Birçok kesim PKK-KCK ve KDP yarıştırması yapıyor. Öcalan ve Mesut Barzani üzerinde çekiştirmelere gidiyorlar.
Bu tür kıyaslamalara gitmeyeceğim. Kuzey ve Güney devrimi ne durumdadır? Kuzey ve Güney ne durumdalar, kazançları ve kayıpları nelerdir?
Amaç ve hedefler bakımından ne durumdadırlar? Çatıştırmaktan çok, bilimsel veriller ve gelişmelerin ışığında değerlendirmeye çalışacağım.
1-Güney ve Kuzey devrimi:
Kuzey Kürdistan da soykırım yapıldı ve bazı isyanlar bastırıldı. Uzun bir sessizlik oldu. Güney Kürdistan Berzencilerin ve Barzanilerin hareketi oldu. 2. Dünya savaşı başlarken Barzaniler ve Güney in ulusal hareketi Mahabad Kürt Cumhuriyetinin yenilgisiyle uzun bir yürüyüşle Sovyetlere geçtiler. Kaç yıl Sovyetlerde kaldılar. 1959 yılında Irak ve Kürdistan a döndüler. Çok fazla zaman geçmeden ulusal direnişe başladılar.
1970 lerde Güney Kürdistan’ın ulusal hareketi bayağı gelişmiş ve kitleselleşmişti. 100 binlere varan ordusu ve milisi vardı. Cezayir anlaşması, Saddam ve İran şahı 1974 anlaşmasıyla yenilgiye uğradı. Molla Mustafa Barzani ABD ye geçti.1960 ve 70 lerde Kuzey Kürdistan’da devrimci ve demokratik Kürdistan hareketi ve örgütlenmeleri gelişiyordu. Artık Güneyden çok Kuzeyin konuşulmaya başlandığı süreç başlamıştı.
Bu süreçte KDP “Irak’a tam demokrasi, Kürdistan’a doğru dürüt otonomi” yi savunuyordu. Cezayir anlaşmasından önce Kerkük’ü dışarıda bırakan özerklik anlaşmasına yanaşmamıştı. Görüşmler Kerkük noktasında tıkanmış ve bitmişti.
Güney hareketinin yenilgisinden sonra Kuzey de ortaya çıkan örgütlerin hemen hemen çoğunluğu bağımsız ve demokratik Kürdistan amacını savunuyordu. Kuzey hareketinin hızla büyüdüğü yıllardı.
1970 li yıllarda ortaya çıkan PKK ise bağımsız, birleşik ve demokratik Kürdistan amacını savunuyordu. Reel sosyalist ülkeleri müttefik alıyordu. Barzaniler epey Sovyetlerde kalmalarına rağmen Sovyetleri asıl müttefik olrak ele almıyorlardı. Daha çok Batıyı müttefik almayı esas alıyorlardı. Reel sosyalist ve batı ülkelerinin kapıları bu dönemde Kürdistan a kapalıydı.
2-PKK ve KDP
PKK ortaya çıkışıyla birlikte bağımsızlık ve birleşik Kürdistan hedefini esas alıyordu. Hala zayıf olmasına rağmen KDP’den çok daha fazla ileriyi amaç ediniyordu.
PKK; KDP yi işibirlikçi, ilkel milliyetçi, çağdaş bir ulusal kurtuluş kareketi olmamakla eleştiriyordu. Otonomiyi savunmasını işbirlikçi ve parçacı bir yaklaşım olarak değerlendirdiği gibi, parçacı davranmakla eleştiriyordu. Yoksul kesimlere daha yakın duruyordu. Sosyalist bir duruşa sahipti.
KDP, ulusal kurtuluş hareketi kendisini demokrat olarak değerlendiriyordu. Otonomiyi savunmakla birlikte otonomiden daha geniş haklar istiyordu.Ama öte yandan bir Kürdistan’ın kuruluş hayalide vardı.
****
1980 yılarda PKK geri çekilmişti. Kendini toparlayıp hazırladıktan sonra 15 Ağustas çıkışı ve gerillaya geçiş başladı. KDP ve bu arada 74 yenilgisinden sonra ortaya çıkan YNK Irak ve İran savaşından da yararlanarak Kürdistan’ın bazı alanların yerleşmişlerdi, peşmergeleri konumlandırmışladı.
Gerilla savaşı ile birlikte PKK giderek güçleniyor ve kitleselleşmeye başlıyor ve amaçlarının ileri olmasından dolayıda giderek öne çıkmaya başlıyordu.
Halepçe katliamı, Irak ve İran savaşının sona ermesi, Saddam diktatörlüğünün Güneyde Kürtlere yönelik soykırım ve göçertme ile birlikte halk Kuzey sınırına dayanmaya başldı. Peşmergeler bazı alanlardan çekilmişlerdi.
Tam bu yıllar ve 90 ların başlarında PKK’nin yıldızı giderek parlıyordu.Avrupa ve diğer Kürdistan parçalarında etkisini artırmaya başladı. Kuzey Kürdistan da serhıldanlarında devreye girmesiyle Kuzeyin ulusal kurtuluş mücadelesi kitle dayanağına kavuşmuştu.
PKK hiç şüphesiz birçok alanda KDP ve YNK nin önüne geçmişti. Kuzeyde önemli gelişmeler yaşanıyordu.
****
Körfez savaşı ile birlikte Saddam darbe vuruldu. Güney Kürdistan da serhıldanlar devreye girdi. Kürt federe hükümeti kuruldu. Saddam orduları 35 paraleleli geçemedi. Batı kısmen destek sundu.
Serhıldanlar ve Kürt federe hükümetinin kuruluşu, Kürdistan topraklarının Saddam işgal ordularından bir kesiminin kurtuluşu, Güney Kürdistan için birinci kurtuluş sayılmaktadır.
Buna karşın PKK nin etkinliği hala devam ediyordu. 1993-94 yılları ile birlikte PKK savaşta ve bazı alanlarda pata durumuna geçti ve inişe başladı.
1999 PKK liderinin tutsak edilmesi ile sonuçlanan durum ise PKK açısından bir yenilgiydi. Fiziki ve askeri alanda bir yenilgi değil, ama PKK Önderlik hareketi olduğu için yenilgiydi. PKK aşil topuğundan vurulmuştu. Öcalan’ın tutsak edilişi PKK yi kesinlikle her alanda geri duruma düşürdü. PKK de buna uyarak inisiyatifi İmralıya bırakarak kendisini hapise koydu.
3-Kürdistan Federasyonunun Kuruluşu
ABD nin Irak’a askeri müdahalesi ile Saddan diktatörlüğü, bürokrasi ve ordusuyla birlikte çökertildi.
2001 den itibaren KDP ve YNK federasyon savunmaya başlamışlardı. Yakınlaşan durumu görmüşlerdi ve amaçlarını federasyon olarak değiştirmişlerdi. Artık otonom Kürdistan’I aşmışlardı.
2003 yılında Kürdistan federasyonu kuruldu. Bu Güney Kürdistan devriminin ikinci aşaması ve 2. Kurtuluşuydu.
Dışarıdayken açılım ve değişim yapılması gerekiyorken yapmayan PKK lideri, tutsak edilmesiyle birden bire demokratik değişimci oldu.
KDP ve YNK amaçlarını federasyona çıkarırken, PKK liderinin talimatı ile PJAK, ARGK vb örgütlenmelerin başındaki Kürdistan adları kaldırıldı. ERNK feshedildi. ARGK HPG yapıldı, ordu değil, artık savunma gücü veya milis te denebilir.
Üst kimlik olarak Türk kimliği gündemdeyken, Bağımsız ve demokratik, birleşik kürdistan’dan vazgeçildi. Türkiye “ortak vatan” ilan edildi. İlk savunmada otonomiyi Öcalan feodallerin işi olarak görüyordu. Geriye kültürel kimlik kalıyordu.
4-KDP ve KCK’nin amaçları:
KDP gelinen aşamada bağımsız devlet yani Bağımsız Kürdistan’I savunmakta ve pratikte bunun için çalışmaktadır. Güney Kürdistan partileri aşağı yukarı bu konuda hemfikirdir.
PKK feshedildi. Bana göre PKK ortada yoktur. KCK vardır. PKK nin amaçlarını ve ruhunu İmralı ve KCK terketti. Kürdistani çizgi ve amacı bıraktılar.
KCK bana göre kültürel kimliği savunmaktadır. Adı “demokratik özerklik” yapılmıştır. “demokratik ulus” tanımlanması entegrasyon planıdır ve Kürtleri Türkleştirmeyi amaçlıyor. Öcalan ilk savunmasında ne demişse ona devam edilmektedir. Aslında bir sürü teori yığını ile birlikte yeni bir pradigma kesinlikle yoktur.
Türkiyelileşme ve “ortak vatan” ve Türkiyenin demokratikleşmesinin asıl amaç olarak konulması tamamen egemen ulusa mensup olacak kesimlerin istemine sadece katılmaktır ve Kürdistanı unutturmayı hedeflemektedir.
Gerilla artık sürece kurban edilmiştir. Buna göre bir adım ileri iki adım geriyi oynamaktadır. “Çözüm kurulu” hükümettendir ve süreç tamamen baştan beri TC’nin denetiminde sürmektedir.
Güney Kürdistan ise şimdi 3. Kurtuluş sürecini yaşıyor. Bağımsızlık ve devletleşme sürecine girmiştir. Eksiklikleri ve bazı hatalar olabilir. Uluslararası desteğe de kavuşmuştur. İŞİD karşı saldırılarını ve Kürdistan’ın kalan topraklarını kurtarmayı sürdürmektedir. Alınmayan çok az Kürdistan toğrağı kalmıştır. Gerisi yani büyük çoğunluk Kürdistan toprağı özgürleştirmiştir. Bir nevi örgütlenmesi, kurumlaşması ve uluslaraarası ilişkileri ile yarı-devlet konumundadır.
Kuzey ise bu gelişmeler yaşanırken yine gerçeği olmayan “barış” pardon “çözüm sürecine” kurban edildi.
****
Birlik: Güney Kürdistan partileri birlik sağladılar. KDP ve YNK arasındaki stratejik anlaşamayı bütün partileri kapsayacak şekilde genişlettilerç Kürdistani partiler arasındaki bir birliktir.
KCK ise Kuzey de Kürdistan’i güçlerle birliği değil, Türkiyelileşme adı altında marjinal ve sosyal şövenist kesimlerle “birlik” arayışlarını güçlendiriyor. Kürtlerle ilgili birlik dedikleri genellikle günü birlik seçim politikaları ile ilgilidir.
****
Kuzey Kürdistan her konuda Güney Kürdistan’ın gerisine düşmüştür. Kuzey devrimi tasfiye edildi. Devrimin ruhu boşaltıldı. Kuzeyin ulusal kurtuluş mücadelesi terkedildi. Devletleşmeye salt Kürdistan’ın devletleşmesine karşı bir duruş sergileniyor. Kuzey ağırlıklı olarak birinci dünya savaşındaki “birlikçi” Kürtlerin pozisyonunu yaşıyor. Öncülük ve liderlik tamamen bu temelde seyrediyor. Halkın ve taraftarın ve birkesim kadronun gönlünde ve düşüncesinde davranışında Kürdistan vardır. Bu iki şeyi birbirinden ayırmak gerekiyor.
Kuzey Kürdistan içinde fırsatlar ayağımıza gerlmiştir. KCK ayağına gelen fırsatı tekmelemektedir. İmralı TC ile müttefikliği ve süreci götürmeyi seçmiştir.
Rojava Kürdistan’ı çıkışı ve işgalci güçleri çıkarması ile bir kazanım elde etmiştir. Fiili olarak özgür topraklarda yaşamaktadır. Kobani direnişi ile ve koalisyon güçleri ve Batı Kürdistan güçleri ile yaptığı anlaşmalar ve ittifakla geleceği yakalamışa benzemektedir. Ciddi hatalar işlenmese baştan beri vurguladığım gibi orasıda federasyonlaşacaktır ve üç kanton denilen yerler birleşecektir. Ortak hükümete kavuşacaktır. Müttefik tercihleri, Kürdistan federasyonu ve muhalefetle ilişkilerinin doğrultusu yerindedir.
5-Kürdistan parçalarını sıralamaya koyarsak:
1- Yıldızı en çok parlayan parça Güney Kürdistandır. Devletleşme ve bağımsızlaşmaya doğru yol almaktadır. Her konuda Kürdistan’ın diğer parçalarının fiili olarak önlerinde yer almaktadır.
2- İkinci sırada Batı Kürdistan gelmektedir. Toprakların önemli bir bölümü özgürleşmiştir. Kobani direnişinin zaferi ile birlikte saldırıya geçecektir. Yeni yerlerin kurtarılması gündeme gelir. TC şimdiden federasyon olur, birleşir ve devlet olurlar diye Batı Kürdistan’I yine tehlike olarak görmektedir.
3- Üçüncü sırada Kuzey Kürdistan yer alıyor. Kitle gücü, önemli dinamiklerinin varoluşu, gelişme dinamikleri ile birlikte Kuzey Kürdistan her zaman yeniden parlayacak bir potansiyele ve enerji biriktirmeye sahiptir.
4- Rojhelat ise dördüncü sırayı takip etmektedir. Gelişmeler hızlı olursa sıralarda yer değişiklikleri gündeme gelebilir.
İşgale karşı ve Kürdistan kurtuluş mücadelesi nerede yükseliyorsa hiç şüphesiz oradayız. Özgürleştirilen ve işgalden kurtarılan topraklar bizim için değerlidir.
Sömürgecilerin çöplüğünde birlik aramaya son vermeliyiz.
Uzun lafın kısası bu!...
KDP ve Güneyli partileri devletleşmeleri, Batı Kürdistanı federasyonlaşması ve KCK’yi Kürdistani amaçlara dönmesi için teşvik etmeliyiz.
[email protected]
Dursun Ali Küçük-15.1.20015 Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.