Yanlışı bilmek elbette ki yetmiyor, önemli olan yanlışa tepki koymak ve doğru olan için mücadele etmek yani doğru yapmaktır. Güney Kürdistan yönetimi 25 Eylül 2017 günü bağımsız ulusal devletini inşa etmenin meşruiyeti yolunda kendi kaderini eline alması ve kendi geleceğini özgür iradesiyle belirlemesi için ''bağımsızlık referandumuna'' gitme kararı aldı.
Kürt halkının güney Kürdistan'da bağımsız ulusal devletini inşa etmenin ve bağımsızlığa gitmenin ilk adımı olarak ''bağımsızlık referandumu'' kararı alması ülke içinde ve ülke dışında artı ve eksi yönde ciddi biçimde yankılandı. Bağımsızlık referandumuna gitme kararı dünya üzerindeki her halkın en temel hakkı ve hukuku olduğu gibi Kürt halkının da en temel hakkı ve hukukudur.
Kürt halkının aldığı ''bağımsızlık referandumu'' kararına dünya üzerindeki her milletin, halkın ve toplumun saygı göstermesi gibi bir zorunluluğu, sorumluluğu, yükümlülüğü vardır. Her milletin, halkın kendi kaderini tayin etme hakkı evrensel temel hukuktan kaynaklı olması nedeniyle herkesin buna uyması zorunlu, sorumlu ve yükümlülüğü bulunuyor. Ancak bir kısım devletler, kurumlar ve gruplar güney Kürdistan'ın bağımsızlık referandumu kararına hem karşı çıkmaya ve hem de tehdit etmeye devam ediyorlar.
Kürt halkının bağımsızlık referandumuna doğrudan veya dolaylı biçimde karşı çıkan kişi, grup, kurum ve devletlerin doğrudan ve dolaylı biçimde demek istediği husus aslında şudur; ''Ey Kürt halkı; Halk olarak benden aşağıda bir yerin olduğunu bildiriyorum. Ben kişi, kurum ve halk/devlet olarak senden ayrıcalıklı ve üstün, yüce bir yerdeyim. Doğal olarak benden aşağıda olan bir milletin, bir halkın ve bir toplumun benim sahip olduğum temel haklara sahip olmasına karşı çıkıyorum. Böylece temel hak ve hukukta eşit görmediğim ve aşağıda gördüğüm bir halkın benim sahip olduğum haklara ve hukuka sahip olmaya çalışması ve talip olmasına karşı olduğumu ilan ediyorum'' demek istemektedir.
Kürt halkının güney Kürdistan'da almış olduğu ''bağımsızlık referandumu'' kararına doğrudan veya dolaylı biçimde Kürt olup karşı çıkan sosyal, siyasal ve ideolojik Kürt kişi, grup, parti ve kurumların sesleri en az sömürgeci devletlerin itirazları kadar gür çıkıyor. Bu güruhun demek istediği husus aslında şudur; ''Ey Kürt kardeşlerim, ben dünyadaki diğer milletlerin, halkların ve toplumların sahip olduğu temel haklara ve hukuka layık olduğumu düşünmüyorum. Ben dünyadaki milletlerden, halklardan ve toplumlardan aşağıda bir yerde olduğumu düşünüyorum. Bunun için de dünyadaki her milletin, halkın ve toplumun sahip olduğu evrensel hukuktaki temel haklara ve hukuka layık değilim. Ben aşağılık olduğumu kabul ediyorum, beyan ediyorum ve itiraf ediyorum'' demek istiyor. Bağımsızlık referandumuna doğrudan veya dolaylı karşı çıkan Kürtlerin doğrudan veya dolaylı biçimde dile getirdiği düşüncelerinin açıklaması bu anlamlar içeriyor.
Bir grup ideolojik Kürtler de varlığını Kürtlerin bağımsız ulusal devlet modeli inşa etmemesi ve karşı çıkarak, karşısında mücadele ederek sürdürmeye adamıştır. Bu grup Kürtler ''bağımsızlık referandum'' kararını ideolojilerine dayandırarak karşısında durma görüntüsü vermeye çalışmaktadır. Kürt halkının genel olarak bağımsızlık referandumuna destek vereceğini bildikleri için dolaylı biçimde ve her türlü maske altında gerçek yüzlerini gizleyerek değişik sömürgeci güçlerin miliratist kurumlarını bağımsızlık referandumu yapılacak bölgeye çekmeye, bölgeye yerleşmelerini sağlamaya yönelik hamleler geliştiriyor. İlginç olan ise sömürgeci devletlerin tekçi katı, ırkçı bağımsız ulusal devlet modellerine söz etmezler, sadece Kürt halkının bağımsız ulusal devlet modelini inşa etmelerini gericilik ve çağdışı ilan ederler. Böylesi gruplar mevcut siyasi ve ideolojik hedeflerini zor ve şiddete dayalı biçimde sürdürürler. Sömürgeci düşmanlarla savaşma kılıfı altında bağımsızlık eksenindeki kişi, grup ve kurum ulusal tüm değerlerin imhasının alt yapısını hazırlarlar.
Dünyamız üzerinde yaşayan bütün milletlerin, halkların ve toplumların can güvenliğini, mal güvenliğini sağlayan, özgürlüğünün, onurunun ve geleceğinin yegane teminatı, güvencesi ve geçerli meşru modeli bağımsız ulusal devlet modelidir.
Kürt halkının bağımsız ulusal devletini inşa ederek herşeyden önce sosyal, siyasal, kültürel ve fiziksel soykırımlardan, kölelikten, imhadan ancak kurtulabileceğini en iyi bilen Kürdistan sömürgecisi devletlerdir. Kürt halkının varlığını kabul etmeyen imhasını hedefleyen bu güçler bağımsızlığa yönelik atılacak her adıma adeta kudururcasına saldırma ihtimalleri oldukça yükselmeye başlamıştır. Kürdistan coğrafyasının sömürgecisi bu devletlerin Kürt halkının Kürdistan'ın bir parçasındaki bağımsızlık referandumuna karşı çıkmaları haksız, hukuksuz ve Kürt halkının varlığını imhaya yönelik saldırgan bir tutum ise de onlar açısından anlaşılabilir bir durumdur.
Ancak Kürt halkının anlayamadığı husus Güney Kürdistan bölgesinde siyasi bir grup olan GORAN hareketinin, KCK/PKK'nin Güney Kürdistan siyasi versiyonu Tevgera AZADİ hareketinin bağımsızlık referandumuna sömürgeci devletlerden daha şiddetli biçimde karşı çıkma konusudur.
GORAN Ulusal Konseyi Süleymaniye'de bağımsızlık referandumu kararının ele alındığı toplantı sonrası kameraların karşısında geçen Şoreş Haci, “PDK ve yanındakilerin başlattığı süreç yasa dışı” dedi. “Milletin içinden geçtiği bu hassas dönemde, Kürdistan halkının doğal hakkı olan referandum ve bağımsızlık konularının şahsi menfaatler uğruna suistimal edilmemesi gerektiğini” ifadelerini kullanan Goran sözcüsü, “Referandum ve bağımsızlık konularının sorunlardan kaçınmak için kullanılmamalı, bu konu, şeffaf olmayan petrol anlaşmalarının geçiştirilmesi için suistimal edilmemeli” ifadelerini kullandı.
Tevgera AZADİ, Güney Kürdistan'daki referandum gündemine ilişkin, "Referandum ulusal menfaatler çerçevesinde olmalıdır. Bunun aksine bazı kişi, aile ve partilerin menfaatleri garanti altına alınıyor" dedi. Açıklamada, KDP’nin referandumun başarılı olmasının tüm şartlarını ortadan kaldırdığı belirtildi.
Tevgera AZADİ, Süleymaniye’deki genel merkez binasında Güney Kürdistan'daki gelişmelere ilişkin basın toplantısı düzenledi.
Toplantıda yapılan açıklamada, "Bir süredir iktidar partileri referandumu Güney Kürdistan’da başlıca gündem olarak tartışıyor. Güney Kürdistan halkının ekonomik kriz ve kötü koşullarda yaşadığı bir dönemde bu durumu yaratan güç referandum propagandası yapıyor. Böylece halka sunuyor” denildi. (Dikkat edin ki Güney Kürdistan hükümeti güney Kürdistan'da yasal bütün siyasi partilerin katılımı ile kurulmuştur.)
KCK'ye bağlı yayın kuruluşu ANF'nin bir haberi, sömürgeci İran devletinin Güney Kürdistan'da yapılacak bağımsızlık referandumuna yönelik tepkisini şu şekilde haberleştiriyor. ''KDP'nin aldığı referandum kararına (Güney Kürdistan bölgesel yönetimi, sosyal, siyasal ve kültürel bütün kurumlarını konu dışındaymış gibi göstererek başından itibaren referandumu hiçleştirmeye çalışıyor) Türkiye ve Irak'ın ardından İran da karşı çıktı diyor ve devam ediyor; ''KDP'nin 7 Haziran günü aldığı referandum kararına ilişkin konuşan İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Behram Kasımi; İran’ın ilkesel ve net görüşü Irak’ın toprak bütünlüğünü desteklemektir" dediğini yazıyor. Sömürgeci İran devletinin bağımsızlık referandumuna itirazından ziyade yaptığı haber ve içeriği ile haber Güney Kürdistan yönetimini aşağılama ve hiçleştirme gibi siyasi bir yorum üzerine inşa ediyor.
KCK ilkesel olarak Kürt halkının bağımsız ulusal devletini ret ediyorsa da ancak mevcut tek ırk ideolojisine dayanan bağımsız sömürgeci katı ulusal devletlere bağımlı kalması uğruna zor, şiddet ve baskı araçları ile mücadele veriyor.
Haberin devamında; "Bölgesel Kürdistan Yönetimi Irak Cumhuriyeti’nin bir bölümüdür, tek taraflı olarak Irak’ın milli ve kanuni çerçevesi dışında Irak’ın ve bölgenin şimdiki karmaşık durumunda Irak’ın istikrarsızlığının devam etmesini isteyenler tarafından yeni sorunların oluşturulması için yapılmış bir plandır" sözlerine yönelik ise asla bir eleştiri yöneltmiyor. Bağımsızlık referandumun Kürt halkının talebi ve iradesi olduğunu görmezden geliyor. Sömürgeci İran devletinin sözcüsü Kasımî, "Tek parça olan, istikrarlı ve demokratik bir Irak, çeşitli kavmiyetler ve mezheplerden olan bu ülkenin tüm halkının menfaatlerinin korunmasını sağlayacaktır. Bugün Irak’ın her zaman olduğundan daha çok sakinliğe ve milli birliğe ihtiyacı vardır. Erbil ile Bağdat arasında olan ihtilaf; milli diyalog, anlaşma ve Irak anayasasına uygun olarak halledilmelidir" ifadeleri KCK basınının adeta hoşuna gidiyor. Halbuki Irak'ın egemen ideolojisinin ne geçmişte ne de günümüzde evrensel temel değerlere dayalı çoğulcu bir demokrasiye dayanmadığına ve bundan sonra da dayanmayacağına değinme, ifade etme ve okuyucularına duyurma gereği bile duymuyor.
Türk basını, Türkiye Başbakan'ı sayın Binali Yıldırım'ın; Kürdistan Bölgesi'nin 25 Eylül'de ''bağımsızlık referandumu'' yapma planına ilişkin, "Bizim görüşümüz çok açık ve nettir. Biz, Irak'ın toprak bütünlüğünü istiyoruz. Bütün Iraklıların bir arada, bir devlet olarak yaşamasını istiyoruz. Dolayısıyla bölgemizde yeterince sorun var. Yeni bir sorun alanı oluşturulmasının doğru olmadığını düşünüyoruz ve bu kararın da sorumsuzca verilmiş bir karar olduğunu düşünüyoruz." diyerek bağımsızlık referandumuna karşı tutumunu ortaya koymasını haberini görüldüğü gibi daha vicdanlı verildiği görülüyor.
Irak hükümet sözcüsü, bağımsızlık yönünde Kürtlerin atacağı tek taraflı bir adımı kabul etmediklerini açıkladı.
Sözcü Saad el Haddithi, "Hiçbir parti, diğer partilerden izole olarak, kendi başına Irak'ın geleceğine karar veremez" dedi.
Haddithi şöyle devam etti: "Irak anayasal olarak demokratik ve tam bağımsızlığa sahip federal bir ülkedir. Irak'ta bir taraftan gelecek herhangi bir önlemin anayasayı temel alması lazım."
Ayrıca tarafsız basının İran Dışişleri Bakanlığı Behram Kasimi güney Kürdistan bağımsızlık referandumu kararına karşı ortaya koyduğu tepkisi haberi ''Irak'ın birliğinden yana olduklarını belirtti. Irak'ın egemenliği hakkındaki düşüncelerinin değişmediğini söyleyen sözcü Kasımi, "Birleşik, demokratik ve güvenli bir Irak, tüm Iraklıların haklarının garantörüdür" dedi.
KCK basını İran Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Behram Kasımi'nin güney Kürdistan'ın bağımsızlık referandumu ile ilgili haberini verilişi şeklini farkın, gayenin, amacın görülmesi için yukarıya yazıldığı ve olduğu gibi verilmiştir.
Özetlersek; Bölgenin tekçi ırkçı, katı ulusçu devletleri tarihin en karanlık dönemini yaşıyor. Ortadoğu’nun bu bölgesinde gelişen ve yaşanmakta olan bu dönemi sosyal, siyasal ve ideolojik olarak kısmen ikinci dünya savaşındaki Avrupa’ya benzetiyorum. Ortadoğu’nun bu ögesinde yaşanmakta olan gelişmeler, alt ve üst oluşlar, yakılıp yıkılmalar elbette ki her halk gibi Kürt halkını da etkileyecektir. Ancak bütün bu gelişmelerin ana hedefi bölgenin çağdışı devletlerin çağdışı rejimleri olduğu gerçeği görülmelidir. Dünyanın evrensel temel değerleri bölgenin çağdışı değerleri çarpışıyor, savaşıyor. Kürt halkı bu gerçeği görmek zorundadır, bölge halkları bu gerçekleri görmek zorundadır.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.