Dünyanın herhangi bir halkı komşuları olan devletlerin, egemen ulusların kendisi hakkındaki planlarını, düşünce ve fikirlerini bilmek durumundadır.
Kürt halkı ve ülkesi Kürdistan ile ilgili çevresini saran devletlerin ne planladığı ve ne düşündüğü her milletten ayrı daha büyük önem taşıyor.
İran, Irak, Türkiye ve Suriye coğrafyaları üzerinde farklı kültürlerin, farklı inançların, farklı düşünce ve fikirlerin yoğun yaşandığı sosyal bir yapıya sahip ülkelerdir. Ancak Irak'ın devlet rejimine egemen olan Arap halkı ve egemen olan dinci Şii mezhebidir. Çoğulculuğun yoğun yaşadığı bu coğrafyalarda tekçilik ırkçılık boyutunda ve zorun her türlü araçlarına dayanarak egemenliğini sürdürmektedir. Irak coğrafyasında rejime egemen olan Arap halkı ve Şii mezhebi dışındaki diğer farklı kültürlerin, farklı inançların, farklı sosyal ve siyasal düşünce ve fikirlerin resmi devlet kurumları nezdinde karşılığı yoktur. Genel olarak egemen ulus dışındaki diğer farklılıklar rejim tarafından ret ediliyor, inkâr ediyor ve kültürel, fiziksel imha politikaları ile ortadan kaldırılmaya çalışılıyor.
Türkiye'nin devlet rejimine egemen olan Türk halkı ve egemen olan dinci Sünni mezhebidir. Çoğulculuğun yoğun yaşadığı bu coğrafyalarda tekçilik ırkçılık boyutunda ve zorun her türlü araçlarına dayanarak egemenliğini sürdürmektedir.
Türkiye coğrafyasında rejime egemen olan Türk halkı ve Sünni mezhebi dışındaki diğer farklı kültürlerin, farklı inançların, farklı sosyal ve siyasal düşünce ve fikirlerin resmi devlet kurumları nezdinde karşılığı yoktur. Genel olarak egemen ulus dışında kalan diğer farklılıklar rejim tarafından ret ediliyor, inkâr ediyor ve kültürel, fiziksel imha politikaları ile ortadan kaldırılmaya çalışılıyor.
Suriye'nin devlet rejimine egemen olan Arap halkı ve egemen olan dinci Nusayri mezhebidir. Çoğulculuğun yoğun yaşadığı bu coğrafyalarda tekçilik ırkçılık boyutunda ve zorun her türlü araçlarına dayanarak egemenliğini sürdürmektedir.
Suriye coğrafyasında rejime egemen olan Arap halkı ve Nusayri mezhebi dışındaki diğer farklı kültürlerin, farklı inançların, farklı sosyal ve siyasal düşünce ve fikirlerin resmi devlet kurumları nezdinde karşılığı yoktur. Genel olarak egemen ulus dışında kalan diğer farklılıklar rejim tarafından ret ediliyor, inkâr ediyor ve kültürel, fiziksel imha politikaları ile ortadan kaldırılmaya çalışılıyor.
İran'ın devlet rejimine egemen olan Fars halkı ve egemen olan dinci Şii mezhebidir. Çoğulculuğun yoğun yaşadığı bu coğrafyalarda tekçilik ırkçılık boyutunda ve zorun her türlü araçlarına dayanarak egemenliğini sürdürmektedir.
İran coğrafyasında rejime egemen olan Fars halkı ve Şii mezhebi dışındaki diğer farklı kültürlerin, farklı inançların, farklı sosyal ve siyasal düşünce ve fikirlerin resmi devlet kurumları nezdinde karşılığı yoktur. Genel olarak egemen ulus dışında kalan diğer farklılıklar rejim tarafından ret ediliyor, inkâr ediyor ve kültürel, fiziksel imha politikaları ile ortadan kaldırılmaya çalışılıyor.
Bu Ortadoğu devlet rejimlerinin tüm farklılıklara yönelik genel siyasi ideolojik ve pratik kurumsal yaklaşımıdır.
Ancak esas konumuz Kürt halkının komşuları İran, Irak, Suriye ve Türkiye devletleri ve egemen ulusların Kürt halkına ve ülkesi Kürdistan'a yönelik planları, hesapları ve ilişkileridir.
Kürt halkı komşularının kendisi hakkındaki planlarını, hesaplarını ve hedeflerini doğru okuyabilir ise ancak yaşadığı ağır ve trajik soykırım boyutundaki sorunlarına çözüm üretebilir, çözüm bulabilir.
Eğitim ve sosyal hayatta olduğu gibi siyasal hayatta da soruların, sorunların nedenlerini ve sonuçlarını doğru anlamadan doğru çözümlenemez ve doğru cevaplar da bulunamaz, doğru cevaplar verilemez ve yaşanan sorunlar doğru bir çözüme kavuşturulamaz.
Kürt halkı adına siyaset yapanların en temel sorunu halkın yaşadığı sorunları ve nedenlerini dünyanın genel geçerli değerlerine göre ele almamasıdır. Böylece sorunları doğru değerler etrafında ele alıp anlamaya çalışmadan farklı sosyal ve siyasal yapılar çözüm adı altında dar grupsal çıkarları uğruna halkı yanlış değerler peşinden ve ölümüne beyhude bir mücadele içinde koşturmaya çalışmalarıdır.
Kürt halkı, komşusu halklar, devletler tarafından hem kültürel ve hem de fiziksel varlığının planlanarak imhası hedeflenmiş ise bununla doğru bir mücadele perspektifi ortaya konulmalıdır. Görüldüğü gibi ilk defa dünya üzerindeki bir halkın kültürel ve fiziksel varlığının yok edilmesine yönelik bilinçli ve planlı uzun vadeli kapsamlı bir politika, diplomasi ve siyaset yürütülmektedir.
Kürt halkı ve onun adına siyaset yapanların özgürlük, çoğulcu demokrasi ve bağımsız bir gelecek planlamasını bu bilinç ile yapmalıdır. Yani bütün farklılıkları ile Kürt halkının varlığına yönelen büyük bir tehlike ve tehdit ortada dururken belli bir sınıf veya belli bir inanç çıkarı ileri sürülerek bir mücadele planlayıp hedeflemek eksik ve yanlıştır.
Kürt halkı adına verilecek bir mücadele ulusu ve ulusal genel çıkarları kapsamalıdır. Ulus ve ulusal çıkarlar dünyanın tüm halkları için neyi ifade ediyor ise Kürt halkı için de onu ifade etmelidir. Kimi gruplar ulusal çıkarları ters yüz ederek sadece grup ve kendi siyasi ideolojik hesapları için kullanmaya çalışmaktadır. Bu durum Kürt grupları içinde genel bir hastalık halini almıştır. Dar grup çıkarları uğruna Kürt halkını, ulusunu ve ülkesini feda etmektedir.
Halbuki Kürt halkının imhasına karar veren başındaki faşist, ırkçı sömürgeci güçlere ilaveten yanlış hesaplar peşindeki dar grupçuların ulusun parçalanması durumunu da eklemiştir. Bu gruplar ulusal birlik tezini savunurken bile bağımsız bir geleceği pişkince ret etmektedir. Bağımsız bir geleceği olmayan bir halkın ulusal geleceğinin hiç olamayacağı ortadadır.
Dinciler, komünistler, sosyal demokratlar, muhafazakarlar, liberaller, sosyalistler, ırkçılar, sağcılar ve solcular tüm siyasi kesimler, müslümanlar, hristiyanlar, Aleviler, ezdiler tüm inançsal kesimler, Zazalar, goranlar, soranlar, bahdiniler, loriler, beluciler, yarsaniler, Araplar, keldaniler, Ermeniler, Türkmenler tüm kültürel kesimler, işçiler, köylüler, esnaflar, sanayiciler gibi tüm sınıfsal kesimler, Kürdistan coğrafyası üzerinde yaşayan tüm farklılıklar sınıfsal, sosyo-kültürel ve inançsal değerlerini özgürce savunurken ulusal çıkarlar etrafında ulusal birliği de inşaa etmelidir.
Ulusal birlik tüm farklılıkların özgürlük, çoğulcu demokrasi ve bağımsız bir gelecek etrafında birlik ilkesine dayanmalıdır.
Sadece bir sınıfın, bir inancın, bir kültürün birliği asla ulusal birlik değildir. Sadece işçilerin birliğine dayanıyor ise sadece köylülerin birliğine dayanıyor ise ulusal birlik değildir. Sadece sanayicilerin birliği ulusal birlik değildir, tüm farklılıkların birliği ancak ulusal birliği ifade edebilir.
Kürt halkının önündeki en önemli görev bu perspektif çerçevesinde ulusal birliğini inşaa etmesidir.
Ulusal birlik inşaa edilirken dikkat edilmesi gereken diğer önemli husus da sadece uluslararası alanlarda meşruluğu bulunan sosyal ve siyasal kişi, grup ve yapılar ulusal birlik çatısı altında yer almalıdır.
Ulusal birlik inşaa edilirken uluslararası meşruluğu bulunmayan, uluslararası güçlerin terörist örgüt ilan ettiği kişi, grup ve yapılar ulusal birlik çatısı altına girmemeli, ulusal birlik çatısı altına sokulmamalidir. Böylesi yapılar ulusal birlik çatısı altında yer aldığı taktirde Kürt halkına saldırmak için gerekçe arayan düşmanları hemen harekete geçecektir. Uluslararası güçler nezdinde Kürt halkının ulusal birliğine terörist örgüt damgası vurulmasına yönelik büyük bir kampanya başlatılacaktır. Kürt halkının uluslararası ve bölgesel tüm dostları zor bir durumda kalması için her türlü provakasyon, hile ve oyunlarla karşı karşıya bırakılacaktır. Tıpkı Efrin ve hendek siyasetinde olduğu gibi sömürgeci devletlerin saldırılarına gerekçe yapılacaktır. Böylesi bahaneler oluşturulduğu uluslararası güçlerin cılız sesinin daha da kısılmasına neden olacaktır. Ulusal birlik Kürt halkı açısından en acil konuların başında yer alırken kimlerin birliğe dahil edilmesi daha önemli olduğu çok açıktır. Uluslararası güçlerin terörist örgüt ilan ettiği bir yapının ulusal birliğe dahil edilmesi durumunda ulusal birliğin başlamadan bitmesine neden olacaktır.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.