Ortadoğu coğrafyasındaki İŞİD terör örgütünü tekçi dinci ve ırkçı bölgesel egemenlik hedefleyen güçler kurdu. Amaçları dinci kuralları ortadoğu bölgesine baskın hale getirerek ve bu kılıf altında ırkçı rejimlerini bölgede egemen kılmaktı. İŞİD terör örgütü ortadoğu coğrafyasında işgal ettiği ve kontrolüne aldığı bölgelerde halka karşı toplu infazlar, kafa kesmeler, katliam ve şiddet dolu adeta fırtına gibi bir süreç başlattı. Böylece bölge halklarına büyük bir kabus ve insanlık adına ürkütücü vahşet dolu bir süreç yaşatarak halkları korkutup baskı altına almaya çalıştı.
Gelişen bu korkunç sürecin başlangıcında Esad Baas rejiminin gelişen bu süreçteki payı az olabilir. Ancak bu vahşi gelişmelere karşı siyasi, ideolojik ve askeri hamlelerle gelişmeleri kontrol eder bir durum oluşturmayı bildi. Suriye'nin farklı, çelişik ve çarpık siyaset ve ideolojilere sahip sivil ve silahlı muhalefetinin iktidar mücadelesine karşı Esad Baas rejimi de ülke içinden ve Uluslar arası alanda oldukça karmaşık ve derin hamlelerle gelişmeleri iktidarını korumak üzere lehine çevirmeye çalıştı.
Suriye'deki sürecin başlangıcında Esad Baas rejimine karşı Amerika ve Bölge devletlerinin ortaklaşan operasyonları ciddiydi. Bir bölge devletinin Amerika ve Uluslar arası İŞİD karşıtı güçlerle Suriye rejim Muhaliflerine eğit donat ve Esad Baas rejimine karşı savaştır projesi hayata geçti. Amerika ve Uluslar arası İŞİD karşıtı güçler ile bir bölge devletinin eğitip donattığı neredeyse bütün muhalif güçler her nedense İŞİD terör örgütüne katılıyordu. Böylece İŞİD terör örgütü Suriye coğrafyasının çoğunu işgal ederek Esad Baas rejimini üç bir yandan sarıp abluka altına aldı.
Ayrıca İŞİD terör örgütü ortadoğu bölge coğrafyası özellikle Irak'ta önemli bir bölge üzerinde giderek etkinlik ve egemenliğini artırdı. Böylece büyük bir coğrafyayı kontrolü altına almış egemenlik sahasını genişletmişti. Bu gelişmelerden Amerika ve İŞİD karşıtı Uluslar arası koalisyon büyük bir rehatsızlık duyuyordu. Ancak Esad rejimini alt etme, yok etme projesine sahip bir bölge devleti ise bu gelişmelerden gayet umutlu ve memnundu.
Esad Baas rejimi gelişmeleri çözümlüyor uluslar arası güçlerin İŞİD terör örgütünden dolayı rahatsızlığını görebiliyordu. Bu noktada Esad Baas rejimi Amerika ve batılı devletlerin dolaylı olarak yanına çekip alabilecek bir projeyi hayata geçiriyordu.
Esad Baas rejimi bu noktadan hareketle ülkesindeki sosyal, siyasal, kültürel ve ideolojik çelişkileri ülkesine hakim olmak ve iktidarını korumak üzere kullanabileceğinin projesini hayata geçirdi.
Esad Baas rejimi iktidarı boyunca inkar ettiği ve baskı altında tuttuğu Kürt halkını ilk etapta gözüne kestirmiş siyasi ve ideolojik seküler ancak Marksist ütopyacı bir grubu üçüncü yol adı altında harekete geçirdi. Böylece İŞİD terör örgütü ve dinci silahlı muhalefete karşı durabilecek büyük bir gücün oluşmasını sağladı. Esad Baas rejimi biliyordu ki oluşturduğu gücün Seküler yanı batıyı olumlu etkiler, Marksist ütopyacı yanı ise batı değerlerine karşıtlık oluşturur. Bu durumun da özcesi Amerika ve batı bu seküler gücü İŞİD terör örgütüne ve dinci teröre karşı her halükarda destekleyip kullanacaktır. İŞİD terör örgütü ve dinci terör yenilip ortadan kalktıktan sonra da bu seküler yapıdan gerek Amerika gerekse de Uluslar arası koalisyon gücü desteğini kesip bölgenin çelişki karmaşasına terk edecektir.
Esad Baas rejiminin hesapladığı gibi Amerika ve Batı, yani İŞİD terör örgütüne karşı oluşan Uluslar arası koalisyon gücü siyasi ideolojik seküler ve Marksist Kürtleri İŞİD terör örgütü ve dinci terör örgütlerine karşı desteklemeye başlamıştı. Aslında Esad Baas rejiminin bu hamlesi sahada iç içe geçmiş karmaşık bir sürecin bu şekilde netleşmesini de sağlıyordu.
Amerika liderliğindeki Uluslar arası koalisyon İŞİD terör örgütüne oynayan bölge devletini devre dışı bıraktı. Esad Baas rejimi bu hamlesiyle iç ve dış düşmanlarını Amerika ve Uluslar arası koalisyon güçleri ile karşı karşıya getirdi. İŞİD karşıtı Amerika ve Uluslar arası koalisyon seküler Kürtleri sahada tek partner olarak ilan etti ve bütün ortadoğu coğrafyasında İŞİD ve benzeri terör örgütlerini yok etmeye odaklandı. Böylece Katı ulusçu ırkçı Esad rejiminin yıkılması gündemden adeta uzaklaştı, hatta İŞİD terör örgütüne karşı verdiği mücadele onu meşruiyet sınırları içinde çekti.
Siyasi ideolojik seküler ve Marksist Kürtler Amerika ve Uluslar arası koalisyon güçlerinden aldığı desteklerle İŞİD terör örgütüne karşı çok büyük fedakarlıklarla mücadeleyi kazanmaya başladı. Amerika ve Uluslar arası koalisyon bu seküler güçleri kullanarak İŞİD terör örgütünü Suriye sahasından temizledi. İşin sonuna gelmek üzere iken Amerika ve Uluslar arası koalisyon bugüne kadar sahada İŞİD'e karşı ölümüne kullandığı bu seküler gruba Hiçbir zaman siyasi destek vermedi. Sadece İŞİD terörüne karşı değişik türden silah, araç ve gereç verdi. İŞİD terör örgütü yenilgiye uğradı, Amerika ve uluslar arası koalisyon seküler gruba verdiği tüm silahları geri toplayacağını ve alacağını açıkladı.
Bu sürecin henüz başlangıcınta sonucun böyle gelişeceğini siyasi ideolojik çelişki ve hesaplardan bunu görmek mümkündü. Seküler ve Marksist güçler İŞİD terör örgütüne karşı herkesten daha inançlı savaşacağı belliydi. Buna ilave olarak Kürt halkına özgürlük vaadi kılıfı altında halkı mücadele içine çekme de mümkün olmuştu. Çünkü her Kürdün doğal yaşamı kadar özgürlüğe olan bağlılığı sevdası belliydi ve biliniyordu.
Sonuca yaklaşırken İŞİD terör örgütü Suriye sahasından temizleniyor ve siliniyor. Amerika ve Uluslar arası güçlerin bugüne kadar İŞİD terör örgütünü yok etmek amacıyla kullandığı seküler ve Marksist güçlerden desteğini geri çekiyor. Seküler ve Marksist güçlerin siyasi, ideolojik ve askeri temsilcilerinin açıklamalarına bakılırsa silahlı güçlerini Esad Baas rejimi emrine vermeye hazırlar. Yani siyasi ideolojik olarak ''devletsiz demokrasi'' hedefine sahip, ''ulus devlete karşı çıkıp, kötüleyen'' bu grup karı ulusçu tek ırk ideolojine dayanan Esad Baas rejimi ulusal devletine katılmaya doğru gidiyor.
Suriye Esad Baas rejimi ulus devleti ortadoğunun tipik diğer devletleri gibi katı ulusçu, tek ırka dayanan çağdışı bir yapıya sahiptir. Böyle bir rejime katılmayı açıklayan siyasi ideolojik seküler Marksist güçlerin halkı mücadeele süreci boyunca aldattığı giderek netleşiyor.
Bölgenin katı ulusçu tek ırk ideolojisine dayanan devletlerin her türlü saldırı araçlarına sahip ordularının ablukası altında bulunan sömürge bir halk gerçeği var. Bu devletlerde iktidara kim gelirse gelsin Kürt halkına karşı imha ve inkar politikaları ortaktır. Katı ulusçu tek ırk ideolojisine dayanan bu ulus devletler ve bütün kurumları yerinde duruyor. Her devlet kendisine özgü bir iradeye sahiptir ve bu devletlerin Kürt halkına karşı ortak iradesi vardır.
Bölgenin bu yalın, açık gerçeği dururken ''ulusal devlet kötüdür, ret ediyoruz'' ''Kürtler ulusal devlet sahibi olmamalıdır'' ''devletsiz demokrasi'' ''yerel özerklik'' gibi hedeflerle halkın siyasi ideolojik mevcut gerçeklerden uzaklaşması sağladığı çok açıktır. Böylece ortadoğu coğrafyasında ve Suriye sahasında Kürt halkı mevcut siyasi gerçekler ile ütopyalar arasına sıkıştırıldı.
Mazlum ve mağdur Kürt halkına ve siyasi kazanımlarına bölgede ve Uluslar arası alanda büyük bir saldırı başladı. Mevcut Irak iktidarındaki tekçi ırkçı ve mezhepçi güçlerin Güney Kürdistan halkının tüm kazanımlarına yönelen saldırı çok boyutludur. Bu saldırı bölgenin katı ulusçu ve tek ırk ideolojisine dayalı devletleri ile ortaklaşarak geliştirildi. Kürt halkına ve siyasi kazanımlarına yönelik geliştirilen bu saldırının çok uzun vadeli olacağı açıktır. Bu saldırıların ortak hedefi Kürt halkının oluşmakta olan iradesinin kırılması ve yok edilmesidir.
Kürtler öncelikle bulundukları bu bölgede evrensel temel değerlere ve çoğulcu demokrasiye dayanarak birlikte irade oluşturmalıdır. Ütopik siyasi ideolojik fantezi ve hedeflerin Kürt halkına sadece zarar vereceği çok açıktır. Kürtlerin Suriye sahasındaki mücadelesi evrensel temel değerlere ve çoğulcu demokrasiye dayanıyor olsaydı çok güçlü siyasi desteklere ve dostalara sahip olacaklardı. İşin acıklı yanı tarihte toplumların denediği ve iflas etmiş siyasi ideolojik değerlerin Kürt halkına zarar vereceği bilindiği halde halk böylesi bir ütopyanın içine sokuluyor. Bu olumsuzlukların doğurduğu sonuca göre Kürtler yeniden katı ulusçu ve ırkçı ideolojiye dayalı bölge devletlerinin olmayan insafına terk ediliyor. Gelişmelere bakılırsa bu coğrafyada evrensel temel değerlere ve çoğulcu demokrasiye dayalı çağdaş bir sistemin inşası asırlar alabilir.
Suriye ve Irak coğrafyasında Kürt halkının tek kurtuluşu evrensel temel değerlere ve çoğulcu demokrasiye dayalı ortak irade oluşturması dışında başka bir çıkış yolları olmayabilir. Böyle bir ortak iradenin bölgede ve uluslar arasında güçlü siyasi dostları ve destekleri olacaktır.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.