Sömürgeci devletlerin sömürgesi hakkındaki ortak görüşü dile getiriyor. Bu görüşe göre sömürgeci devletler gibi düşünen, onların hedef ve hesapları doğrultusunda hareket edenler sadece sömürgeci devletlere hizmet ediyor.
İran dış işleri bakanı Muhammed Cevad Zarif; Şunları dile getiriyor; \'Kurdistan\'ın kurulması, Ortadoğu\'da kurulacak ikinci bir İsrail devletidir.
İran tanımayacak ve kurulmaması için mücadele edeceğiz. Kurdistan\'da birçok Muhalif ve Aydın Kürt kardeşlerimiz var,
Haklı olarak onlarda Kürdistan devletine karşı, Mesele Goran bizim gibi düşünüyor, YNK de bir çok aydın bizim gibi düşünüyor, PKK bizim gibi düşünüyor. Onlarda Kürt devletine karşılar. Bu partiler gerçek Kürt oldukları Kürtlerin çıkarını düşündükleri için Kürt devletine karşılar.
Kürtler bizim kardeşimiz Onların huzur ve refah içinde yaşamalarını isteriz.
Kürt devleti Kürtlerin yararına olmadığı için karşıyız. Sayın Barzani Irak\'ı bölüp Kürdistan kurma yerine, Irak\'ın birliği ve güvenliği için çalışmalı. Bu Ortadoğu\'nun istikrarı için daha iyidir. Biz Suriye ve Irak\'ın toprak bütünlüğünden yanayız ve bu politikamız değişmeyecek.\"
Fars Iran devleti Fars\'larin yararına oluyor, Irak, Suriye devletleri Arapların yararına oluyor, Türkiye devleti Türklerin yararına oluyor ancak Kurdistan Kürtlerin yararına olmayacaktır. Bu Sömürgeci bakış açısı tüm gerçekleri gözler önüne seriyor.
Demokratik Özgürlükçü ee Çoğulculuğun Evrensel Tanımı
Demokratik, özgürlükçü ve çoğulcu bir hedef belirleyen birçok kişi, grup ve kurumlarla sıkça karşılaşmak mümkündür. Ancak aynı hedefi belirlemiş gibi yapan kişi grup ve kurumlar çok farklı ve değişik yönlere doğru halkı götürüyor ve dünya görüşleri olabiliyor.
Bunların bazı grupları farklı sosyal, kültürel ve inançsal, yani farklı milletlerin, farklı dinlerin eşit ve özgür olduğu bir sistem hedefliyor.
Diğer bazı gruplar da farklı sosyal sınıfların ve siyasal düşüncelerin eşit ve özgür olduğu bir dünya hedeflenmiyor. Bu gibi gruplara dikkat edilirse; bir grubun dünya görüşünde farklı sosyal sınıfların ve farklı siyasal düşüncelerin özgürlüğü ve yaşam hakkı bulunmuyor.
İkinci grupta ise farklı milletlerin ve farklı dinlerin eşitliği ve özgürlüğü bulunmuyor. Ancak bu her iki grup da Demokratik, özgürlükçü ve çoğulcu isimlerini sıkça kullanıyor, bu terimlerin arkasına saklanarak hedeflerine ulaşmaya çalışıyor ve bu kapsamda bir sisteme sahip olduğunu iddia ediyor.
Bu iki gruptan birincisine dünyadan bir örnek verirlirse, eski yıkılan Sovyetler Birliği, şimdiki Kuzey Kore rejimi buna iyi bir örnektir. Çünkü bu rejimlerde farklı sosyal sınıflar imha edilmesi hedefleyen diktatörlükle yönetilmişti.
İkinci gruptakiler için dünya üzerinde bir örnek verilirse, Ortadoğu devletleri Irak, Suriye, Türkiye, İran örnekleri verilebilir. Bu devletlerin rejimleri ve sistemleri egemen ulus halkı dışındaki farklı halklara eşitlik ve özgürlük tanınmadığı gibi bütün değerleriyle birlikte imha edilmesi hedefleniyor.
Her iki grup da demokrasi adını kullanır, ancak her iki grubun rejimi hayati derecede demokrasiden ayrılıyor, farklı ve eksik bir sistem olunuyor.
Birinci grup rejim hedefleyenler demokrasi ve özgürlük ismi arkasına saklanır, sıkça kullanır, bu hedeflenen sistemde farklı sosyal sınıflara ve farklı düşüncelere hayat ve yaşam hakkı tanımıyor. Bu gruptaki gibi sistem hedefleyenler \'\'tek ideoloji ve tek sosyal sınıf\'\' hedefi olan komünalist sistem hedefleyenlerdir.
İkinci grup da demokratik özgürlükçü ve çoğulcu sistem adını sıkça kullanırlar ve bunların hedeflediği sistemde de farklı milletlerin ve farklı inançların özgürlüğünden söz edilemez. Bu gruptakiler de tek ulus, katı ulusalcı sistemler inşa etme hedefindeler.
Böylece evrensel temel haklar ve hukuk çerçevesinde demokratik değerler hak ve özgürlükler kısıtlanmış iki sistem karşımıza çıkmaktadır. Her iki grup çoğulcu demokrasi adını kullanıyor, çoğulculuğu farklı şekilde uyguluyor ve demokrasi dışı iki paradigma karşımıza çıkıyor.
Demokratik özgürlükçü ve çoğulcu sistemin doğrusu nedir?
Bu can alıcı sorunun cevabını bilen Avrupalılar, Amerikalıların oluşturduğu sistemde aramak gerekiyor. Dünyanın geri kalanında genel olarak demokratik, özgürlükçü ve çoğulcu sistem hedefleniyorsa da can alıcı eksikliklerden dolayı sistemleri faşizme ve diktatörlüğe sürüklenebiliyor.
Toplumların, özellikle de halkımızın böylesi bir çelişki yaşamaması için demokratik özgürlükçü ve çoğulculuğun evrensel tanımını ve içeriğini bilmeleri önemsenmelidir. Bu nedenle demokratik, özgürlükçü ve çoğulcu sistemin doğru tanımı; \'\'Farklı milletlerin, farklı dinlerin, farklı sosyal sınıfların, farklı siyasal düşüncelerin özgür ve eşit olduğu sistemlere demokrasi deniyor. Dikkat edilirse çevremizdeki devletler, kurumlar, örgütler, gruplar sıkça demokrasi ismini kullandıkları, bu isimin arkasına sığınarak kendi dikta sistemlerini dayattıkları bir gerçekle yüzyüze bulunuyor.
Devletsiz demokrasi veya kuyruklu yalanlar
Demokrasinin evrensel değerlere göre tanımını yukarıdaki paragrafta kısaca yapmıştım. Yani \'\'Farklı milletlerin, farklı dinlerin, farklı sosyal ve siyasal düşüncelerin, farklı sosyal sınıfların özgür ve eşit olduğu sisteme demokrasi deniyor. Bu tanımdan bulunan, tarif edilen hususların bir tanesi eksik olursa o evrensel değerlere dayalı çoğulcu demokrasi olamaz. Demokrasi tarihten günümüze insanlık için en mükemmel sivil yönetim sistemidir.
Dünya üzerinde 200\'ün üzerinde ulus devlet mevcuttur. Bunlar hallerinden gayet memnun ve özgür ve bağımsız olan her millet devletine canı pahasına da sahip çıkıyor.
Devletsiz demokrasiyi hayal etmek mümkün, çünkü hayal zahmetsiz bir olgudur. Ancak devletsiz demokrasiyi gerçekleştirmeyi hedeflemek takdir edersiniz ki imkansızdır, çünkü mevcut devletlerin tümünü yok etmek gerekecektir. Bunun da mümkün olmayacağını aklı başında olan herkes bilecek durumdadır.
Devletsiz demokrasi mümkün olmayacağına göre bunu gerçekmiş gibi iştahlıca anlatanların ajandasının arka planlarında bambaşka hesaplar olduğunun bilinmesi için kahin olmaya gerek de yoktur., Özellikle devletsiz demokrasi hayalini gerçek bir paradigma gibi sömürge zavallı mazlum Kürt halkına dayatılması, ısrarla anlatılması başlı başına siyasi mühendislik çalışmasıdır.
Sömürgecilerin iktidar savaşınca ölenler Kürt, oldu mu Niyazi,
Ortak vatan sömürgeci ile birlikte yaşamın ilk deneyimin hikayesidir.
Kürt halkı yakın tarihte Irak\'ta ortak vatan mücadelesi veren bir millettir.
Sol ideolojiye sahip Celal Talabani, liberal muhafazakar demokrat kulvarın temsilcisi Mele Mustafa Barzani\'nin yanına gelir ve “Devrimci Sosyalist ve Demokrat Arap kardeşlerim ile görüşüyorum. Beni size yolladılar. Hükümeti devirmek için bizden destek istiyorlar. Halk savaşı başlatıp Abdülkerim Kasım’ı devireceğiz.” der.
Mele Mustafa Barzani “Tamam,” der ve ekler, “Abdülkerim Kasım devrilince, ne olacak? Yerine kim geçecek?
Mam Celal, “Halk İktidara gelecek.” diye cevaplar.
Mustafa Barzani, “Hangi Halk?” diye sorunca, Talabani “Irak\'ta yaşayan halk.” şeklinde cevap verir.
Barzani, bunun üzerine “Bak oğlum güzel diyorsun. Yalnız, Abdulkerim Kasım gidince, yerine Baas iktidar olacak ve korkarım biz Kürtler Abdülkerim Kasım\'ı mumla arar olacağız.” der ve ilave eder: “En azından Abdulkerim bizimle masaya oturup, anlaşmak istiyor. Onu devirmek yerine, onunla anlaşmayı denemeliyiz. Kürtler için bir şeyler kopartmaya çalışalım. Bırak onların, Arap halkın kendi aralarındaki sorunları bize tasa olmasın. Biz Kürtler için, kendi halkımız için bir şeyler yapmaya çalışalım. Bizim derdimiz Irak\'a kimin Başkan olacağı değil, bizim amacımız ve derdimiz Kürtlerdir, Kürdistandır!
Ben, Arap\'ların iktidar savaşı için Kürt çocuklarını feda etmem. Savaşırsam sadece Kürt ve Kürdistan için savaşırım.”
Ve Celal Talabani ayrılır.
Baas rejimi başta Celal Talabani olmak üzere Bazi Kürt\'leri yanına çekmeyi başarır.
Abdulkerim Kasım’a karşı hep birlikte mücadele ederler. Akabinde Kasım Kürtler ile çatışır. Bir yıl sonra Abdulkerim Kasım devrilir. Yerine Baas rejimi gelir ve ilk icraatları da Kürt\'lere saldırmak olur.
Baas rejimi 1960’ta yapılan anlaşmaları da tanımadığını açıklar. Böylece daha önce Kürtlerin elde ettiği kazanımlar, alınan haklar da elden uçar gider.
Sonra Aynı partide, Saddam Hüseyin başa geçer ve onun iktidarı boyunca yüzbinlerce Kürt katledilir.
Celal Talabani yıllar sonra bu olayı anlatırken, belki de ilk kez açık ve net bir şekilde pişman olduğunu söyleyerek, “Tarih Serok\'u haklı çıkardı” der.
Dört parça sömürge ülke ve halkı sömürgecilere payanda yapılması hedefleniyor. Kürt gençleri sömürgeci farklı siyasi güçlerin siyasi hesaplarına kurban ediliyor. Bir yanında Arapların, Farsların ve Türklerin iktidar savaşları için Kürt çocuklarının bilerek feda edilmesi Mele Mustafa Barzani\'nin, Gazi Mühemmedin, Seyit Rıza\'nın, Şeyh Said\'in, halkının özgürlüğü ve bağımsızlığı için toprağa düşen tüm yurtseverlerin kemiklerini sızlatıyordur...
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.