Başkasına taviz verir ama Kürtler genelde birbirlerine taviz vermezler.
Ne garip şey değil mi?
Başkasına taviz verip birbirlerine taviz vermemeleri..
Kürtler birbirlerine taviz vermeyince, birbirlerine özel kulplar takmadan çekinmezler.
Olmadık sıfatları yakıştırırlar.
Düşmananına belki de bu kadar sıfat yakıştırmazlar.
Siyaset yarışmaları genellikle siyasallaşmış aşiret kavgaları gibidir.
Büyük düşünmeyenlerin küçük şeyleri ön plana çıkarıp kendini kurtarmaya çalışmaları boşuna değildir.
İğrenilecek bir durumdur aslında...
Öte yandan ise bazı partilerin taraftarları ve halk genellikle bu oyuna katılır. Enerjilerini dışa değil içe akıtırlar...
Savaş tırmandırıldı ve bizimkiler birbirleriyle uğraşmakla meşgul
Bazı gazete ve sitelere bakıyorsun, sanal alemde rastlıyorsun...
Aman bu ne biçim iç düşmanlık diye kendini alıkayamıyorsun.
Partilere, liderlere hakaret, küfür ve aşağılama diz boyu...
Öte yandan lafa gelince hepsi birlikten dem vuruyor. Birlik çağrıları yapıyor.
Sizlerin birlik çağrılarının altı çoğunlukla boştur.
Bazı partiler egemen ulusun güçleri ile birlik yapıyor, ama Kürdistani partilelerle birlik yapmıyor.
Ortadoğu ve yakındoğudaa ilk defa Kürtler ve Kürdistan için bu kadar fırsat ortaya çıkmışken bunu yeterince değerlendirme ve bunun ağırlığını taşıma yerine hafif davranışlar ve ucuz atışmalar öne çıkarılıyor.
Kürdistan dışında değerlendirme yapan bütün analistler Kürtlerin birlik olması halinde devletleşebileceğini ve ileri statüler kazanaacağının altını özellikle çiziyorlar.
Uygun fırsatlar değerlendirilmeyince faturalar ve bedel kürtlere ödetilir; bunun farkında değil misiniz?
Batı Kürdistan ilerledi, federasyon yakalayacak koşulları yakaladı. Afrin e kadar işler uzayınca TC hemen ABD ye taviz verdi ve anlaşmalar yaptı. “Girê Spî’den öteye Kürtlere izin verme sana destek olacağım” dedi ve bu işliyor. AKP ve TC’nin İŞİD i yenilince bakınız ABD ve Batıya önemli tavizler veriyor, çünkü bölgede tümüyle kaybetmek istemiyor.
Batı Kürdistan YPG ve PYD Kürdistani partilerle önemli anlaşmalar haklı olarak yapmasına karşın fazla ilerleme kaydedilmiyor. Batı Kürdistanlı 4-5 bin peşmerge hala geçmeyi bekliyor. Neyi bekliyorsunuz, yaptığınız anlaşmaları hemen hayata geçiriniz.
İran ve TC Kürdistan federasyonunun ilerlemesini ve devletleşmelerine takoz koyuyorlar. Yapılması gereken Kürtlerin hemen birleşmesidir. Küçük çıkarların ve particiliğin canı ceheneme... Kuzeyde ki bütün Kürtlerinde buna destek vermesidir.
Cezayir anlaşmasını unutmadık. Kürtlere ağır ve büyük bedeller ödetti. Süreç ve TC’nin “çözüm” dediği olay Kürtlere ağır bedeller ödetti. Kürtlerin Kürdistani ve özgürlükçü ve bağımsızlıkçı düşüncelerinin içini boşalttılar. Kürdistan’da uzaklaşma pahasına bunlar yapıldı. Birbirinize gireceğinize bunu görünüz.
Düşmana taviz vereceğinize birbirinize taviz veriniz....
TC’ye, İran ve Irak, Suriye ye taviz vereceğinize hatta “işbirlikçi” derekesine düşeceğinize birbirinize gerekirse ağır tavizler veriniz. Vereceğiniz her taviz Kürdistan’ı ve halkımızı ve özgürlüklerimizi büyütür.
Düşmanla yapılacak her uzlaşma ve işbirliği Kürdistan’a kaybettirir.
Size somut bir örnek vereyim. Bu günkü koşullarda en doğru seçenek Mesut Barzani’nin Kürdistan federasyonu başkanı olmasıdır. Akıllı yol budur. Sonunda bu noktaya gelmeleri olumludur. Bunun dışındaki gerginlik Kürdistanâ kaybettirir.
Bir başka nokta: Kaşım gözüm süreç ve sahte barış demiyeceksin, oyuna gelmeyeceksin. TC’nin çözümü; Kuzeyde Kürtlerin silahsızlandırılması ve direniş noktalarının kırılmasıdır. TC savaşa zaten son vermemişti. En doğrusu bunu görmektir ve anlamaktır. Gereğini, siyaseti, örgütlenme ve diplomasiyi buna göre yapmaktır.
Örneğin geline koşullarda en doğrusu koalisyon güçleri ile ittifak yapmaktır. Sömürgeci devletlerle değil... Bu tür ittifak ve ilişkiler ve birbirine destekler Kürdistan’ı her konuda güçlendirir.. Bunun dışında yapılanlar genellikle yanlıştır ve bu gün bunları hoş olmayacak şekilde birbirinize karşı kullanıyorsunuz...
O zaman akıllı ve öngörülü davranmanın zamanı gelmedi mi?
Kavga değil, birlik....
Son zamanlarda tırmandırılan KCK ve PDK kavgası yersiz ve zamansızdır. Doğru denilecek hiçbir yanı yoktur.
Bunu; övücü davranan, aşağılama ve hakaret dilini seçenler özellikle körüklüyor.
TC, İŞİD’i Kürdistan federasyonuna da saldırttı. Kürdistan federasyonunu sindirmiş değildir. Kuzeyde savaşı ve imhayı dayatanlar Kürdistan federasyonuna hoş görülü davranamazlar.
Örneğin hataları eleştirelim ve seviyeli bir dille. Ama Kürdistan federasyonunu korumalıyız. Bu bütün Kürdistanlıların görevidir.
Batı Kürdistan’ın fiili statüsünün resmi bir statüye kavuşması için çalışmalıyız ve kazanımları koruma görevimiz olmalıdır. Bu da bütün Kürdistanlıların görevidir. Yanlış gördüklerimizi olumlu bir dille eleştirmeliyiz.
Farklı düşünmeler olmalıdır ve bu doğaldır. Demokratik olmanın ve düşünceye saygı göstermenin de önemli bir göstergesidir. Ama öyle tarihi ve güncel durumlar var ki refleklerimiz ve tutumlarımız ortak olmalıdır.
TC’nin şimdi güncel olarak yoğunlaştırdığı kirli savaşa karşı durmalıyız. Hangi partiden olursak olalım, hangi aydın olursa olsun buna karşı çıkmakla ve tavır almakla yükümlüyüz.
Bir yandan birlik diyoruz. Ama öncelikle kendi etrafında “birlik” tercih ediyor.
Bu, kesinlikle yanlış...ve bu kafayla birlik kurulmaz. Farklı olanların birliği güzeldir. Birlik denilince Kürdistanlı farklı renk ve tonlarla birleşmektir.
Başka türlü birlik zihniyeti kendini dayatmaktır. Kavgaya zemin hazırlamaktır.
Pozitif bir dil seçmeliyiz.
Kürdistani güçleri nasıl görürsek görelim, pozitif bir dil ve eleştiri ile uyarmalıyız.
Keskin sirkenin kendine zarar verdiğini unutmamalıyız.
Birbirimizle uzlaşma noktalarını aramasak düşmana taviz veririz. Tarihi örnekleri boldur.
Taviz vereceksek, uzlaşacaksak, Kürt kürde taviz versin, Kürdistanlılar birbirleriyle uzlaşsın.
Kazanmayı hep beraber istemeliyiz.
Başka Kürtler kaybetsin, burnu sürülsün, ben kazanayım mantığı ve politikası yanlıştır.
Bende kazanayım, sende kazan politikası en doğru tercihtir. Bunda kazanan Kürdistan ve Kürdistan halkı olacaktır.
[email protected]
Dursun Ali Küçük-5.8.2015
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.