Dinar deresinde, Munzur’un yanında büyük bir değirmen vardı. Altından da Munzur geçiyordu. Turşmek’ten 400 kişiyi alıp götürüp o değirmene yerleştirdiler. Kapıya ağır makineliyi kurdular. Hepsini değirmende katledip, teker teker Munzur’a attılar. Cesetlerin atıldığı kenarda çalı çırpı vardı. Hepsi orada çalıların arasına yığılmıştı. O çalı çırpı içine yığılan cesetlerin üzerine kum taş attılar. Baraj gelmeden, hepsinin kemikleri o çalı çırpının içinde çıkıyordu. Taşların altına kemikleri çıkıyordu.”
*Dersim tertelesini büyüklerimiz başlarda korkarak anlatıyorlardı.
Biz hep bu hikâyeleri duyarak büyüdük. Ben çocuk yaşlarından bu hikâyeleri duyduğumdan dolayı askerler köyümüze geldiğinde diğer çocuklarla birlikte askere görünmek istemezdik. Saklanırdık. Asker bizim için korkutucu bir simgeydi.
Okula gidene kadar Türkçe bilmiyordum. Okulda bize Türkçe ve büyük soykırımcı ve yalancı Türk tarihini anlatmaya başladılar. Nedense tarih dersini sevmezdim. Pozitif bilimlerle ilgili derslerde daha başarılıydım. Çocukluğumda, ortaokula giderken kızıl derili filmlerini izlemeye gittim. Bayazaların Kızıl derililerle üstünlüğü ile bitiyordu. Oysa ben çocuk halimle Kızılderilileri tutardım. Kendimizi ve atalarımızı Kızılderililere benzetiyordum.
*Dersim Soykırımı bizim tarihi hafızamız ve bugün yaşanılanları da izah ediyor.
Kürdistan’da TC ile birlikte bütün yaşadığımız topraklara ve hücrelerine kadar parça parça girdiler.
En son safha Dersim’len tamamlanmıştı. Uzun bir sezsizlikle kültürel ve beyaz soykırım süregeldi. Ne zamanki Kürdistan Ulusal Kurtuluş Mücadelesi başladı, işte ozaman soykırımı parça parça her yönüyle uygyulamaya koydular.
Nüfus başaltılmaya başlatıldı. Köyler ve yerleşim yerleri boşaldı.
Dersim’de uygulan bu gün şehirlerde uygulanıyor. Şehirler yerle bir ediliyor. Viraneye çevriliyor ve insalarımız ortaya bırakılıyor, mallarına ve mülklerine el konuyor.
Dersim Soykırımını unutursak bugün ki soykırımı da unuturuz.
Her yapılan soykırımın bir anma günü olmalıdır.
*Kürdistan’tanın önemli soykırım günlerini mutlaka ve mutlaka anmalıyız.
Dersim soykırımı için anma toplantıları bu uygulanmanın başlangıcı olsun.
Dersimliler Beşikçi’nin deyişi ile Kerbelada katledilen 72 insan için her gün yas tutuyor, 12 gün oruç tutuyor, ama dersim soykımınıda öldürülen 72.000 ataları , babaları, anaları ve halkı için aynı yası tutmuyor.
Yine Xarpet-Çevlik- Amed’de yakılan yıkılan köyleri, soykırıma uğrayan halkımız için ortak anacağığımız ve tarihi hafızamıza yer edecek bir gün bulunmuyor.
Ağrı ve Geliya Zilan içinde aynı şeyi vurgulamak mümkündür.
Şimdi AKP ve TC’ni halkımıza yaptığı da bir soykırımdır. Bununda bir gününü belirleyip tavırlarımızı almalıyız.
Siyasi partilerde bu günleri ortaklaştırıp gündemlerine almıyorlar.
Kimi liderlerinin doğum gününü kutluyor. Ama Roza Reş için aynı duyarlılığı göstermiyor. Nedense başkalarına ağlıyoruz ve gülüyoruz.
Kutlu doğum haftasının kutlanmasıda buna örnektir.
Kendimizi sevelim, kendimizi anlatalım, kara günlerimizi ve sevinçli günelerimizi ortaklaştıralım.
Kendisi ve Kürdistan için bir şey yapmadan tali noktaları, ülkemiz, halkımız, tarihi günlerimiz vb yerine koyarsak ortak kültür, yaşam ve tarihin hakkını veremeyiz.
Başkasına ağlıyoruz. Dua ediyoruz. Ya be adam önce duanı kendine ve halkına ve ülkene yap, bunlar için ağla ve sevin.
Jar u Diyarlarımız işgal altındadır. Kutsal saydığımız yerler işgal altındadır.
Türk, Arap ve Far sömürgecileri sizler için ağlamıyor. Sizin için sevinç duymuyor. Hakaret ve tecavüze uğruyoruz. Bütün değerlerimizi ayaklar altına alıyorlar.
Buna öfke duyalım. Buna karşı direnelim. Kendimize ve birbirimize sahiplenelim.
Sevgili Dersimliler ve Kürdistanlılar Xude, Haq- Xızır, Melek e Tavus-Yezdan ve başka neye inanıyorsanız hepsi sizinle birlikte olsun. Yardımcınız olsun.
Türk-Arap ve farslar kendi penceresinden Tanrıya ve dünyaya bakıyorlar.
Kürlerde Kendi pencerelerinden baksın.
Dersim soykırımına uğrayanları saygıyla anıyorum.
Seyit Rıza: “Sizin hilelerinize kandım bu bana dert oldu.
Bende sizin önünüzde diz çökmedim bu da size dert olsun”
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.