Sömürge Halk ve Demokratik Cumhuriyet
Arap halkı hem Irak'ta, hem Suriye'de uluslar arası güçlerin desteği ile 1900'lü yılların başında 1800'li yılların moda sistemi tek ırk ideolojisine dayalı katı ulus devletlerini inşa etmişti.
Fars halkı da dünyanın 1800'li yılların moda sistemi olan tek ırk ideolojisine dayalı katı ulus devlet sistemine kaymaya başlamıştı. Türk halkı da uluslararası büyük devletlerin kendi aralarındaki çelişkilerden de yararlanarak dönemin konjonktürüne uygun tek ırk ideolojisine dayalı katı ulus devletini inşa etmişti.
Arapların, Farsların ve Türklerin tek ırk ideolojisine dayalı katı ulus devlet inşa ettikleri coğrafyalar çok kültürlü, farklı etnisiteli, farklı inançlara sahip ve bir arada yaşayan halklardan oluşuyordu.
1800'li yıllardan başlayıp 1900'lü yılların ortalarına kadar iktidarını sürdüren tek ırk ideolojisine dayalı katı ulus devlet sistemi Avrupa kıtasında Alman diktatör Hitler liderliğinde adeta kudurmuştu. Doğal olarak sadece Avrupa’yı tehdit etmiyordu, bütün insanlık için büyük bir tehdit oluşturuyordu.
Nitekim tekçi ideolojiye dayalı komünizm gibi diktatörlükler ve vahşi kapitalist emperyalizm tek ırk ideolojisine dayalı katı ulus devlet sistemi faşizmine karşı aynı saflarda savaşmaya başlamıştı.
Vahşi kapitalist/emperyalist Amerika, İngiltere ve paydaşları ile komünist diktatörlük Sovyetler sosyalist cumhuriyetler birliği tek ırk ideolojisine dayalı katı ulus devlet faşizmine karşı savaşmaya başlamıştı. Nitekim bu yıkıcı, yok edici savaş 1945 yılı sonuna kadar sürmüş ve tek ırk ideolojisine dayalı katı ulus devlet sistemi Avrupa coğrafyasında tasfiye edilmişti. Avrupa coğrafyasında yaşayan bütün halklar, milletler başta olmak üzere dünyamız evrensel temel değerlere, temel insan haklarına dayalı çoğulcu demokratik bir sistem inşa edilmişti.
Dünyanın kahır ekseriyetinde çoğulculuk esas alınmaya başlanmıştı. Farklı kültürler, farklı etnisiteler, toplumlar ve halklar, farklı inançlar, farklı sınıflar, farklı siyasi ideolojik düşünceler bir arada ve özgürce yaşayabilecekleri çoğulcu bir sistem inşa edilmişti. Böylece Avrupa kıtasında tek ırk ideolojisine dayalı katı ulus devletler yıkılmış yerine çoğulcu ulus devlet modeli inşa edilmişti. Süreçle birlikte çoğulcu ulus devletler, evrensel temel değerlere ve çoğulcu demokratik ademi merkeziyetçi bir sisteme geçiş yapmıştı.
Avrupa coğrafyasında, Amerika coğrafyasında, Asya coğrafyasının önemli bir kısmında, Avusturalya coğrafyasında, Afrika coğrafyasının önemli bir kısmında çoğulculuk esas alınmıştı. Dünyada önemli bir istisna bölgesi kalmıştı onlar da Irak, Suriye, Türkiye, İran ve benzeri ülkeler tek ırk ideolojisine dayalı katı ulus devlet sistemlerinde diretmeye devam ediyor.
Dünyamızın tümüne yakınında ise günümüzde çoğulculuğa dayalı ulus devlet modeli egemendir. Böylece çoğulculuğa dayalı ulus devletler tek ırk ideolojisine dayanmıyor, bütün farklılıklara eşitlikçi ve özgür bir yaşam sunuyor. Bunların içinde önemli bir kısmı evrensel temel değerlere dayalı çoğulcu demokratik ademi merkeziyetçi bir sistemle idare ediliyor.
Nitekim dünyamızın en güçlü komünist sistemi olan Sovyetler sosyalist Cumhuriyetler birliği gibi tekçi siyasi ve ideolojiye dayalı dünya gücü evrensel temel değerler ve çoğulcu demokrasi karşısında ayakta kalmayı başaramadı. Ve bugün sovyetler sosyalist Cumhuriyetler birliği onlarca bağımsız ulus devlete bölünerek çağın evrensel değerlerine ve gereklerine doğru bir yol arayışı içindedir.
Tekçi siyasi ideolojik yapısı ile dünyamızın evrensel temel değerleri karşısında dayanmaya çalışan Çin komünizmi ise evrensel temel değerler ve çoğulcu demokratik değerler karşısında çözülme sürecini yaşıyor.
Dünyamızın bu oldukça açık ve tartışmasız gerçeği orta yerde dururken bölgemizde tekçi siyasi, ideolojik ve ütopik bir model tartışması başlatılmış ve yaşanıyor. Tartışmanın özünü demokratik ulus, demokratik cumhuriyet, cinsiyet özgürlükçü demokratik ekolojik toplum paradigması diye
bir model hedeflemesi oluşturuyor.
İlginç olan bu tartışmanın kendisi değil, ilginç olan sömürge bile olmayan mazlum ve mağdur Kürt halkına bölgemizin tek ırk ideolojisine dayalı katı ulusçu bu devlet sistemlerini demokratik cumhuriyete, demokratik ulusa ve cinsiyet özgürlükçü demokratik ekolojik toplum paradigması denilen bu sisteme zorla değiştirme ve dönüştürme misyonu yüklemeye çalışmadır.
Dünyanın evrensel temel değerleri ile çelişen ve çatışan, dünyanın ret ettiği ve tasfiye etmeye çalıştığı mevcut tekçi, ırkçı katı ulusçu devlet modelini zorla dönüştürme misyonunu mazlum Kürt halkına yüklemek halkı tüketmeye ve mevcut sistemleri kurtarmaya yönelik de olabilir.
Dünyamız egemen değerleri ve güçleri Irak'ta tek ırk ideolojisine dayalı katı ulus devlet modelini tasfiye etmiştir, ayrıca Suriye'de de tek ırk ideolojisine dayalı katı ulus devlet modelinin tasfiyesini başlatmıştır.
Dünyayı ve evrensel temel insan hak ve hukuksal değerlerini, çoğulcu demokrasiyi kavrayan herkes Ortadoğu'da bugün yaşanmakta olanları önceden bilmiştir. Ortadoğu coğrafyasında bundan sonra da dünyamızın egemen güçleri tek ırk ideolojisine dayalı katı ulus devlet modellerini zorla da olsa değiştireceğini ve dönüştüreceğini bilecek durumdadır. Ayrıca bölgenin çağdışı sistemleri değiştirilir ve dönüştürülürken tekçi siyasi ve ideolojik ütopik bir modelin inşa edilmesine Müsaade etmeyecektir.
Bölgesel olaylara, sistemlere, modellere daha gerçekçi bakılmalıdır. Şöyle ki; Fars halkı tek ırk ideolojisine dayalı katı ulusçu kendi devletinin yapısını değiştirmeye kalkışması anlaşılır bir durumdur ve Fars halkının imkanları dahilindedir ve olasıdır.
Arap halkı tek ırk ideolojisine dayalı katı ulusçu kendi devletinin yapısını değiştirmeye kalkışması anlaşılır bir durumdur, Arap halkının imkanları dahilindedir ve olasıdır.
Türk halkı tek ırk ideolojisine dayalı katı ulusçu kendi devletinin yapısını değiştirmeye kalkışması anlaşılır bir durumdur, Türk halkının imkanları dahilindedir ve olasıdır. Böylece olasılığı olan, mümkün olan, gerçekleşme imkanı bulunan her iş, çalışma, düşünce insanlar, halklar, milletler için doğru olandır ve değerlidir.
Çelişik olan, olanaksız olan, Olasılığı ve mümkünatı, gerçekleşme imkanı bulunmayan her düşünce, iş, çalışma art niyetlidir, aldatmaya yöneliktir, sosyal mühendislik projesidir ve maksatlıdır.
Kürt halkı, vasfı, özellikleri ne olursa olsun bir ulus devleti bile bulunmuyor, sömürge haklarına sahip olmadığı gibi var olan tehdit ve tehlikelerden kendisini koruyacak, savunacak bir imkana da sahip değildir. Rojava coğrafyasında görüldüğü gibi Amerika ve koalisyonun koruması ve güvencesi altında varlığını ancak sürdürebiliyor.
İŞİD gibi tekçi, dinci, faşist terör örgütleri karşısında varolma mücadelesi ancak Amerika ve koalisyonun desteği ile verebiliyor, kendi ülkesinde ve evinde tutunabiliyor ve yaşamını sürdürebiliyor.
Temel çelişki şudur; Ortadoğu coğrafyası tek ırk ideolojisi ve katı ulus devlet modeline sahip egemen dört temel devlet yer alıyordu. Irak ve Suriye uluslar arası güçlerin müdahalesiyle tekçi, ırkçı sistemden uzaklaştırılıyor.
Ancak hala egemen uluslar, yani Araplar, Farslar, Türkler mevcut tekçi devletlerinden oldukça memnundur, mevcut devlet sistemlerinden gayet memnundur, bunları değiştirmek, dönüştürmek için siyasi, ideolojik ve felsefi Hiçbir hesapları, hedefleri de yoktur ve işin en ilginç yanı da apoizmin komünal tekçi siyasi, ideolojik ve felsefi demokratik cumhuriyet, demokratik ulus ve cinsiyet özgürlükçü demokratik ekolojik toplum paradigması diye ortaya attığı sistem hedefi için kılını kıpırdatacak durumda değildir. Ayrıca ve en önemlisi de bu devletlerin tek ırk ideolojisine dayalı katı ulusçu yapıları dünyanın evrensel temel değerleri ile çelişiyor, dünya egemenleri bunları değiştirip ve dönüştürme hedefine sahiptir.
Bugün Ortadoğu sahasında var olan, sahada gelişen temel gerçek çözümlendiği kadarıyla budur.
Kürt halkını temsil ettiğini idda eden birçok siyasi, ideolojik ve felsefi yapı, parti, örgüt ve kurumlar vardır. Bunların içinde tekçi siyasi, ideolojik ve felsefi değerlere sahip, İran, Irak, Türkiye ve Suriye devletlerini demokratik cumhuriyet, demokratik ulus ve cinsiyet özgürlükçü demokratik ekolojik toplum paradigmasına dönüştürmeyi hedef alanların sosyal, siyasal, ideolojik, felsefi, kültürel her açıdan çözümlenmesi gerekmektedir.
Ütopyalar için bile olsa her milletin ancak kendi devlet sistemini dönüştürme hedefi olabilir. Sömürge bile olamayan, sömürge haklara sahip olmayan Kürtlerin kendilerini hiç ilgilendirmeyen devlet sistemlerini değiştirme, dönüştürme misyonu doğal olarak olmamalıdır. Özellikle böylesi bir yükümlülüğün altına sokulması zaten büyük bir çelişkidir ve kaldı ki bunu zora dayalı araçlarla yapmaya yönlendirilmesi kasıtın da çok üstündedir.
Bilindiği üzere Kürt halkının coğrafyası, ülkesi bu dört devlet tarafından bölünmüş ve paylaşılmıştır. Bu devletlerin egemen ulusu, halkı kendi devletlerinin mevcut sistemine karşı da çıkmıyor, değiştirmeye çalışmıyor, dönüştürmek de istemiyor. Apoizm ise böyle bir görevi, misyonu zorla mazlum, mağdur Kürtlerin önüne koyuyor.
Apoizmin teorikleştirdiği ve ortaya attığı tekçi siyasi, ideolojik ve felsefi paradigması aynı zamanda iflas etmiş olan komünist sistemle paralellikler taşıyor. Yani dünyamızın geniş bir bölgesinde yüzmilyonlarca insan tarafından denenmiş, milyonlarca insanı canından, malından, yerinden, yurdundan etmiş ve ardından iflas eden bir sistemi sömürge haklara bile sahip olmayan Kürt halkına yüklüyor ve sömürgeci devletleri dönüştürerek böyle ütopik bir sistemin inşası dayatılıyor.
Matematikte iki kere iki nasıl ki beş etmiyor ise, Fizikte taşıma kuvvetinin üstündeki bir yük batırıyor ve yıkıyor ise bu sosyal ve siyasal durum da güç dengesi çelişkisi karşısında güçsüzün yok oluşuna göre hazırlanmış bir teorinin sahadaki yansımalarına tanık oluyoruz. Bu durum değişik açılardan ele alınabilir, toplumsal psikolojik çalışma ve sosyal mühendislik olasılığı çok yüksektir.
Ve en ilginci de bütün milletlerin ve halkların ulus devlet sahibi olduğu, ulus devlet egemen dünyamızda devleti bulunmayan, sömürge bir hakka ve hukuka bile sahip olmayan Kürtlere devletsiz bir dünyayı ve özgürlüğü vaat etmektir. Bu teoriye göre dünyamızdaki ulus devletler yok edilecek, ortadan kaldırılacak, bütün milletler, halklar devletsiz bir dünyada özgürce yaşayacaktır. Yani Amerika, İngiltere, Çin, Rusya, Almanya, Japonya, Fransa, Kanada, Mısır kısaca dünyadaki bütün ulus devletler ortadan kaldırılacak ve devletsiz bir dünya inşa edilecektir. İşte apoizmin Kürtlerin önüne koyduğu temel siyasi, ideolojik ve felsefi hedefi kısaca özetlersek budur, buna inananlar olası da olsa artık bu ütopya uğruna insanlar ölmemelidir.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.