IŞİD terör örgütünün Ortadoğu coğrafyasında oluşumu, sahaya çıkışı, etki alanlarının genişlemesi süreçlerinde yaşamsal ve lojistik destek aldığı çevrelerin çoğu biliniyor. Olayın başında bölge coğrafyalarında dinci bir rejim ve hegemonya hedefleyen güçler başaracaklarından emindi. Afrikadan Asyaya oldukça geniş bir hat üzerinde dinci bir rejim ve hegemonya hedefiyle ciddi hareketlenmeler başladı. Libya, Tunus, Cezayir, Mısır, Suriye ve Irak dinci rejim ve hegemonya oluşturma merkezlerinin başında geliyordu.
Dinci bir rejim ile bölgesel hegemonya uğruna sahaya sürülen IŞİD terör örgütü Irak'ta Arap ve diğer bölgelerini ve Suriye'de Arap ve diğer bölgeleri adeta yuttu ve egemenlik sağladı. IŞİD Irak ve Suriye'de Kürt halkının yaşadığı güney ve batı Kürdistan bölgelerine girmeye çalıştıysa da güçlü bir direniş ile karşılaştı.
Amerika ve Avrupa Birliği batılı güçler Kürt halkının dinci rejim hedefleyen IŞİD terör örgütüne direnmesini fırsat bilerek aralarında koalisyon oluşturup hava'da destek vermeye başladı. Kürt halkı saf ve temiz duygulara sahiptir, siyaset ve diplomasiden uzaktır. Amerika ve batılı güçlerin İŞİD terör örgütüne karşı oluşturduğu koalisyonu kendisine destek olarak algıladı ve sandı. Halbuki uzak ve yakın tarih çözümlendiğinde görülecektir ki Sykes-Picot anlaşmasıyla Kürtlere en büyük darbeyi bu güçler indirmiştir. Kürt halkı aleyhine yapılan bu anlaşma ne ilktir ne de son olacaktır. Kürt coğrafyası zengin yeraltı ve yer üstü kaynaklara sahiptir. Hem bölgesel hem de Uluslar arası güçler bu kaynaklardan yararlanmak istemektedir. Şayet gerçek sahipleri Kürt halkı kendi coğrafyasında egemen bağımsız bir devlet olursa başka güçlerin bu zengin kaynaklardan yararlanma imkanı olamaz. Bu durumu bölgede ve dünyada herkes biliyor sadece mazlum ve mağdur Kürtler bilemiyor. Bunun içindir ki Kürt halkı içinde ''bağımsız bir geleceği, ulusal bağımsızlığı, ulusal devlet olmayı'' ret eden, ulusal devlet olgusunu çağdışı ilan eden kapsamlı ve zora dayalı siyasi ideolojik sosyo-psikolojik bir çalışma yürütülüyor.
Bütün dünya devletleri nezdinde terör örgütleri listesinde yer alan bir yapı kendisini Kürt halkına zorla dayatıyor. Bütün dünya devletleri nezdinde terör örgütleri listesinde yer alan bir yapının dünya devletleri nezdinde siyasi, ideolojik, diplomatik ve pratik meşruiyeti olamayacak anlamını taşıyor. Yani dünyadaki bütün Kürtlerin böyle bir yapının içinde yer alması dahi siyasi, ideolojik ve pratik terörist örgüt olduğu sonucunu, olgusu ve gerçeğini değiştirmeyeceği anlamını taşıyor. Bu şu demektir '' Kürt halkının meşru ve haklı özgürlük, demokrasi ve kaderini tayin etme hakkı'' bütün dünyada ve bölgede siyasi, ideolojik ve pratik terörize edilmesi anlamını taşıyor.
Dinci bir rejim hedefleyen güçlerin oluşumu IŞİD terör örgütünün bölgedeki etkinliği Kürtlerin büyük direnişi sayesinde kırıldı. Kürt halkı bu uğurda çok ağır bedeller ödedi ve haklı olarak ortakları sandıkları IŞİD karşıtı Uluslar arası koalisyon, Amerika ve Avrupa Birliğinden büyük beklentileri oluştu. Bu beklenti sonucu ve özgüven ile güney Kürdistan bölgesi bağımsız gelecekleri için demokrasi içinde referanduma gitti. Barışçı ve demokrasi içinde olması bile çıkara dayalı siyaset ve diplomatik kaideyi değiştirmedi. IŞİD karşıtı Uluslar arası koalisyon üyeleri dahil herkes zengin kaynaklardan bir pay alarak Kürtleri bölgesel ırkçı rejimlerin olmayan ve olmayacak insafına tekrar terk etti.
Böylece Kürt halkı bugün iki ciddi zaaf ile karşı karşıya kalmış ve yaşamaktadır. Birincisi dünyanın çıkara dayalı siyaseti ve diplomasisi zaafını yaşıyor, ikincisi dünya devletleri nezdinde siyasi, ideolojik ve pratik terör örgütü ilan edilen, terörist örgüt kabul edilen bir yapının içine sürükleniyor olmadıdır.
2015 yılında bölgemizde hemdek ihanet siyaseti ve bütün sonuçları ortadadır. O dönemde haksızlıklara ve hukuksuzluklara karşı bütün meşru siyasi demokratik kanalların kullanılması mümkün iken toplumun en dinamik yurtsever olduğu kentler zorla, zorun ve şiddetin içine çekilmek istendi. Bütün dünya devletlerince terör örgütleri listesine alınmış bir yapıyla toplumun bir arada anılması sağlandı ve bu nedenle dünya, insanlık sömürgeci devletlerin şiddet sonucu oluşan haksızlıklara ve hukuksuzluklara adeta kulaklarını tıkadı ve sessiz kaldı. Dünyanın bu hali elbette ki ahlaki değil, ancak dünyanın siyaseti ve diplomasisi genel çıkarlara dayanıyor ve terör konusunda her devlet diğeriyle çelişki yaşamak istemiyor ve böyle davranıyor. Sonuç olarak hendek ihanet siyasetine alet edilen kentler ve halk siyasi, maddi ve manevi büyük bir yıkım yaşadı. O güne kadar Avrupa Birliği tam üyelik uyumluluk ve entegrasyon sürecinin etkisiyle kısmen açık olan siyasi demokratik alanların tıkanmasına gerekçe yapıldı. Sistem, hendek ihanet siyaseti ile topluma, halka dayatılan zor ve şiddetin bahanesi arkasına saklanarak demokrasi kanallarını tıkadığı gibi dünyadan ciddi bir tepki almadı.B
Bugün Suriye batı Kürdistan coğrafyası üzerinde hendek siyasetine benzer bir süreç yaşanıyor. Bu sürecin siyasi, ideolojik ve pratik sonucu Kürt halkın lehine olmayacağı çok açıktır. Bütün dünya üzerindeki Kürt halkının dostları da bu sürecin handikapları nedeniyle zor durumda kalacaktır. Kürt halkının tüm coğrafyasında olduğu gibi Suriye coğrafyasında da haklı ve meşru hak ve hukukunu savunuyor. Ancak siyasi, ideolojik ve pratik tüm dünyada terörist örgütler listesine alınan bir yapıyla anılıyor olması haklı ve meşru özgürlük ve demokrasi mücadelesine gölge düşürüyor ve geleceğini zora sokuyor. Öyle ki Amerika ve Uluslar arası koalisyon ortakları bile onları haklı davasında savunamayacak bir sürece doğru sürükleniyor. Pentagon sözcüsü Binbaşı Adrian Rankine Galloway, "Biz IŞİD'e karşı operasyon yapan kuvvetlere eğitim, tavsiye ve destek sağlıyoruz. Sahadaki güçlere emirler vermiyoruz. Bu bizim ilişkimiz değil. Eğer özellikle IŞİD odaklı olmayan bir tür askeri operasyon yaparlarsa koalisyonun desteğini kaybederler" diyor. Galloway sözlerini şöyle sürdürüyor: “Kuzeydoğu Suriye’de bir YPG birliği, ‘artık IŞİD ile mücadele etmeyeceğiz Afrin'deki kardeşlerimizi desteklemeye gideceğiz' derse artık o zaman kendi başlarına kalırlar. Artık bizim ortaklarımız olamazlar.”
Binbaşı Galloway, ''Suriye'de ortaklarına verdikleri silahların sadece IŞİD ile mücadele için olduğunu başka amaçlarla kullanılması durumunda ABD'nin adım atacağını ifade etti.
Galloway, "Ekipmanların IŞİD dışında bir amaçla kullanıldığını tespit ettiğimiz takdirde yardımları kesmek dâhil uygun adımları atarız" şeklinde konuşuyor. Batı Kürdistan halkına ortaklarımız diyen Uluslar arası güçler; siyasi, ideolojik ve pratik dünya devletlerince terör örgütü listesine alınan bir yapıdan dolayı ortaklığın zora girdiğini görüyor ve dile getirip söylüyor. Doğal olarak insan düşünemeden edemiyor; bu iş hendek ihanet siyaseti organizasyonu benzeri bütün coğrafyada Kürt yurtsever dinamizmini yok etmeye gerekçe oluşturma organize işlerden midir? Böylece bölgede Kürt halkının haklı ve meşru özgürlük, demokrasi ve bağımsız geleceğini terörize etme sürecine hizmet ediyor. Bugünkü dünya dengeleri ve siyasi diplomatik ilişkileri konjonktüründe kimlerin ne kadar haklı olduğunun önemi yoktur. Dünyanın siyaseti, diplomasisi, genel geçerli evrensel temel değerleri ile ne kadar uyumlu olduğu önemlidir.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.